Kullanıcı Deneyimi ve Duygular

Ozge Cagla Aktas
Garanti BBVA Deneyim Tasarimi
5 min readDec 27, 2022

Daha önce bir ürünün sizde ne gibi duygular uyandırdığı üzerine düşündünüz mü?

Farkında olarak veya olmadan gün içinde yaptığımız her iş veya aldığımız her karar duygusal ve bilişsel sistemimizin beraber işleyişiyle şekilleniyor. Duygu kavramının farkındalığı çok eskilere dayansa da günümüzde psikolojiden, pazarlamaya, tasarımdan bilgi teknolojilerine kadar pek çok farklı disiplinin dikkatini çekmiş durumda.

Darwin, The Expression of Emotions in Man and Animal (1872) adlı kitabında, duyguları varoluşumuzu sürdürebilmek için geliştirdiğimiz yanımız olarak ele alıyor. Bu durum kitapta ilk insanların doğada gördüğü bir yırtıcı hayvan karşısında korkması, bu korku duygusuyla koşmaya karar vermesi gibi örneklerle anlatılır. Darwin’in çalışmalarından sonra geçen zamanda psikoloji alanı da konuyu çok kez ele almıştır. Genel kabul gören duygu teorilerine göre insanlar karşılaştıkları bir durumu çok hızlı şekilde algılar, değerlendirir ve bir aksiyona geçer. (Evolutionary Context of Emotion — Appraisel Theory)

Durum — Değerlendirme — Duygu — Eylem

Psikoloji alanındaki ilk çalışmalar 8 temel duygu olduğunu söyler. Ama çoğumuzun deneyimlediği gibi çoğu kez hissettiklerimiz tek bir duygu değil kompleks, birbiri içine geçmiş, katmanlı duygulardır. Bu sebeple duygular, çoğu kişi için ifade etmesi veya açıklanması çok kolay olmayan kavramlardır.

8 Temel Duygu vs Kompleks Duygular

Alanın önemli isimlerinden biri olan Plutchik de önce duyguları 8 temel grupta ele alır; öfke, korku, üzüntü, şaşırma, umut, güven ve keyif. Ancak ona göre bu duyguların kombinasyonları ve türevleri daha karmaşık bir yapıya evrilir. Bu yapı sayesinde insanlar hayati becerilerini geliştirip varlığını sürdürür. Evrimsel bakış açısına paralel şekilde Plutchik’e göre de duygular, insanların o andaki algılarını ve gelecekteki eylemlerini şekillendiren doğal ve temel tepkilerdir.

Emotions and Their Derivatives, Plutchik (1980)

Peki tasarım gibi insan hayatını ve deneyimini iyileştirmeyi temel alan bir pratikte duygu kavramını nasıl ele almalıyız?

Tasarımcı olarak kullanıcının ihtiyacını tespit etmek ve mevcut sistemdeki problemleri çözebilmek için kullanıcıyı tanımak; kullanıcıyı tanımak için de nasıl karar verdiğini anlamak önemlidir. Bu bakımdan kullanıcının duyguları göz ardı edilemeyecek kadar önem arz eder. Duygular hem kullanıcının anlık durumları algılayışını hem de gelecek kararlarını etkilemektedir. Bu durumda biz tasarımcılar olarak kullanıcıyı tanımanın bir adım ötesine geçerek onları etkili yönlendirebilmemiz için duyguların işleyişini kavrayabilmeli ve onların nasıl şekillendiğini öngörebilmeliyiz.

Popülerleşen Emotional Design — Duygusal Tasarım yaklaşımları da bu temele dayanır. Emotional Design terimi ilk olarak, kullanıcı deneyimi kavramının öncülerinden biri olan Don Norman tarafından 2000’lerin başında kullanılmıştır. Takip eden yıllarda bu kavram pek çok başka araştırmacı ve tasarımcı tarafından da öne çıkarılmıştır.

İyi tasarım kullanıcının ihtiyaçlarını doğru anlamak ile başlıyor dedik, Aarron Walter da benzer bir yaklaşımla Maslow’un ihtiyaçlar teorisinden ilham alarak ‘kullanıcının ihtiyaçlar piramidini’ ortaya atmıştır. Uzun süre kullanıcı deneyimi tasarımı disiplininde aktif olarak çalıştıktan sonra tasarım alanında yazdığı kitaplarla da tasarım pratiğinin gelişmesine katkı sağlayan Aaron Walter’a göre ihtiyaçlar piramidindeki yapı kullanıcı deneyimi için de geçerlidir. İhtiyaçlar piramidinde en alt satırdaki temel ihtiyaçlar karşılandıkça bir üst ihtiyacın karşılanmasını beklenir. Kullanıcı deneyimi piramidinde de en alt basamak işlevselliği yerleştirip, üzerine güvenilirlik ve kullanılabilirlik özelliklerini yerleştirirken en üste ise çoğu tasarımda eksik bırakılan ‘keyif alma’ basamağı yer alır. Tam bu noktada da kullanıcıyı anlamak, nasıl keyif alacağını neyin onu memnun edeceğini bilebilmek için duyguların önemi vurgulanır.

Maslow’s Hierarchy of Needs (sol), Walter’s Hierarchy of User (sağ), Designing for Emotion Walter (2011)

Design for Emotion (2012) kitabının yazarları Van ve Adams iyi tasarlanmış bir ürünün faydalı, kullanışlı ve arzu edilebilir olması gerekliliğini savunurken, rekabetçi pazarlarda artık markaların birbirinden arzu edilebilir oluşlarıyla ayrışacağını söyler. Bu noktada duygusal tasarımın önemini vurgulayan Van ve Adams duygusal tasarım yaklaşımıyla kullanıcının ilgisinin yönlendirilebileceğini ve bu yolla daha anlamlı deneyimler oluşturulabileceğini vurgular.

‘Emotional design is often about directing the user’s attention to the right thing at the right time to create an emotional response. These emotional responses help to form a bond through the creation of experiences that become stories and memories. Understanding the importance of attention (and how emotion commands it) will allow you to use design elements to shift the user’s focus in the right way at the right time.’ (Van and Adams, 2012, p.12).

Kullanıcının duygularını yönlendirmek içinse tasarım sürecinde pek çok yöntem izlenebilir. Ürünün felsefesinden, kimliğine, rengine, formuna veya malzemesine kadar pek çok fizyolojik ve psikolojik unsuru kullanarak duyguları yönlendirmek mümkündür.

Van ve Adams’ın kitaplarında renk kullanımıyla kullanıcının nasıl cesaretlendirilip, yönlendirilebileceği örneklendiriliyor.

Color vs. Grayscale, Van and Adams (2012)

Kullanıcıyı yönlendirmek için deneyimin alt fazlarını düşünerek etkileşimleri tasarlamak gerekir. Alt fazlar olarak ürün ile etkileşime girmeden öncesi, etkileşim süreci ve etkileşim sonrası anlar olarak gruplandırabiliriz. Kullanıcının kullanım öncesi, kullanım sırasında ve sonrasında hissettikleri onun toplam deneyimini oluşturur. Kullanım sırasında hedefine rahatlıkla ulaşan bir kullanıcı bu deneyimden memnuniyet düzeyi yüksek olarak ayrılır. Bu sayede kullanıcının ürünü tekrar kullanmak için de motivasyonu artacaktır.

Araştırmalarda kullanıcıların olumlu duyguları tatmin, keyif, memnuniyet gibi kelimelerle ifade ettiklerini gözlenmiş ve bu deneyimleri daha fazla, daha uzun süreli kullanma eğilimde oldukları ortaya çıkmıştır. Ayrıca kullanıcıların bu olumlu deneyimden çevrelerine bahsettikleri ve bu markanın diğer ürünlerini ve hizmetlerini de kullanmaya başladıklarını göstermektedir.

Özetleyecek olursak;

Her şeyi algıladığımız gibi ürünleri algılayışımız da duygularla şekillenir. Eğer bir tasarımcı bir ürünü tasarlarken belirli duygular oluşturmayı amaçlar ve bunu ürüne uygulayabilirse, o ürün kullanıcı tarafından daha kolay benimsenir. Böyle bir yaklaşım etkileşimin daha uzun soluklu olmasını sağlayarak kullanıcı tarafından olumlu bir deneyim olarak algılanır.

Tasarımcı perspektifinden bir ürünle veya sistemle etkileşime giren kullanıcı duyguları üç yaklaşımda ele alınabilir;

1- Kullanıcıyı tanımak için duygularını anlayabilmek

2- Kullanıcının ilgisini yönlendirebilmek için duyguların işleyişini kavramak

3- Kullanıcıda olumlu duygular oluşturarak deneyimin ve ürünle etkileşimin sürdürülebilirliğini sağlamak

Tasarım sürecinde kullanıcı duygularının bir bileşen olarak ele alınması daha anlamlı, keyif veren ve sürdürülebilir deneyimler tasarlayabilmek için değerlidir.

Duyguları göz önünde bulundurarak tasarlanan deneyimler, ürünün ve dolayısıyla markanın daha çok benimsenmesini sağlar.

Duygular deneyimi renklendirir.*

KAYNAKLAR

Van, G. T., & Adams, E. (2012). Design for emotion. Boston: Elsevier/Morgan Kaufmann

Plutchik, R., & Kellerman, H. (1980). Emotion: Theory, research, and experience.

Plutchik, R., (1980). A General Psychoevolutionary Theory of Emotion., Emotion:Theory, research, and experience., Chapter 1, 3–33.

Plutchik, R., & Conte, H. R. (1997). Circumplex models of personality and emotions.(PsycBOOKS.) Washington, DC: American Psychological Association.

Preece, J., Sharp, H., & Rogers, Y. (2017). Interaction design: Beyond human-computer interaction. Chichester (West Sussex, United Kingdom: Wiley.

Walter, A. (2011). Designing for Emotion.

*Wright, P., Mccarthy J., Meekison, L., (2005) Making Sense of Experience, Funology.New York: Springer Science + Business Media, Inc., Chapter 4, p. 43–53

--

--