Midsommar / Ritüel

Nebi Salih Küçük
Finish Ink
Published in
2 min readDec 26, 2019

Hereditary ile muazzam bir kariyer başlangıcı yapan Ari Aster’in ikinci filmi.

Bilirsiniz ki çok iyi çıkış yapan yönetmenlerin ikinci filmi, büyük oranda aynı beklentiyi veremez ve hatta ilk eserle arasında kalite ve lezzet olarak büyük uçurumlar barındırır. Hereditary’nin ardından, Midsommar filmi için içimde böyle bir korku yok değildi açıkçası, fakat bütün korkularım boşuna çıktı ve beklentilerimi tam anlamıyla aldım.

Not: Buradan sonrası spoiler içermektedir.

Ari Aster’in ilk filminde de sevdiğim özelliği, burada da yine direkt karşıma çıkıyor; hikâyeyi anlatırken acele etmiyor, kesinlikle giriş-gelişmeyi hızlı geçip ağzımıza mamayı tıkmak istemiyor. Bunun için bir acelesi yok. Çıkacağımız İsveç macerasında kesinlikle bir bilet de bize ayırtılmış. Gelişme kısmı o kadar sakince ve kusursuz kamera açılarıyla izleyiciye veriliyor ki, siz de kendinizi o yolculuğun içinde buluyorsunuz.

Kasabaya geldikten sonra bu tarz filmlere hâkim olanların aklında tek soru var:

‘O kırılma anı ne zaman gelecek?’.

‘Ne zaman bir delilik olacak ve burada işler ters gitmeye başlayacak?’

ya da;

‘Bu sakin, dingin, mutlu ortamın altında yatan delilik ne?’

Aster, bunları anlatırken de aceleci davranmıyor. Kendimizi o mekâna ait hissetmemiz için bize zaman tanıyor. İçten içe o insanlara güvenmemizi, ‘bakın bunlar aslında düşündüğünüz gibi değil’ demek için bir süre aklımızla bizi yalnız bırakıyor.

Midsommar; basit ses efektli, ucuz makyajlı korku filmlerinden çok daha korkunç sahneler barındıran bir film. Çünkü Midsommar hayatın ta kendisi! İnsanoğlunun korkunçlukta, şiddette, dinde, tabuda, aşkta, intikamda, güce kavuştuğunda ne denli sınırsız olduğunu gösteren ve bunu da çok iyi başaran bir film.

Türün meraklılarına önerilir.

--

--