Seri Girişimci Züğürt Ağa

Başarısız Bir Seri Girişimci: Züğürt Ağa

Naim Yalçın
Girişimcilik Vakfı
4 min readApr 1, 2021

--

Her şeyden önce film başlığı altında yazacağım yazıların bir film eleştirisi olmayacağını belirtmek isterim. Yapmaya çalıştığım; girişimciliği içerisinde barındırdığını düşündüğüm filmler hakkında içerik üreterek, bu filmlerin biz gençlere ilham olacak taraflarını öne çıkarmak ve bunlardan bazı çıkarımlar elde etmek.

Ve ilk film olarak başarısız bir seri girişimci örneğine benzettiğim yerli film “Züğürt Ağa” yı ele almak istedim.

Yeşilçam tarihinin eğlenceli karakteri Şener Şen’in başrolde oynadığı film, 70’ler-80’ler dönemini ele alıyor. Komedi, dram filmi diyebileceğimiz türden olan Züğürt Ağa, köyden şehre göç eden bir ağanın hikayesini ve bu geçiş sürecinde yaşananları beyaz perdeye aktarıyor. Gelin bu hikayeye beraber göz atalım.

Züğürt Ağa, köyü ve marabaları olan bir ağadır. Ağalığından memnun olan Züğürt Ağa, çok iyi çiğ köfte yapar ve güreşe bir hayli meraklıdır. Köylü de ağanın bu merakını bilir ve buradan kendilerine fırsat yaratırlar. Kurak bir mevsim geçiren köylü, susuz ve ekinsiz perişan haldedir. Züğürt Ağanın eline mecburdurlar. Ancak köylüler Züğürt Ağa’nın güreş zaferlerinden sonra ziyafet verdiğini bilir ve bundan yararlanırlar. Önceden tembihledikleri pehlivanlar ağaya yenilir ve köylü de ziyafet çeker.

Köylü zor geçen kuraklık mevsiminde düzmece pehlivanlarla ağanın bu merakından faydalanıp ziyafet çekmeyi gün aşırı yapmaya başlayınca Züğürt Ağa’nın karısı söylenmeye başlar. Zaten babasının çeyizlik verdiği birkaç köyü de ellerinden çıkarttıkları ve kalan son köy Haraptar Köyü’nü de bu ziyafetlerle kaybedeceklerini söyleyerek hayıflanıp durur.

Züğürt Ağa da farkındadır aslında işlerin pek de yolunda gitmediğinin. Bazen bu konu üzerine düşünür, dertlenir.

Züğürt Ağa’nın bir de şehre göç etmiş sevdiği bir dostu vardır. Ağa bu zor süreçte dostundan borç para almış ve dostu arada ağayı ziyaret ederek alacağı meblağı kulağına çalar. Ağa da kuraklıktan dem vurur ve bundan hayıflanır. Dostu da her gelişinde “Yahu bırak şu ağalığı da gel yerleş şehre, rahat et. Ne yağmur yağmadı, ne ekin bozuldu, ne maraba hastalandı derdi var.” Der. Ağa da yok dese de en sonunda mecbur kalır şehre göç etmeye. Bu göçü zorunlu kılan hadise, bardağı taşıran son damla şudur özetle; her sene hasattan marabaya verilen pay üçte ikiyken bu sene kuraklıktan ötürü üçte birdir. Köylü bu durumda aç kalacağını söyler ağaya. Ağa ise kıt kaynakları bu şekilde pay etmesi gerektiğini düşünür. Bu durumu içerleyen köylü daha sonrasında ağanın malının üçte ikisini çalar ve şehre giderler. Böylece köyde beş parasız ve marabasız kalan ağa köyü satışa çıkarıp şehre göç edeceğini şehirde olan arkadaşına telgrafla bildirir.

Aslında girişimcilikle bağdaştırdığım kısım bu göçle başlıyor. Köyü ve eşyaları satan Züğürt Ağa ailesi ile beraber şehrin yolunu tutarlar. Şehre ilk geldiklerinde eski bir dostunun evinde kalırlar bir süre. Fakat bu misafirlik süreci biraz uzayınca ev ahalisi direkt söyleyemese de durumdan rahatsızdır. Bunu fark eden ağanın ertesi gün ilk işi bir ev aramak olur ve gün sonunda aradığı evi bulur. Böylelikle misafirlik bitmiş olur.

Eee misafirlik bitti diye dert biter mi ağada. Bir de iş lazım gelir. Ağa bunu bir akşam yemeğinde “Yav kahya artık bir iş kurmanın vakti gelmiştir” diyerek belirtir.

Ertesi gün iş kurmak için evden çıkan ağa ve kahyası sigara almak için bir markete girer ve ağanın gözü market camında asılı olan ilana takılır, “Devren Satılıktır”. Ağanın aklında ampül yanar ve bakkalı satın alır. Bu ağanın seri girişimlerinin ilkidir.

Ağa birden bakkal sahibi olur. Müşterisi de vardır bakkalın. Müşterisi var var olmasına da işten anlayan pek kimse yoktur. Köyde çokça işin hakkından gelen kahya burada her şeyi eline yüzüne bulaştırır. Tartı bozulur, malları getiren toptancıyla aralar açılır ve bir yandan da ağanın karısı her gelişinde eve torbayla bir şeyler götürür, bakkalın kuyusunu kazar. Sizlerin de tahmin edeceği üzere ağa ilk işinde batar, duvara toslar. Daha fazla zarar etmemek için bakkalı satışa çıkarır ve satar.

Ertesi gün kahvehaneye giden ağa eski köylüyle bir masada oturur. O sırada sokaktan kamyonet üstünde domates satan satıcıyı görür. Ve yan masadaki şu sözlere kulak kabartır: İşte be! İşte bu! Bizimki gibi hamallık değell. Para olacak alacan bir kamyonet, yüklicen domatisii.

Ağanın aklında yine yanmıştır ampül. Ertesi gün sokakta kamyonet üstünde domates satan ağayı görürüz.

- Domatiss domatiss

Ağa bir müşterisi ile ilgilenirken yanlış park ettiği kamyoneti çekici tarafından çekilir. Ve ağa artık kamyonetinden olmuştur. Soluğu karakolda alan ağa ve kahyası kamyoneti bir haftadan erken alamayacaklarını öğrenirler. Kamyoneti bulduklarında domateslerin çoğu bozulmuştur. Ağa ve kahyası sağlam kalan az sayıda domatesi sermaye edinmek için ayıklarlar. Ne yazık ki bu domatesler sermaye olmayacaktır. Kamyonetle az bir mesafe yol almışken kamyonet arızalanır ve alev alır. Ağanın yüzü bu işte de gülmemiştir ve beş parasız kalmıştır.

Yeni bir iş kurmak için para lazım, bizim ağada da para kalmamış. (Tabii o zamanlar melek yatırımcı diye bir şey yok 😊) Mecbur evdeki eşyaların bir kısmını sermaye edinmek için satar ağa.

Yeni bir işe atılmak için kolları sıvar.

- Sulu bunlar suluuu

Ağa bu sefer tezgahta üzüm satar. Bu işi de çok uzun sürmez ağanın. Zabıtalar tezgahına el koyar.

Bu sefer de çocuklar için balon satar ağa. İp kayar elinden, balonlar uçar.

Pazarda limon satarken duyarız bu sefer de ağayı:

- Sulu limon suluu

Ağanın limonları bozuk çıkar, bu iş de olmaz.

Son sahnede elinde çiğ köfte tepsisi ile görürüz ağayı. Çiğ köftelerine talep çoktur. Ağa da bu durumun farkına varır. Tepsi çabucak biter. Ağa sonunda başarılı olacağı işi bulmuş, bunun vermiş olduğu iç huzurla güle oynaya evin yolunu tutar.

Gelelim çıkarım yapmaya?

-Sizce ağanın başarısız olmasının altında yatan sebepler nelerdi?

Buraya kendi çıkarımlarımdan birkaçını yazacağım:

- Bence ağanın öz farkındalığı eksikti. Filmi izleyenler de takdir edecektir ki, ağanın filmin başından beri çok iyi çiğ köfte yaptığı yönetmen tarafından resmen gözümüze sokuldu. Ama ağa ışığı hep başka yerde aradı.

- Kabullenmemek de diyebiliriz. Ağa domates işinde başarısız olmasına rağmen filmde birkaç defa “Bizi mahfeden arabanın telefidir” dedi.

- Dükkan işine aldığı elamanın o iş için uygun elaman olmadığını dolaba konmuş patlıcandan anlayabiliyoruz. (Yetenek keşfi olarak uyarlayabiliriz bunu)

Benim filmden çıkardığım genel ders; ancak sevdiğimiz ve kabiliyetimizin olduğu bir alanda iş yaparsak başarılı olacağımızdır. Züğürt Ağa çiğ köfte yapmayı sever ve burada gerçekten başarılıdır.

Sizler de bir hafta sonunda biraz nostaljik yapmak isterseniz bence Züğürt Ağa’yı izleyebilirsiniz. Filmde yakaladığınız noktaları, yaptığınız çıkarımları yorumlarda belirtmeyi unutmayın lütfen. Eğlenceli kısmı burası oluyor bence.

--

--

Naim Yalçın
Girişimcilik Vakfı

SÜ Civil Engineering 22🎓 | Türkiye Girişimcilik Vakfı Fellow'2020