Teknolojiden Doğan Bilinmez Bir İnsan Profili

Berkay Işık
Elit Köşe
Published in
4 min readFeb 11, 2016
Seçim bizim.

Daha Türkiye’deki lisans eğitiminde yaşadığımız bir dünya sorunun sadece dikkat çeken birkaç tanesini yeni ele almışken, böyle bir konu hakkında yazmamak gerçekten mümkün olmazdı. Günümüzde kurumsal yapılar Türkiye sınırları içerisinde ne kadar sınırlı ise, bunu değiştirmeye çalışacak bir akım olmaması oldukça kaygı verici. Yine daha önce yazdığım yazılardan bir tanesi olan “Durumu Kabullenmek” maalesef Türk insanı için en büyük problemlerden biri haline gelmiş. Bunu kimse söylemiyor, örnekleri sağda solda her yerde mevcut.

Pekala, çokça karşılaştığımız bir cümleyi hatırlatayım şimdi. Aksak giden, günümüzün gerisinde kalan, tatmin edici olmayan veya sadece mentalitenize uymayan bir kurum/insan düşünün. Bu durumla ilgili bir yorum yapılacaksa akla gelen ilk cümle “Bu kurum/insan çağın gerisinde kalmış eski kafalı bir kurum/insan’dır.” Aslında oldukça doğru bir cümle. Sorun nerede o zaman diye sordunuz farkındayım. Peki yeni kafalı kurum/insan’ların kaçı gerçekten çağa ayak uydurmuş ve verimli bir şekilde ilerliyor? Bu sorunun cevabı bana göre oldukça meçhul. Ve bu kanıya oturduğum yerden varmıyorum, örnekleri bulunduğum çevrede fazlasıyla mevcut. Yeni nesil veya yeni jenerasyon (nasıl hitap etmek isterseniz) oldukça acı verici bir durumda. Şöyle ki, yeni nesilin bırakın topluma bir fayda sağlamasını, kendine faydası yok!

Teknolojinin gelişmesi ve kullanılan cihazların küçülmesi bilim ve insanlık adına oldukça önemli gelişmeler bunu reddedecek kimse yok. Fakat her zaman inandığım bir klişe var “Teknoloji (bunu direkt olarak cihazlar olarak da alabiliriz) kullanabilene faydalı ve güzel.” İnanın, Türkiye’de bunu başarabilen insan sayısı belki nüfusun yüzde biri etmez. Telefonlar ve diğer kişisel cihazlar gençliğimizi o kadar yozlaştırdı ki, anlatmak bir yerde boş bir çaba olarak kalıyor. Yaşamadan insan farkına varamıyor. İnsanlar artık telefonlarını ve telefonlarının içindeki sanal hayatı kendi benliğinden daha fazla benimsemiş durumda. Sadece bir örnek ile ifade edeceğim. Okuluma varmak için her sabah Tüyap metrobüs durağını kullanıyorum. İnsanların metrobüs kapısı açıldığından itibaren verdiği yer kapma mücadelesi tam anlamıyla “yaşamda kalma mücadelesi” iken, kapı açıldıktan 5 saniye sonra metrobüse binen yaklaşık 70 kişinin 65'inin cep telefonu cebinden çıkmış oluyor. Bu da şöyle acı bir gerçeği bana düşündürmüyor değil, artık insanlar oturup rahat edebilmek mantığı ile hareket etmiyor, sadece cep telefonunu rahatça kullanabileceği boşluklar arıyor.

Bunun genç kuşak için etkisi çok daha fazla. Dünya ekonomi pazarında ciddi yer edinen Facebook-Twitter-Instagram-Whatsapp-Snapchat beşlisi gün geçtikçe üye ve günlük kullanım sayılarını arttırıyor; bununla birlikte cefa-sefa bağlantısı artıyor. Veliler bu işin cefasını çekerken, firmalar sefa sürüyor. Yani insanlık çöküşe geçerken, küresel ekonomi bundan fayda sağlamaya devam ediyor. Eskiden internet denince tek akla gelen haberleşme aracı MSN Messenger’da geçen süreler ne kadar da masummuş asıl şimdi anlaşılıyor. Genç arkadaşlarım artık kendine tek dert olarak alacağı beğeni-retweet sayısını görüyor. Bu da söylemekten hiç hoşlanmadığım bir kelimenin sebebi oluyor; bilinçsizlik. İnsanlar, çoğunluğu genç olmakla birlikte bilinçsizleşmeye devam ediyor. En büyük derdi beğeni almak olan bir insan düşünün. Babasının senede 30 bin lira para ödeyerek eline diploma almasını sağlayacağı bir insandan ileride ne bekleyebiliriz? Elbette herkes kendisinden sorumlu, veyahut “O kişiden banane?” diyebilirsiniz fakat size acı bir gerçeği hatırlatmak isterim; bu insanlar bizimle birlikte başımızdaki yönetimi seçiyorlar, bir şekilde torpil ile muhtaç kaldığımız kurumlarda çalışıyorlar, belki de ileride çocuklarımızı emanet edeceğimiz öğretmenler oluyorlar. Hiç telefonuu kurcalayan bir İETT şöförü görmediniz mi? İşte bundan bahsediyorum. Telefonu ile ilgilenirken belki de bir kazaya karışıp senin/benim/yakınımızın canına kasteden şöförden.

Konu derinlere daldı fakat bahsetmek istediğim birkaç şey daha var. Bu bilinçsizliğin getirdiği duyarsızlık mesela. Yeni nesil olanlara ne kadar tepki veriyor? İnternetten okudukları kadar sanırım. Vurdumduymaz olmak zaten artık bu neslin genel sıfatı, en sevdikleri şey. Sorumlulukları yerine getirmeyecek, erteledikçe erteleyecek bir bilince sahip olmak moda olmuş durumda. Moda demişken, gençlerin kendi arasında popüler olan şeyleri yapma hastalığına ne demeli? İşte bundan çok şikayetçiyim. Marka takıntılığı bunun en büyük sonucu olarak görünüyorken aslında çok ama çok ciddi olan üçlü var. Sigara, bahis ve sürekli alkol alma isteği. Sigara herkesin şikayeti, fakat farkettiniz mi ortalıkta sigarayı bu kadar istemeyen insan varken hiçbir ortamda sigarasız kalamıyoruz. Çünkü her gün binlerce genç/yaşıtım özentilik yüzünden sigaraya başlıyor ve bunu önemli bir şey gibi görüyor. Aslında bu daha tehlikeli. Sigara içmek değil de sigara içmenin iyi bir şey olduğunu biliyor olmak. Sigaranın yanında 2003'ten sonra her sene daha da büyüyen bahis popularizmi de önem arz ediyor. Korkarım ki son yıllarda bunun yanında yasa dışı bahis oynama oranı da artmış bulunmakta. Ve alkol, içki içmeye karşı biri olmasam da her alışkanlığın da bir sınırı olması gerekmez mi?

Şimdi bunun kombine örneğini vereceğim size. Liselerde artık arkadaş grupları BAHİS konusunda tartışmaları yaparken bir yandan da SİGARA içiyorlar. Okul dışı olan sosyal aktivitelerini de ALKOL alacağı yerlerde değerlendiriyorlar. Komik, fakat gerçek bir durum. Ve acı bir gerçek daha ise, bu realitelerin gerçekleştiği yaş aralığı 16–19. Yani çok kritik bir aralık. Bunun çözümü ise eğitimdedir. İşte başa döndük. Eğitimin hayati bir önem taşıdığı yaş aralığında gençliğin verdiği önem eğitim olmayınca verilen eğitimin kalitesi de sorgulanıyor.

Toparlamak adına, size bir şema vereyim.

Telefonlar ve cihazlar → Bilinçsizlik → Duyarsızlık ve vurdumduymazlık → Önem verilen şeylerin değişmesi → Kötü alışkanlıklar → Sinir ve agresiflik → İsmini veremediğim bir insan profili.

Aslında en temelden en yukarıya birbirini tetikleyen şeyler ve bu değişim çok hızlı bir şekilde yayılıyor. Daha 3–4 sene önceki önem verilen şeyler ile şimdinin önemli konuları birbiri ile tamamen zıt konuma gelmiş durumda. Ve şemanın en altında ne var biliyor musunuz? BAŞARISIZLIK.

Çözüm mü? Bana göre çözüm her zaman olduğu gibi vizyonda saklı. Eğitim şart.

Not; Bahsettiğim sosyal hesapların hepsini kullanmaktayım. Sigara ve bahis işleri ile ilgilenmiyorum. Alkol kullanımım ise çok ama çok nadirdir. Bunları belirtmekte fayda var sanırım.

Bu yazı esasında sayfalarca üzerine konuşup yazabileceğim bir konunun, rahat ve sıkmadan okunabilmesi için oldukça kısaltılmış halidir. Eğer katılmadığınız veya eklemek istediğiniz noktalar var ise lütfen belirtiniz.

--

--

Berkay Işık
Elit Köşe

İnşaat Mühendisi, amatör bir voleybolcu. Müzik dinlemeyi ve konserlere gitmeyi çok sever.