Euroleague Normal Sezon İlk Yarı Değerlendirmesi

2. yarısına girdiğimiz Euroleague normal sezonunda ilk yarı, ülkemiz açısından oldukça değişken anlara sahne oldu. Sene başında yapılan oyuncu eklemeleriyle, belki de tarihin en keyifli sezonunu vadeden ve oldukça çetin geçeceğini düşündüğümüz, Avrupa’nın basketboldaki zirvesi Euroleague’de, sezonun ilk yarısına damga vuran takım kuşkusuz Anadolu Efes oldu.

Oğuz Can Aydın
Finish Ink
18 min readJan 11, 2020

--

ANADOLU EFES

Ergin Ataman’ın geçen seneden beri inşa ettiği yüksek tempo ve kısaların özgürlüğüne dayalı sistemi bu sezon şu ana kadar meyvesini vermiş görünmekte ve yüksek skorlu geçen maçlar neticesinde Efes’e 14 galibiyet ile ligin zirvesini getirmiş durumda.

Shane Larkin’in kariyeri boyunca yakasını bırakmamış istikrarsız görüntüsünü bir kenara bırakıp gerçek bir süperstar kimliğine bürünmesi şüphesiz bu durumdaki en önemli etken. İlk adımının çabukluğu, ele avuca sığmayan yapısı, sorumluluk almaktan korkmayan karakterini yüksek yüzdeli şutlarıyla birleştirince Larkin, sezonun şu ana kadar olan bölümüne damga vurmuş durumda. Guard rotasyonunda geçen sezon oldukça formda olan Vasilije Micic de, Efes hücumlarına yön vermesi bağlamında, koç Ergin Ataman’ın en büyük silahlarından biri. Her ne kadar hücum repertuvarı çok geniş olup, oyun görüşü kusursuz olsa da Micic’in karar verme anlarında yaşadığı ikilemler ve zorluk derecesi yüksek olan maçlardaki kırılgan tavrı, Anadolu Efes için en büyük soru işaretlerinden biri. Sezonun şimdiye kadar olan bölümlerinde bu problem Krunoslav Simon’un müthiş formuyla atlatılmış görünüyor. Simon şu ana kadar Sertaç Şanlı ile birlikte Efes’e en sürpriz katkıyı vermiş isim. Savunmadaki eforunu oldukça yukarı çıkarması, ribaund katkısı, ikili oyunlardaki zeki hamleleriyle birlikte yüksek yüzdeyle bulduğu şutlar, Simon’u Efes için çok kıymetli bir parça haline getiriyor. Yüksek yüzdeli şut demişken, takımın neredeyse tamamının şutör oyunculardan kurulu olması Anadolu Efes’in penetre etmeyi çok seven kısaları için bulunmaz bir nimet ve şutörlerin açtığı bu alanlar, oyun kurgusunun da en önemli parçası. Pota altında ise Euroleague’in en istikrarlı isimlerinden biri olan Bryant Dunston, Efes savunmasının en temel taşı konumunda. Takımı için her şeyini veren yapısı, neredeyse 40 dakikanın tamamına oynayabilecek durumdaki fiziksel kapasitesi, ribaundlardaki agresif tavrı ve en önemlisi hücumda eline top değmese bile savunmada konsantrasyonunu bir dakika bile kaybetmemesi onu Ergin Ataman için vazgeçilmez kılıyor. Dunston, ne yazık ki, yaklaşık 1 aydır parkelerden uzak durumda ve Efes bu düzlüğü şu ana kadar Sertaç’ın yüksek formu ve Pleiß’ın yıllardır süregelen ürkek tavrını bir kenara bırakıp, boyu ve yumuşak bileklerinin getirdiği avantajlarını kullanmaya başlamasıyla, kayıpsız geçirmiş durumda.

Savunmaların oldukça sertleşeceği sezonun ikinci yarısında Efes’in yine en önemli kozu Shane Larkin önderliğinde kadronun başarıya açlığı ve geçen seneden beri birbirini tamamlayan ve tanıyan oyuncuların yüksek enerjisi olacak. Temsilcimizin geçen sene finalde kaybettiği şampiyonluğu alması hiç de düşük bir ihtimal sayılmaz.

FENERBAHÇE BEKO

Euroleague’de ülkemizin bir diğer temsilcisi Fenerbahçe Beko ise Anadolu Efes’in aksine, sezonun ilk bölümünü beklentilerin aksine oldukça formsuz ve problemli geçirdi. Avrupa basketbolunun efsane ismi koç Zeljko Obradovic’in öğrencileri bu sene, geçtiğimiz 5 yıldaki istikrarlı tabloyu mumla arar durumda. Geçen senenin sonundan beri sakatlıklardan henüz başını kaldıramayan Jan Vesely ve Joffrey Lauvergne ikilisinin olmayışı ve olduklarında da kendilerinden beklenen performansın çok altındaki verim seviyeleri, Fenerbahçe’nin bu seneki başını ağrıtan en büyük problem olan ribaundların temelindeki sorun durumunda. Euroleague’de en az ribaund alan takım olan Fenerbahçe, rakiplerine verdiği ikinci şanslar için de savunmada ekstra efor sarf etmek zorunda kalıyor. Savunmada efor demişken, sarı lacivertli ekibimizin bu sene savunma namına herhangi bir tepki ortaya koyduğunu geride bıraktığımız 17 haftada oldukça az gördük. Gerek pota altı savunması gerekse bire bir kısa savunmaları evlere şenlik durumda. Fenerbahçe’nin son 2 senedir tercih ettiği adam değişmeye dayalı switch savunması da bu sene hiçbir etki göstermedi. Bu durumun en önemli sebeplerinden birinin yukarıda bahsedilen sakatlıkların yanı sıra geçtiğimiz sezon müthiş bir özveriyle oynayan Nicolo Melli’nin NBA’e gitmesi olduğunu söyleyebiliriz. Ayaklarının bir uzuna göre yavaş olmaması, adam değiştirme savunmasında oyun bilgisinin yüksek olması sayesinde kısanın karşısında durabilmesi ve fiziksel anlamda kora kor mücadeleden çekinmemesi ve yüksek ribaund sezgisiyle Fenerbahçe’nin en önemli parçalarından biriydi Melli.

Yüksek beklentilerle yerine alınan Derrick Willams’ın, en azından savunma anlamında henüz o seviyenin oldukça geride olduğunu söyleyebiliriz. Euroleague’in belki de en atlet oyuncularından biri olması ve ceza şutlarını atabilmesinden dolayı, hızlı ayaklarıyla birlikte kafasını biraz savunmaya verdiği takdirde, Williams da bu katkıya yavaş yavaş yaklaşmaya başlayabilir.

Willams’ın Fenerbahçe’ye katkısı şu ana kadar savunmadan ve parke üzerindeki teknik detaylardan ziyade; yüksek tansiyonlu maçlarda sorumluluk alması, elektriği yüksek atmosferleri sevmesi ve en önemlisi Fenerbahçe taraftarlarının en sevdiği özelliklerden biri olan saha içindeki isyankâr tavrı oldu. Her şeye rağmen Williams’ın da pota altında yaşanan sakatlıklar ve Ahmet Düverioğlu’nun istikrarsız performansıyla birleşen çember altı pozisyonu için oldukça fedakâr bir mücadele içinde olması, atlanmaması gereken detaylar arasında. Oldukça sıkıntılı olan pota altından guard rotasyonuna geçtiğimizde, Fenerbahçe Beko’nun henüz burada da yüzünün gülmediğini söyleyebiliriz.

Bobby Dixon’ın yaşlanması ve buna bağlı olarak gelişen fiziksel dezavantajları, Leo Westermann’ın bir türlü takıma adapte olamaması ve alınmasındaki en önemli sebep olan fiziğinin verdiği avantajı ne hücumda ne de savunmada kullanamaması, Kostas Sloukas’ın istikrarsızlığı ve karar verme anlarında sürekli yaptığı yanlış tercihler Fenerbahçe Beko’nun saha içinde hiçbir oyun sistemi olmayan bir takım gibi görünmesindeki en önemli noktalar. Oyun kurma aşamasında saha içindeki statik oyun, Fenerbahçe’yi, hücum süresini oldukça verimsiz kullanmaya itiyor. Bu da, bu sene sık sık gördüğümüz zorlama atışlar, top kayıpları gibi durumların şüphesiz ki tek müsebbibi.

Sezona düşük vitesle giren Nikola Kalinic’in formsuz görüntüsü Fenerbahçe’nin hem hücumda hem de savunmada aksamasının önemli nedenlerinden biri. Euroleague’in kanaatimce en özel oyuncusu olan Kalinic, Obradovic’in elini taktiksel çeşitlilik bağlamında geçtiğimiz yıllarda en çok güçlendiren isimdi. Bir numaradan beş numaraya tüm pozisyonları savunabilmesi, yüksek oyun zekâsı, enerjik duruşu, ceza şutlarını sokabilmesi Kalinic’i bu kadar özel yapan özellikleri. Fakat bu sene Space Jam filmindeki Michael Jordan misali, bir sihirli değnekle müdahele edilmişçesine bütün bu alameti farikalarını kaybetmiş görünüyor. Keza Kalinic ile birlikte her ne kadar son birkaç maçta formunu yükseltmiş olsa da Luigi Datome de sezonun ilk yarısını hayal kırıklığıyla geçiren bir diğer Fenerbahçeli basketbolcu.

Saha içinde ve saha dışında inanılmaz sıcakkanlı yapısıyla Fenerbahçe’nin kelimenin tam anlamıyla gizli lideri ve Obradovic’in parkedeki en önemli yardımcısı olan Gigi bu seneye oldukça kötü başladı. Özellikle savunmada ilk adımı hızlı olan kısalar tarafından adeta tarumar edildiğinden dolayı; hücumdaki kusursuz şut yeteneği, ustalaştığı fadeawayleri ve orta mesafe şutları da hiçbir anlam ifade etmemeye başladı. Son dönemlerde savunmada silkelenmesi ve hücumda kendisinden beklendiği üzere sorumluluk almaya başlaması 32 yaşındaki İtalyan forvetin yavaş yavaş form tutmasını sağladı.

Guardlarından ve forvetlerinden hemen hemen hiç katkı alamayan Fenerbahçe Beko’da geleceğe umutla bakmak için en önemli sebeplerden biri şüphesiz Euroleague tarihinin en önemli skorerlerinden biri olan Nando De Colo ile takıma geçtiğimiz günlerde katılan iki isim Malcolm Thomas ve James Nunnally.

Hücum repertuvarında hemen hemen her türlü silahı barındıran Nando De Colo, geride bıraktığımız dönemde takımda ayakta kalan nadir isimlerden biriydi. Kritik anlarda top kullanma becerisi, soğukkanlı yapısı, güvenilir şutu, penetre becerisi ve en önemlisi yüksek oyun zekası Nando’yu Fenerbahçe’nin önem listesinde ilk sıraya koyuyor. Fenerbahçe Beko bu sene toparlanıp, sezon öncesinde kendisinden beklendiği gibi, önce Top 8 ve ardından Final Four yapacaksa bunu Nando De Colo’nun önderliğinde yapacak. Bu durumun herhangi bir alternatifi söz konusu dahi değil. Bireysel olarak olumlu işler yapsa da, yaklaşık 5 senedir birlikte oynayan Fenerbahçe’nin çekirdek kadrosuna (Sloukas,Melih,Datome,Kalinic…) adaptasyon konusunda bazı sorunlar yaşayan De Colo’nun sisteme tam adapte edilmesi, sezonun ikinci yarısında koç Zeljko Obradovic’in savunma seviyesinin yükseltilmesiyle birlikte en önemli sınavı olacak.

Takımın ribaund konusundaki zafiyetine çözüm olarak düşünülen Malcolm Thomas, aynı zamanda adam değişme savunmasında da çok önemli bir görev alacak. Yıllardır Fenerbahçe savunmasının en büyük zaafı olan ‘çembere atak eden kısa oyuncu’ sorununu çabuk ayakları ve Avrupa tecrübesiyle çözmeye çalışacak olan Thomas’ın bir diğer artısının hücumda tepedeki ikili oyunlardaki becerisi olduğu söylenebilir. Kostas Sloukas gibi önemli bir pasöre sahip olması, Fenerbahçe’nin bu opsiyonu da hücumda bir cevher gibi işleme ihtimalini bizlere gösteriyor.

Takıma en son katılan isimse sarı lacivertli ekibe hiç yabancı değil. Takımlar düzeyinde ülkemizin en büyük başarısı olan Euroleague şampiyonluğunda yine Fenerbahçe formasını terleten Nunnally’nin hiç şüphesiz en büyük özelliği kusursuz şutu. Zaman zaman kendi şutunu da yaratabilen, yukarıda yapılan perdeler neticesinde statik olarak da oldukça güvenilir bir el olan Nunnally aynı zamanda bu sene Fenerbahçe’nin en büyük zaaflarından biri olan baskı altında topu oyuna sokma konusunda bir diğer farklı opsiyon olarak parkede yerini alacak.

Saha içi faktörlerin yanı sıra saha dışında da son derece önemli zorluklarla karşılaştı Fenerbahçe Beko. Zeljko Obradovic’in sözleşmesinin son senesinin olması ve akıbetinin belirsizliği, gelecek senenin bütçesi, Euroleague yönetiminin iki maçtır son toplarda Fenerbahçe aleyhine yapılan bariz hakem hataları neticesinde yaşanan maç kayıplarından dolayı açıklama yapması bunlardan bazıları.

Şu ana kadar oldukça kaotik bir dönem geçiren ve Obradovic döneminin en kötü performansını gösteren Fenerbahçe için henüz hiçbir şey bitmiş değil. Oynanacak 17 maç ve 8. sırayla arasında yalnızca iki galibiyet fark olması ekibimiz için motivasyon arttırıcı en önemli etkenler. Jan Vesely’nin eski formuna dönmesi, savunma efektifliğinin artması, yeni gelen isimlerin kadroya tam uyumu,birbirini son derece iyi tanıyan ekibin tekrar kenetlenmesi ve kulübün sloganı olan ‘Asla Yetmez’ sözünün hayata geçmesi temsilcimizin kendini bir anda ilk 8'e atmasını sağlayabilir. Kim bilir, belki de o Top 8 Play Off sürecinde, 2017 senesinde OAKA’da alınan destansı galibiyetlere yenileri eklenir.

BARCELONA

Temsilcilerimizin performanslarını değerlendirdikten sonra Euroleague’de zirve yarışının diğer adaylarının durumlarına da kısaca değinmek gerekirse; kurduğu ‘Dream Team’ ile Barcelona hâlâ şampiyonluğun en büyük adayı konumunda. Mirotic önderliğinde Delaney, Hanga, Higgins, Davies ve Abrines gibi önemli tekil tehditlerin bulunduğu Barcelona için görünürdeki tek büyük tehlike oyuncuların ego çatışması olabilir gibi görünüyor. Koç Pesic şu ana kadar bu konuda başarılı olmuş görünüyor. Mirotic’i merkeze alıp, kısaların hareketine dayalı mobil oyun sistemine de takım adapte olmuş durumda.

REAL MADRID

Zirvenin gediklilerinden ve Euroleague tarihinin en başarılı takımlarından biri de; bir diğer İspanyol temsilcisi Real Madrid. Dengeli skor paylaşımı, topun hızlı hareket etmesine bağlı yüksek tempolu hücum oyununu yıllardan beri sürdüren koç Pablo Laso, bu sene de sisteminden ödün vermemiş görünüyor. Campazzo, Llull, Laprovittola gibi Avrupa’nın en elit guard rotasyonlarından birine sahip olan Real Madrid, pota altında Tavares gibi 2.21 metre boyunda ve bu boyunun getirdiği avantajları kusursuz kullanan en dominant oyunculardan birinin yanı sıra, Jordan Mickey gibi her işi yapabilen bir opsiyona da sahip.

Rotasyona en son eklenen NBA’den gelen Tunuslu Salah Mejri de bu rotasyonu rakipler için bir korku evine dönüştürmüş durumda. Bütün bu isimlere; inanılmaz atlet ve her pozisyonu savunabilen Anthony Randolph, savunmada ve hücumda bütün açıkları kapatma potansiyeli olan ve adeta bir zamk görevi gören Gabriel Deck, büyük maç performansı dillere destan olan ve 1'den 3 numaraya kadar tamamında başarılı bir biçimde ter döken Fabien Causeur ile birlikte Avrupa basketbol tarihinin belki de en nefret edilen adamlarından biri ve aynı zamanda en büyük silahlardan olan Rudy Fernandez de eklenince, Real Madrid her sene olduğu gibi bu sene de kupanın bir ucundan tutmayı başardı.

CSKA MOSKOVA

Geçen senenin şampiyonu CSKA Moskova bu sene kadrosunda önemli değişiklikler yaparak sezona başladı. NBA kökenli Yunan pivot Kosta Koufos ve ABD’li guard Ron Baker, kadroya büyük beklentilerle gelip sezonun şu ana kadarki bölümünde hayal kırıklığı yaşatan isimler oldular. Takımın kısa rotasyonuna bazen kusursuz oynayıp, bazen de bütün takımın emeklerini sabote etme potansiyeline sahip, iki ucu keskin bıçak Mike James’in eklenmesi ‘her daim zirveye oynayan bir takımın alabileceği türden bir risk mi?’ diye çok tartışıldı, fakat James şu ana kadar gayet verimli bir dönemi geride bıraktı. İstikrarlı Baskonia performansından sonra, bu sene başında CSKA’ya gelen Darrun Hilliard da oldukça olumlu bir yan parça olduğunu herkese ispatlayarak, CSKA’nın en etkili isimlerinden biri oldu. Kısa rotasyonunda son zamanlarda altın yıllarını yaşayan Letonya’nın önemli isimlerinden Janis Strelnieks de sezonun şimdiye kadar olan bölümünü ortalamanın üzerinde geçiren isimlerden biri. Euroleague tarihinin en underrated ve özel oyuncularından biri olan Kyle Hines, her zaman olduğu gibi CSKA’nın en önemli savunma adamı aynı zamanda topu yere vurabilmesi sebebiyle de, koç Dimitris Itoudis’in hızlı hücumlar konusunda elini rahatlatan isimlerden biri olmayı başardı.

Geçen sene Final Four MVP’si olan Will Clyburn’ün uzun süreli sakatlığı, gelecek için CSKA’yı düşüncelere gark eden en önemli problem. Koç Itoudis’in serbestliğe dayalı sisteminde sürekli ters eşleşmeler üzerinde giderek her şekilde sayı bulabilen, uzun kollarının avantajı ve hızlı ayaklarıyla birlikte bir hücumu birkaç saniyede bitirme potansiyeline sahip Clyburn olmadan CSKA’nın işi çok zor olsa da yine de tecrübeleriyle kupa için önemli adaylar arasındalar.

MACCABI TEL-AVIV

En son 2013–2014 sezonunda şampiyon olduktan sonra yalnızca bir kez playoff yapabilen ve son dört senedir ilk turdan öteye gidemeyen Maccabi Tel Aviv, bu sezon Koç Sfairopoulos önderliğinde birbirini adeta yapboz parçaları gibi tamamlayan kadrosuyla, normal sezonun ilk yarısını 4. sırada geçerek beklentilerin bir adım üzerine çıktı. Bu sene, şu ana kadar oldukça üst düzey bir performans sergileyen Tarik Black ve Omri Casspi’nin 1.5 ay sürecek sakatlıkları, Nate Wolters’ın Ocak sonuna kadar tedavi sürecinde olması, temasa dayalı savunma anlayışıyla mücadele eden Maccabi için kötü haber olarak görünüyor. Keza, takımın Scottie Wilbekin ile birlikte hücumdaki yaratıcı parçalarından John Dibartolomeo da 6 aylık sakatlık süreciyle Maccabi’ye kâbus gibi bir süreç yaşatacak gibi. Potansiyel bir süperstar adayı 2001 doğumlu Deni Avdija, savunma anlamında takıma insanüstü katkı veren ve saha içinde takımının motivasyonunu sürekli bir seviye yukarıda tuta tutan NBA kökenli Quincy Acy, oldukça başarılı bir şut performansı gösteren ve olgun görünümlü Elijah Bryant, Avrupa’nın en tecrübeli uzunlarından biri olan, gerek hücumda gerekse savunmada bu sene oldukça başarılı durumdaki Othello Hunter, yine Avrupa’nın deneyimli kısalarından biri olan yeni transfer Aaron Jackson ve takımın şüphesiz lideri bu zamana kadarki en formda oyuncusu Scottie Wilbekin ile Maccabi, bize olumlu bir gelecek vadetse de, şimdiye kadar olan başarılı grafiklerinin sürdürülebilir olması sakatlıklar ve takım formundaki doğal düşüş sebebiyle çok zor görünüyor.

PANATHINAIKOS

NCAA efsanesi koç Rick Pitino’yu tekrar takımın başına getirerek başarı çıtasını yukarı çıkaran Panathinaikos, istikrarsız performansına rağmen, normal sezonun ilk yarısına geldiğimiz şu günlerde, kendisine 6. sırada yer bulmuş durumda. Kusursuz şutör Jimmer Fredette ve deneyimli forvet Wesley Johnson gibi NBA’den gelen iki isimle birlikte, kadrosunda Avrupa basketbol tarihinin en iyi pasörlerinden biri olan Nick Calathes’e sahip Panathinaikos son yıllarını başarısız olarak geçirse de, Final Four MVP’liği apoleti bulunan Tyrese Rice ile birlikte topa yön verecek fazlaca oyuncuyla bezeli. Pananthinaikos; forvetlerde kariyerinin en verimli dönemini yaşayan DeShaun Thomas ve Kostas Mitoglou’nun arkası dönük oyunları üzerinden oyun şekillendirme opsiyonunu kullansa da ana olarak hücumda Calathes’in penetre ve ikili oyunlarını temel alıp savunmada değişmeli bir biçimde oyun akışına sahip. Sezonun geri kalanında çıkış yapma potansiyeli olan takımlardan birisi olsa da Final Four için şansı oldukça az olan ekiplerden yalnızca biri.

AX MILAN

Ettore Messina ile anlaşıp Avrupa basketbolunda önemli bir adım atmak isteyen Milano ise; Euroleague’in normal sezonun ilk yarısını. 7. sırasında tamamlıyor. Çok geniş bir rotasyon kullanan ve hâlâ hedef beşini oluşturmakta zorluk yaşayan Messina’nın elindeki en güvenilir silah; deneyimli İspanyol guard Sergio Rodriguez.

Üstün oyun zekası, inanılmaz pasörlüğü, mesafe tanımaksızın kullandığı şutları ve oyunu yönetmedeki başarısı ile fiziksel olarak yaşının getirdiği dezavantajları törpüleme konusunda oldukça verimli olan Rodriguez’e, guard rotasyonunda Michael Roll, kalın fiziğiyle birlikte oyun okuma becerisi son derece üst düzey fakat bir o kadar istikrarsız ve dolayısıyla düşük verimli Nemanja Nedovic ve sezonun şu ana kadar olan bölümünü hayal kırıklığı olarak geçiren NBA kökenli comboguard Shelvin Mack eşlik ediyor. 40 yaşına merdiven dayamış, yıllanmış şarap gibi hâlâ üst düzey verime sahip, saha içinde hücumda gerek iç/dış şut, gerekse sırtı dönük oyunlarıyla çok büyük tehdit oluşturan ve savunmada da karşılıklı oynadığı onlarca atlet oyuncuya rağmen sırıtmayan, yaşayan efsane Luis Scola bu sezonda şu ana karar iyi sayılacak bir performans gösterdi. Sene başında yüksek umutlarla transfer edilip hayal kırıklığı yaşatan Aaron White’ın aksine Vladimir Micov ve Jeff Brooks, forvet hattında şu ana kadar verimli bir performans gösteren isimler oldu. Pota altı rotasyonu ise oldukça istikrarlı iki isim olan; üst düzey fiziğinin yanı sıra yüksek ribaund başarısına sahip Kaleb Tarczewski ve sakatlığını atlatmış all-around Arturas Gudaitis’ten oluşan Milano da kendine Top 8'de yer bulması muhtemel ekiplerden biri. Fakat, fazlası için uzun dönemli planlamalar yaptıkları Messina’yla beraber, bir ya da birkaç sene sonrasını bekleyecek gibiler.

KIZILYILDIZ

İlk yarının şu zamanına kadar başarılı sayabileceğimiz bir diğer ekip ise, Lorenzo Brown-Billy Baron-James Gist üçgeninde disiplinli savunma yaparak oyunu bırakmayan yapısıyla dikkat çeken, deneyimli koç Dragan Sakota önderliğindeki Kızılyıldız. Yaklaşık 2 hafta önce Olympiakos’tan getirilen yeni transferi Kevin Punter’ı da hesaba katarsak, Amerikalı kısaların fiziksel avantajları doğrultusunda serbest akışkan bir hücum planı benimseyen Kızılyıldız, iç sahada kusursuz taraftarının desteğiyle maç kazanmaya devam etmek isteyecektir. Yeni transfer Vladimir Stimac ve Borisa Simanic gibi doğuştan Kızılyıldız taraftarı olan oyuncularıyla birlikte — aidiyet duygularını maksimal seviyeye çıkarsalar da — top 8'de kalıcı olmaları için çok uğraşmalılar.

KHIMKI MOSKOVA

Normal sezonun ikinci yarısında çıkış yapması beklenen ekiplerden biri de; bir zamanların kusursuz şutörü olan Rimas Kurtinaitis yönetimindeki Khimki Moskova. Sene başında kusursuz sayılabilecek bir kadro kurduğu halde, şu ana kadar bekleneni pek veremeyen Khimki’de takımın en önemli ismi yıllardır olduğu gibi bu sene de şüphesiz Alexey Shved. Her ne kadar üst düzey bir skorer olsa da, takım oyununa yatkınlığının çok düşük düzeyde olması, büyük hedefleri olan Khimki’nin önündeki en büyük etken gibi görünüyor.

Koç Kurtinaitis için de zaman zaman tek maçta 25 şut kullanan Shved’in sisteme adapte edilmesi en büyük sınavlardan biri. Zira şu ana kadar bunu yapmayı başaran herhangi bir koç olmadı. Janis Timma, Anthony Gill ve Jeremy Evans gibi atletizm düzeyi üst düzey ve multi-savunma yapma becerisine sahip forvetler ligin ikinci yarısında Khimki için önemli aktörler olacaklardır. NBA patentli Jonas Jerebko’nun performansını biraz daha arttırırsa ve oldukça elit bir pasör olarak nitelendirebileceğimiz Khimki; Sırp guard Stefan Jovic’in takımın oyun kurma üzerinde etkisini hissettiririse, çok daha korkutucu bir takım kimliğine bürünebilir.

Normal sezonda ilk yarının şimdiye kadar olan bölümünde temsilcimiz Fenerbahçe Beko ile birlikte en büyük hayal kırıklığını yaratan ekiplerin Baskonia ve Olympiakos olduğunu söyleyebiliriz. Bu ekiplere Bayern Münih’i eklemek yanlış olmaz.

BASKONIA

Ana karar verici bağlamında eksiklik yaşadığı çok belirgin olan Baskonia’nın şu ana kadar bu eksiğini kapatmaya çalışan tek olgu kaptan Tornike Shengelia’nın yüksek formu olarak görünüyor. Bu sene gerek forvetten oyun kurması, gerek savunmada gösterdiği sertlik, hem sırt dönük hem de yüzü dönük bir biçimde mantıksal eklemde mücadele edebilmesi, ligin ikinci yarısına damga vurmak isteyen Dusko Ivanovic’in elini güçlendiren en önemli koz. Ülkemizden de tanıdığımız Michael Eric, geçen sezonu fena bitirmeyen fakat bu seneki formu beklentilerin oldukça altında kalan Ilimane Diop ve (2.21 metre boyuyla şu ana kadar ham bir görünüm verse de ) gelecek vadeden Senegalli Youssoupha Fall, Bask ekibinin pota altı rotasyonunu oluşturmuş durumda. Oyun kurucular Luca Vildoza ve Pierria Henry enerjik oyun stilleri ve mücadeleden kaçmayan yapılarıyla dikkat çekse de yaratıcılık bağlamında eksik kalan isimler. Bu durum Baskonia’nın önündeki en önemli sorun. Garino ve Shields gibi iki adet kalburüstü forvete de sahip olan Baskonia, NBA patentli şutörü Nik Stauskas’ı da oyun sistemine entegre ederse, ligin tepesindeki takımlara karşı dahi zorluk çıkaran hüviyetini devam ettirebilir.

OLYMIPAKOS

Panathinaikos ile yaşanan sert problemlere verdiği tepkilerden dolayı yerel liginde ikinci lige düşürülen Olympiakos için işler Avrupa’da da iyi gitmedi ve tünelin ucu çok da aydınlık görünmüyor. Koç Kestutis Kemzura ile yoluna devam eden Yunan temsilcisinin şu ana kadarki en önemli kozu; yüksek ihtimalle bu sezon takımdan ayrılacak olan Sırp pivotu Nikola Milutinov. Üstün ribaund sezgisi ve çembere yakın yerlerde çok yüksek yüzdeli bir bitirici olması, Milutinov’u durdurulamaz bir silah haline getiriyor. Fakat, madalyonun bir de diğer yüzüne bakmak gerekir. Değişen ve tempolu alan paylaşımı şekline dönüşen basketbolda, pivotlar da evrim geçirmiş vaziyette. Eskiden yalnızca çember altıyla ilgilenen ve sırtı dönük oyunlarla takımlarına destek veren pivotlar, günümüzde şut atması beklenen ve bunun doğrultusunda kısalara alan açma görevini de üstlenen oyuncu görevinde. Milutinov, tam olarak ‘oldschool’ olarak ifade edeceğimiz türden, eski tip bir pivot.

Koç Kemzura tempoyu arttırmak istediği anda, elinde olan diğer uzunları Augustine Rubit ve Willie Reed’i oyuna sürse de, Milutinov kadar dominant bir performans alamamasından dolayı hayal kırıklığına uğramış durumda. Wade Baldwin IV, Taylor Rochestie, Will Cherry gibi, Euroleague için son derece mütevazı sayılabilecek guard rotasyonu da Olympiakos için alarm veriyor. Yunan temsilcisinde, yıllardır olduğu gibi, ana karar verme mekanizması Euroleague tarihinin en çok sayı atan ve en çok asist yapan oyuncusu, yaşayan efsane Vassilis Spanoulis. Kariyerinin son demlerini yaşayan isim her ne kadar kusursuz bir skorer ve soğukkanlılığın tanımı olsa da fiziksel anlamda defolarını göstermeye başladı. Forvetler konusunda yıllardan beri süregelen yerli ekolden devam eden Olympiakos, Kostas Papanikolaou ve Georgios Printezis ekseninde parkede yer aldı. Rotasyonunun ana skor opsiyonu Brandon Paul olan Olympiakos’un düşük tempoda oynadığı oyun ve savunmadaki alan zafiyeti kendileri için bu senenin çalkantılı devam edeceğini bize gösteriyor.

BAYERN MÜNİH

3 gün önce Sırp koç Oliver Kostic’i takımın başına getiren Bayern Münih de bu senenin hayal kırıklığı yaratan ekipleri arasında. Şu ana kadar NBA’den getirdikleri pivot Greg Monroe’yu merkeze alıp onun üzerinden şekillendirdikleri oyun temalı bir sistemi tercih eden Bayern Münih, çok yönlü Sırp forvet Vladimir Lucic’in bu seneki oldukça başarılı performansı ve her ne kadar dış şut ritmini bulamasa da mücadeleci tavrıyla parke üzerinde çok önemli bir rolü olan Danilo Barthel’i ABD’li pivota yan mekanizmalar olarak konuşlandırmış durumda. Oyun kurucu pozisyonunda Petteri Koponen’in keskin şutörlüğüyle birlikte Maodo Lo’nun deliciliğini kullanmayı hedefleyen Bayern’in hedefi şu ana kadar başarının çok uzağındaydı. Bu olayın ana sebebi rakiplerin pota altını kapattığı an bir B planına sahip olamaması olarak gösterilebilir. Kendine özgün bir oyun şekline sahip, basketbol iq’su oldukça yüksek Nihad Dedovic’in sezon ortasındaki sakatlığı da ters eşleşmeler arayan Alman ekibinin yaşadığı problemlerden biriydi. Bayern Münih için bu senenin geri kalanı, önümüzdeki senelerin altyapısını hazırlayacak bir deneme süreci olarak görünüyor.

ZALGIRIS KAUNAS

Sürekli kendi yıldızlarını üreten ve aldığı yeni isimleri yıldız statüsüne yükselten inanılmaz bir altyapıya sahip Zalgiris Kaunas da bu seneki oldukça mütevazı kadrosuyla sezonun hayal kırıklığından biri oldu. Avrupa basketbol tarihinin en önemli oyuncularından biri olan Saras Jasikevicius yönetimindeki ekip Thomas Walkup’ın savunmadaki önderliğinde ayakta kalmaya çalıştı.

Oyun kurucu pozisyonunda yaratıcılık yönünden oldukça eksik olan Litvanya ekibi, Walkup dışındaki kısaları KC Rivers ve Alex Perez’den neredeyse sıfır katkı aldı. Takımın savunmada uzun kolları ve ribaundlardaki etkinliği konusunda en önemli isimlerinden biri Edgaras Ulanovas da bu sene kendi standartlarının oldukça altında. Yalnızca savunma değil hücumda da çok önemli bir silah konumundaki olan Litvanyalı forvetin sırtı dönük oyunlardaki büyük başarısını ve ceza şutlarını sokmaktaki ustalığını bu sene hemen hemen hiç göremedik. Pota altındaki yeni transferleri Zach LeDay ve John Landale’a gelecek olursak Baltık temsilcisinin ayakta kalan isimleri diyebiliriz. Özellikle LeDay’in mobil bir uzun olması, şut atabilme kabiliyeti ve ayaklarının çabukluğu koç Saras’a kadro içinde önemli bir elastiklik sağladı. Zalgiris Kaunas da sezonun geri kalanını, önümüzdeki sezonun çekirdeğini bulmak için geçirecek gibi görünüyor. Oyun içinde başarılı olmak istiyorlarsa Saras’ın her zaman en önem verdiği şey olan sonuna kadar takımca savaş ilkesini yeniden düstur edinmek ve kritik anlar için kendilerine bir sorun çözücü bulmak zorundalar.

Ligin yeni takımlarından ASVEL, Zenit, Valencia ve Alba Berlin beklentiler doğrultusunda vasat bir dönemi geride bıraktılar.

ZENIT

Joan Plaza yönetimindeki Zenit, Polonyalı forvet Mateusz Ponitka’nın forvetten oyunları ve Gustavo Ayon’un çember altındaki caydırıcı tavrı ve yüksek oyun bilgisiyle maç kazanmaya çalışsa da pek muvaffak olamadılar ve ligin son sırasında yer aldılar.

ALBA BERLIN

Takım; hareketli ve çok yönlü forvetleri Luke Sikma ve Rokas Giedraitis’in vazgeçmeyen tavrı, çember altında Landry Nnoko’nun ele avuca sığmaz görüntüsüyle sürpriz yapmaya çalışsa da rotasyonun kesin olarak belli olmaması, karar verme mekanizmasının başındaki isimlerden Martin Hermansson’un istikrarsızlığı ve Marcus Eriksson’un şut ritmi her net kadar yüksek olsa da eksik oyun bilgisi sebebiyle kendilerine son sıralarda yer bulabildi.

VALENCIA

Valencia ise diğerlerinden sıyrıldı ve 8 galibiyet alarak Play Off potasında bir ilk dönem geçirdi. Takımın her şeyi Karadağlı oldschool pivot Bojan Dubljevic’in kusursuz formu önderliğinde birleşen Jordan Loyd’un hızı ve deliciliği, ülkemizden de tanıdığımız Quino Colom’ın pasörlük konusundaki becerisi İspanyol ekibine başarılı bir dönem yaşattı.

Her şeyi takımca yapan ve skor ne olursa olsun hiçbir zaman top için savaşmaktan vazgeçmeyen yapısı Valencia’nın en önemli silahı. Süperstar olma potansiyeli olan Vanja Marinkovic’in şu ana kadar beklentilerin altında seyreden performansı ise Valencia için geride kalan dönemde akılda kalan eksilerden biri.

ASVEL

İç sahada temsilcilerimiz dışında gerçekten rakiplerine sahayı dar eden ASVEL de, Kızılyıldız ile birlikte ligin başarılı olarak addedebileceğimiz ikinci ve son yeni ekibi. Koç Zvezdan Mitrovic’in temaslı oyun tercihi, tepede kurulan oyunlarda oyun görüşü yüksekguard Antonie Diot önderliğinde oynanan ikili oyunların başarısı ASVEL hücumunun ana eksenini oluşturuyor. Edwin Jackson gibi perimetre defans ve topa baskı konusunda oldukça kabiliyetli bir ismin varlığı ise kısa savunmasının temel dayanağı. 2001 doğumlu Fransız guard Theo Maledon’un aldığı süreleri olumlu değerlendirmesi ASVEL kısa rotasyonunun olumlu taraflarından. David Lighty, Jean-Charles Livio ve Charles Kahudi gibi rakibi sürekli rahatsız eden forvetlerin getirdiği saha içi hareketlilik, Fransız temsilcisinin oyunu bırakmama karakterine direkt etki eden önemli bir faktör. ASVEL’in bütün bu sayılanların ötesinde başarılı olmasının en büyük sebebi ülkemizden de tanıdığımız Nijeryalı pivot Tonye Jekiri.

Doğuştan ribaund sezgisi yüksek, savunmada nerede duracağını bilen oyuncunun sırtı dönük oyununun yanı sıra orta mesafe şutlarını da tereddüt etmeden kullanması onu modern bir uzun yapıyor. Şu ana kadar olan performansıyla bir üst kademeye geçmek için çok fazla beklemeyecek gibibir görünüm çizen Jekiri’yi yedekleyen ana eleman Adreian Payne sürekli karşısında çıkan akciğer problemine ve onun getirdiği çabuk yorulma durumuna rağmen rotasyonda başarılı bir biçimde rol almış görünüyor.

Normal sezonun ilk yarısı özetle bu şekilde geçti.

Barcelona, Real Madrid ve Anadolu Efes şu an için Final Four için en kuvvetli 3 aday. CSKA Moskova Köln’de yapılacak Final Four’un son koltuğu için en önemli aday gibi görünse de, Messina’ya sahip Milano ve Avrupa basketbolunun tartışmasız en önemli koçu Zeljko Obradovic yönetimindeki temsilcimizin, birer atımlık kurşunları daha bulunuyor. Koç Rick Pitino’nun şapkadan tavşan çıkarması durumunda Panathinaikos ve eğer Shved sorununu çözebilirse Khimki de önemli patlamalar yapma potansiyeline sahip. Kupanın Köln’de, temsilcilerimizin ellerinde, yükselmesi dileğiyle, gelecek yazılarda görüşmek üzere…

--

--