Kashmir, 2019.

Keşmir Sorunu: 21. Yüzyıla Doğru

ODTÜ DPUİT
Hariciye
Published in
7 min readApr 11, 2020

--

On yıllardır Hindistan Pakistan ve Çin üçgeninde paylaşılamayan bir bölge olan Keşmir, günümüzde hala tartışmalı varlığını korumakta. Yazının devamında ise, bugün de sınırlarındaki gerginliği koruyan Keşmir sorununun tarihinden, sebeplerinden ve aktörlerinden bahsedilecek.

Hindistan, Pakistan ve Çin devletlerinin arasında kalan Keşmir coğrafyası, çalışmalarda beş idari bölge esas alınarak incelenmektedir: Pakistan tarafındaki Azad Keşmir, Gilgit-Balistan, Çin ve Pakistan arasında bölünmüş Şanksam Vadisi, Çin tarafındaki Aksay-Çin ve güneyinde Hindistan kontrolü altında olan Jammu, Ladak ve Keşmir vadisi (akt. Çebi, 2018). 100.569 m2’lik alanı kaplayan Jammu-Keşmir’in nüfusunun yüzde 70’ini Müslüman halk, yüzde 30’unu ise Hindular oluşturmaktadır (Erdal, 2017).

Keşmir’in tarihi çıkmazı 72 yıllık bir sürece dayandırılsa da bugünkü anlaşmazlıkların ve temel problemlerin ortaya çıkışını çok daha uzak bir tarihe ışık tutarak anlamaya çalışabiliriz. 8. Yüzyılda Hindistan’ı fetheden İslam orduları her ne kadar Keşmir bölgesine akın yapsalar da bölgenin topografik yapısı bu fethe izin vermemiştir. Keşmir’in İslamiyet’le tanışması ise ancak 14.yüzyılda gerçekleşmiştir. Bölgedeki yaklaşık üç yüzyıllık Müslüman egemenliği ise bölgenin Sih yönetimi tarafından 1819 yılında ele geçirilmesi ile son bulmuştur (Erdal,2017). 27 yıl Keşmir’e hükmeden Sih imparatorluğunun sonu ise 1846 yılında patlak veren İngiliz-Sih savaşı ile gelmiştir. Nihayetinde, İngiltere’nin bölgeyi devralmış ve imzalanan Amristar antlaşması ile Dogra yönetiminin lideri Gulab Singh’e 75.000 rupi karşılığında satmıştır. Bölgedeki Müslüman halkın sıkıntılı sürecinin bu antlaşmayla başladığını söyleyebiliriz. Amristar antlaşması ile bölgenin Prensi statüsüne erişen ve bölgedeki egemenliğini meşrulaştıran Gulab Singh, Keşmir’i rupiler karşılığı satın alınmış bir mülk olarak görmeye başlamıştır. Nitekim, bu görüş Keşmir halkının ileride başlatacağı hak mücadelesi için bir sav haline gelmiştir (akt. Sheikh, 2016).

Dogra yönetimi altında Müslüman halkın sivil haklarının kısıtlanması, toprak beyliği sistemi ile Keşmir vadisinde Müslümanlara toprak edinme hakkı tanınmazken, Jammu ’da yaşayan toplulukların bu hakları korunmuştur. Din değiştirme hususunda ayrılıkçı politikalar uygulanmış, Müslüman olan Hindu’ların hakları gasp edilmiştir. Bu dönemde birçok Müslüman yoksulluk ve kendilerine uygulanan ağır çalışma koşullarından ötürü hayatını kaybetmiştir. 1877–1878 yıllarında yaşanan kıtlık bölgece göç etme arzusu yaratmış, fakat bu talep Dogra yönetimince reddedilmiştir. Bu kıtlık neticesinde Keşmir Vadisinde büyük sayıda ölüm yaşanmıştır. Dogra hakimiyetinde yaşanan ihlal ve baskıcı politikalar bugünkü sıkıntıların kökenini oluşturmaktadır (Çebi, 2018).

Gitgide artan din ayrımcılığı ve ibadet özgürlüğünü kısıtlayıcı uygulamalara karşı tepki gösteren Müslüman halkın devlet tarafından bastırılması sebebiyle direnişlerini örgütlü bir hale sokmaları ancak 1930lu yıllarda mümkün olmuştur. Bu yıllarda eğitim için yurtdışından dönmeye başlayan Müslüman gençlerce ilk özgürlükçü örgüt olan Okuma Odası Partisi kuruldu. Aynı süreçte yaşanan Müslüman halkın dini değerlerine hakaret niteliğindeki tetikleyici olaylar silsilesinin art arda gerçekleşmesi partinin katılımının artmasına sebep olmuş, mitingler düzenlenmiş ve baskı altındaki halk bir çatı altında toplanmıştır. Partinin Prens’e karşı muhalif eylemleri sebebiyle yaşanan tutuklama sonrası 31 Temmuz 1931’de gerçekleşen arbedede cezaevinin önündeki hükümet karşıtı protestoların ardından 22 gösterici katledilmiş ve yüzlerce kişi yaralanmıştır. Bu tarih Dogra hanedanlığının baskıcı yönetimine karşı “Şehitler Günü” olarak anlam kazanmış ve Keşmir halkının özgürlük mücadelesinde öne çıkmıştır.
Okuma Odası Partisi, zamanla daha büyük bir kitle kazanmış ve dönüşüm geçirerek yerini siyasal bir kimliğe sahip olan Müslüman Konferansı’na bırakmıştır. Müslüman Konferansı her ne kadar tüm Keşmir halkına hitap ettiğini ve seküler bir kimlik taşıdığını ilan etse de bölgedeki Hint kanadının kaygıları, liderlerin etkileri ve örgütlenme içerisindeki üyelerin görüşleri doğrultusunda Jammu Keşmir’in tabanına hitap etmeyi amaçlayan Ulusal Konferansı’na dönüştürüldü. 1941’e dek bölgede siyasi hakimiyet kuran konferans, üyelerin fikir ayrılıkları ve amaçların çatışması sebebiyle tekrar bir çözünmeye uğrayarak iki parti haline geldi: Müslüman Konferansı ve Ulusal Konferans. Müslüman Birliği ve liderleri Muhammed Ali Jinnah’ın desteğini de alan Müslüman Konferansı’nın esas hedefi ise bu dönemde şekillenmişti; bağımsız bir Pakistan yaratmak. (Sheikh,2016)

Zamanla İngiltere’nin zayıflayan sömürge gücü ve gitgide artan milliyetçi hareketler, Hindistan ve Pakistan’ın iki ayrı ülke olarak tarih sahnesinde yer almasına sebep olmuştur (Blakemore, 2019). Aynı toprakları paylaşan bu yarımadadan Pakistan’ın ortaya çıkış öyküsü ise ‘iki ulus teorisi’ne dayandırılmaktadır. Jinnah, Hindistan ve Pakistan halkının aynı kültürü paylaşamayacağı, tek ortak paydalarının yaşadıkları toprak olduğunu öne sürmüştür. (Keramani,2017) 1947–48 yıllarında iki ülke bağımsızlığını ilan etmiş, haricinde kalan 550’yi aşkın prensliğin ise kendi geleceklerini tayin etmeleri beklenmiştir. Bu prensliklerden biri olan Jammu-Keşmir ise bağımsız kalmayı tercih etmiştir. Mihrace Singh her iki ülkeyle de seyahat ve ticaret faaliyetlerini devam ettirebilmek adına girişimlerde bulunsa da, bir süre sonra Pakistan’ın Keşmir’i ülkeye dahil etme faaliyetleri ve gerçekleşen ayaklanmalar neticesinde Azad Keşmir İslam Cumhuriyeti’nin kurulması (Erdal, 2017) prensi Hindistan’dan yardım istemeye itmiştir. Hindistan ise bu yardımı kendisine bağlı özerk bir bölge olması karşılığında sağlamış, böylece iletişim, dış işleri ve savunma alanlarında Jammu Keşmir Hindistan’a bağımlı hale gelmiştir (Blakemore,2019).Yapılan anlaşmalarda bölgenin bağımlılığının geçici olduğu ve ilerleyen süreçte Keşmir’in geleceğini Keşmirlilerin tayin edeceği ilan edilmiştir. Ardından, Hindistan prensin yardım talebiyle iç savaşa dahil olmuş ve başkenti, Keşmir Vadisi’ni ve Jammu’yu ele geçirmiştir. On yıllar boyunca iki ülke arasındaki gerginliğin temeli olan Keşmir meselesi ise, 1947 yılında birinci Hindistan-Pakistan Savaşı ile resmi olarak tarih sahnesine çıkmıştır. 1948 yılında Hindistan hükümeti Birleşmiş Milletler’e Pakistan’ın isyan hareketlerini desteklemesi iddiasıyla başvurmuş, Pakistan ise karşılık olarak bölgede Keşmirlilere karşı Hindistan tarafınca bir soykırım iddiası taşımıştır. Görüşmelerin ardından BM Güvenlik Konseyi 1948 yılında 47 sayılı kararla bir ‘plebisit’ önerisinde bulunmuş ve Keşmirliler için self-determinasyon haklarını kullanmalarını sağlamaya çalışmıştır (akt. Erdal,2017). Her ne kadar bu kararla bir ateşkes sağlanmış olsa da uzun sürmemiştir. Hala Hindistan hakimiyetinde olan Jammu-Keşmir bölgesinde 1951 yılında bir referandum gerçekleşmiş ve bölge halkı Hindistan’a bağlı kalmak yönünde karar vermiştir; fakat Birleşmiş Milletler ve Pakistan bu referandumun tüm Keşmir halkına uygulanması gerektiğini savunmuş ve Hindistan’ın kararını kabul etmemiştir. 1953 yılında ise, tüm halka referandum uygulanması gerektiği fikrini savunan yönetici Şeyh Abdullah Hindistan Hükümetince tutuklanmış ve yerine gelen yandaş hükümet Keşmir’in Hindistan’a katılımını onaylamıştır (Bağ, 2019).

Çin

Çin’in Keşmir bölgesindeki aktörlerden biri olarak ortaya çıkması ise Hindistan ile arasındaki tartışmalı Himalayalar sınırından kaynaklanmaktadır. 1959 yılından itibaren Tibet’te ortaya çıkan ayaklanmalar ve şiddet eylemleriyle birlikte, Çin tarafının Sincan ve Tibet’i birbirine bağlamak amacıyla Aksay-Çin bölgesini işgal etmesi bölgedeki gerginliği tırmandırmış, 1962 yılında iki ülke savaşa girmiştir. Savaş Çin’in galibiyeti ile sonuçlanmıştır. Hindistan hükümetinin Çin’in bölgenin bir kısmını yasadışı bir şekilde işgal ettiğini savunması ve Çin’in Keşmir bölgesindeki yoğun Budist nüfuslu Ladakh’ı doğrudan kendine bağlayan Hindistan’a yönelik sert eleştirileri iki ülke arasındaki sınır tartışmalarını sıcak tutmuştur (Rebi, 2019). Ayrıca iki ülke arasındaki savaşta Pakistan Çin’i dolaylı olarak desteklemiş (Bağ, 2019) ve 1963 yılında kendisine ait olan Shaksgam vadisini Çin’e vermiştir (Erdal, 2017). Zaman içerisinde Hindistan’a karşı çıkarları doğrultusunda iş birliği geliştiren iki devleti bir araya getiren nokta ise Çin’in ekonomik çıkarları ve Hint Okyanusuna geçme isteği. Bu projede ana hattın Pakistan hakimiyetindeki Keşmir bölgesinden geçiyor olması ise bu iş birliğini sıcak tutmaktadır. Aynı zamanda, planlanan koridor Pakistan ve Hindistan arasındaki olası bir savaşta Çin’in Pakistan’a destek sağlamasın kolaylaştırır niteliktedir. Sonuç olarak, Çin- Pakistan ittifakı bölgede Hindistan için bir tehdit olmaya devam etmektedir (Rebi, 2019).

Keşmir’de gerek Çin’in soruna dahil oluşu gerek bölgedeki Hindistan-Pakistan arasında çözülemeyen referandum meselesi 1964’ten itibaren daha gergin bir atmosfer oluşturmuş ve 1965’te Pakistan askerlerinin Hindistan’ın elindeki Kutch bölgesine geçmesiyle ikinci bir Pakistan-Hindistan savaşı patlak vermiştir. BM müdahalesiyle ateşkes ilan edilmiş ve sorunun çözümü tarafların müzakeresine bırakılmıştır (Erdal, 2017). Ateşkes ardından hudut hattında küçük değişiklikler meydana gelmiştir (TBMM, 1994).

3. Hindistan- Pakistan Savaşı veya Bangladeş Bağımsızlık Savaşı ise 1971 yılında meydana gelmiştir. Doğu Pakistan (Bangladeş) halkının batı Pakistan’ın baskısına karşı çıkmasıyla birlikte dokuz aylık bir savaş ve yüzbinlerce ölümün ardından Bangladeş bağımsızlığını ilan etmiş (Zakaria,2019), Doğu Pakistan’dan Hindistan’a yaşanan Hindu göçüyle birlikte bu savaş Pakistan ve Hindistan arasında çatışmalara sebep olmuştur. Simla Barış Antlaşması ile taraflar ateşkes hatlarına saygı göstereceklerini taahhüt etmiş, bu karar Jammu-Keşmir ile çatışmayı ilişkilendirmiştir (Erdal, 2017).

Hindistan ve Pakistan arasında geçen üç savaşın ardından, 1987 yılında Hint idaresi altındaki Jammu-Keşmir bölgesinin seçimlerinin şaibesi gerginliği tırmandırmış ve 1990 yılından itibaren halk protestolarla tepkisini göstermiştir. Bu gösteriler Hint güvenlik güçlerince bastırılmış ve gelen sokağa çıkma yasağıyla birlikte baskıcı politikalar arttırılmıştır. Bölgedeki ayrılıkçı hareketler (bağımsızlık hareketleri, Pakistan’ın silahlı eylemci güçlerine katılmak isteyen halk) ve Hint idaresi arasındaki sıcak çatışmalardan en büyük zararı sivil halk görmüştür. Birçok uluslararası insan hakları örgütünce raporlar tutulmuş, bölgedeki insan hakları ihlalleri saptanmıştır. Çeşitli kan dondurucu işkenceler, tecavüzler, yargısız infazlar, silahlı şiddet ve baskı uygulamaları Keşmir’deki sivil halkın gerçeği haline gelmiştir (TBMM, 1994).

1990’lı yıllar boyunca artan isyanlar iki ülke arasında gerilimi iyice arttırmış ve bir nükleer silahlanma yarışı boyutuna getirmiştir. Uzun bir süre uluslararası arenada ses bulamayan Keşmir sorunu, soğuk savaşın bitiminin ardından ilgileri üzerine çekmiş ve ABD nükleer silahlanmayı engellemek için adımlar atmıştır. Hindistan ve Pakistan ise bu süreçte kalıcı çözümler öne sürmek yerine krizi yönetmek amacıyla hareket etmiştir (Çebi, 2018). Sorunun bir çözüme kavuşamaması neticesinde 1999 yılında iki ordu tekrar karşı karşıya gelmiş ve Kargil Savaşı gerçekleşmiştir. Pakistan savaşın lehine sonuçlandığını duyurmuştur.2000’lerin başına dek gerçekleşen üç savaş ve çözümlenmemiş birçok problemle birlikte, Keşmir sorunu ve bölgenin sınır tartışmaları günümüzde hala Hindistan ve Pakistan’ın dış politikasına yön veren unsurlar olmaya devam etmektedir. Sivil halkın bu menfaat çatışmaları arasında gitgide büyüyen problemleri ise hala çözülmeyi bekliyor.

Kaynakça

Bağ, M.: Hindistan’la Pakistan’ın Keşmir çıkmazı: Geçmişte dört kez savaşan iki ülke ordusunun gücü ne? (2018, August 14). Euronews. Retrieved from https://tr.euronews.com/2019/03/03/dort-kez-savasan-hindistan-ve-pakistanin-askeri-gucu-ne

Kermani, S.: How Jinnah’s ideology shapes Pakistan’s identity. (2017, August 18). BBC News.Retrieved from https://www.bbc.com/news/world-asia-40961603

Blakemore, Erin: The Kashmir conflict: How did it start? (2019). National Geographic. Retrieved from https://www.nationalgeographic.com/culture/2019/03/kashmir-conflict-how-did-it-start/

Çebi, Emrin, Keşmir Raporu: Tarihî Süreç ve Bölgeye Dair Çözüm Önerileri, Araştırma 75, İNSAMER, Ağustos 2018.

Erdal, S . (2018). Çözümsüzlüğün Adı: ‘Birleşmiş Milletler’e Rağmen Keşmir’. Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni , 38 (1) , 85–106 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/iumhmohb/issue/39036/457621

Rebi, S. (2019) Çin, Keşmir Çatışmasında Neden Pakistan’ın Yanında Yer Alıyor? Şarku’l Avsat. Retrieved from https://aawsat.com/turkish/home/article/1858971/%C3%A7in-ke%C5%9Fmir-%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fmas%C4%B1nda-neden-pakistan%E2%80%99%C4%B1n-yan%C4%B1nda-yer-al%C4%B1yor

Sheikh, A.M. (2016). Hürriyet Partisinin Keşmir Siyasal Hareketindeki Rolü: Hindistan ve Pakistan Arasındaki Bir Anlaşmazlık Bölgesi. T.C Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Keşmir Raporu (1994).

Zakaria, A.: Remembering the war of 1971 in East Pakistan. (2019, December 16). Al-Jazeera. Retrieved from https://www.aljazeera.com/indepth/opinion/remembering-war-1971-east-pakistan-191216054546348.html

Sinem Ay, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğrencisi

--

--

ODTÜ DPUİT
Hariciye

ODTÜ Dış Politika ve Uluslararası İlişkiler Topluluğu