“Thumb Zone”un Mobil Uygulama Tasarımındaki Rolü

Gökberk Güner
Flow Founders
Published in
4 min readJan 29, 2024

Steve Jobs, 2007 yılında ilk iPhone’u duyurduktan sonra, mobil telefon sektöründe bir dönüşüm başladı. Bu sadece sektörü etkilemekle kalmadı, aynı zamanda telefonlarla etkileşimimizi ve günlük alışkanlıklarımızı da kökten değiştirdi.

2024 yılı itibariyle, Birleşmiş Milletler verilerine göre, dünya genelinde 6.925 milyar insanın cebinde akıllı telefon bulunuyor. Akıllı telefonları kullanırken karşılaştığımız farklı tutum senaryoları ile eminim ki siz de karşılaşmışsınızdır.

Üç farklı telefon kullanımı.

Ben de dahil olmak üzere kullanıcıların %49'u telefonlarını tek el ile kullanmayı tercih ediyor. %75'i ise ekrana tek parmağı ile dokunuyor. Verilerden anladığımız kadarıyla, kullanıcılar bir işlem gerçekleştirmek istediklerinde her zaman iki elini kullanmak zorunda kalmak istemiyorlar.

“Thumb Zone” nedir? 👆

Steven Hoober tarafından ilk defa ortaya atılan, tek eliyle telefonuyla etkileşimde bulunan kullanıcının başparmağının erişilebilirlik aralığını, yani kolayca ulaşabileceği bölgeleri belirtmek için kullanılan bir terimdir.

Sol, sağ ve her iki elin aynı anda kullanıldığı durumda “Thumb Zone” bölgelerinin görünümü.

Bu kavram, özellikle büyük ekranlı akıllı telefonlarda ve tabletlerde, tek elle kullanımı kolaylaştırmak amacıyla ortaya çıkmıştır.

Evet, telefonlar küçükken (5 inch ve altı) ekran üzerinde birçok bölgeye dokunmak oldukça kolaydı. Ancak günümüzde çıkan büyük ekranlı (5 inch üstü) telefonlar için parmaklarımızı uzatmak gerekiyor ki, şu an için bu durum çok da mümkün görünmüyor.

iPhone 6 Plus ve iPhone 15 Pro’un “thumb zone” alanları.

Özellikle ekranın orta ve üst köşelerine başparmağımızla dokunmak oldukça zorlayıcı bir hale geldi. Kullanıcının en çok kullandığı butonu veya yararlı bir alanı sol ve sağ üst köşelere yerleştirmekten kaçınmalıyız.

Genel kullanım kolaylığını ve memnuniyetini artırmak adına, bu önemli işlevselliklerin daha erişilebilir konumlara taşınması, kullanıcı deneyimini olumlu yönde etkileyebilir. Ayrıca, kullanıcıların rahatlıkla erişebileceği ve etkileşimde bulunabileceği bölgeleri düşünmek de büyük önem taşır.

One UI Design Guideline’dan bir görsel.

Samsung One UI, bu alanda gerçekten etkileyici bir tasarım sunmaktadır. ‘Görüntüleme Alanı’ ve ‘Etkileşim Alanı’ olarak iki kısıma bölerken, Ekranın yaklaşık %60'ını etkileşime geçilebilecek ögelerle, bunlar arasında butonlar ve navigasyon butonları de olabilir, alt kısımda konumlandırarak kullanıcının erişebileceği bir düzenleme sağlıyor. %40'lık alan ise etkileşime geçilemeyen görsel içeriklere ayrılmış durumda.

Bu düzenleme, aslında kullanıcının etkileşime girmediği bir alanın boyutunu artırarak, başlıca etkileşime geçilen alanı “thumb zone” olarak adlandırdığımız alana daha yaklaştırmak amacıyla yapılmıştır. Bu tasarım, kullanıcı deneyimini geliştirme hedefi doğrultusunda önemli bir adımdır.

Google Maps ve Apple’ın “Maps” uygulamasından görüntüler.

Aynı şekilde, Apple’ın Haritalar uygulamasında lokasyon bazlı arama fonksiyonunu ve de çeşitli hazır lokasyonların bulunduğu “fast” butonları kullanıcının başparmağının rahatça ulaşabileceği bir konumda olan “thumb zone” içinde tutmuşlardır.

Mobil telefonlarda yaygın olarak kullanılan bir UI öğesi olan modal’lar da kullanıcının en çok kullandığı ve yapmak isteyeceği işlemleri genellikle “thumb zone” içinde tutmaya yönelik bir UX ürünü olarak örnek verilebilir.

Öte yandan, Google Haritalar’a baktığımızda, bu yapının en üstte konumlandırıldığını ve “thumb zone” açısından kullanıcının zor ulaşabileceği bir alanda olduğunu gözlemleyebiliyoruz.

Google Chrome ve Apple’ın “Safari” uygulamasından görüntüler.

Bir de arama motorları üzerinden thumb zone değerlendirmesi yapalım. Apple platformunda bulunan arama motoru olan Safari’de search alanı görseldeki gibi ekranın altında konumlandırılması ile erişilebilirlik sağlanmış durumda. Diğer taraftan, Google Chrome’da ise arama alanı ekranın en üst kısmında bulunuyor.

Google Chrome ve Apple’ın “Safari” uygulamasından görüntüler.

Ayrıca Google Chrome’dan farklı olarak, Safari’de ekranın alt kısmının kaydırılabilir “tab” olarak sunulması kullanıcıların daha rahat bir erişim deneyimi yaşamasına katkı sağlıyor.

Sonuç

Telefon ekranları giderek büyüyor ve belirli bölgelerle etkileşim kurmak, diğer bölgelere göre daha kolay hale geliyor. Bu durumu “thumb zone” konseptini göz önünde bulundurarak, kullanıcının işlemlerini kolaylaştıracak deneyimler oluşturmak bizlere düşüyor.

“Erişilebilir Tasarım” konusunda bir başka yazımız da mevcut. Daha fazla bilgi edinmek isterseniz, o makaleyi de okuyabilirsiniz.

Umarım bu makaleyi okumaktan keyif almışsınızdır. İyi günler dilerim 🙌🏻

Flow Founders’ı takip etmeyi unutmayın!

--

--