Süper Lig 2019/2020 Cemil Usta Sezonu — İlk Yarı Değerlendirmesi

Üç büyüklerin döküldüğü ve sürprizlerin yaşandığı sezonun ilk yarısı geride kalmışken, takımların genel durumuna bakıyoruz

Nebi Salih Küçük
Finish Ink
16 min readJan 10, 2020

--

Geride bıraktığımız hafta sonu itibariyle Süper Lig Cemil Usta sezonunun ilk yarısını kapatmış olduk. Üç haftalık bir tatile giren ligde oldukça farklı ve tahmin edilemeyen bir ilk yarı geçirdiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Ligde puan barajı ortalamanın oldukça altında seyrederken, 7 takımın şampiyonluk yarışında — art arda dizilmesi ikinci yarı öncesi beklentileri bir hayli yükselten etmenlerden. Şimdi takımları puan durumu sırasına göre kısaca yorumlayıp ikinci yarıda ne gibi durumlarla karşılaşacaklarını tahmin etmeye çalışalım.

SİVASSPOR

Sezona Rıza Çalımbay önderliğinde başlayan Sivasspor; beklentilerin bir hayli üstüne çıkarak ilk yarıyı 37 puanla lider kapattı. Rıza Çalımbay; Süper Lig’de her zaman ortalamanın üzerinde bir iş çıkaran, çalıştırdığı takımlara dinamizm ve hızlı pres anlayışı getiren bir teknik adam olmasına rağmen kurduğu sistemin meyvelerini almada sıkıntı yaşamıştır.

Sezona 3-0’lık BJK galibiyeti ile başladıklarında bu zafer Sivas’ın iyi olmasına değil Beşiktaş’ın yeni kurulan sistemine yoruldu ancak ilerleyen haftalarda bu skorun tek taraflı olmadığı ayyuka çıktı.

Özellikle evindeki maçlarda son derece tempolu oynayıp rakiplerine boş alan bırakmayan Sivasspor, ligimizde Premier Lig ekolüne en yakın, hatta tek yakın takım. Orta sahada kapılan topların Mert Yandaş ve Emre Kılınç ile öldürücü ataklara ulaşması, takım savunmasından maçın hiçbir anında ödün verilmemesi gibi faktörler, kuşkusuz Çalımbay’ın kurduğu sistemin en önemli parçalarıydı.

İleri uçta Yatabare, Kone ve Dos Santos da bu hızlı oyuna ve alan daraltmaya uyum sağladı ve orta saha ile 3. bölge arasındaki tüm bölüme Sivasspor’un hükmetmesine katkıda bulundular.

Rıza Çalımbay sezon başından beri ‘şampiyonluk adayı değiliz’ deyip oyuncularının üstündeki baskıyı kırmak istemesine rağmen üç büyüklerin bu kadar dağınık olduğu bir seneyi kolay bulamayacağının da farkında. ‘Şampiyonluk’ kelimesi kullanılmaya başladığından beri takımın performansının ligin ilk kısmına oranla düştüğünü ve saha içinde telaş anlarının arttığını gözlemlesek de Çalımbay bu stresi azaltmak için elinden geleni yapmaya devam edecektir. Sözleşmeleri sezon sonunda bitecek olan Mert Yandaş ve Emre Kılınç devre arası takımdan ayrılmayacaklarını ve takımı yarı yolda bırakmayacaklarını söylediler.

Sivasspor ligin ikinci yarısına oldukça sert bir fikstürle başlayacak. Burada yaşanabilecek bir kopuş takımı yeniden şampiyonluk potasına sokmaya yetmeyebilir. Sivasspor şu anda ligde sıralamayı unutup en iyi bildiği şeyi yapmaya devam etmeli. Ben kişisel olarak takımın ligi ilk dörtte bitireceğini ama şampiyonluğun şu an oldukça zor olduğunu düşünüyorum.

BAŞAKŞEHİR

Geçen sezon Abdullah Avcı ile son anda şampiyonluğu Galatasaray’a kaptıran Başakşehir, Avcı’nın Beşiktaş’a gitmesinin ardından Çaykur Rizespor ile iyi bir çıkış yakalayan Okan Buruk ile sezona başladı. Emre Belözoğlu’nun Fenerbahçe’ye gitmesi, takımın saha içinde lidersiz görünmesi ve yeni bir sistem kurulması gibi faktörlerle takım sezona oldukça kötü başlayıp ilk beş maçta sadece 2 puan toplayabildi. Bu süre zarfı içerisinde eleştirilen Okan Buruk’un yeni sistemini çok hızlı monte etmeye çalışması eleştiri konularının başında geliyordu.

Devam eden süreçte ise, kazanan Okan Buruk ve öğrencileri oldu. Kalede Mert Günok’un kusursuz maçlar çıkarması, Clichy’nin ofans-defans hattında ligin en iyi performansına sahip olması, ileri uçta da İrfan Kahveci-Visca-Crivelli üçgeninin orta sahadan hızlı ve direkt beslenmesi Başakşehir’i 3. haftadan sonra namağlup takım unvanına getiriyordu.

Buruk ve öğrencilerinin ilk yarıya en damga vuran olayı ise şüphesiz Roma-Gladbach-Wolfsberger gibi oldukça zorlu Avrupa Ligi grubundan lider çıkması oldu. Trabzonspor ve Beşiktaş kupayı ikinci sıraya alıp yedek ağırlıklı kadrolarla çıkarken Okan Buruk’un son ana kadar kupada ısrarcı olması meyvesini verdi ve Başakşehir adını 2. tura yazdırdı.

33 puanla ilk yarıyı 2.sırada tamamlayan Başakşehir, kanımca şampiyonluğun en büyük adayı, fakat önlerinde buna engel olan UEFA Avrupa Ligi var. 2. turda Sporting ile eşleştiler ve oldukça kırıcı iki maça çıkacaklar. Eğer takım Avrupa’da ilerlemeye devam ederse Okan Buruk, ligi ikinci plana atacaklarının sinyalini verdi. Olası bir elenmede ise komple lige kanalize olup son ana kadar şampiyonluk yarışının içerisinde olacaklardır. Takımın birkaç senedir bu yarışın içinde olması ve son hafta stresini önceden yaşamış olması Sivasspor ile olacak çekişmede Buruk’un öğrencilerini avantajlı kılan en önemli etkenlerden.

TRABZONSPOR

İlk yarıyı 32 puanla 3. sırada tamamlayan Karadeniz temsilcisinde biz bu satırları yazarken bir Ünal Karaman kaosu yaşanmakta. Teknik adamla yolların ayrıldığı haberinin ardından devlet kanalı da dâhil herkes olaya müdahil oldu. Bu teknik adam olayının takıma ne gibi değişiklikler getireceğini buradan kestirmek oldukça güç.

Yusuf Yazıcı’yı sezon başında 17,5 milyon avro gibi bir rakamla Lille’e satarak büyük bir maddi kazanç sağlayan Trabzon, ileri hücum hattını Ekuban, Sörloth ve Daniel Sturridge gibi isimlerle güçlendirdi.

Trabzonspor, Ünal Karaman ile ilk yarı boyunca deplasmanlarda oldukça iyi skorlar almasına rağmen evinde kazanmakta oldukça zorlandı. Evinde alınan Göztepe ve Denizlispor mağlubiyetleri ve bu karşılaşmalarda oynanan futbol eleştirilirken yine evinde oynanan Gençlerbirliği ve Galatasaray maçlarında takımın skor avantajını bulduktan sonra haddinden fazla geriye çekilmesi ve skoru koruyamaması takımın potansiyelinden daha az puan toplamasına neden oldu.

UEFA Avrupa Liginde Getafe, Basel ve Krosnadar gibi nispeten yumuşak bir gruba düşen Karadeniz ekibi, grupta hiçbir varlık gösteremeyerek sonuncu oldu ve elendi. Bu karşılaşmalarda Karaman’ın 11 tercihleri ve kupayı önemsemeyen tavrı ise oldukça eleştiri topladı.

Trabzonspor, ofansif yönü çok kuvvetli (bence ligde en iyi hücum hattına sahip) bir takım olmasına rağmen takım savunması anlamında oldukça sıkıntı yaşıyor. Daniel henüz tam anlamıyla forma kavuşmuş değil, Sörloth ve Nwakaeme de topsuz alanda pres yapan futbolcular değiller. Top rakipteyken bu direnci tek başına Sosa sağlıyor ve o da haklı olarak çoğu zaman yalnız kalıyor. Defansif anlayışta da kademe anlamında sıkıntı yaşayan oyunculardan kurulu takımın ilk yarıda neredeyse gol yemediği karşılaşma yok. Hüseyin Türkmen’in her an bireysel hataya açık markaj anlayışı ve Yusuf Sarı’nın güçlü ofansif yönüne rağmen geriye dönmede yaşadığı sıkıntılar Trabzonspor’a gol atmayı oldukça kolay hale getiriyor.

Ünal Karaman krizinin ve şehrin buna verdiği tepkinin şampiyonluk yolunda en önemli etken olduğunu düşünerek, ikinci yarıda TS’nin daha az puan toplayacağını ve yarıştan uzaklaşacağını düşünüyorum.

FENERBAHÇE

İlk yarıyı 31 puanla 4. bitiren Fenerbahçe, her ne kadar oynadığı oyunla beklentilerin altında kalsa da mevcut puan düşüklüğü barajı sebebiyle şampiyonluk yarışının hala en majör adaylarından.

Fenerbahçe için ligdeki en heterojen takım desek sanırım yanlış bir tanımlama yapmış olmayız. Kadıköy’deki maçlarda topu direkt olarak rakibin yarı sahasına yıkan ve maçın ilk yarım saatlik diliminde oyunu koparmaya çalışan Fenerbahçe, çoğunlukla bunda başarılı olurken Vedat Muriç’in eşsiz performansı alınan skorlarda şüphesiz en büyük etken oldu.

Deplasman tarafında ise Kadıköy’deki oyunun tam tersi yönünde bir anlayış hâkim oldu. Fenerbahçe kazandığı maçlar da dâhilolmak üzere hiçbir deplasman karşılaşmasında oyuna hükmedemedi ve aldığı galibiyetlerde de oldukça zorlandı. Özellikle Ersun Yanal’ın Göztepe, Sivasspor ve Yeni Malatyaspor karşılaşmalarında rakibin hamlelerine karşılık verememesi ve oyun analizinde eksik kalması, eleştiri konularının başında geldi.

Emre’nin istisnasız her maçta 55. dakikadan sonra yaşının vermiş olduğu etkiyle maçlardan kopması, sakatlık sorunun devam ettiği için onun üzerine bir inşa planının yapılamaması, Sadık’ın sezonu kapatması ve Rami’nin yetersiz performansından dolayı yer yer defansa yamalarla çözüm bulunması Fenerbahçe’nin ikinci yarıda yüzleşeceği problemlerden. Ofansif merkez ortasaha rolünde Max Kruse’nin çoğu maçta yokları oynaması da oldukça can sıkıyor.

Takım olarak homojen bir yapıya bürünemeyen Fenerbahçe, Kadıköy’deki seyirci baskısı ve Vedat’ın şahsi çabasıyla ayakta kalmaya devam edebilir, ama rakiplerinin neredeyse hepsinin Avrupa maçlarını tamamladığını ve lige kanalize olacağını hesaplarsak, ikinci yarı Fenerbahçe için oldukça zor geçecek. Özellikle deplasman karşılaşmalarında Yanal’ın kendi sistem muhafazakarlığı kılıfından vazgeçip rakibe göre sistem belirlemesi sarı lacivertli takım için en önemli faktörlerden biri olacak.

BEŞİKTAŞ

4 yıllık Şenol Güneş döneminin ardından Abdullah Avcı ile sezonu karşılayan Beşiktaş, ilk yarının en dalgalı takımlarından biri oldu. Ekonomik olarak küçülmeye gideceği ima edilen kulüp, transfer sezonunu rakiplerinin aksine daha mütevazı isimleri kadrosuna katarak geçirdi.

Ligin ilk döneminde ayağa pas sistemini takımına monte etmeye çalışan Avcı’nın takımı, bir ara ligde 15.liğe kadar düştü ve takımın ‘yeni teknik adamla devam etmeli mi?’ sorunu gündeme gelmeye başladı. Sezona sakat ve formsuz başlayan Burak Yılmaz, kalede hiçbir zaman güven veremeyen Karius, orta sahada senelerdir vasatı aşamayan Oğuzhan gibi faktörlerin üstüne yeni alınan transferlerin dağınık ve formsuz performansları da eklenince Avcı’nın henüz ilk yarıyı bile bitiremeden gönderilmesi birden gündem konusu oldu.

Daha sonra 6 maçlık bir galibiyet serisi ile 2.sıraya kadar yükselen Beşiktaş, 30 puanla ve 5. sırada devreyi bitirdi.

Beşiktaş adına ilk yarıda en sevindirici olan faktör Umur Nayir’in, Burak Yılmaz’ın yokluğunu son derece iyi doldurması ve kritik anlarda kaydettiği gollerletakımına kazandırdığı maçlar olurken esas karanlık olan kısım ise takımın kazanırken oynadığı futbolun, kaybederken gösterdiği futbol anlayışından çok da farklı maddeler içermemesi.

Avcı’nın Beşiktaş’ı, maç içerisinde çok ciddi dalgalanmalar yaşamakta ve bu bazen onlara oldukça pahalıya mal oluyor. Wolves maçında kafa kaya götürdükleri karşılaşmada sadece 10 dakikada gösterdikleri direnç kopuşu birden skorun 4–0’a gelmesine neden olmuştu ve ligde de buna benzer kırılmaları oldukça sık gördük. Avcı, Başakşehir’de oynattığı ayağa pas yapan ve atağın olgunlaşmasını kararlılıkla bekleyen bir takım yaratırken maçın içerisinde aniden bu sistemden vazgeçebilmesi oyuncuları da arafta bırakabiliyor.

Beşiktaş ikinci yarıda yarışın içerisinde kalmak istiyorsa bundan çok daha fazlasını göstermesi gerekecek. Burak Yılmaz eskisi gibi dinç ve diri değil. Umut Nayir’in ise koca sezonu sırtlayabilecek bir dirençte olup olmadığı henüz test edilmedi. Beşiktaş için şampiyonluk her zaman ana hedef olacakken bu maddi durumda ve dar kadroda kaçırılacak bir sene çok da büyük bir kayıp olmayacaktır.

ALANYASPOR

Lige geçen sezonun flaş teknik adamı Erol Bulut ile başlayan Alanyaspor ligin hatırı sayılır kısmını lider geçirdi. Özellikle Cisse’nin ileri uçtaki yüksek bitiriciliği ve orta sahadan atılan ara toplarda karşı takımı yıpratması bu başarıda en önemli etkenlerden biri oldu. Haftalar ilerledikçe Erol Bulut’un bu sistemi tıkandı ve orta saha kontrolünü ele geçiren her takım Alanyaspor’a karşı galip gelmeye ya da puanlar almaya başladı.

Erol Bulut taktik ve teknik bilgi olarak ligimizde Okan Buruk ile en umut vadeden teknik direktörlerin başında gelmesine rağmen çoğu zaman kendi planında ısrarcı olması ve saha diziliminde muhafazakar bir duruş sergilemesi Alanyaspor için sıkıntılı bir oyun dilimi yaratabiliyor. Alan daraltma ve takım savunması olarak Sivasspor ile beraber ligin en iyi takımlarından olan Alanyaspor sıkışan hücum oyunları için yeni varyasyonlar yaratmak durumunda.

İlk yarı için hatırı sayılır puan toplayan Alanyaspor’un şampiyon olacağını söylemek çok zor ama ligi ilk 8 hatta ilk 6 içinde bitirmeleri hayli yüksek bir ihtimal. Bu da onlar ve Erol Bulut için ilk senede iyi bir derece olacaktır.

GALATASARAY

Sezona ‘son iki senenin şampiyonu’ apoletiyle başlayan ve kurduğu kadroyla ligin şampiyonluk yarışında en iddialı takımı olan Galatasaray’ın ilk yarı itibariyle en büyük hayal kırıklığı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Devre boyunca Antalyaspor maçı hariç her karşılaşmada gol pozisyonuna girmede dahi zorlanan, tarihinin en kısır dönemlerinden birini geçiren, skor avantajını ele geçirdiği zamanda da kalesini gole kapamada zorlanan Galatasaray ilk yarıyı 27 puan gibi çok çok düşük bir sırada bitirdi.

Defans çizgisinde Nagatomo ve Mariano’nun hücuma hiçbir anlamda katkı vermemesi ve defansif anlamda da majör hatalarla neredeyse her maç negatif katkıda bulunmaları, Emre Mor’un hiçbir maçta oyunun içinde olmaması, Falcao ve Andone’nin sakatlıklardan kurtulup takıma dönememesi, Luyindama’nın sezonu kapatması, Taylan gibi yetenekli ayaklar varken Selçuk İnan gibi futbolu kafada 4 sene önce bitirmiş isimlerde diretilmesi sorunlardan sadece bir kaçı. Ayrıca Belhanda’nın oldukça kötü performansı ve bu performansa rağmen Terim tarafından ısrarla merkezde tercih edilmesi, Babel’in topsuz oyunda kaybolurken, top ayağında olduğu zaman sürekli yanlış tercihler yapması gibi birçok faktör de bu beklenmedik performansı doğurdu. Fatih Terim’in ısrarla aynı yanlışları yaparak doğru sonucu almaya çalışması aslında ilk yarı itibariyle takıma en büyük zararı veren etmen oldu.

Şampiyonlar ligini galibiyet almadan ve sadece bir gol atarak kapatan Galatasaray için Avrupa defteri çok ama çok erken kapandı.

Her basın toplantısında Ocak ayını hedef gösteren Terim’in Galatasaray’da pek çok değişiklik yapacağı bir sır değil. Onyekuru, Diagne ve Arda Turan’ın yeniden takıma katılmasına kesin gözüyle bakılıyor. Nagatomo, Mariano, Andone, Falcao gibi isimlerle de uygun teklifler geldiği an yollar ayrılacak.

Mevcut durumlarda Galatasaray’ın şampiyonluk ihtimali oldukça zayıf gibi görünse de, Galatasaray’ın çoğu şampiyonluğu böyle anlardan geldiği için, kesin bir yargı belirtmek için henüz erken. Ancak Terim’in takım kadrosunu durmadan sil baştan değiştirmesi ve şampiyon olunan seneler de dâhil takımın istenilen performansa ulaşmaması Galatasaray’ın geleceği için büyük soru işaretleri taşıyor.

YENİ MALATYA

Geride bıraktığımız sezonu Erol Bulut ile oldukça başarılı geçiren ve daha sonra Sergen Yalçın ile anlaşan Yeni Malatyaspor, Avrupa ligi ön elemelerinde yer alacak gibi olması nedeniyle sezonu en erken açan takım oldu. Ön elemelerde de, özellikle O. Ljubljana karşısında, oldukça iyi bir performans sergileyen Yeni Malatya gruplara kalmanın eşiğinden döndü.

Yeni Malatyaspor hem skor anlamında hem de oynadığı futbolla oldukça sert geçişlere sahip bir görüntü çizdi. Açıkçası uzun bir süre oynadığı ofansif futbolla, benim için, izlemesi en keyifli takım Yeni Malatyaspor’du. Özellikle evlerinde Sivasspor ile oynadıkları karşılaşma ligin ilk yarısının açık ara en iyi mücadelesiydi.

Yeni Malatyaspor ileri hücum hattı oldukça güçlü bir takım. Diri fiziği ve hırsıyla her saniye oyunun içinde yer alan Adis Jahovic, boş alanda yüksek hızı ile gol yollarında her zaman etkili olan Bifouma ve bunların arkasında eski tarz on numara anlayışına sahip bir oyunla oldukça başarılı bir iş çıkaran Guilherme ile ligin uzun süre en fazla gol atan takımı unvanına sahip oldular. Beşiktaş maçındaki galibiyetten sonra Sergen Yalçın’ın ‘Bu dakikadan sonra bizden ofansif futbol beklemeyin’ açıklaması hem kafası karışık bir teknik adama işaret etti, hem de takımını en güçlü olan kısmına el freni çekme etkisi yaptı. Bu maçtan sonra da Yeni Malatya sadece 1 puan alabildi.

Sergen Yalçın’ın takımının ikinci yarıda nasıl bir sıralama alacağı tamamen Sergen Yalçın’a bağlı olacak gibi görünüyor. Takımın dizilişinde ve daha da önemlisi anlayışında çok keskin bir yenilenmeye giden teknik adamı, bu mentalite ile ikinci yarıda zor günler bekliyor olabilir.

GAZİŞEHİR

İlk yarının başarılı takımlarından biri de şüphesiz ki Gaziantep takımı oldu. Sezona neredeyse tamamen yenilenmiş bir kadroyla çıkan Güney Doğu temsilcisi, ilk hafta Fenerbahçe karşısında 5-0’lık bir mağlubiyet aldığında çoğu kişi için düşecek takımlar içerisinde birden en büyük aday oldu.

Takımın iskeletinin oturması ve beklenen skorların alınmaya başlamasının bir hayli uzun süreceği ve bu süre aşılana kadar da Gaziantep’in ligde kalmada oldukça zorlanacağı konuşulurken işler beklendiği gibi olmadı ve Gaziantep sahada çok hızlı değişim gösteren bir takım sıfatına erişti.

Kayode ve Twumasi başta olmak üzere, ileri hücum hattından maksimum verimi alan Sumudica, özellikle Konyaspor maçında rakip taraftarlara yaptığı hareketten ve karşılaşmalarda yer yer gösterdiği hırçın davranışlardan dolayı eleştirildi.

Gaziantep takımı ilk 6’yı zorlayacak ya da haftalarca galibiyet serisi alacak bir takım değil ama ligde gösterdiği mücadele, özellikle ev sahibi olduğu maçlarda öne geçtikten sonra aniden maçı koparabilmesi onları ligde tutmaya yetecek gibi görünüyor.

GÖZTEPE

Tamer Tuna ile ikinci evliliğini yaparak sezona başlayan Göztepe, yanlış kadro mühendisliği sonucu reel olarak lige tutunmaktan daha fazlasını amaçlamadan sezona başladı ve alınan skorlar da buna paralel gitti. Üstüne üstlük Göztepe başkanı Mehmet Serpil ile tartışan ve bu tartışmayı da basın mensuplarının önüne taşıyan Tamer Tuna’nın takımda devam etmesi artık imkânsız hale geldi.

Burada Başkan Serpil’i bir konuda tebrik etmek lazım. Çoğu kişi Tamer Tuna’dan sonra yer alan kişinin Hikmet Karaman, Mesut Bakkal gibi klişeleşmiş bir isim olacağını düşünmüştür. Ancak kendisi Hatayspor’un eski çalıştırıcısı İlhan Palut’a şans vermeyi tercih etti.

Bu riskin karşılığını da fazlasıyla almış gibi görünüyor. Palut kararından sonra takım küme düşme potasından hızlıca uzaklaştı ve zor bir maç serisine rağmen ilk yarıyı 10. sırada bitirmeyi başardı.

Göztepe, kadro olarak neredeyse her pozisyonda takviyeye ihtiyaç duyan bir takım. Eldeki oyuncular takımı ligde tutmaya yetecektir ama takımın seyirci potansiyeli ve kulüp tarihi için ligde kalmanın başarı sayılmayacağı bir gerçek. Eğer başkan Serpil geçmiş senelerde yaptığı transfer hatalarını yapmaz ve Palut konusunda istikrar sağlarsa önümüzdeki senelerde ligin üst kısmını zorlayacak bir Göztepe izleriz. Bu sene için en gerçekçi hedef ilk 10’a girmek olacaktır.

DENİZLİSPOR

Ligin yeni ekiplerinden olmasına rağmen lige yabancı olmayan Denizlispor, sezona flaş Galatasaray galibiyeti ile başlamasına rağmen ilerleyen haftalarda skor almada oldukça zorlandı. Takım hücum anlamında inanılmaz kısır bir performans sergilerken, gol pozisyonuna dahi girmede zorlandı. Aissati dışında hiçbir oyuncudan ofansif anlamda verim alamayan Denizlispor’da Yücel İldiz’in görevine son verilip Mehmet Özdilek ismiyle anlaşıldı.

Özdilek ile sezonun geri kalanı, ilk bölümüne göre oldukça verimli geçti. Takımın ofans hattı ve pozisyona girme becerisi Özdilek’in takım analiz etme becerisiyle birlikte yükselişe geçmiş gibi görünüyor. Mehmet Özdilek’i diğer meslektaşlarından farklı kılan; sabit bir sistem yerine rakibin oyun tarzına göre bir sistem belirlemesi ve neredeyse her maç bu anlayışla sahaya çıkması.

Kadro olarak dar bir durumda olmasına rağmen, Denizlispor’un Özdilek ile ligde rahat bir şekilde kalacağını düşünüyorum. Ancak sabit bir formasyonun olmaması yer yer yaşadığı sıkıntılara yenisini ekleyebilir.

ÇAYKUR RİZESPOR

Rizespor oyun anlamında en çok geriye giden takımların başında geliyor olabilir. Geçen sezon Okan Buruk’un bıraktığı hızlı ve dikine futbol, yerini yavan ve ruhsuz bir anlayışa bırakmış durumda.

Sezon başında Muriqi gibi bir oyuncusunu Fenerbahçe’ye kaptırmasına rağmen Rizespor, kadro kalitesi olarak oynanan futboldan çok daha fazlasını sergileyebilirdi. İsmail Kartal her zaman pragmatik ve defansı önde tutan bir teknik adam olsa da, Rizespor skoru ele geçirdiği maçlarda da skoru korumakta bir hayli zorlandı. Hakem hataları da en çok Rizespor aleyhine gerçekleşse de bunun tek başına yeterli bir sebep olamayacağı aşikâr.

Taraftarla sezon başından beri yıldızı barışmayan İsmail Kartal’ın, sezonun ikinci yarısındaki ilk maçlarda galibiyet alınamaması durumunda, işine son verilecek ilk teknik adam olacağını düşünüyorum. Tribün ile bağları bu denli kopan teknik adamın sezonu bitirmesi oldukça zor görünüyor.

GENÇLERBİRLİĞİ

Ligin en köklü takımlarından olmasına rağmen eski gücünden bir hayli uzakta görünen Gençlerbirliği sezona Mustafa Kaplan önderliğinde başladı. Ligin Ankaragücü ile beraber en zayıf kadrosuna sahip Ankara temsilcisi ilk 9 maçta puan alamayınca ve tek galibiyeti zayıf Antalyaspor karşısında gelince Mustafa Kaplan’ın görevine son verdi.

Hamza Hamzaoğlu ile yola devam kararı alan Gençlerbirliği’nin hem oyuncu dizilişi hem de oyun anlayışı tamamıyla değişti. Kaplan döneminde ne oynadığı belli olmayan ve neredeyse 90 dakika boyunca doldur boşalttan başka bir plan uygulamayan takım, Hamzaoğlu ile top yere indirip direkt olarak golü düşünen bir takım haline geldi. Bu değişikliğin meyvesini de fazlasıyla aldılar. Hamzaoğlu yönetiminde Kadıköy dışında mağlubiyet görmeyen takım burada bile kaybederken oynadığı pozitif futbolla alkış aldı.

Gençlerbirliği, defans anlamında kilit takviyeler yaparsa ve yönetim de Hamza Hamzaoğlu isminde kararlı kalırsa, ikinci yarı ilerledikçe tehlike bölgesinden hızlıca uzaklaşıp bize özlediğimiz Gençlerbirliği’ni yeniden izleme şansı sunabilir.

KASIMPAŞA

Şüphesiz ki kadro kalitesi baz alındığında sezonun en büyük hayal kırıklıklarından biri de Kasımpaşa. Kemal Özdeş ile başlanan sezonda Quaresma gibi flaş transferlere rağmen istenilen skorlar gelmeyince, yönetim, Tayfur Havutçu ile anlaştı. Şu ana kadar Havutçu da kötü gidişata ‘dur’ diyememiş görünüyor.

Kasımpaşa takım olarak ilk yarı itibariyle en kötü defans yapan ekiplerin başında yer aldı. Karşılaşmaların 60. dakikalarından sonra orta saha dirençlerinin sıfıra inmesi ve kaleye gelen her takımın rahatlıkla pozisyon bulabilmesi haftalardır çözülemeyen problemlerin başında geliyor.

Kasımpaşa, oyuncularına verdiği haftalık ücret olarak sınırlarda gezen bir takım. Olası bir küme düşmede takımı gelecek senelerde daha da aşağı liglerde görebiliriz. Kayserispor ve Ankaragücü’nün mevcut durumları onları en azından ligde kalma savaşında bir adım öne çıkarıyor.

KONYASPOR

Konyaspor da tıpkı Kasımpaşa gibi ligin en büyük hayal kırıklığı yaşayan takımlarından biri. Sezona Aykut Kocaman önderliğinde başlayıp yine Avrupa kupası hedefi koyan Konyaspor, ilk yarı itibariyle neredeyse hiçbir karşılaşmada varlık gösteremedi.

Aykut Kocaman, görev aldığı takımlarda her zaman skoru bulup bunu korumaya odaklı materyalist bir teknik adam görüntüsü çizerken bu sene öne geçtiği nadir karşılaşmalarda bile bunu koruyamadı. Kocaman’ın istifasının en az iki kere yönetimden geri döndüğü bilinirken, oyuncuların bir kısmının Aykut Kocaman ile çalışmak istemediği de bir sır değil.

İlk yarıda sadece 3 galibiyet alabilen Konyaspor için ikinci yarı ne olacağı oldukça soru işareti barındırıyor. Takım, oyunun hiçbir alanında etkin değil ve Kocaman psikolojik olarak tükenmiş görünüyor. Yönetim ve taraftar hâlâ Kocaman’a sahip çıksa da mevcut skor ve tıkanmış oyun sistemi devam ederse değişim kaçınılmaz gibi duruyor.

ANTALYASPOR

Lige mütevazı bir kadro ile Bülent Korkmaz önderliğinde giren Antalyaspor için işler hiç de kötü başlamadı. Düşük kaliteli ayaklara rağmen takımın savaşçı bir kimlik göstermesi ve Kadıköy’de alınan 3 puanla beklentilerin hayli üstünde bir başlangıç ile yüzleri güldürdü. Daha sonra istenen galibiyetin bir türlü gelmemesi ve oynanan oyunun skora yansımaması gibi faktörlerle Bülent Korkmaz ile yollar ayrılıp daha önce teknik direktörlük tecrübesi olmayan Stjepan Tomas ile anlaşıldı.

Bu kararda yönetimin son derece aceleci ve hesapsız bir işe giriştiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Antalyaspor kadro kalitesi ve genişliği olarak oldukça dar bir rotasyona sahip. Buna rağmen takım, Bülent Korkmaz ile oldukça etkili bir oyun sergiliyordu. Özellikle kaybettikleri Beşiktaş maçının ikinci yarısında gösterdikleri performans sezonun en iyi işlerinden biriydi.

Devre arası kampından önce takımın başına geçen Tamer Tuna’nın Antalyaspor’u ne kadar toparlayacağı benim en merak ettiğim konuların başında geliyor. İkinci yarıda işleri şu an itibariyle oldukça zor görünüyor.

ANKARAGÜCÜ

Transfer yasakları, fairplay sınırı, bozuk mali tablo, olaylı başkan seçimi, zayıf kadro derken Ankaragücü bir anda kendini ligde en alt sıralarda buldu. Metin Diyadin ile beklenen ivmelenme gelmeyince yönetim, Gençlerbirliği’nden ayrılan Mustafa Kaplan’da karar kıldı.

Ankaragücü’ndeki sorunları saysak ilk sebepler arasına teknik direktör ya da saha dizilişi gelmez. Kadro kalitesi kesinlikle bu ligin altında ve malum sebeplerden dolayı da transfer yapılamıyor. Son üç karşılaşmasını 2-2’lik beraberlikle bitiren takım bütün bu maçlarda geriden gelerek 1 puana ulaştı. Bu her ne kadar sahada savaşçı bir takım olduğunu gösterse de maç kazanmak için size kalite lazım ve maalesef o kadro Ankaragücü’nde yok.

İlhan Parlak ve Scarione ile direnmeye devam edecek Ankaragücü için ligde kalmanın bu mevcut şartlar altında mucize olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

KAYSERİSPOR

Şüphesiz ki yılın en aksiyon dolu takımlarının başında Kayserispor geliyor. Komple istifa eden yönetim, ortalama ayda bir değişen teknik adamlar, maça çıkmayan oyuncular, soyunma odalarında yumruklaşmalar, seçim sonucunda ilk kez kadın bir başkanın yönetime gelmesi, mali kurallar gereğince takımdan ayrılan yıldızlar gibi etkenler olunca takımın son sırada olması pek de şaşırtmıyor.

Hikmet Karaman ile sezona başlayan Kayserispor, istenilen transferleri bozuk mali tablo gereğince yapamadığından, sezona kadrosunu koruyarak başladı. Beklenen sonuçlar gelmeyince Hikmet Karaman görevinden istifa etti. İstifa kabul edilmedi. Sonra bir kere daha istifa etti. Yine kabul edilmedi. Bir kere daha istifa etti ve bu sefer kendisiyle beraber yönetim de görevi bıraktı.

Yerine anlaşılan Samet Aybaba sadece 18 gün takımda kalabildi. Takımdaki oyunculara aylardır maaş yatmadığı konuşuldu. Bir süre sonra ise yabancıların maaş alırken yerlilerin almadığı gündeme geldi.

Sahada istenen oyun ve skorlar gelmedikçe teknik adamlar görev bırakmaya devam etti. Samet Aybaba yerine gelen Bülent Uygun’un bir kenetlenme havası yaratmaya çalışmasına ve Fenerbahçe’yi evinde mağlup etmesine rağmen İç Anadolu ekibinde sular durulmadı. Yüksek sözleşme maliyetleri sebebiyle Umut Bulut ve Adebayor gibi yıldızlarıyla yollarını ayıran Kayserispor, Bülent Uygun ile de yolları ayırdı.

Satırları yazdığımız şu sırada Robert Prosinecki ile anlaşan sarı kırmızılılar ikinci yarı bir mucize deneyip ligde kalmaya çalışacak.

--

--