Melek Üçgeni

Yiğithan İldaş
İki Satır
Published in
5 min readJan 7, 2021

Bu yazımda meditasyon, spor ve eğitim arasındaki ilişkileri kendimce yorumlamak istiyorum. Öncesinde ise spor ve meditasyon hakkında ufak bir bilgilendirme yapacağım.

Meditasyon Latince ‘meditatio’ demektir. Meditasyonun anlamı derin düşünmedir ve insanlar tarih boyunca değişik şekillerde meditasyon yapmışlardır. Dinlerin ortaya çıkışıyla birlikte meditasyonun yapılış şekli ve amacı değişmiştir. Örneğin: Budizm, İslam, Taoizm gibi birçok dinde meditasyonun amacı artık iç dinginliği yakalamak değil; inanılan tanrılarla konuşmak ve dertlerini tanrıya yakınarak tanrının dertlerine çözüm bulması isteğidir. Tarihsel süreç boyunca meditasyonun sadece amacı değil yapılış şekli de değişmiştir. Örneğin Taoizm’de meditasyon yapılış anında kesinlikle tütsü kullanılır bunun yanında hançer, sihirli su, müzik, maske ve ilahi kitaplar da yer alabilir (en eskisi Chioo ayinidir ve günümüzde hala Taiwan’da yapılmaktadır).

Bu yazıda değineceğim meditasyon daha genel olan, herkesin az çok fikrinin olduğu ve yapılışı kolay herhangi bir zorluğu olmayan meditasyondur. Temel prensiplerimiz: nefesine odaklan, rahat ol, dikkat dağıtacak etmenleri etrafından kaldır ve mümkün olduğunca başka bir şey düşünme; sadece vücudunu ve zihnini rahatlat. Temel prensiplerin yanında sorulması gereken soru: “meditasyon sadece bu temel prensipler midir ve meditasyon deyince aklımıza bu prensipler mi gelmelidir?” sorusudur. Meditasyon sadece bu basit tanımlardan ibaret değildir, çünkü bunlar Google’da meditasyon diye arattığınızda bulacağınız genel uygulama prensipleridir. İnsanlar bunları yapmadan da zihinlerini dinlendirebilir farklı bir evrene geçebilir.

Diğer bir soru ise: İnsanlar ne yaparak zihnini dinlendirebilir veya bir an için bulunduğu dünyadan ayrılabilir? Aslında bu soruya verilebilecek yanıtlar sayısız çok sübjektiftir, mesela kimi insan için yemek yapmak, kimi içinse müzik dinlemek veya resim çizmek onu bulunduğu dünyadan uzaklara götürebilir. Burada asıl husus insanın kendisini tanıyıp tanımamasıdır. Eğer kendini tanıyan bir insanla tanışıp onu gözlemleme şansı bulursanız fark edersiniz ki sevdiği işle meşgul olan insan o işi her ne kadar iş yaparsa yapsın yorulmaz; aksine dinlenir, hatta onun bu işi yaptıktan sonra daha enerjik olduğunu bile gözlemleyebilirsiniz. Öyleyse meditasyon tanımımızı, insanın kendini tanımasına ve benliğini keşfetmesine yönelik faaliyetler olarak değiştirelim.

Meditasyonun faydalarını da çok kısa yazma gereği duydum çünkü her insanın yapmasını gerektiğini düşündüğüm bir faaliyet. Genel olarak ruhsal açıdan dinlenmenize faydası olur ayrıca depresyon, anksiyete ve stresi azalttığı da bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Fiziksel yararları ise: kalp krizi riskini azalttığını, tansiyonu düşürdüğü kanıtlanmış ayrıca HIV’ e bile etkisi olabileceği gibi varsayımlar var. Ayrıca insanları uyku kadar dinlendirdiği de söyleniyor.

Spor veya egzersiz hepimizin hayatında olması gereken bir faaliyet. Özellikle de çocukların gelişimi için çok önemli çünkü çocukların dünyayı tanımasında motor gelişim, bilişsel gelişim ve algısal gelişim iç içedir. Sadece küçük çocuklar değil, sınav döneminde olan öğrenciler için de sporun olumlu bir aktivite olduğu kanıtlanmıştır. Spor yapan insanların stresinin azaldığı da gözlemlenmiştir ve bundan dolayı akademik olarak daha başarılı olmuşlardır. Farklı bir yönden bakacak olursak, sporun kişisel gelişimde insanların benlik saygısını ve benlik değerini arttırdığını söyleyebiliriz. Çünkü spor yapmak bir işi üstlenmektir ve kişi bu işin üstesinden gelince de özgüveni artar. Fakat kişi ilk denemede verilen işi yapamazsa da yargılanmamalıdır ve bir daha denemesi ve daha iyi hazırlanması için cesaretlendirilmelidir. Böylece öğrencilerin hem okulda hem de gelecekteki hayatında karşılaşacağı zorluklar karşısında daha dayanaklı ve özverili olmasını sağlanabilir.

Sporun bu kadar iyi kazanımları olmasına rağmen ülkemizde sporun kendisine gereken önem verilmiyor. Hasan Sözen ve Erol Doğan’ın yaptığı ve 750 kişinin katıldığı araştırmada öğrencilerin (6,7,8. sınıflar ) %65.2'sinin okul dışında spor yaptığı ama sadece %21.6' sının lisanlı olarak spor yaptığını gösteriyor ve bu oran oldukça az. Bunu aksine çevirmek için ebeveynlerimizin biraz daha bilinçlenmesi gerekiyor. Burada çocuklardan değil de ebeveynlerden bahsetme sebebim aynı araştırmada öğrencilere sorulan “Spor yapmak ister misiniz?” sorusuna öğrencilerin %83.3'ünün evet cevabını vermiş olmasıdır. Ayrıca hayır cevabı veren öğrencilerin hayır deme sebebinin de ebeveynleri olduğunu düşünebiliriz. Çünkü çocuklar psikoseksüel gelişim evrelerinden fallik dönemdeki çocuk (3–6) oedipus/ electra kompleksinde aynı cinsiyete sahip olduğu ebeveyni taklit etmeye başlar ve onun gibi olmak ister. Basit bir mantıkla sporla uğraşan ebeveynler, çocuklarının hayatına çok kolay bir şekilde sporu sokabilir ve çocuklarının gelişimine önemli bir katkıda bulanabilir.

Önceki paragraflarda bahsettiğim gibi bence meditasyon sadece oturarak içsel dinginliği yakalamak değildir. Bir insan sevdiği bir işi yapıyorsa da bu onun için bir meditasyondur ve kişinin yaptığı iş ne kadar yorucu olursa olsun buiş o kişi için bir sıkıntı sebebi değil, tatlı bir yorgunluktur. Gözlenebileceği üzere çocuklar çok fazla spor yapmak istiyorlar ve onları bir rehberin yönlendireceği bir spor faaliyetine götürmek aslında onlar için bir meditasyon alanı açmak olacaktır. Çocuk spor yaptıktan sonra ailelerin yorumu genellikle ‘enerjisini attı ondan sakinleşti’ olur. Evet, bu doğru olabilir fakat bir yandan da çocuğu zihnini dinlendirdiği ihtimalini göz önüne almalıyız. Basketbol oynayan bir çocuk sahaya çıktıktan sonra bulunduğu gerçek dünyadan kopup onun için sanal bir gerçekliğe geçebilir ve bu onu zihnen değiştirebilir. Kendimden örnek verecek olursam, ben yaklaşık 11 sene basketbolla uğraştım ve lise son sınıfa kadar hiç ara vermedim; çünkü ailem beni çok küçükken bu spora başlatmıştı ve artık spor benim için bir tutkuya dönüşmüştü. Basetbolu bırakmak benim için imkansıza yakındı, gittikçe bu spora aşık olmuştum. Basketbolun hayatımda böylesine büyük bir anlam taşıması sayesinde, antrenmanlarda ve maçlarda mental olarak hiç yorulmuyordum ve bu derslerime daha iyi odaklanmama, insan ilişkilerimin daha iyi olmasına yol açıyordu. Çünkü ben bir takım sporu yapıyordum: sorumluluklarımı yerine getiriyor, hep birlikte hareket etmeyi ve arkadaşlarımla ve rakiplerle iletişim kurmayı öğreniyordum. Ayrıca yukarıda belirttiğim üzere basketbol sahası benim için farklı bir evrendi; sanki iki tane hayatım varmış gibi hissediyordum. Eşyalarımı aldığımda artık okul, ders, ödevler geride kalıyordu ve diğer hayatıma geçiyordum. Buna bir tür transa geçmek de denebilir. Basketbol benim bütün okul yorgunluğumu alıyordu: Derslerde yüklenilen ve edinmem gereken bilgiler, sorumlulukların altında ezilirken hissettiğim stres ve gittikçe yaklaşan sınav tarihleri… Bundan dolayı ebeveynlerimizin yönlendirmesiyle çocuklarının farklı bir dünyası olmasını sağlamalı. Böylece çocuk ilerde yetişkin olduğunda da sakinleşebileceği, stresini atabileceği bir uğraş bulabilir. İnsanların böyle uğraşları olması onları daha çok hayata bağlar. Ayrıca hayatımızın belirlendiği çocukluk ve ergenlik döneminde olan bireyler akademik açıdan daha başarılı ve daha sosyal biri haline gelebilir. Çok fazla spora değindim fakat spor olması kaide değildir. Çocuğun uğraşı sanat da olabilir, daha farklı bir şey de olabilir ancak bu konuda çocuğunuzun fikri çok önemli.

Küçük yaşlardaki çocuklarınızı okuldaki sıralara mahkum etmeyin, bırakın farklı uğraşları olsun. Göreceksiniz ki çocuğunuz daha başarılı, daha özgüvenli ve daha sosyal olacaktır.

--

--