Ateistler Doğaüstüne İnanabilir mi?
Ateistlerin çoğunun doğaüstü iddialara karşı genel bir şüphecilik taşıdıklarını görüyoruz. Hatta ateizmi tanımlarken buna Tanrı’yla beraber diğer bütün “doğaüstü” inançların da reddini dahil eden kişiler hiç de azınlık değil. Ancak bu ne kadar doğru? Bir ateist, doğaüstü iddiaları doğru kabul edemez mi?
Örneğin ruhları (Ruh: Saf zihinsel varlıklar, zihinselolmayan herhangi bir şey onların var olmasının nedeni değil.) düşünelim. Bir ateistin ruhlara inanamayacağı neden iddia edilir? Belki de ruhların varlığına kanıt olmadığı ya da karşıt yönde kanıtlar olduğu için var olduklarının ateistlerce kabul edilmemesi gerektiğini düşünüyorsunuz? Bizce bu doğrudur, ancak bu durum ateistlerin ruhlara inanamamasını gerektirmez. Bazı ateistlerin -kuşkusuz- irrasyonel inançları vardır. Ancak bu durum söz konusu irrasyonel inançların ateizmle tutarsızlık gösterdiği anlamına gelmez. Ateistlerin inanamayacağı bir şeyin ateizmle direkt olarak çelişmesi -yani Tanrı’nın varlığını gerektirmesi- gerekir. Yani sormamız gereken esas soru, doğaüstü fenomenlerin var olması için Tanrı’nın var olmasının gerekip gerekmediğidir.
Basit bir düşünce deneyi yapalım. Diyelim ki ezeli bir maddi evren ve bu evrende ezeli ruhlar var. Bu ruhlar kudret ve bilgi olarak yaklaşık insan seviyesindeler. Maddi evrende değişikliklere neden olabilmekle beraber bir evren yaratamamaktalar. Böyle bir senaryo kendi içinde tutarlı görünmektedir. Üstelik, bu senaryoya göre Tanrı diyebileceğimiz herhangi bir varlık da yoktur. Bu evrendeki ruhlar evrenin varlığının ve özelliklerinin nedeni değildir. Oysa Tanrı, kendisi haricinde her şeyin var olmasının, varlıklarını sürdürmesinin ve özelliklerinin nedeni olan kişisel bir varlıktır. O zaman diyebiliriz ki ateizm, direkt olarak doğalcılığı gerektirmez, Tanrı var olmasa bile doğaüstücülüğün doğru olması mümkün görünmektedir.
Bu sonucun anlaşılması çok önemlidir. Çünkü pek çok ateist, Tanrı’nın varlığını reddettikten sonra natüralizmi -yani doğanın var olan yegane şey olduğu görüşünü- adeta bir paketin içinde gelmişçesine ateizmle beraber kabul ederler. Oysa natüralizmin temellendirilmesi ateizmin dolaylı olarak temellendirilmesini sağlamakla beraber tam tersi geçerli değildir. Yani natüralizm de ayrı olarak temellendirilmeye muhtaçtır. Bu, aynı zamanda teistler açısından da dikkate değer bazı sonuçlar doğurur. Tanrı’nın varlığı lehine en ilginç argümanlardan bazıları, doğaüstünü (cinler, melekler, medyumlar, paranormal olaylar vb.) kanıtlamaya çalışarak yola çıkar. Ancak ateizmin doğaüstü inançlarla direkt bir çelişkide olmaması durumunda Tanrı’nın varlığını kanıtlamak için doğaüstünü kanıtlamanın yeterli olmadığı ortaya çıkar. Teistler, kanıtladıklarını düşündükleri doğaüstü fenomenlerin aynı zamanda teistik bir Tanrı’ya işaret ettiğini de göstermek zorundadırlar.
Bu ulaştığımız sonuç, elbette bizlerin ruhlara ve diğer her türden doğaüstü fenomene inandığımız anlamına gelmiyor. Biz sadece ateizmin kapsamının daha doğru bir şekilde belirlenmesini ve natüralizmle eşdeğer görülmemesini istediğimiz için bu noktayı açıklamak istedik. Yazıyı yazan bizler, natüralizmin mevcut alternatifler içinde hem bilimsel hem de felsefi açıdan en güçlü görüş olduğunu düşünüyoruz. Yani ateizmden daha spesifik bir görüşü savunmaktayız. Teizmle beraber doğaüstücülüğün her çeşidine karşı çıkıyoruz. Umuyoruz ki bu yazı, ateistlerin çoğuna aslında kabul ettikleri görüşün salt ateizm değil; onun ötesine geçmiş, daha ayrıntılı ontolojik iddialarda bulunan natüralizm olduğunu gösterebilmiştir.