Çizgi: A. Özge Akar

2 Çocuk Annesinin Ankara’sı
Kişisel Bir Mesele

A. Özge Akar
4 min readJun 17, 2017

A. Özge Akar

Ütopya deyince, aklıma,Mars’ta yaşamak, bir gezegenden topluca diğer bir gezegene ışınlanmak, zamanı bükmekten önce çok basit şeyler gelir. Mesela, ben elimde olsa dünyadaki tüm savaşları bitirir bitirmez, kişisel alan meselesini hızlıca insanların beynine enjekte eder, aydınlanmalarını sağlardım. Mimarlık Fakültesi’nin kapısından girmeden önce tam adını bilmeden ama kendimi her rahatsız hissettiğimde ne olduğunu fark ettiğim, o şey, 1929 doğumlu Robert Sommer’ın yazdığı Kişisel Alan kitabında akademik bir dille detaylı şekilde anlatılır.

Kişisel Alan Nedir?

Kişisel, her şey gibi değişkendir. Sevgilinizle mümkün olduğunca yan yana durmak isteyebilirsiniz ama iş arkadaşınızın masanızda çalışırken neredeyse size değecek kadar yaklaşıp bilgisayarınızda ne yaptığınıza bakması sizi rahatsız edebilir ve işte o anda arkadaşınız sizin kişisel alanınıza girer. Gece karanlıkta dar bir sokakta yürüyorsanız ve arkadan biri size yaklaşmaya başlıyorsa, sizi rahatsız ettiği anda size olan uzaklığı sizin kişisel alanınızı işaret eder. Belki, ODTÜ Devrim Stadı’ndaki Bahar Şenliğinde bir konserde dans ederken, ne kadar da kalabalık olsa, aklınıza bile gelmez bu şey ama o stadta haftaiçi bir gün her taraf boşken çim alanda yalnız başınıza kitap okurken biri sizin dibinize oturursa, bu sizi rahatsız edebilir o anda kişisel alanınıza girmiş olur.

Şimdi Soruyorum: Kişisel Alanına Girince Kasiyer Birden Daha mı Hızlı Çalışmaya Başlıyor?

Cevap: Hayır!

Defalarca beni çileden çıkaracak kadar çok başıma gelen bir olay. Kasada sıra bekliyorum. Kasiyer işini yapıyor. Sıra bana yaklaştıkça ben de ileri gidiyorum ama arkamdaki bana daha da yaklaşıyor. Neden? Kasiyer böylece daha mı hızlı çalışıyor? Bir gün bunu arkamdaki birine sordum. Telefonu ile ilgilenmeye başladı. Bir gün de kasiyere sordum; o da” hayattan her daim beziyorum” dedi.

Kişisel Alan Bırakınca; Bu Önüme Geçebilirsin Mi Demek?

Cevap: Hayır!

Asansör sırası bekliyorum, hamileyim ve bebek arabam var. 15–25 yaş arası çok sağlıklı görünen gençler yanıma geliyor. İlk geldiğim ve zaten öncelik durumumdan dolayı sıra bende olduğu için rahat bir şeklide beklemeye devam ediyorum. Kapı açıldığında, inenleri bekliyorum, bu arada sıra bana geldi derken hızlıca asansör doluyor! İnsanları itip-kakmak istemediğim için Kişisel Alan ne onu öğrendiğim için bekliyorum…

Kişisel Alanımda Beklenmedik Hareket; Bu Savaşmalıyız Mı Demek?

Cevap: Hayır!

Kasada bir gergin bekleyiş, ben iki küçük çocukla en öndekinin bir arkasındayım. Herkes gerilmiş beklerken ben başladım çocuklarla konuşmaya, onları sevmeye, oynamaya… Arkamda negatif duygular akımı, gıcık olmuş insan tavırları, derken, bir kadın dayanamadı, dedi ki; „b(B)iz size yardım edelim, neyi bekliyoruz, yok onu bilelim de, beklemek istemiyorum ben?” Bir anda baktım arkamda herkes, birbirinin kişisel alanını(a) girmiş, eciş-bücüş olmuş sinirli sinirli bekliyor. Onlara doğruldum, çocuklarıma siper oldum. „Beni beklemiyorsunuz” dedim. Biri bir şey dese, laflarım hazırdı. Topluluk bana öfkelenmişti çünkü ben benim önümdeki kadına iyice yanaşıp onu taciz etmiyordum! Orada beklediğim zamanı güzel geçirmeye çalışıyordum, o manzaraya ağlayan çocuklar da kazandırmadığım için bana sinirlenmişlerdi! Hala inanamıyorum!

Bir Tek Ben Miyim Sanıyorsunuz?

Cevap: Hayır!

İstanbul Feminist Kolektif (İFK) tarafından 3 yıl kadar önce bir kampanya düzenlendi, insanlar #bacaginitopla #yerimisgaletme kelimeleri ile fotoğraflarını paylaşıp destek oldular. Afiş fotoğrafında gördüğünüz şekliyle, kişisel alanımız işte böyle işgal ediliyor ve bu tacize kadar uzanıyor. Kampanyada denildiği gibi; bu bir takıntı değil taciz!

Yazılmamış Anne Masalları

Ankara’da bir kadın hamile kalmış. Sonra korkunç bir patlama olmuş. O kadına bir şey olmamış ama günlerce korkudan dışarı çıkamamış. Sonra, bebeği için ayağa kalkmış ve sokağa inmiş. Önce Tunalı’ya gitmiş, sonra da gerisi gelmiş. Çocukları ile çok güzel bir hayat yaşamış.

Mutlu Son

Ankara’da bir kadın hamile kalmış. Bir gün Sakarya’da, o güne kadar, sokak çocuklarını hiç ama hiç görmediğini fark etmiş. Buna çok üzülmüş. Gönüllü olarak bu konuda çalışmaya ve çevresindekilerinin de onları görmeleri için bol bol anlatmaya başlamış. Çok iyi bir anne, gönüllü bir çalışan ve mesleğinde ilerleyen biri olarak çok mutlu bir hayat yaşamış.

Mutlu Son

Bir kadın anne olmuş. Günlerce uykusuz kalmış. Ne hayatında eskiden yapabildiği şeyleri yapabilmiş ne de kendine zaman ayırabilmiş. Kızı ona gülümseyerek bakmış ve o anne hayatının en güzel anını yaşamış. Sonra da hayatının her günü, anne olduğu için her gün daha da mutlu yaşamış.

Mutlu Son

Bir anne bir gün çocuğu ile Kuğulu Park’a gitmiş. Yoldan geçen hiç tanımadığı insanlar ona yaklaşıp; annesi üşür sen bu çocuğu eve götür, annesi hava çok soğuk üşür, gibi anlamsız ve rahatsız edici söylemlerde bulunmuş. Sonra o insanlar gördükleri sokak çocuklarına ya da her hangi bir yardıma ihtiyacı olan canlıya yardım etmemiş. O anne de yardıma ihtiyacı olduğu anda kimseden bir yardım alamamış ama sevginin gücü ile çok mutlu bir hayatı yaşamış.

Mutlu Son

Bir kadın anne olmuş, sonra bir daha anne olmuş. Sonra, 2 çocuk annesi bir akrabası ona yardıma her ihtiyacı olduğu anda; ama, sen hatırlamıyor musun ben ne kadar zorluk çektim, diyerek hiç mi hiç yardımcı olmamış. O anne de bu konuda hiç bir şey yapmamış ve çok mutlu bir hayat yaşamış.

Mutlu Son

Günün birinde 1 kadın, 3 çocuk doğurmuş ve ömrünün sonuna kadar;(;?) ne bu kadını ne de çocuklarını dünya üzerinde kimse umursamamış. Bu onların hiç mi hiç umrunda olmamış, her zaman yüksek kahkahaları olmuş ve hep birlikte oldukları çok mutlu hayatları olmuş.

Mutlu Son

Solfasol, Sayı:74, Mayıs 2017

--

--