CVleşen İnsan: Homo Özgeçmişus

Umut Can Güven
haaa.zine
Published in
4 min readNov 23, 2019

“Ayinesi CV’dir kişinin, işe bakılmaz.”

Zamanımızın yeni insanını sizlere takdim etmekten büyük bir onur duyduğumu belirtmek istiyorum. Homo Özgeçmişus

CV’si olmayan, yıllarca aynı işte çalışa(bile)n, ne zaman emekli olacağı belli olan, yaşamının ileri safhalarında ev-araba alabilen babaların/annelerin çocuklarıyız. Bundan, çok değil, 30 yıl öncesinin dünyasındaki öngörülebilirlik bugün artık yok. Bizden önceki jenerasyonun sahip olduğu, yıllar sonrasına projeksiyon yapma imkanından mahrumuz. Babalarımızın kariyer öyküleri doğrusal ilerlerken, bizimki döngüsel ilerliyor. Yapıp bozuyor, zıplayıp düşüyoruz, en baştan başlıyoruz. Babalarımızın varlıkları birikerek artarken, bizim varlıklarımızın varlığından bahsetmek dahi çok güç. Bir jungle’ın ortasındayız.

Şanlı Ecdadımız Homo Sapiens

Zamanımızın yeni insanı bu koşullara, uyum sağlayarak karşılık vermiştir. Her an yeni bir başlangıç yapmak için hazırdır. Yeni kapitalizm çağında evrimleşen ultra keskin gözleri, daima yeni bir fırsatı araştırır. Bu fırsat araştırma edimi, asla doyurulmayacak bir arzunun var olmayan nesnesini aramak gibidir. Elindeki “fırsat” ne kadar tatminkar olursa olsun, orada bir yerde daha büyük bir fırsatın varlığının imâsı dahi, yeni insanı huzursuz eder. Bu, yaşamının diğer ünitelerine de sirayet etmiş bir durumdur. Çok sık partner değiştirir, arkadaş değiştirir, müdavimleşemez. Çünkü bir yerlerde daha iyisi muhakkak vardır. Yeni insan, aynı zamanda mağlup olan insandır. Birçok deneme yapar, ekserisinde yenilir. Fakat bu sayede, eski insana göre çok daha elegant motivasyon sistemleri inşa etmiştir. (Bu motivasyon sistemlerini ayrı bir yazıda inceleyeceğim.) Dibi görse, yaşamı tarumar olsa dahi yeni bir maceraya atılacak şekilde kendini güdüleyebilecek bir hayatta kalma mekanizmasına sahiptir. İşte CV; bu arayışın, hazırbulunuşluğun, maceraperestliğin, müsait olma halinin bir temsilidir ya da temsili olması beklenir.

Bu yazıyı yazmaya başlamadan önce, son zamanlarda duymaya çok aşina olduğumuz bir tabiri Google’da arattım. Kendine yatırım yapmak… Yüzlerce sonuçla karşılaşınca, iktisadi bir kavramı insana uyarlayarak anlatımı güçlendiren nevzuhur bir mecazın, böylesine yaygın ve olağan bir kullanımı olmasına şaşırdım. Bir mecazlı söyleyişi mecaz yapan şey, gerçeğin tamamına değil işlevli kırıntılarına odaklanmaktır. Gerçeğin kırıntısı, gerçeğin kendisi olduysa artık bir mecazdan söz etmek mümkün değildir. Yani, yeni zamanımızın yeni insanı, kendine yatırım yapmak derken gerçek bir yatırımı kastetmektedir. Yatırım yapmak; TDK Güncel Sözlük’te, “parayı, gelir getirici, taşınır veya taşınmaz bir mala yatırma, mevduat, plasman” olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda, zamanımızın yeni insanı bir maldır. Türk Dil Kurumu’nun yalancısıyım, bana kızmayın. Metalaşmış ve yatırım alanı olmuş bir insanın gelir getirici yanı nedir öyleyse? Kendiliği, özü, varoluşu… İşte özgeçmiş, bu varoluşun, özün, kendiliğin bir vesikasıdır ya da öyle olması beklenir.

Para, meta değiş-tokuşunu daha kolay yapmamız için icat edilmiştir. Paranın kendisi bir amaç değildir, amaç metadır. Para bir değiş-tokuş aracıdır. Şu an ceplerimizde olan banknot paralar da Merkez Bankası’nın hisselerinin birer belgesidir. Tapular, senetler, hesap cüzdanları… Mülkiyet ve değiş tokuş ilişkilerimizi düzenlemek için peydah olmuş, somut bir varlığa işaret eden ama aslında özü soyut olan belgelerdir. (İktisat bilgim sınırlı olduğu için terminolojiyi doğru kullanmamış olabilirim. Şimdiden ekonomi entüziyastiği okuyuculardan özür diliyorum.) Ancak mülkiyet duygusu o kadar kuvvetlidir ki, taşınır-taşınmaz malların değiş-tokuşuyla yetinmeyip özel bir mülk olamayacak şeyleri de belgeleyip, somutlaştırıp alışveriş düzenine dahil eder. Eğitim, yetenek, deneyim, sıhhat hatta sevgi; diploma, sertifika, evlilik cüzdanı, sağlık raporu ve CV aracılığıyla “tapulaştırılır” ve bunlara sahip olunur. Tapusu olan şey alınıp satıldığı gibi pazarlanır da… İşte CV bu pazarlamanın bir unsurudur ya da öyle olması beklenir.

Eskinin emeğini kiralayan işçisinin yerine, şimdinin varoluşunu pazarlayan insanı gelmiştir. Yaptığı ve yapabildiği şeyler konusunda sözüne güvenemediğimiz yeni insanın en büyük meziyeti pazarlamadır. Görümcesine sunumsuz yakalanan yeni gelinlerin mizahi ögesi burada saklıdır. Yeni insan, sunumsuz yakalanmayan insandır. Başarılarını ve başarısızlıklarını sunuşu, gerçeğin yamultulmasından ileri gelir. Kendiliğini de CV aracılığıyla pazarlar. Köle pazarlarında dişlerine ve pazılarına bakılarak seçilen köleler, zamanımızda CVlerine bakılarak seçilen personellere dönüşmüştür. Yanlış anlaşılmasın bunda herhangi bir sorun yok, sorun insanın CVleşmesinde ortaya çıkmaktadır. Aynı metafor üzerinden ilerleyecek olursak, sorun kölenin dişin kendisi olmasıdır.

The Slave Market, Gustave Boulanger, 1882

Kariyerist hegemonyada, insanın daima sıçraması beklenmektedir. Daima birilerini gerisinde bırakması, kendini geliştirmesi, kendine yatırım yapması gerekmektedir. Bu da insanın öğrenme ile ilişkisini deforme etmektedir. Nihayetinde sertifika verilmeyen eğitim, eğitim sayılmamakta; eğitimin değeri öğrenme ile değil, belgeleşip CV’ye dökümünün yapılabilmesiyle ölçülmektedir. Yabancı dil bir iletişim aracı ve bağlamı değildir, CV’ye eklenen bir yetkinliktir. Konuşulan bir dil değil, eşantiyon bir dildir o. Emeğinin karşılığını almadan, angarya ve gönüllü çalıştırılan stajyerler yine bu CV fetişinin ürünüdür. CV’yi doldurma arzusu… Lacanyen bir objet petit a gibi. Boş CV anksiyetesi… Yeni zamanın yeni duygudurumu….

Homo Özgeçmişus’u doğuran işte bu maddi koşullardır. O artık, özgeçmişi olan bir insan değildir, özgeçmiş insandır. Özü geçmiş, özünü yitirmiş insan… Özgeçmiş; kişinin tercih edilebilmesini sağlayan, verimliliğine işaret eden bir gösteren olmaktan çıkmış, kişinin bizzat kendisi olmuştur. Organik bir serüven duygusuyla yaşanan bir yaşamı yoktur, portfolyo gibi derlenen bir yaşamı vardır. Kendi yaşamının öznesi değildir, nesneleşmiş hatta metalaşmıştır. Kendisini tanımlayışı özgeçmişinin hülasasından ibarettir. Kendine atfettiği değer, özgeçmişinin bünyesindeki kabartma tozu miktarı ile pozitif korelatiftir. Fakat bir de dram lazımdır Homo Özgeçmişus’a. Dramı nerededir bu yeni insan türünün? Dramı, büyük bir incelik ve intizamla derlediği kolajsı yaşamına rağmen falancasının falancadan tanıdığı karşısında yenilmektedir.

Yukarıda yazılanlardan, Homo Özgeçmişus’u suçladığımı çıkarmayınız. Bendeniz de Homo Özgeçmişus olmaktan münezzeh değilim. CVleşen insan benim kardeşimdir. Onu seviyor ve ona şefkat duyuyorum. Onu yaratan içtimai ve iktisadi şartlardır. O, yalnızca uyum sağlamak zorunda kalmıştır. Kapanışı revize ettiğim şu dizelerle yapmak istiyorum:

Yağmuru, rüzgarı ve güneşi,

Bir gün olsun CVleri akıllarına gelmeden düşünemezler.”

--

--