Moldova’da Ayrılıkçı Bölgeler Sorunu

ODTÜ DPUİT
Hariciye
Published in
6 min readMar 9, 2020

Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte Batı ve Doğu Bloku’nun başını çektiği uluslararası sistemdeki çift kutupluluk son bulmuştu. Bu gelişmeyi beraberinde özellikle 1990 sonrası dönemde küresel sistemde etkisini gösteren çok kutuplu yeni bir dinamik yapı takip etmişti. Soğuk Savaşın ardından uluslararası sistemde meydana gelen bu değişimler bilhassa Avrasya ve Doğu Avrupa coğrafyasında önemli boyutta etki alanına sahip olmuştu. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte “Eski Sovyet ülkeleri” olarak da adlandırılan 15 ayrı devlet bağımsızlığını ilan etmişti. Doğu Avrupa’da Ukrayna ve Romanya arasındaki bölgede yer alan Moldova da Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte bağımsızlığını elde eden 15 devletten biridir. Moldova Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, 27 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan ederek Moldova Cumhuriyeti ismini almıştır. Parlamenter bir yönetim sistemine sahip olan Moldova, anayasasında belirtildiği üzere daima tarafsızlık statüsüne sahiptir. Moldova, idari ve siyasi bölünüş açısından Gagavuz Yeri (Gagavuzya) ve Transdinyester Moldova Cumhuriyeti olmak üzere iki özerk bölge, üç büyükşehir, ve 32 şehir merkezinden meydana gelmektedir. Başkenti “Kişinev” olan ülke yaklaşık 3,9 milyonluk bir nüfusa sahip olmakla birlikte kozmopolit bir yapıya sahiptir. Nüfusun büyük bir çoğunluğunu Moldovalılar oluştururken, Ukraynalı, Rus ve Bulgar azınlıkların yanı sıra Gagavuz (Gökoğuz) Türkleri de bulunmaktadır. Tarihsel olarak Moldova, 19. yüzyıl başlarına kadar Osmanlı İmparatorluğu egemenliği altında olan Boğdan Eyaleti ve daha sonra ise Rumenlerin ve Rusların hakim olduğu Besarabya bölgesi ve son olarak 19. yüzyılın ilk çeyreğinden beri Rus İmparatorluğu kontrolü altında olan Transdinyester bölgesinden oluşmaktadır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Moldova, bütünüyle Sovyetler Birliği hakimiyeti altına girmiş ve 1991 yılına kadar Moldova Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak Rus denetimi altında kalmıştır. Özellikle Sovyetler Birliği’nin egemenliği altındaki dönemde Ruslar, en temel siyasi ve kültürel asimilasyon politikaları olan “Ruslaştırma’yı” uygulayabilmek için bilinçli bir şekilde Moldova’ya kitlesel olarak Slav göçünü teşvik etmiş ve Kiril alfabesinin kullanılmasını sağlamıştır. Sovyetler Birliği bu faaliyetleriyle birlikte Romanya’nın Moldova üzerindeki etkisini kırmayı amaçlamıştı (İsmayıl, 2014). Sovyetler Birliği 1991 yılında dağıldıktan sonra bağımsızlığını kazanan devletlerin bazılarında etnik ve kültürel tabanlı sorunlar gündeme gelmişti. Moldova da bu devletlerden biri olup, bağımsızlığının ardından ayrılıkçı bölgeler sorunu ile yüzleşmiştir. Bağımsızlığının ilk yıllarında Kişinev merkezi yönetimi, Transdinyester ve Gagavuzya bölgesindeki ayrılıkçı hareketler ile uğraşmak zorunda kalmıştır. Moskova yönetimi tarafından uygulanan böl ve yönet stratejisinin bir ürünü olan Transdinyester sorunu, 1990’ların başında kademeli olarak şiddetlenerek Kişinev merkezi yönetimi ve ayrılıkçı hareketler arasında sıcak çatışmalara neden olmuştu. 1992 yılında iki gün süren askeri çatışmanın neticesinde; Moldova Cumhuriyeti, Transdinyester bölgesindeki varlığını resmi olarak sürdürse de fiili olarak etkisini ve hakimiyetini kaybetmişti. Bu sebepten dolayı, Transdinyester bölgesi bağımsız bir devlet gibi hareket etmekte olup meydana gelen bu sorunda halen herhangi bir çözüme varılamamıştır (Ulusal Strateji Araştırmaları Merkezi, 2018). Birleşmiş Milletler üyesi hiçbir ülkenin bağımsız bir devlet olarak tanımadığı Transdinyester’i dünyada sadece Rusya’nın da etkisiyle Gürcistan’da tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Güney Osetya ve Abhazya Cumhuriyetleri diplomatik olarak tanımıştır. Gagavuzya da özerklik elde edebilmek için nispeten daha barışçıl bir yol ile mücadele etmiştir. 1994 yılında bölgeye verilen özerklikle birlikte her ne kadar mesafe ve önlem alınmışsa da, Rusya’nın göstermiş olduğu tutumun bölgedeki bağımsızlık taleplerini desteklediği ve canlandırdığı çıkarımı açıkça anlaşılmaktadır.

Transdinyester sorununu daha detaylı ele alacak olursak, sorunu gündeme getiren en temel olay 1989 yılında Moldova Parlamentosu’nun resmi devlet dilini Moldovaca olarak belirlemesi ve Kiril alfabesinin bırakılarak yerine Latin alfabesinin kabul edilmesi olmuştur. Çoğunluğunu Rusların oluşturduğu Transdinyester nüfusu bu karara göre ülkede yaşayan diğer milletlerin ikinci dereceli vatandaş statüsünde görüldüğü kanısına varmıştır. Bu sebepten ötürü, aynı sene Transdinyester bölgesinin başkenti Tiraspol’de “Transdinyester Moldova Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” oluşturulması kararlaştırılmıştır. 1990 yılının Aralık ayında referandum gerçekleştirilerek, Transdinyester Moldova Cumhuriyeti bağımsız bir devlet olarak ilan edilir. Bu adımın bağımsızlığını yeni elde etmiş Moldova’nın Romanya ile birleşmesi ihtimaline karşılık gerçekleştirildiği düşünülmekteydi. Kişinev merkezi yönetiminin Transdinyester’deki bağımsızlık hareketini tanımamasıyla birlikte taraflar arasındaki uçurum giderek derinleşti ve nihayetinde 1992 yılında silahlı çatışmalar başladı. Kişinev gizlice Romanya tarafından askeri yardım alırken, Rusların bölgede konuşlandırdığı 14. Ordu ayrılıkçı bölgeye silah ve mühimmat yardımı sağlıyordu. Transdinyester bölgesindeki Slav nüfus, bölgedeki henüz terhis edilmemiş Sovyet 14. Ordusu’nun desteğiyle, Moldova kuvvetlerini geri püskürtüp kendisi savunmuştur. Kısa süren silahlı çatışmanın son bulmasıyla birlikte, 1992 yılının Temmuz ayında taraflar Ukrayna ve Rusya’nın arabuluculuğuyla ateşkes antlaşması imzalamıştır. Sorunun çözümünü hedefleyen 1990’ların ortalarında başlayan diplomatik girişimler ve arabuluculuk faaliyetleri bugüne kadar başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhakı sonrasında Moldova’nın ayrılıkçı bölgesi Transdinyester Rusya’ya bağımsızlığının tanıması için başvuruda bulunmuş fakat Kremlin’den olumlu yanıt alamamıştı. Moldova hükümeti, Transdinyester bölgesine özerklik statüsü verebileceğini belirtse de Tiraspol yönetimi konfederasyon arzularından dolayı bu duruma sıcak bakmamaktadır. Bu sebeple birlikte Moldova, 1995 yılının Ocak ayında diğer bir ayrılıkçı bölge olan Gagavuzya’ya özerklik statüsü vermesiyle Transdinyester’e sunulan özerklik teklifini tekrardan teşvik etmeyi amaçlamıştır (İsmayıl, 2014). Sorunun diğer bir önemli faktörü ise Transdinyester bölgesinin Rusya’ya olan ekonomik bağımlılığından gelmektedir. Bölgedeki ekonomik durum standartların altında olduğundan dolayı Tiraspol yönetimi uzun bir süredir Rusya Federasyonu’ndan gelen yardım fonları ile ekonomisini desteklemektedir. Buna ek olarak, Transdinyester bölgesinin enerji ihtiyacının büyük bir çoğunluğu yine Rusya’dan temin edilmektedir. Bununla birlikte Rusya, Transdinyester bölgesini kendisine bağımlı durumda bırakmaktadır. Diğer bir önemli husus ise gündeme gelen göç olgusudur. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana ayrılıkçı nüfusun yarıya yakını Rusya, Ukrayna ve Batı’da iş bulmak amacıyla topraklarını terk etmişti. Bu sebepten dolayı, Transdinyester ayrılıkçı bölgesinin yarattığı sorunun yanı sıra yasadışı göç problemi giderek daha ciddi bir hal almıştır (Hasanov, 2013).

Moldova’nın diğer bir ayrılıkçı bölgesi olan Gagavuzya’ya gelecek olursak, Sovyetler Birliği döneminde herhangi bir siyasi statü sahibi olmayan bölge, 1989 yılında Gagavuzya Özerk Sovyet Cumhuriyeti oluşturulmasını talep etmiştir. Ayrılıkçı hareketin yaygınlaşmasıyla birlikte Kişinev yönetimi yaptığı işlerde giderek Rumen yanlısı bir politika izlediğinden dolayı Gagavuzlar ve merkez yönetim arasındaki ilişkiler oldukça gerginleşmeye başlamıştı. Bunun en temel sebebi ise, Sovyetler Birliği’nin Gagavuzlar üzerinde bıraktığı yoğun etkidir ve neticesinde Gagavuzlar Moldova yönetiminin Romanya ile birleşme arzusunu protesto etmek amacıyla 1990 yılının Ağustos ayında Moldova’dan ayrılmayı kararlaştırmıştır. Moldova, bağımsızlığını elde ettikten sonra 1991 yılının Aralık ayında tarihinde ilk kez başkanlık seçimi gerçekleştirdiği zaman, Gagavuzlar halk oylaması gerçekleştirmiş ve büyük çoğunlukla tekrardan egemenliklerini ilan etmişlerdir (İsmayıl, 2014). Bu durum üzerine, bir anayasa hazırlanmış ve bölgenin en büyük kenti olan Komrat başkent olarak belirlenmiştir. Gagavuzların bu kararı,Kişinev hükümeti tarafından kabul edilmemiştir. 1990 yılından itibaren 4 sene boyunca fiilen bağımsızlığını sürdüren Gagavuzya, 1994 yılının Aralık ayında Moldova Cumhuriyeti tarafından tanınmış olup Moldova sınırları içerisinde özerk bölge statüsüne sahip olmuştur. 1995 yılında yapılan referandum ile birlikte bu durum resmileşmiştir. Günümüzde de Gagavuzya’nın özerkliği Moldova Anayasası tarafından garanti altına alınmıştır (“Titlul III. Autoritatile publice”, 2019). Özerklik yasasına göre Gagavuz halkı bölgenin kurucu unsuru olarak kabul görmüş ve bu sayede artık bir azınlık ve etnik grup temsilinden ziyade self-determinasyon hakkına sahip olan bir halk olarak tanımlanmıştır (Gökdağ, 2014).

Son olarak gelecekte gerçekleşebilecek diplomatik ve askeri olasılıklardan bahsedersek; Kırım’ın ilhakı sonrasında, Rusya’nın kara bağlantısı bulunmadığı Transdinyester bölgesi ile doğrudan bağlantı kurmak amacıyla Ukrayna’nın doğu ve güneydoğu bölgelerini kontrol etmeye yönelik bir askeri strateji uygulama ihtimali gündeme gelmiştir. Buna zıt bir durum olarak; Rusya, ayrılıkçı bölgenin bağımsızlığını sağlama eğiliminde olmadığını açık bir şekilde belirtmiştir. Rus hükümeti Tiraspol’deki yönetimi tanımak yerine, bu sorunu Kişinev hükümeti ile olan ilişkilerinde ve özellikle Moldova’nın Romanya ve Batı ile yakınlaşma ihtimaline karşılık bir koz olarak kullanmıştır (Berktay, 2016). Rusya’nın Gagavuzya’ya karşı tutumu ise Kişinev hükümetinin uyguladığı politikalara göre farklılık gösterebilir. Merkezi yönetim Rus yanlısı bir politika uyguladığı takdirde toprak bütünlüğünün korunması söz konusuyken, Batı ve özellikle Avrupa Birliği yanlısı politikaların izlendiği dönemlerde Gagavuzya’da Kırım’daki senaryonun aynısının gerçekleşme ihtimali ön plana çıkmaktadır.

Her ne kadar farklı eleştiriler yöneltilse de Rusya’nın önümüzdeki dönemlerde de Moldova’daki ayrılıkçı hareketleri destekleyeceği ve Batı yanlısı politikalar uygulayan bir Moldova yönetiminin hakimiyetini bu bölgeler üzerinde artırmasına engel olacağı öngörülmektedir.

KAYNAKÇA

Berktay, D. (2016, Şubat 1). ​Moldova Nereye Gidiyor ?​ Kasım 25, 2019 tarihinde Türkiye Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi: http://turksam.org/moldova-nereye-gidiyor adresinden alındı

Gökdağ, A. B. (2014). Moldova’nın AB Üyeliği Sürecinde Gagauz Özerk Bölgesi Bağımsızlığa mı Yürüyor ? ​Karadeniz Araştırmaları ​, 17–42.

Hasanov, F. (2013, Aralık 15). ​Transdinyester Sorunu ve Çözüm Arayışları.​ Kasım 24, 2019 tarihinde Uluslararası Politika Akademisi: http://politikaakademisi.org/2013/12/15/transdinyester-sorunu-ve-cozum-arayi slari/ adresinden alındı

İsmayıl, E. (2014, Eylül 19). ​Moldova’da Ayrılıkçı Bölgeler Sorunu ve Rusya-Batı Rekabeti.​ Kasım 24, 2019 tarihinde Bilge İnsanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi: www.bilgesam.org/incele/1812/-moldova%27da-ayrilikci-bolgeler-sorunu-ve-r usya-bati-rekabeti/#.Xd2B7m5uJum adresinden alındı

Ulusal Strateji Araştırmaları Merkezi. (2018, Şubat 22). Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi ve Sorunları. Bursa.

Titlul III. Autoritățile publice. (2019). Aralık 1, 2019 tarihinde http://www.presedinte.md/titlul3​ adresinden alındı

Elterişhan Elçibey, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü 2. Sınıf Öğrencisi

--

--

ODTÜ DPUİT
Hariciye

ODTÜ Dış Politika ve Uluslararası İlişkiler Topluluğu