Ekim 2017 Gözlemleri

maddeveruh
gozlemci
Published in
4 min readNov 1, 2017

Bir dostum geçenlerde what’s appta bir video paylaştı

Bende bu videoyu izledikten sonra şunu yazdım

evet burada bahsettiği eş ruh kavramı enkarne benin yüksek benliği olarak ifade edilen ana yapı. Sadıklar planında buna öz varlık deniyor, eş ruh olarak geçmiyor :) herkesin terminolojisi farklı :)

cevap olarak aşağıdaki ifadeyi döndü.

Zaten quantum fiziğinde bu duruma işaret eden ve Einstein’ın ‘spooky action at a distance’ diyerek anlamakta zorlandığı bu durum, Fransız Fizikçi Alen Aspect tarafından kanıtlandı. Birbiriyle bir kere etkileşime giren parçacıkları (foton veya elektron) birbirinden ayırdığınızda birine uyguladığınız bir etkileşim eş zamanlı olarak diğerinde de kendini gösteriyor, mesafenin ne kadar uzak olduğu farketmiyor isterse diğeri evrenin diğer ucunda olsun. Bu duruma Quantum Entanglement yani Quantum dolaşıklığı adı verildi. Buda parçacıkların birbiriyle ışıkdan çok daha hızlı bir iletişim kurduklarını gösteriyor ancak bilim bu fenomeni mevcut teknolojiyle henüz çözebilmiş değil. Nötrinoların ışıkdan daha fazla süratle yol aldıkları tesbit edildi ancak henüz teori olan ve ışıkdan çok daha hızlı sürate sahip (kimi fizikçiye göre ışık hızının karesi süratle yol alıyorlar) Takyonlar olması gerekiyor ama henüz bir takyon tespit edilemedi. Eğer gelecekde teknolojimizin gelişmesiyle birlikde süper simetri teorisi kanıtlanır ve takyonlar tesbit edilirse içinde yaşadığımız gerçekliğin geliştirilmiş bir simülasyon olduğu teorisi daha sağlam temellere dayanır (avatar filmindekine benzer bir simülasyon, uzakda başka bir gezegende yaratılan hayvan bedenlere bağlanarak onun deneyimlediği her şeyi eşzamanlı tecrübe etmek)

Peki spooky action at a distance nedir? Ekşi sözlüğe baktım

aslında “spooky distance” demek daha doğru.

1920'lerin ünlü solvay toplantıları sırasında albert einstein yeni fizikçilerin arasında hızla popülerleşen kuantum teorisi hakkında niels bohr ile bir tartışma başlatır. tartışma bu iki ünlü fizikçi arasında olmakla beraber aslında hedef yeni fizikçilerdir.

albert einstein olasılık bazlı madde-dalga ilişkisi teorisini çürütmek için “reductio ad absurdum” hamlesi dener. der ki “madem maddeleri bir dalga fonksiyonu olarak tanımlayabiliyoruz, ve bu maddelerin durumunu ölçene kadar bilmiyoruz, bu durumda şu da doğru olmalı: diyelim aynı dalga fonksiyonuna ait parçacıklardan birisinin kaçmasına izin verdik. bu parçacıklar birbirleriyle dalga fonksiyonu yüzünden dolanık olacaklardır, ve birbirlerinden ne kadar uzak olurlarsa olsunlar, birisine yapılan ölçüm ötekisini de etkileyecektir”

kısaca bu teoriye göre evrenin bir ucundaki elektron, öteki ucundaki başka bir elektron ile anında iletişim kurabilir, bu da görecilik yasasını ihlal eder. einstein bu reductio ad adsurdum’a “spooky action” adını verir.

solvay tartışmalarını bohr kazanır (mesela ünlü einstein’in fenomolojik a-b denklemlerini birinci kuantum teorisinde açıklaması), ama bu ikilem göz ardı edilir. yakın zamana kadar da göz ardı edilmiştir.

şimdilerde hollanda’da ve amerika’da metrelerce uzaklıkta “spooky action” gösterildi. bu gerçekten devrimsel bir şey.

benim aklıma yatan açıklamalardan biri şöyle:

einstein’in relativite teorisi şimdiye kadar birçok kere kanıtlandı. yani ışık hızından hızlı bilgi iletmek mümkün değil. bütün gps, cep telefonu vb gibi cihazlarınız bu teorinin teknik sonuçlarını kullanıyor.

bu durumda birbiriyle dalga fonksiyonu ile bağlı parçacıklar arasında uzay bildiğimiz gibi işlemiyor. yani iki parçacık aralarındaki mesafeyi çok daha az görüyor.

bu gelişmenin önemli sonuçlarından biri quantum bilgisayarlar. oda sıcaklığında dolanık parçacıkların etkileşimi ile çeşitli qubit sistemleri yapmak mümkün (bkz: graphene membrane, optik resonator elektro-optik qubit birimi). ancak bunları beraber çalıştırmak bir dert. bu şekilde metrelerce uzaktan etki yapabiliyorlarsa internette bütün şifrelerinizi unutun. aes-256 bile 256 qubit sistemde teorik olarak femto-saniye mertebesinde çözülebiliyor (şu anda google’da 4 qubit araştırma bilgisayarları var, ama teknoloji hızla ilerliyor)

29.11.2015 16:20 zhanzo

Burada ifade edilen olguya bakabilmek için şu ifadeyi yeniden ele alalım. Ruh ve madde arasındaki ilişkiyi gözlemleyerek olayları yorumlama da bilimsel gelişmeler bize bir çok noktada rehber olmaktadır. Burada izah edilen spooky distance aslında bir enkarnasyonda ortaya çıkan ve birim bir dualite olan benlik bölünmesinin bilimsel yoldan izahı olabilir. Çünkü enkarne ben, sözü edilen kavramın izahında bir dalganın koparılan parçası gibi yorumlanan ve dalgaya -öz benliğe - nerede olursa olsun durumu hakkında bilgi aktaran bir yapıya benzer. Bunun tam terside ilişkide söz konusudur. Kısaca ortada bir quantum dolaşıklığı söz konusudur. Dalgadan gelen tesir kendisini içinde bulunulan ortamın durumuna göre materyalize edecektir. Bu tesir insanın gönlüne düşen bir sezgi, rüya, gözlem sonucu elde edilen bir bilgi olabilir. Bu iki görünüşte ayrı ama ilişkide bir yapının birine gelen tesir yüklemesi ile değer farklanması nedeniyle birbirlerindeki tesiri aktararak eşitleme hareketi kaçınılmazdır ve madde hareketini hızlandırarak yeni bir hale inkişaf eder.

Şimdi bu durumda, bu yeni hali gözlemleyebilmek için gözlem araçlarınızın, gözlemlenecek olguyu yakalayabilmek için gelişmiş olması gerekir. Eğer bu araçlara sahip değilseniz sizin için bu olgu yok hükmündedir. Tıpkı bu yazıda bahsedilen ışıktan hızlı giden nötrino isimli parçacıkların olduğunu sezip yakalama imkanının fiziksel realitede olmaması gibi düşünebilirsiniz. Bu noktada biz, belirli bir frekans aralığında ikamet ederken ve ilgili aralığın altı ve üstü yok hükmünde olamaz çünkü o diğer frekansların varlığını gözlem alanımıza giren açıklayamadığımız diğer etkilerden biliyoruz. Hatta bu fenomenlere zaman zaman rastlayıp paranormal, fizik ötesi, mistik, psişik etki olayı olarak yorumluyoruz. Demekki bizim gözlem alanımıza girmeyen bir olgu onun varolmadığı anlamına gelmiyor, bilakis bizim içinde bulunduğumuz ortamda bize sınırlı araçlara sahip olduğumuzu gösteriyor.

İşte görünüşte sınırlı ama düşüncede özgür olan bir cevherin bu farka rağmen bilgiyi alabileceği kanallar sınırlı değildir bilakis insanı, maddeden ayıran en önemli fark, sadıklar planı tabiriyle kendi kendine ayna olabilmesidir. Yani parçanın dalga ile olan ilişkisi ona bulunduğu tabiat hakkında ve kendisi hakkında yeni bilgileri getirecektir. Bu gidişat temel bir gelişim yasasıdır. Bu yüzden varlığın her daim ben kimim? Hizmetim neye ? Niçin buradayım sorularını bizzat kendisine sorması icab eder.

Not: Einstein’ın ifade ettiği ışığın saniyede hızı 300.000 km küsür olması bizim güneş sistemimizde geçerlidir. Ufo tebligatlarından alınmış bilgilerde geçer. Einstein’in ortaya koyduğu genel görelilik kanunu bu noktada sınırları belli bir alanı kapsamaktadır.

--

--