Concorde ile senin işinin ne alakası var?

Bora Yılmaz
Girişimciye Tüyo
Published in
4 min readDec 11, 2019

Bazen olmaz… Aklındaki müthiş fikir hayata uymaz. Pazar kabul etmez. Müşteri gelmez, gelen almaz, alan durmaz! O zaman değişeceksin. Takılıp kalmayacaksın fikrine. Sabit fikirli olmayacaksın. Olmayacak iş için paranı, yıllarını, ekibini yakmayacaksın.

Ya fikrini dönüştüreceksin, modifiye edeceksin, hayata, pazara uyacaksın; ya da tümden bırakıp başka bir fikre, konuya yöneleceksin. Çünkü hiçbir işin ‘müşteriye karşı’ kazanma şansı yok. Ama çok zordur bırakmak. O kadar emek boşa mı gitsin?

Kendi işini düşün. Neler yaptın olsun diye, nelere (ve kimlere) katlandın! Belki olmadı daha istediğin gibi ama daha tam anlayamadılar ya seni o yüzden böyle değil mi? Biraz daha zaman (ve para olsa) olacak bu iş! İki yıldır boşa mı yazdınız o kadar kodu? Çöpe atılır mı?

Aslında yola bu fikirle ‘çok başarılı (ve belki de zengin) bir girişimci’ olmak için çıktın ama artık geleceğin senin için pek de bir önemi yok. Çünkü, mesela, başka bir fikir seni gerçekten zengin yapabilir. Ama ona geç(e)miyorsun. Artık tek derdin geçmiş maliyetlerin!

Batık maliyet yanılgısı (sunk cost fallacy) tam da bu! Yaptığın harcamanın büyüklüğüne bakıp, onları kaybetme korkusuyla mevcut durumu devam ettirme isteği. Mevcut durum yanlış, getirisi olmayan hatta sana artık size zarar veren bir hal alsa da.

Buna Concorde yanılgısı da deniyor. Süpersonik uçak yapabilmek için Concorde 1956 yılında projelendirildi. İngiltere ve Fransa beraber yürüttü. Proje tam 42 yıl sürdü ve sadece 16 yıl uçabildi. İlk günden itibaren çok fazla eleştiri aldı.

Ama hükümetler ‘artık geri dönülemeyecek kadar ilerlendiği’ için devam etti. O kadar çok yatırım ile durmak siyasi kariyerleri de bitirirdi. Projede 1 milyar £ harcandı. Sadece 650 milyon £ faaliyet geliri elde edildi ve maalesef büyük bir kaza sonunda uçaklar uçuştan alındı.

Foto: John O’Hara / The Chronicle 1977

Aslında çok zekiyiz hepimiz. Bir konuda karar verirken enine boyuna düşünüp, bu kararın bize gelecekte getireceği karı veya zararı enine boyuna değerlendiriyoruz… mu acaba? Maalesef aslında pek çoğumuz irrasyonel şekilde önümüze bakarak değil, arkaya bakarak karar veriyoruz!

Bu da bizi aslında ‘akılcı’ olmayan kararlara götürüyor. Başkası sorsa ’şunu yapma’ diyeceğimiz pek çok konuda kendi kendimize ‘yapma’ bile diyemiyoruz. Sadece girişimcilik ile ilgili bir kavram değil bu ve hayatımızda pek çok konuda bu yanılgıya düşüyoruz.

Sırf para verdik diye atamadığımız eşya; başladık diye bitirdiğimiz abur cubur; yarısını izledik diye bırakamadığımız film; sevmediğimiz halde yıllarımızı verdiğimiz için ayrılamadığımız iş; mutsuz olduğumuz halde eski günlerin anısına bitiremediğimiz ilişki ve daha pek çok şey.

Ama bir girişimci bu konuyu daha sert yaşıyor, yaşatıyor. Yanılgısı, direksiyonda ona güvenen herkesin hayatını etkiliyor. Bu kadar emeği çöpe atmayayım derken, belki de herkes için çok daha keyifli bir geleceği çöpe atıyor.

Indiana Üniversitesi’nde bir araştırmada yeni iş kuran girişimcilerin işleri yolunda gitmese de yatırımları kısmayıp büyük bir inatla işi sürdürdükleri görülmüş. “Artık dönemeyecek kadar yol gittik!” dediğimizde objektiflikten uzaklaşıyoruz.

Ürün tasarımı ne kadar pazar için hatalı, değer teklifi yanlış da olsa; (daha kolay olsa da) sıfırdan yeni bir şey yapıp sunmak yerine problemli üründe ısrar ediyoruz. Sadece ürün seviyesinde değil. Kod seviyesinde bile, işimize tam yaramasa da aynı framework’de direniyoruz.

Sadece girişimciler değil. Yatırımcıların pek çoğu da aynı yanılgıya düşüyor. Bir araştırma şirketlerin daha önce 10 milyon dolar yatırdıkları (ama çok da başarılı olmayan bir işe) batık maliyetlerini düşünerek para koymayı, yepyeni bir işe koymaya tercih edeceklerini göstermiş.

İşe (yatırım anında) gerçekte neden yatırım yaptıklarını unutup, (bugün o kabuller geçerliliğini yitirse de) yatırımı sadece koydukları parayla değerlendirecekler, yatırım gözlerinde değerleneceği (o para artıkça kayıp daha da acıtacağı) için desteklemeye devam edeceklerdir.

Bir işe ne kadar emek harcarsak o kadar değerlidir sanıp, ne kadar içine girersek, vazgeçmekte o kadar zorlanıyor, egonun da yardımıyla yanılgılarımızın esiri oluyoruz. Kararlarımızda kodun, ürünün, şirketin geleceği olması gerekirken, geçmişin maliyetlerine saplanıp kalıyoruz.

Bilim adamları bunun geçmişten beri kodlarımıza işlemiş ve genlerle atalarımızdan bize taşınmış bir davranış modeli olduğunu söylüyor. Zaman içerisinde muhtemel kayıplar insan için olası kazançlardan daha önemli bir motivatör olmuş.

Daha da kötüsü kafamızda bunu daha da büyütmüşüz. İlk anda “vazgeçtiğimiz bir şey” bir süre sonra zihnimizde büyüyüp büyüyüp aslında olduğundan daha büyük bir hal almış. Bu sebeple tekrarında da benzer durumu yasamamak için savunma mekanizmamıza işlemiş.

Eğer kayıptan kaçınma fırsatı varsa önce onu tercih edip, kayıplar ve kazançlara eşit şekilde yaklaşmamışız. Herhangi bir şeyi bırakmak istediğimizde ‘ödediklerimizin acısı’ canımızı yakmış ve bu acı, ödediğimiz bedel az da çok da olsa kararlarımızı etkilemiş.

Bir bilgisayara durumumuzu yüklesek, geçmişteki maliyete takılmadan gelecekteki getiriye göre objektif bir karar verecektir. Hayvanlar da öyle. Hatta küçük çocuklar da! Ama duygusal bir varlık olan yetişkin insan kayıptan kaçınarak ‘batık maliyet yanılgısına’ düşecektir.

Aslında sonucu ne olursa olsun, harcanan harcanmıştır ve bunun değişmesi mümkün değil. Ama hala aklımızda olan sonuca ulaşamadığımızda her şeyin boşa gideceği düşüncesi var. Düşünülmesi gereken ise ona devam ettiğinizde harcayacağın ek kaynak ve fırsat maliyeti olmalı.

Kayıpları telafi etmek için kaynak harcamaya devam etmek her zaman en doğru seçenek olmayabilir. Bazen sadece zararın neresinden dönsek kardır, kestirip atmak daha faydalıdır. Yaşananları gelecek için bir öğrenme süreci olarak kabul edip, devam etmek gerekir.

Genelde (doğruymuş gibi) sezgilerimizle karar alırız. Hissederiz! Öyle yaptığımızı sanar ama sebep sonuç ilişkisini analiz etmez, analitik karar almayız. Başkalarını dinlemeyiz. Olmadığını, yapamadığımızı çok da kabul etmeyiz. Bize bunu açıkça söyleyenlere de çok kızarız.

Kararlarını batık maliyet yanılgısından uzak, mantık çerçevesinde, gelecek kazançlarını göz önüne alarak almalısın. Herkesten önce kendine dürüst ol. Rasyonel ol. Büyük resme odaklan. Fikrine aşık olma! Belki de çok daha iyi bir fikri kaçırıyorsun?

Yapman gereken, maalesef canını yaksa da işler aslında gitmiyorsa, yaptıklarının boşa olduğunu kabul edip, kayıplarınla yüzleşmek. Sadece ne hissettiğin değil başkalarının senin için ‘başarısız’ demelerinin de zerre kadar önemi yok!

--

--