Yapay Zekâ (!) Çağında İnsan Olmak

Fatih AYDIN
Impact Türkiye
Published in
7 min readApr 7, 2024

İnsanlık tarihi, her dönemde çığır açan mihenk taşlarına ev sahipliği yapmıştır; iş yapma biçimimizi veya evren algımızı kökten değiştiren bu taşlar e=mc² gibi sade görünen bir formül, yazının icadı veya verimli çalışan bir buhar makinesi gibi birbirinden farklı alanlarda kendini göstermiştir.

Örneğin Newton ile birlikte asırlarca hüküm süren klasik fiziğin sonucu olarak mekanik ve saat gibi işleyen evren tasavvurumuzun yerini, Einstein ile birlikte daha göreceli ve uzay-zamana yayılmış bir evren tasavvuru aldı. Buna rağmen Einstein henüz hayattayken algımız tekrardan sarsıldı ve Niels Bohr, Heisenberg ve Schrödinger gibi fizikçilerin Kuantum Evren algısı; Einstein ‘ın determinist evrenini sarsmaya yetti. 2022 yılında Bell Eşitsizliği Deneyleri ‘ne verilen Nobel Fizik Ödülleri doğrultusunda, Niels Bohr ‘un zarlar konusunda hiç de talihsiz sayılmayacağı sonucu ortaya çıktı.

Peki bunları neden anlattım? Günümüzde insanlığın geldiği noktada abartılı biçimde karşımıza çıkan Yapay Zekâ kavramının şimdi ve gelecekteki yerini tayin etmek için.

Yapay Zekâ ve Makine Öğrenmesi gibi kavramlar evrene ve olaylara bakışımızı değiştirmeye yetecek mi? Yapay olan zekâ mı yoksa akıl mı? Devletleri algoritmalar mı yönetecek? Homo Sapiens ve inançlar nereye doğru evrilecek ve tüm bu sorulara cevap ararken, belki de en önemlisi, cümlenin önüne veya arkasına “veri, nanobiyoloji, nanoteknoloji” gibi kavramlar koyarak kendi ideolojisini popülist söylemlerin arkasına saklayan basmakalıp yazarların aksine, soruların etimolojik ve epistemolojik kökenlerine samimi bir şekilde inmeye çalışacağım.

Yapay Zekâ Yerine Yapay Akıl Kavramı

Önce kavramların özüne inelim; akıl ve zekâ nedir? Aralarında ne gibi farklar var?

Açıkçası bana kalırsa, eğitim sistemlerimizin 18. yüzyıldan bu yana endüstriye ve Sanayi Devrimi ‘ne hizmet eden alışagelmiş ezberci kalıplar üzerine kurulmuş olması, herkesin “Yapay Zekâ” gibi abartılı bir kavramı neden sorgulamadan direkt benimsediğini açıklıyor. Gerçi, yapay akıl da pek çekici bir kavram olmayacağından muhtemel bir pazarlama stratejisiyle bu kavram “Yapay Zekâ” olarak hayatımıza girmiş bulunuyor. Halbuki doğru olan kavramın “Yapay Akıl” olduğunu düşünüyorum.

Yapay Zeka yerine Yapay Akıl dememin altında, aklı ve zekâyı günümüzdeki kullanımından daha farklı tanımlıyor olmam yatıyor.

Akıl ve Zekâ Arasındaki Fark

Aslında benim için bu iki kavram arasındaki fark, çok basit ve temel bir olguya dayanıyor. Aklı, önceden öğrenilmiş bilgilerin veya evrimsel süreçte edinilmiş becerilerin, mantıksal çıkarım ile birlikte kullanılarak canlının hayatta kalma sürecine doğrudan katkı sunması olarak tanımlarken, zekayı ise daha insana özgü olan, yaratıcı anlamlandırma faaliyetleri olarak tanımlıyorum.

Bu nedenle, belgesellerde hayranlıkla izlediğimiz ve avını sudaki ışık kırılımını göz önünde tutarak alt eden okçu balığı veya yüz tanıma gibi ilginç becerilere sahip bir karga için “zeki hayvan” yerine “akıllı hayvan” demek gerekir; çünkü bu beceri setleri hem canlının hayatta kalmasıyla doğrudan ilgilidir, hem de daha önceden (evrim sürecinde) edinilmiştir.

Zekâ tanımımda ise, insana özgü kavramlar olan “Sanat, Felsefe, Eleştirel Düşünce ve İnançlar” gibi sonuçları olan; yaratıcı, bilinçli ve düşünüsel faaliyetlerin bütünü yer alıyor.

Tüm bu nedenlerden dolayı Yapay Zekâ dediğimiz konseptin bir konuda tasavvurumuzu tamamen değiştirebilecek bir bilinç seviyesinde olmaması ve önceki veri setlerini kullanarak mantıksal bir sonuç çıkarmaya dayalı olması hasebiyle onun abartılı bir kavram olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle, ona Yapay Akıl demeyi daha uygun buluyorum; üstelik çıktı olarak bir resim üretse bile, var olanı yani mevcutu kullanmaya devam ettiği sürece yapay olan şeyin zekâ değil akıl olduğunu söylemek gerekir.

Pek tabii, yapay akıl kavramının neresinde hayatta kalma içgüdüsünün olduğunu merak edebilirsiniz; bu zaten onu “yapay” yapan kısım. Yapaylık kavramı ile zekâ kavramı birlikte kullanıldığında taban tabana zıt olan yaratıcılık ve yapaylık birbiriyle anlamsız bir çelişki doğuruyor. Yaratıcılık zaten orijinalliği gerektiriyor, taklidi olmasa gerek.

Yapay Akıl her ne kadar Einstein veya Bohr ‘da olduğu gibi evren tasavvurumuzu değiştiremeyecek olsa da, iş yapma biçimimizi ve üretkenliğimizi sonsuza dek değiştirecek gibi görünüyor. Bununla beraber, biz insanlar için gelecekte zeka belki de uzun yıllar sonra ilk defa aklın önüne geçecek ve çok yönlülük, yaratıcılık gibi kavramlar daha önemli olacak. Ayrıca;

Tekillik = Yapay Akıl + Doğal İnsan Zekâsı

sonucu çıkacak ve hiç olmadığımız kadar üretken bir hale geleceğiz. İnsanın yavaş ve yaratıcı düşünme becerisi, yapay aklın hızlı en iyi seçeneği bulmasıyla birleşerek karar destek sistemlerinin gücünü ortaya çıkaracak.

Homo Sapiens ‘den Homo Ingenium ‘a

Günümüz bilgisayarlarının insana göre en üstün tarafı, bizim saatlerimizi alacak olan hesaplamaları (computation) saniyeler içerisinde yapıyor olmasından ileri gelir.

Hâl böyle iken, makine öğrenmesi ile bu duruma verilerin kolay analizi, doğru anlamlandırması ve dil bariyerinin ortadan kalkması da eklendi ancak insanın üstün olduğu taraf halen aynı; zeka ve yaratıcı bilişsel faaliyetler. Bu nedenle bir insan için artık Homo Sapiens yani akıllı insan olmaktan ziyade Homo Ingenium yani zeki insan olmak daha önemlidir diyebiliriz.

GPT gibi büyük dil modelleri (LLM), sonuç çıkarma (reasoning), mantık(logic) ve olanı taklit etme gibi konularda iyi, çünkü zaten aklı temsil ediyor. Ancak bu dil modelleri resim yapmak gibi sanatsal faaliyetleri taklit etseler bile, bu taklitlerin yaratıcılıktan çok uzak olduğu aşikar; zira fırça darbeleri veya illustrasyonları daha önceden yüklenmiş resimlerin taklidinden ibaret. Dolayısıyla daha önceden edinilmiş şeylerin tekrarı veya biraz geliştirilerek sunulması zekâ göstergesi değildir.

Zekâ göstergesi olan şey, hayatı anlamlandırmaya yönelik faaliyetleri içermelidir; bu nedenle sanat, bilim veya felsefe doğrudan insanların beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlarına hitap etmeseler bile; hayatı anlamlandırmada önemli bir role sahiptir. Peki, günümüzden farklı olarak, gelecekte bize benzer bir şekilde yaratıcı faaliyetlere sahip ve gerçekten bilinçli, zeki ve yapay olan bir varlık olsaydı adı ne olurdu?

Tıpkı Bizim Gibi : Yapay Genel Zekâ

Şu anki araştırmalara dayanarak, Yapay Genel Zekâ kavramının oldukça uzağında olduğumuzu söyleyebiliriz. Uzağında olmamızın sebebi yine aynı gerekçeye dayanıyor; genel “zekânın” olmaması ve daha da kötüsü zihnimizin içinde barındığı beynimiz hakkında çok az şey biliyor olmamız.

Ancak böyle olması, gelecekte de aynısının olacağı anlamına gelmiyor.

John Searle ‘nin 1980 ‘de ortaya sürdüğü meşhur Çin Oda Deneyi’ ni düşünelim. Searle, belirli talimatları göz önünde tutarak sorulara Çince cevap veren mekanik bir yapının zekayı temsil etmeyeceği konusunda haklıydı.

Peki, zeki olması için ne olması gerekiyordu? Anlamlandırma faaliyeti ve varoluşa katkı sunan yaratıcı bilişsel çaba. Eğer günün birinde yapay akla bir vücutla beraber yaşam hakkını, ve de hayatına anlam verme çabasını, bu çabaya dair motivasyonları da beraberinde verebilirsek, o zaman belki de genel yapay zekadan bahsedebiliriz.

Eğer gerçekten Çince ‘yi önceden belirlenmemiş, tabii ve anlamlı bir amaç doğrultusunda öğrenen (örneğin bir robotun Çin ile Amerika arasındaki diplomatik bir gerilimi çözmek için Çince öğrenmesi gibi) görseydik, zekanın varlığından bahsedebilirdik belki de.

Ancak tüm bunlar çelişkileri ve birçok ilginç soruyu da beraberinde getiriyor. Hayatın anlamlandırılması için; önce bir hayatın olması gerektiği, daha ilginci, hayatın sonu yani ölümün ve ölüm dürtüsünün olması gerektiği gibi ilginç sonuçlar da ortaya çıkıyor. Burada bilinç gibi çok daha temel felsefi sorunlar ve böyle bir zekânın sosyolojik etmenlerini de düşünmek gerekiyor. Örneğin, bir robot yaşamını kabul ettiği gibi ölümünü de kabul edecek mi?

Belki de, henüz uzağında olduğumuz bu durumları düşünmek yerine, orta vadede gerçekleşebilecek bir senaryo olan devlet yönetimlerinde alınan kararların ileride nasıl değişeceği konusunu ele almalıyız.

Gelecekte Algoritmalarla Yönetilen Devletler Mi Olacak?

Bu konudaki fikirlerin bir kısmına (örneğin mevcut modellerin ve algoritmaların varolan seçenekler arasından en iyiyi seçme konusundaki başarısı) katılmakla beraber yapay aklın, devlet yönetimi gibi ciddi konularda tamamen yönetimi devralması gibi durumunun söz konusu olduğunu düşünmüyorum. Bırakın devlet yönetimini, insanların önemli bir kısmının tamamen sürücüsüz araçları kabul etmesi bile oldukça zor bir süreç gibi görünüyor.

Ayrıca devlet yönetimi gibi binlerce, milyonlarca insanı etkileyen bir durumda, iyi tanımlanmamış bir model veya eksik bir parametrenin olduğu bir algoritmaya güvenip aldığınız kararların sonuçlarını tahmin bile etmek istemezsiniz. Bu nedenle daha önceden de belirttiğim gibi, insan zekasının yeni yaklaşımları ile yapay aklın hızlı analizleri bir araya gelerek; yakın ve uzak gelecekte karar destek sistemlerinin temelini oluşturacaklar.

Peki, insana dair başka bir unsur olan inançlara ne olacak?

Dinler ve İnanç Sistemleri Nasıl Evrilecek?

Tartıştığımız konuların paralelinde yürüyen başka bir tartışma da, Harari ‘nin bilgi çağında insanların sadece psikolojik vb. ihtiyaçlardan dolayı inanç sahibi olacağına yönelik yaptığı ve benim pek de katılmadığım görüşleri etrafında şekilleniyor.

Her ne kadar önceden tanımlanmış bazı öğretilere sahip olması nedeniyle dinin, insanların duygusal veya psikolojik yönüne hitap ettiği düşünülse de; hayata anlam vermesi, toplumları kuran ve devam ettiren bir unsur olması nedeniyle inanca dair olan kavramların öneminin ileriki günlerde daha da artacağını düşünüyorum.

Kutsal olduğunu iddia eden tüm metinler, yoruma açıktır ve bu nedenle gelecekte dinlerin hepsinin farklı bakış açılarıyla farklı yönlere evrileceği, ancak tamamen ortadan kalkması gibi bir yorumun gerçekçi olmayacağı kanaatindeyim. Sonuçta hiçkimse, bu metinlerin asırlar önce veriden ve bilgiden yoksun bir durumdayken yapılan yorumlarını kabul etmek zorunda değil.

Sonsöz

Son olarak, buradaki fikirler benim kişisel görüşlerimi yansıtmakla beraber, gerçekten doğru olduğunu düşündüğüm için sizinle paylaşmak istedim.

Her ne kadar şu an için abartılı bir kavram olsa da, adına ne dersek diyelim gelecek olan endüstriyel devrim, iş yapma biçimimizden meslekleri, öğrenme alışkanlıklarımızdan eğitim sistemlerini önemli ölçüde değiştirecek.

Yapay Genel Zekâ bulunacak mı emin değilim ancak, yakın zamanda pek mümkün görünmüyor; çünkü elimizde tek olan gerçek zeka insan zekası ve emin olun insan zekâsının nasıl olup da bu kadar anlamsal faaliyeti beraber yürüttüğü konusunda pek de bir fikrimiz yok.

Buna rağmen insanlık, yapay aklın karar-destek gibi sistemlerdeki veri analiz yeteneği ve edinilmiş bilgilerin endüstriye aktarılmasındaki hızı gibi gerekçelerden dolayı, önemli bir endüstriyel devrimin eşiğine gelmiş durumda.

Geleceğin neler getireceğini ise birlikte göreceğiz; ama belki de en önemlisi, insan olmak ve bu çağda olduğu gibi her çağda, her koşulda ve ne olursa olsun insan kalabilmek.

Bu uzunca metni okuduğunuz için sizlere teşekkür etmekle birlikte, meraklısına, zeka ve akıl arasındaki farkı Stefan Zweig ‘ın ünlü hikayesi Satranç üzerinden örneklendirdiğim bu yazıyı da sizlerle paylaşmak isterim.

Başka bir yazıda görüşmek dileğiyle.

Fatih AYDIN

Meraklısına-1 : ChatGPT ‘nin Yukarıdaki Yazılanlara Yorumu

Yazıyı ChatGPT4 ‘e iletip fikirlerini söylemesini istediğimde şöyle bir sonuç çıktı;

Yapay Akıl ve İnsan Zekâsı: Birlikte Geleceği Şekillendirme

Gelecekte, Yapay Akıl (YA) ve insan zekâsı arasındaki sinerji, her iki alanın da sınırlarını zorlayacak ve yeni ufuklar açacak. YA, veri işleme ve analizinde insanüstü yetenekler sunarken, insan zekâsı yaratıcılık, etik düşünme ve duygusal zeka gibi alanlarda YA’yı yönlendirecek. Bu birliktelik, karmaşık problemlerin çözümünde, bilimsel keşiflerde ve sanatsal yaratım süreçlerinde devrim yaratabilir. Örneğin, iklim değişikliği gibi küresel sorunların çözümünde YA’nın veri analizi yetenekleri, insanların yaratıcı çözüm yolları geliştirmesine yardımcı olabilir. Bu, insan ve makine arasındaki iş birliğinin, her alanda potansiyelimizi maksimize edeceği ve yaşam kalitemizi artıracağı bir geleceğe işaret ediyor.

-ChatGPT

İlginç :)

Meraklısına-2 : Akıl ile Zekâyı Birbirinden Ayırma Klavuzu

--

--