Myanmar: Rohingya Müslümanları kim?

Mustafa Olgun
Güneydoğu Asya
Published in
9 min readSep 11, 2017
Rohingya mültecileri, Bangladeş-Myanmar sınırını geçtikten sonra çamurlu yolda yürüyorlar. (Mohammad Ponir Hossain / Reuters)

Myanmar’da 1 milyondan fazla nüfusa sahip olan Rohingya Müslümanları neden “Dünyanın en çok zulüm gören toplumu” olarak anılıyor?

Rohingyalar Kim?

Rohingyalar genellikle “Dünyanın en çok zulüm gören azınlığı” olarak tanımlanır. Onlar çoğunluğu Budist olan Myanmar’da yüzyıllardır yaşayan etnik bir Müslüman topluluğu. Bu Güneydoğu Asya ülkesine son yaşanan olaylara kadar 1.1 milyon Rohingya yaşıyordu. Onlar Rakhine Eyaleti ve Myanmar’da konuşulan dillerden farklı bir lehçe ile Rohingya veya Ruaningga dilini konuşuyorlar. Ülkedeki 135 resmi etnik gruptan birisi olarak görülmüyor ve 1982 yılından beri Myanmar vatandaşı olarak kabul edilmedikleri için vatansız bir topluluk haline getirildiler.

Myanmar’daki Rohingyaların neredeyse tamamı batı kıyısındaki Rakhine bölgesinde yaşıyor ve devlet izni olmaksızın bölge içinde seyahat etmelerine yasak. Temel hizmetlerin olmadığı kötü yaşam şartları altında kamplarda yaşamaya çalışıyorlar.

Yıllar içerisinde sürmekte olan şiddet ve zulüm yüzünden yüz binlerce Rohingya komşu ülkelere orman ve deniz yoluyla kaçtı.

Rohingya mültecileri sınırı geçtikten sonra Bangladeş Sınır Muhafızlarından (BGB) tarafından durduruldukları açık alanda oturuyorlar. (Mohammad Ponir Hossain / Reuters)

Rohingyalar nereden geliyor ?

Birçok tarihçi ve Rohingya grubuna göre Müslümanlar 12. yüzyılın başlarından beri Myanmar olarak bilinen bölgede yaşıyorlardı.

Arakan Rohingya Ulusal Örgütü, şuanda Rakhine olarak bilinen bölgeye atıfta bulunarak Rohingya Müslümanlarının çok uzun zamandan beri Arakan’da yaşadığını söylüyor.

100 yıldan fazla İngiliz egemenliğinde olan bölgeye (1824–1948), Hindistan’dan ve Bangladeş’ten işçilerin önemli miktarda göç ettikleri biliniyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne (HRW) göre İngilizler, Myanmar’ı Hindistan’ın bir bölgesi olarak yönettikleri için bu bir iç göç olarak görülüyor.

İşçi göçleri, yerli halkın çoğunluğu tarafından olumsuz olarak karşılandı.

HRW’ın 2000 yılındaki rapora göre, bağımsızlık sonrası Myanmar devleti, İngiliz yönetimi sırasında yaşanan göçü “yasa dışı” olarak nitelendirdi ve Rohingyaların vatandaşlığını reddettiğini belirtti.

Bu durum birçok Budist’in Rohingyaların aslen Bengal olduğunu ve Rohingya etnik kökeni söyleminin sonradan üretilen politik bir söylem olduğunu düşünmelerine yol açtı.

16 yaşındaki Jamalida, Bangladeş Cox’un Bazar’daki Kutalong Rohingya mülteci kampındaki geçici evinde yaşıyor. Myanmar’da askerler tarafından defalarca tecavüze uğradığını söyledi. (Allison Joyce/Getty Images)

Neden tanınmıyorlar, nasıl ve neden zulüm görüyorlar?

Myanmar’ın 1948'de İngilizlerden bağımsızlığını kazanmasının hemen ardından Birlik Vatandaşlığı Kanunu yürürlüğe girdi ve hangi etnik kökenlerin vatandaşlık kazanabileceğini belirledi. 2015 yılında Yale Hukuk Fakültesindeki Uluslararası İnsan Hakları Kliniği tarafından hazırlanan rapora göre Rohingyalar belirlenen etnik gruplara dahil değildi. Ancak, aileleri Myanmar’da en az iki nesil boyunca yaşayanların kimlik kartlarına başvurmasına izin verildi.

Rohingyalara başlangıçta kimlik belgesi hatta nesiller boyunca vatandaşlık verildi. Bu süre zarfında, birkaç Rohingya parlamentoda görev yaptı.

1962 askeri darbesinden sonra, Rohingyalar için her şey değişti. Tüm vatandaşların ulusal kayıt kartları edinmesi gerekiyordu. Yalnızca Rohingyalara yabancı kimlik kartları verildi. Bu kartlar iş ve eğitim imkanlarını kısıtladı.

1982'de, Rohingyaları vatansız bir hale getiren yeni vatandaşlık yasası kabul edildi. Yasaya göre, yine ülkedeki 135 etnik gruptan biri olarak tanınmadılar. En basit seviyede vatandaşlık elde etmek için, kişinin ailesinin 1948'den önce Myanmar’da yaşamış olduğunu ve ulusal dillerden birini akıcı olarak kullandığını kanıtlaması gerekliydi. Pek çok kişi, söz konusu belgelere sahip değil çünkü bunlar ya mevcut değildi ya da reddedildi.

Kanunun bir sonucu olarak; eğitim, çalışma, seyahat, evlilik, dinlerini yaşama ve sağlık hizmetlerine erişme hakları bariz şekilde kısıtlandı.

Rohingya mültecileri Bangladeş-Myanmar sınırını geçerken yaşlı bir adamı taşıyorlar. (Muhammed Ponir Hossain / Reuters)

1970'lerden bu yana, Rakhine Eyaletindeki Müslümanlara yönelik şiddet ve katliam yüz binlerce kişinin komşu Bangladeş, Malezya, Tayland ve diğer Güneydoğu Asya ülkelerine kaçmasına yol açtı. Bu dönemlerde Müslümanlar Myanmar güvenlik güçleri tarafından sık sık tecavüz, işkence, kundaklama ve katliama maruz kaldılar.

Ekim 2016'da dokuz sınır polisinin öldürülmesinden sonra birlikler Rakhine Eyaletindeki köylerde tekrar operasyona başladılar. Hükümet olaylardan dolayı Arakanlı silahlı grupları suçladı. Saldırılar, Rohingyaların yaşadığı köylerde operasyon yapılmasına ve sıkı önlemler alınmasına sebep oldu. Operasyonlar sırasında hükümetin reddetmesine rağmen askerler bir dizi insan hakları ihlali, yargısız infaz, tecavüz ve kundakçılıkla suçlandı.

Kasım 2016'da Birleşmiş Milletler, hükümeti Rohingya Müslümanlarına karşı “etnik temizlik” başlatmakla suçladı. Bu böyle bir suçlamanın yapıldığı ilk sefer değildi.

Örneğin, Nisan 2013'te HRW, Myanmar’ın Rohingyalara karşı etnik temizlik kampanyası yürüttüğünü söyledi. Hükümet, bu suçlamaları sürekli olarak reddetti.

Son olarak Ağustos ayında polis ve askeri hedeflere yapılan saldırılar sonrasında Rohingyaların yaşadığı bölgelerde operasyonlara başladı.

Halk ve aktivistler, silahsız erkek, kadın ve çocuklara ayrım gözetmeksizin gelişi güzel ateş edildiğini anlattı. Ayrıca hükümet, Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu’ndan (ARSA) silahlı kişilerin bölgedeki polis karakollarına düzenlediği baskın sonrasında yaklaşık 100 kişinin öldüğünü söyledi.

Şiddet olaylarının tekrar başlamasından itibaren İnsan Hakları grupları Myanmar’ın Rakhine Eyaletinin en az 10 bölgesinde ev ve cami yangınlarını belgeledi. Birleşmiş Milletler mülteci kuruluşuna (BMMYK) göre, 270,000'den fazla kişi katliamdan kaçmış ve iki ülke arasında kimsesiz topraklarda binlerce insan kapana kısılmış durumda hayatta kalmaya çalışıyor. Birleşmiş Milletler, Bangladeş’e girmeye çalışan yüzlerce sivilin sınırdan geri çevrildiğini belirtti. Birçoğu gözaltına alındı ve zorla Myanmar’a geri gönderildi.

31 Ağustos 2017: Rohingya mültecileri sınırını geçtikten Bangladeş Sınır Muhafızları tarafından yoğun yağmur altında bekletiliyor. (Mohammad Ponir Hossain / Reuters)

Kaç Rohingya Myanmar’dan kaçtı ve nereye gittiler?

1970'lerin sonlarından bu yana, neredeyse bir milyon Rohingya Müslümanı, uygulanan baskı ve zulüm yüzünden Myanmar’dan kaçtı.

Mayıs ayında Birleşmiş Milletler’den edinilen en son verilere göre, 168.000'den fazla Rohingya, 2012'den beri Myanmar’dan kaçtı.

Uluslararası Göç Örgütü’ne göre, geçtiğimiz yıl Ekim 2016'dan Temmuz 2017'ye kadar meydana gelen şiddet olaylarının ardından 87.000'den fazla Rohingya, Bangladeş’e kaçtı.

Birçok Rohingya, Bengal Körfezi ve Andaman Denizi’nden tekne ile Malezya’ya ulaşmak için hayatlarını tehlikeye attı. 2012–2015 yılları arasında 112.000'den fazla kişi bu tehlikeli yolculuğa çıktı.

Birleşmiş Milletler, Ağustos ayında başlayan olaylardan önce, Güneydoğu Asya ülkelerinde yaklaşık 420.000 Arakanlı mültecinin bulunduğunu tahmin ediyordu. Buna ek olarak, yaklaşık 120 bin yerinden edilmiş Rohingya’nın bulunduğunu belirtti.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Myanmar’ın batısındaki olaylar başladığından beri 300.000'den fazla kişinin Bangladeş’e kaçtığını söyledi. Ayrıca, çoğunluğu Arakanlı olan 1.000'den fazla kişinin öldüğü düşünülüyor.

Aung San Suu Kyi, Rohingyaların durumu hakkında ‘buzdağı gibi bilgi yanlışı’ olduğunu iddia etti. (Soe Zeya Tun / Reuters)

Aung San Suu Kyi ve Myanmar hükümeti Rohingyalar hakkında ne diyor?

Myanmar’ın fiili lideri olan Devlet Şansölyesi Aung San Suu Kyi, Rohingyaların durumunu tartışmayı reddediyor. Aung San Suu Kyi ve hükümeti Rohingyaları etnik bir grup olarak tanımıyor ve Rakhine’deki olayları kınayarak bölgede olaylara karışanların terörist olduğunu söylüyor.

Nobel Barış Ödülü sahibi olan Suu Kyi’nin ordu üzerinde kontrolü bulunmuyor. Ancak, birlikler tarafından kullanılan aşırı gücü kınamadığı ve ülkedeki bir milyondan fazla Rohingya’nın haklarını savunmaması nedeniyle eleştiriliyor.

Hükümet ayrıca, istismar suçlamalarını defalarca reddetti. Şubat 2017'de BM, Ekim 2016'da yeniden başlayan askeri operasyonlarda, hükümet birliklerinin “büyük olasılıkla” insanlığa karşı suç işlediğini tespit eden bir rapor yayımladı.

Bunun üzerine hükümet, raporun bulgularına doğrudan değinmedi ve “yurt içinde yapılan terörist faaliyetlere” karşı “yasal usulle ülkeyi savunma hakkına” sahip olduğunu söyledi ve hükümetin soruşturmasının yeterli olduğunu belirtti.

Aung San Suu Kyi, nisan ayında BBC ile yaptığı nadir röportajlardan birinde “etnik temizlik” ifadesinin Rakhine’daki durumu tanımlamak için “ağır” bir ifade olduğunu söyledi.

“Etnik temizliğin devam ettiğini sanmıyorum” dedi. “Bence etnik temizlik, olan bitenler için kullanılacak çok ağır bir ifade” şeklinde konuştu.

Aung San Suu Kyi, Eylül 2016'da eski BM genel Sekreteri Kofi Annan’ı bölgede uzun süredir devam eden ayrışmaları iyileştirmenin yollarını bulunmasına katkı sağlaması için davet etti. Birçok kişi komisyonu ve Ağustos ayında yayınlanan bulguları memnuniyetle karşıladı. Küresel Politika Merkezi’nde kıdemli bir kişi olan Azeem İbrahim, bunun Aung San Suu Kyi için “küresel kamuoyuna sorunu çözmek için elinden gelen her şeyi yapacağını” göstermenin tek yolu olduğunu söyledi.

Annan, belirli insan hakları ihlalleri vakalarını soruşturma yetkisine sahip değildi, uzun vadeli ekonomik kalkınma, eğitim ve sağlık hizmetleri için çalışma yaptı.

Komisyon kurulurken, Aung San Suu Kyi hükümetin bulgulara uyacağını söyledi. Komisyon, hükümeti Rohingyaların yaşadığı bölgeler üzerindeki son derece militarize yaptırımı durdurmanın yanı sıra dolaşımları ve vatandaşlık için sınırlamalara son vermeye de çağırdı.

14 Mayıs 2015: Rohingya mültecilerine Tayland Andaman denizinde Koh Lipe adası yakınlarında tekneyle sürüklenirken askeri helikopterden gıda yardımı attıldı. (Christophe Archambault / AFP)

Ağustos raporunun yayınlanmasını ardından hükümet komisyonun önerilerini memnuniyetle karşıladı ve “tavsiyeleri yerine getirme hususunun tam olarak dikkate alınması “ raporu vereceğini söyledi.

En son şiddet olayında Aung San Suu Kyi, Bangladeş’e kaçmak zorunda kalan Rohingyalardan söz etmeden, krizle ilgili “buz dağı gibi bilgi yanlışı” olmasını kınadı.

Hükümet, çoğu zaman Kuzey Rakhine Eyaletine gazetecilerin ve yardım görevlileri girişini kısıtladı. Aung San Suu Kyi’nin bürosu ayrıca yardım gruplarını “terörist” olarak gördükleri kişilere yardım etmekle suçladı.

BM’nin Myanmar’daki insan hakları raportörü Yanghee Lee, Ocak ayında, Rakhine’nin belirli bölgelerine girişinin engellendiğini ve hükümetin ön onay verdiği Rohingyalar ile konuşmasına izin verdiğini söyledi.

Ülke ayrıca, Rakhine’deki şiddet ve iddia edilen suistimali araştıran BM soruşturma üyelerine vize de vermedi.

Bangladeş sınır birlikleri, Rohingyaları Myanmar ve Bangladeş sınırları arasındaki sahipsiz topraklarda durduruyorlar. (Mohammad Ponir Hossain/Reuters)

Bangladeş Rohingyalar hakkında ne diyor?

Bangladeş’te çoğunluğu geçici kamplarda yaşayan yaklaşık yarım milyon Arakanlı mülteci var. Birçoğu kayıt dışı yaşıyor.

Bangladeş, sınırlarını aşmış ve kampların dışında yaşayanların çoğunu ülkeye “yasa dışı yollarla sızdırılmış” olarak görüyor. Bangladeş, çoğu zaman Rohingya mültecilerinin sınırını geçmesini önlemeye çalışıyor.

Ocak ayının sonlarında ülke, on binlerce Arakanlı mülteciyi Myanmar’daki sel baskınına meyilli adaya taşımak için bir plan ortaya koydu ve bu durum insan hakları grupları tarafından bölge “yaşanamaz” olarak ifade edilerek karşı çıkıldı. 2015 yılında açıklanan plan çerçevesinde yetkililer belgesiz Myanmar vatandaşlarını Bengal Körfezi’ndeki Thengar Char’e taşımayı planlıyordu.

İnsan hakları grupları, adanın muson mevsiminde tamamen sel altında olduğunu söyleyerek öneriyi reddetti. BM ayrıca zoraki yer değiştirmeyi “çok karmaşık ve tartışmalı” olarak nitelendirdi.

Ayrıca son dönemde Bangladeş hükümeti, Rakhine bölgesindeki silahlı savaşçılara karşı Myanmar’a yardım etmek için ortak bir askeri operasyon önermiş olduğu bildirildi. Dışişleri bakanlığı ayrıca, şiddetin yeniden başlaması halinde yeni bir mülteci akını yaşanmasından korkulduğunu ifade etti.

Son olayların ardından Bangladeş Dışişleri Bakanı Hasan Mahmud Ali yaşanan olayları “soykırım” olarak niteledi ve yaklaşık 300 bin Rohingya’nın Bangladeş’e göç ettiğini belirtti.

Ağustos ayında başlayan şiddet olayları sonrasında yaklaşık 300.000 Rohingya Bangladeş’e kaçtı. ( Danish Siddiqui / Reuters)

Uluslararası toplum Rohingyalar hakkında ne diyor?

Uluslararası toplum, Rohingyaları “dünyanın en çok zulüm gören toplumu” olarak adlandırıyor.

Birleşmiş Milletler, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi çeşitli insan hakları grupları, Rohingyalara karşı Myanmar ve komşu ülkelerin muamelelerini kınadı.

BM, ordunun Rakhine’de insan hakları ihlalleri konusunda savaş suçları işleyebilme ihtimalinin çok yüksek olduğunu söyledi ve bu açıklama hükmet tarafından reddedildi.

Ayrıca BM, Mart ayında iddia edilen ihlalleri araştırmak için bağımsız ve uluslararası bir soruşturma başlatma kararını kabul etti.

BM araştırmacıları, Eylül ayında sözlü bir güncelleme ve gelecek yıl tam bir rapor sunmalıdır.

İnsan hakları grupları, hükümetin BM araştırmacılarını kabul etme konusundaki isteksizliklerini eleştirdi.

Rohingya mültecileri Bangladeş-Myanmar sınırını tekneyle geçtikten sonra eşyaları ile kıyıya doğru yürüyorlar. (Mohammad Ponir Hossain / Reuters)

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Myanmar hükümetinin, BM’nin iddia edilen suçları araştırmasına izin vermediği takdirde, Kuzey Kore ve Suriye gibi “bölünmüş devletler” riskiyle karşı karşıya olunduğu belirtti.

Son olarak, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, etnik temizlik riskine karşı Aung San Suu Kyi uyardı ve ülkenin güvenlik güçlerine şiddeti sona erdirme çağrısında bulundu.

Guterres, Eylül ayının başında şiddet sona ermezse, ortaya çıkacak “insani felakete” karşı da uyarıda bulundu.

BM insan hakları şefi Zeid Ra’d al Hüseyin, Rakhine’daki olayları “içler acısı” olarak nitelendirdi.

Olaylarla ilgili “Bu öngörülmüştü ve engellenmiş olabilirdi,” diyen Hüseyin, “Ekim 2016'dan bu yana meydana gelen saldırılara karşı şiddet içeren güvenlik önlemleri de dahil olmak üzere on yıllarca süren kalıcı ve sistematik insan hakları ihlalleri şiddet yanlısı aşırılıkların beslenmesine kesinlikle katkıda bulundu ve sonuçta herkes kaybetti. “ şeklinde konuştu.

Her iki BM yetkilisi, Kofi Annan liderliğindeki danışma komisyonunun bulgularını tamamen desteklediklerini ve hükümete tavsiyelerini yerine getirmeleri çağrısında bulunduklarını söyledi.

Rakhine eyaletindeki yakılan evlerden dumanlar yükseliyor. (AFP)

Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu nedir?

Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu (ARSA) eski adıyla Harekat el-Yakin, Mart 2017'de yeni ismiyle yayımladığı açıklamada “Rohingya topluluğunu savunmak, kurtarmak ve korumak” yükümlülüğünde olduklarını bildirdiler.

Grup açıklamasını “Uluslararası hukuktaki meşru hakkımız olan kendini savunma ilkesine uygun olarak kendimizi en iyi şekilde savunacağız” şeklinde yaptı.

Grup, Myanmar hükümeti tarafından “terörist” bir organizasyon olarak değerlendiriliyor.

ARSA, Mart ayında yaptığı açıklamada “Herhangi bir terörist grupla bağımız yok” ve “dini ve etnik kökenleri ne olursa olsun herhangi bir sivile karşı bir terörizm uygulamayın” diye ekledi.

Açıklamada ayrıca “Savunma amaçlı saldırılarımızın, yalnızca taleplerimiz yerine getirilene kadar uluslararası normlara ve ilkelere uygun olarak baskıcı Birmanya rejimini hedeflediğini yüksek ve açık bir şekilde beyan ediyoruz.” ifadesi yer aldı.

Grup polis karakollarına ve Rakhine Eyaletindeki bir ordu üssüne saldırıdan sorumlu tutuldu. Hükümetin açıklamasına göre çoğu ARSA üyesi olan yaklaşık 400 kişi öldürüldü. Ancak, insan hakları grupları, yüzlerce sivilin güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğünü ileri sürdü.

ARSA, 9 Eylül’de yardım çalışmalarının bölgedeki halka ulaşmasını sağlamak için Rakhine’de bir ay sürecek tek taraflı ateşkes ilan etti.

Grup, yaptığı açıklamada, “ARSA ilgili tüm kişilerin insani yardımları bölgedeki ihtiyaç sahiplerine etnik kökeni ve dini gözetmeksizin ulaştırılmasını desteklemektedir.” diyerek Myanmar askerlerini de geçici olarak silah bırakmaya çağırdı.

Fortify Rights, ARSA savaşçılarının son günlerde ve aylarda muhbirlik yaptığından şüphelendiği sivilleri öldürmekle suçlandığını ve erkeklerin Maungdaw kasabasından kaçmalarını engellediğini belirtiyor.

Uluslararası Kriz Grubu’na göre, ARSA’nın Suudi Arabistan’da yaşayan Rohingyalar ile bağlantıları bulunuyor.

Myanmar hükümeti, grubu 25 Ağustosta resmi olarak “terörist” bir örgüt olarak sınıflandırdı.

Bu yazı Aljazeera’de yayımlanan içeriğin tercümesidir. http://www.aljazeera.com/indepth/features/2017/08/rohingya-muslims-170831065142812.html

--

--