Anlaşılamamış Kavram : Kader

Fatih AYDIN
Impact Türkiye
Published in
3 min readFeb 9, 2023

Geçmişimiz boyunca sürekli olarak yanlış anlaşılmış, neredeyse “sorgulamamak” kelimesinin anlamdaşı olacak kadar anlamından sapmış bir kavramdan bahsedeceğim; “kader”…

Kader, “ölçü” demektir…

Öncelikli olarak kara kışta 10 ili etkileyen bu büyük afetten derin üzüntü duyuyorum, vefat edenlere Allahtan rahmet, kalanlara ise sabır diliyorum.

Çok üzgünüm ve bulunduğum durumdan utanır haldeyim; insanlar o haldeyken, yazı yazabiliyor olmaktan bile gerçekten utanıyorum…

Fakat bizi bu zamana kadar bilinçli bir vatandaş olmaktan alıkoyan, sürekli suistimal edilen, hem dindarlar hem de diğer kesimler tarafından tamamen yanlış anlaşılmış olan bu kavramı doğru şekilde anlamazsak ve bu anlayışa göre zihniyetimizi formatlamazsak, her seferinde aynı hataları tekrar tekrar yapacağız.

KADER NEDİR?

Kader, قدر (qadar) Arapça bir kelime olmakla birlikte, “Ne kadar elma var?” sorusundaki “kadar” kelimesinin kökenini oluşturur. Aslında KADER kelimesi “ÖLÇÜ” demektir.

Öyleyse “Kader” fiziksel miktardır, ölçüdür, niceliktir. Bu kadar niceliğe dayalı bir kavram, her seferinde nasıl olur da “değiştirilemez bir şekilde insanın başına gelen olay” olarak lanse ediliyor, aklım almıyor.

Suyun 100 derecede kaynaması kaderdir, güneşin ve diğer yıldızların oluşması kaderdir, ışık hızının saniyede 299.792.458 metre olması kaderdir. Kısacası kader kelimesi, doğanın işleyiş biçimini ve doğaya ait ölçü birimini ifade eder. Bilim ise ölçmek demektir, tüm bilimsel olgular birer kaderdir.

Dolayısıyla Jeoloji de bilimsel bir olgu olduğundan kaderdir, Sismoloji de. Ancak Jeologların, Sismologların, bilim insanlarının söylediklerini kulakardı etmek, tedbirsizlik, cehalet kader değildir. Hele ki kader kavramı “başa gelen dert çekilir” demek hiç değildir.

PEKİ YA DEPREM?

Deprem, elbette bir doğa yasası olması bakımından kaderdir ANCAK…

Kadere uymak, onu anlamak ve önümüzde duran bu doğa yasasına ait kurallara uymak demektir.

Yani kadere uymak, ölçüye uymaktır, bu ise depreme dayanıklı binalar yapmak, yani tedbiri önceden almak demektir.

Değilse, Japonya’da daha büyük yıkıcılığa sahip depremlerde kimsenin burnu kanamıyor kader olmuyor da, bizde betondan çalınan depreme dayanıksız binalar mı insanlarımızın kaderi oluyor?

İşte kaderi, ölçüyü yani bilimsel verileri önemsemeyişimizin hatta bihaber oluşumuzun bedelini hep bu şekilde ağır ödüyoruz.

KADERİN DİNDEKİ YERİ

Kader, İslam dininde de “ölçü” anlamında kullanılır, “yaratıcının doğaya koyduğu sınırlar ve yasalar” anlamında şu şekilde bir ayet bulunmaktadır:

Şüphesiz biz her şeyi dakik, şaşmaz bir ölçüye (bir kadere) göre yarattık.
(Kamer 49)

Yine insanın içinde bulunduğu durumun, insanın kendi gayretinden kaynaklı bir biçimde oluştuğuna dair bir ölçüt sunar;

“Biz her insanın kaderini, kendi çabasına bağlı kıldık.”
(İsra 13)

Elbette inananlar için her şey yaratıcının bilgisi dahilinde gerçekleştiğinden ve bir yasaya bağlı olduğundan kader kelimesinin “insan ömrü” ile ilişkilendirilmesi ilk başta doğal gelebilir. Ancak unutmayalım ki bizler, sadece doğa yasaları doğrultusunda önlemler alabilecek kadar erişime sahip, bilgisi ve yetisi sınırlı varlıklarız; bu nedenle her daim en uygun çözümü aramalı ve insanlara ulaştırmalıyız. Bu durum, inananlar açısından çelişki demek değildir. Örneğin Hz.Ömer, yolculuğu esnasında rotasında olan bir köyde salgın olduğunu duyunca yönünü değiştirmiş, ve kendisine Ebu Ubeyde tarafından “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diye sorulmuş; o da “Allah’ın bir kaderinden, diğer kaderine kaçıyorum” şeklinde cevaplamış. Yani insanı hasta eden bir virüs ne kadar doğa kanunu ise, bu virüse karşı fizyolojik veya coğrafi olarak önlem almak da o kadar bilimsel bir olgudur; tabiat yasasıdır.

Tarihsel kaynaklarda Hz.Ömer’in verdiği cevap şu şekilde yer alır;

“–Keşke bunu senden başkası söyleseydi ey Ebû Ubeyde! Evet, Allâh’ın kaderinden, yine Allâh’ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin, senin develerin olsa da bir tarafı verimli, diğer tarafı çorak bir vâdiye inseler ve sen verimli yerde otlatsan Allâh’ın kaderiyle otlatmış; çorak yerde otlatsan yine Allâh’ın kaderiyle otlatmış olmaz mıydın?” (Buhârî, Tıb, 30)

Umarım Kader kelimesi birgün doğru kullanımına ulaşır ve bizi sorumlu bir vatandaş, sorgulayan bir dindar olmaktan alıkoyan bir kavram olmaktan çıkar.

Vaktinizi ayırdığınız için teşekkürler.

Alucard

--

--