Temel Analiz: Ekonomi Analizi 1

Ekonomik Göstergeler

Yunus Şahin
Fintables
4 min readJan 12, 2017

--

Temel Analiz yazı dizisinin ikinci bölümü olan “Ekonomi Analizi”nde bir ülke ekonomisinin durumunu anlamak ve değerlendirmek için bakılması gereken göstergeleri anlatacağım. 2–3 sayfalık bir yazıda ne kadar ekonomi anlatabilirim bilmiyorum ama elimden geleni yapacağım. Ekonomi Analizi yazısı Ekonomik Göstergeler ve Uzun Vadeli Faktörler olmak üzere iki bölümden oluşuyor.

Ekonomik Göstergeler

1-) Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH): GSYİH ekonomik göstergeler içerisinde en önemlisidir. Diğer bütün göstergeler direkt olarak bu veriyi etkiler. GSYİH, yurt içerisindeki tüm üreticilerin, belirli bir dönemde üretmiş oldukları bütün mal ve hizmetlerin toplam değerini gösterir. Y=I+C+G+NX formülü ile bulunur. I yatırımı, C tüketimi, G kamu harcamalarını, NX dış ticaret açık/fazlasını gösterir. Türkiye dış ticaret açığı veren bir ülke olduğundan, NX GSYİH’ye negatif etki etmektedir. GSYİH’deki büyüme oranını takip etmek borsada işlem yapanlar için oldukça önemlidir, zira burada beklenen bir büyüme ya da küçülme bütün sektörlere etki edecektir. Kişi Başına düşen GSYİH’de önemli göstergelerden biridir, GSYİH değerinin yıl ortası nüfusa bölünmesi ile bulunur. Bireylerin refah seviyesini etkileyen en önemli etkenlerden biridir.

2-) Faiz ve Faiz Politikası: Faiz oranları bir ülke için bir çok göstergeyi aynı anda yansıtır. Yukarıda bahsettiğim yatırım ve tüketim ile aşağıda bahsedeceğim enflasyon ve CDS direkt olarak faiz ile ilişkilidir. Faizlerin düşmesi yatırım ve tüketim üzerinde pozitif etki yapar. İnsanlar daha düşük faizle borçlanabileceği için tüketime yönelirler. Bu artan tüketim kısa vadede bir enflasyonla birlikte uzun vadede bir büyüme oluşturur. Yani enflasyonda bir nebze artış göze alınarak bir büyüme gerçekleşebilir. Diğer taraftan baktığımızda faizlerin düşmesi yatırımı artıracağı gibi tasarrufları da azaltır. Yapılan yatırımlar tasarruflar ile yapıldığından burada bir denge kurmak önemlidir. Aksi halde yatırımlar tasarruflardan çok olacaktır ve bu açığın kapatılması için dış borçlanma gerekecektir. Benim bu yazı dizisindeki amacım borsaya yönelik olduğu için faiz-borsa ilişkisinden bahsedelim. Faizler ile borsa endeksleri arasında ters korelasyon vardır. Yani faizler inerken borsalar yükselir. Ancak burada merkez bankası faizlerinden değil piyasadaki gösterge faizden bahsediyorum. Hisse senetleri ve tahviller birbirinin alternatifi olan ürünlerdir. Faizler yükseldikçe, para borsadan çıkıp yüksek getiri(faiz) sağlayan tahvillere yönelecektir.

3-) Enflasyon: Fiyatlar genel seviyesinin yükselmesi enflasyon olarak adlandırılır. İki farklı enflasyon endeksi vardır: üretici fiyatlarıyla oluşan ÜFE ve tüketici fiyatlarıyla oluşan TÜFE. Üretici fiyatları, tüketici fiyatlarına maliyet olarak yansıyacağından her ikisi de takip edilmelidir. ÜFE’deki artış kısa vade içinde TÜFE’yi artıracaktır. Enflasyonun borsa ile ilişkisi ise dolaylı yoldandır. Enflasyon, faiz ile ilişkilidir. Buradaki bir yükseliş faizlerin yükselmesine sebep olur ve bu da borsalarda bir düşüşe yol açar.

4-) İşsizlik: İşsizlik bir ekonominin durumunu anlamak için kullanılan en önemli göstergelerden biridir. Ancak burada işsizlik tek başına değerlendirilmemelidir. İşsizlik oranı artmasına rağmen, ekonominin yarattığı iş artmış olabilir. İşsizlik, işgücüne katılım oranı ile birlikte anlamlıdır. Teoride işsizlik ile enflasyon arasında bir ters ilişki vardır. İşsizlik azaldıkça tüketim artacak ve artan tüketim enflasyon oluşturacaktır. Ancak bu ilişki kısa vadelidir ve her zaman geçerli değildir. Uzun vadede diğer faktörler devreye girer ve bu ilişki bozulur. İşsizlik ile borsa arasında bir korelasyon yoktur ancak kriz sonrası toparlanma dönemlerinde ters hareket ettikleri gözlemlenir. İşsizlik oranı düşerken, borsalar yükselir.

5-) Cari Denge: Mal ve hizmet ihracatından elde ettiğimiz gelir ile mal ve hizmet ithalatından oluşan gider arasındaki farka cari transferlerin eklenmesi ya da çıkarılmasıyla ortaya çıkan değere cari denge diyoruz. Kısacası şu: dışarıya sattığımızla dışarıdan aldığımızın farkı. Biz ülke olarak cari açık veriyoruz yani sattığımızdan çok alıyoruz ve bu açığı finanse ediyoruz. Bu açığın büyük olması her ne kadar problem olsa da Türkiye’nin büyüme modeli cari açık verme üzerine kurulu. Büyümenin yüksek olduğu yıllar cari açığımızın yüksek olduğu dikkatinizi çekmiştir. Bu model sürdürülebilir değildir çünkü açığın finansmanı için ya dış borç alınır, ya dışarıdan yatırım çekilir ya da merkez bankası rezervleri kullanılır. Dışarıdan yatırım çekilmesi ülkemizin elinde olmadığından buna güvenmek pek doğru değil. Dış borcun artması ve merkez bankası rezervlerinin azalması da ülkemizin kırılganlığını artıracağından Türkiye’nin yeni bir büyüme modeline ihtiyacı var. Kırılganlık arttıkça faizler yükselir, borsalar düşer.

6-) Bütçe Dengesi: Bütçe kamu kesimi gelirleri ve giderleri arasında oluşan dengedir. Eğer bütçe açık verirse bu açığın finanse edilmesi gerekir, bu da kamunun borçlanması ile gerçekleşir. Cari açıkla büyüme modeli olduğu gibi bütçe açığı vererek de bir büyüme modeli izlenebilir. Türkiye bu modeli 1980 yıllarından 2000'li yıllara kadar kullandı. Bütçe açıkları %10'lara gelince bu model sürdürülemez oldu. Bu modelde kamunun borçlanması artarken, cari açıkla büyüme modelinde özel sektörün dış borç yükü artar. Her iki model de sürdürülebilir değildir. Kamunun borcunun artması ekonomiyi kırılgan hale getirecektir. Yine kırılganlık ile borsalar ters hareket edecektir.

7-) Kredi Derecelendirme Notları ve Credit Default Swap (CDS): Uluslararası derecelendirme kuruluşlarından en önde gelen üçünün ülke için verdiği not bütün fonlar tarafından takip ediliyor. Bu kurumlar S&P, Moody’s ve Fitch. Fitch hariç diğer iki kurum Türkiye için yatırım yapılabilir not vermiyor. Fitch 15 gün sonra 27 Ocak’ta bir değerlendirmede bulunacak ve son yatırım yapılabilir notumuzu kaybetmemiz olası. Bu notların yatırım yapılabilir seviyenin altında olması bazı fonların ülkemize gelmesini engelliyor çünkü fon tüzüklerinde böyle bir madde mevcut.

Credit Default Swap (CDS) ise bir alacağın ödenememesi durumunun sigorta edilmesi için gereken primi temsil eder. Kısaca kredinin sigorta bedelidir. CDS içinde riski barındırır ve ülkedeki riskler arttıkça CDS primi yükselir. CDS’in yükselmesi ülkenin borçlanma maliyetlerini arttırır yani faizleri yükseltir. Türkiye’nin CDS primi de takip etmemiz gereken göstergelerden biri. CDS ve borsalar ters hareket eder. Borsanın 93bin seviyesini gördüğü 2013 Mayıs’ında Türkiye CDS’i 115–130 aralığındaydı. Şu an 290 puan civarında seyrediyoruz.

Genel olarak izlememiz gereken göstergeleri ve bunların borsa ilişkilerini elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. Bunların haricinde göstergeler de mevcut ancak bunlar en öncü olarak takip edilmesi gerekenler. Daha detaylı bilgiler için makroekonomi alanında yazılmış kitapları okuyabilirsiniz.

Fintables’ın sizler için hazırladığı “Temel Analiz” yazı dizisinin bir sonraki bölümünde görüşmek üzere.

fintables.com

--

--

Yunus Şahin
Fintables

Financial Analyst, BIST Investor, Fin-Tech Entrepreneur, Founder of Fintables