Krizlere Dayanıklı Şirketi İnovasyon ve Kurumiçi Girişimcilik ile Yaratmak

Yavuz Çingitaş
GOOINN
Published in
3 min readMay 29, 2020
Image by GOOINN

Daha önce çalıştaylarımıza katılmış veya konuşmalarımızı dinlemiş dostlarım bilirler ki inovasyon için olmazsa olmaz girdilerden bir tanesi problemdir. Buna bağlı olarak hep aldığım bir soru da vardır ki o da “Mutlaka her girişimin/iş modelinin bir problemi mi çözmesi gerekir?” sorusudur. Evet, başarılı (yani müşterileri tarafından beklenenin üstünde kabul görmüş) ürün veya hizmetler mutlaka kullanıcıların umursadığı bir probleme/ihtiyaca karşılık gelmelidir.

“Problemlerin / ihtiyaçların olmadığı bir dünyada neden çözümler yaratma ihtiyacı hissedelim ki?”

World Economic Forum’un her yıl paylaştığı “Global Risks 2020” raporu (Okumak isteyenler buradan erişebilir -> http://www3.weforum.org/docs/WEF_Global_Risk_Report_2020.pdf ) ilham almak için harika bir araçtır. Global Risk Raporu’nda da yer verilen aşağıdaki özet tabloda “infectious diseases” bir risk olarak yer alıyor ancak ondan çok daha fazla olma olasılığı ve etki barındıran başka riskler de var.

Günümüzde kurumlar bir yandan maddi problemlerle uğraşırken bir diğer yandan da hayatta kalma savaşı veriyor, yani tam da inovasyon ve kurumsal girişimcilik yaklaşımlarından fayda sağlamaları gereken zamandalar. İşte kurumlar problemlerden yola çıkarak çözüm geliştirme sürecini (Design Thinking düşünce biçimi de diyebiliriz) normal çalışma biçimleri haline getirebilirlerse, o zaman pandemi veya başka bir riskten korkmalarına da gerek kalmayacak.

Çoğu firma ki, tüm bu firmaların sürdürülebilirliğinin tehlikede olduğu şüphe götürmez bir gerçek, kurumsal girişimcilik kavramını, bir diğer deyişle sürdürülebilir inovasyon yaklaşımını maalesef göz ardı ediyor. Çünkü bu kurumların yapması gereken temel faaliyetleri var ve bu düşüncelerinde de bir miktar haklılar. Kurumların, pandemi, düşük temas ekonomisi veya iş süreçlerinde yer alan problemlere hızlı cevap verme kabiliyeti ne kadar düşükse, hayatta kalma ihtimali de o oranda düşük oluyor.

Prof. Vijay Govindarajan’ın Ters İnovasyon kitabında da bahsettiği gibi, ne kadar çok problem varsa, aslında o kadar da çözüm yaratma potansiyelimiz var demektir. Bu sebepten de, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler, sahip oldukları sayısız probleme harika çözümler yaratabilir / yaratıyor. Eminim sizin de benimle hem fikir olacağınız gibi, çok fazla probleme sahip ülkelerden biri de Hindistan. Özellikle sağlık sektöründe yaşanan maddi darboğaz ve altyapı sorunları, girişimcileri ve kurumları çokça çözüm geliştirmeye itmiş. Örneğin ultrason cihazına erişimin çok düşük olduğu Hindistan’da General Electric cep telefonu boyutunda bir ultrason cihazı geliştiriyor. Böylece ister dere kenarında, isterseniz de dağ başında anne ve bebek kontrol edilerek olası bir çok ölümün önüne geçilebiliyor.

Sonuç olarak firmaları inovasyon yeterliliklerine göre sürdürülebilirliklerini ikiye ayırabiliriz;

  1. Sadece kriz zamanında değil günlük iş yapış biçimini inovasyon araçlarıyla yöneten ve bundan fayda gören firmalar.
  2. Yenilikçi girişim veya firmalar tarafından yok edilen firmalar.

Bu sebepten inovasyon ve kurumsal girişimcilik metodları, şirketlerin sadece refah zamanlarında değil, büyük sorunları çözme anlarında da ana dayanak noktalarından bir tanesi olması gerekir.

--

--

Yavuz Çingitaş
GOOINN
Editor for

Founder @GOOINN & @GirişimciyeDönüş | Co-Founder @ALLEHamile | Former Intrapreneur | Innovative Business Designer | Lecturer