Tedarik Zinciri’nde Sürdürülebilirlik Yönetimi

Aysegul Hatay
inValue
Published in
3 min readFeb 11, 2019

Tekstil, gıda, perakende, otomotiv sektörü dünyada hızla tüm tedarik zincirini sürdürülebilirlik kriterlerine uygun hale getirmek için çalışıyor. Fransa’da, Almanya’da ve Kuzey Avrupa ülkelerinde yasalaşan sürdürülebilirlikle ilgili yaptırımlar var. Bunun etkileri ülkemizde de hissedilmeye başladı. Yabancı ortaklıkları bulunan veya Türkiye’de üretim yaptıran, distribütörlük yapılanmaları bulunan şirketler öncelikli olarak uyum prosedürlerini duyurmaya ve bu süreçleri denetlemeye başlıyor. B2B sektörlerde daha önce hiç görmediğimiz, alışkın olmadığımız soru formları geliyor müşterilerden. Kendi tedarik zincirimizi anlatmamızı, ürün ve hizmet sağladığımız bu tedarikçilerin işlerini NASIL yaptıklarını açıklamamızı istiyorlar. “Şimdilik” gönüllü olan bu beklentilerin yakın zamanda zorunlu hale geleceğini anlamakta vakit kaybetmemek gerekiyor. Yani sürdürülebilir tedarik zinciri yönetimi büyük bir hızla önem kazanıyor. Her şirketin bir tedarik zincirinin parçası olduğu düşünüldüğünde gerekli düzenlemeleri yapmak da artık tartışmasız önceliklerimiz arasında yer almak zorunda…

Peki, sürdürülebilir tedarik zinciri ne demek, bu süreç şirketlerde nasıl oluşturulur ve aksiyon planımız ne olmalı? Oldukça karmaşık görünen bu süreci sizin için basit bir şekilde anlatmaya çalışacağım.

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi Faz 1 (AH)

Yukarıda verdiğim tabloyu temel bir gelişim planı olarak kabul edebilirsiniz. Ancak deneyimlerime göre çalıştığınız üçüncü partilere öncelikle ilk yılı “mesaj verme” yılı olarak belirlemelisiniz. Dünyadaki gelişmeler gösteriyor ki, birden bire çok hızlı biçimde yaptırımlara dönüşebilecek bu süreçlere üçüncü partilerinizi öncelikle alıştırmalısınız. Bundan böyle müşterilerin nihai ürün ve hizmetin kalitesi ve fiyatıyla eşit oranda, bu nihai ürün ve hizmete şirketin NASIL ulaştığıyla da fazlasıyla ilgilenilecek. Bu nedenle yaratılacak farkındalık ve üçüncü partilerin bu sürece nasıl adapte olacaklarını bilmeleri de ayrı bir önem taşıyor. Bu nedenle eğitimler ayrı bir planlama ile sisteme uyarlanmalı. Tedarikçilerinizle bir araya geleceğiniz, onlara doğru mesajları sürekli verebileceğiniz platformlar yaratmalısınız. Emin olun, onlar da kendilerini geliştirecek, farklılaştıracak, rakiplerinden ayrıştıracak pek çok yeniliğe açık olacaktır.

SÜRDÜRÜLEBİLİR TEDARİK ZİNCİRİNDE İKİNCİ AŞAMA

Verdiğiniz mesajlar, yarattığınız diyalog platformları ve bilgilendirmelerin ardından tedarikçilerinizle imzalayacağınız protokoller karşı tarafa bu konuyla ilgili bir taahhütte bulunma durumu yaratacaktır. Ardından rahatlıkla seçim kriterlerinize ve hatta sözleşmelerinize sürdürülebilirlik kriterleri ekleyebilirsiniz. Ancak denetim süreçlerine bu kriterleri ekleyecek kapasitede değilseniz, kapasitenizi geliştirinceye kadar protokollerle devam edebilirsiniz. İkinci aşamada en önemli alan seçim kriterlerine sürdürülebilirlikle ilgili ilkelerin eklenmesidir. Bu ilkelerin sizin kurumsal öncelikleriniz ve risklerinizle uyumlu olmasına dikkat edin. Bu süreçte tedarikçilerinizi düzenli olarak bilgilendirecek araçlar yaratmaya çalışın.

RİSK KATEGORİZASYONU ve DENETİMLER

Şirketinizin sürdürülebilirlikle ilgili öncelikli alanlarını belirlediyseniz ve risk yönetiminizde finans ve finans dışı riskleri bir araya getirerek konsolide bir sistem kurduysanız tedarikçileriniz için de risk kategorizasyonu yapabilecek bilgiye erişiminiz var demektir. Çok geniş bir alanı kaplayan “sürdürülebilirlik” terimi içinde en çok odaklanmanız gereken “etki alanı (impact)” başlığı olacaktır. Bu sınırlardan asla ayrılmamaya çalışın.

Denetim süreçlerini en son başlatmayı tercih etmenizi öneriyorum. Bazı kurumlarda farkındalık yaratma aşamasında denetim süreçleri kullanılıyor. Ancak bunun çok hızlı olması, tedarikçilerin tüm süreçlerini sindirerek bu sisteme uydurmalarını engelliyor. Doğal olarak denetimler de çok yüzeysel kalabiliyor. Denetimlerin de öğretici olması, denetim yapan kişilerin şirketlerden gelen sorulara donanımlı ve açıklayıcı yanıtlar vermesi önemlidir. Burada satın alma birimlerimiz tarafından denetim yapılıyorsa bu birimin çalışanlarının kapsamlı bir sürdürülebilirlik eğitimi almaları gerektiğinin de altını çizmek gerekir.

Eğitim ve denetimlerden sıkılmış, hangisine uyum sağlayacağını bilemediğini söyleyen pek çok şirketle karşılaşıyorum. Bir süre sonra “sürdürülebilirlik” çalışmalarının pek çok operasyonel süreçte işlerini kolaylaştırdığını fark ettiklerinde bu alana daha fazla eğilmeye başlıyorlar. Özellikle gelecekteki dönemlerde finansal kaynağa ulaşmada kilit unsurlardan birisi de “sürdürülebilirlik” yatırımlarınız olacak. Bunu da özellikle belirtmekte fayda var.

Genellikle “sürdürülebilirlik” kapsamında yapılan söylemler kurumlar için korkutucu olabiliyor. Özellikle kurumsal yönetim ya da süreç yönetimi gibi yapılara yabancı kurumlar bu tür konularda çekingen davranabiliyor. Oysa sürdürülebilirlik ve onunla ilgili yönetim sistemleri korkutucu ve ya da zor değil, tam tersine tam olarak anladıktan sonra doğrudan mevcut operasyonlarınıza kolaylıkla entegre edilebilecek bir “doğru iş yapma biçimi” ve “risk ön görme mekanizması”dır.

Ayşegül Hatay

Şubat 2019

--

--

Aysegul Hatay
inValue
Editor for

Strategic Sustainability Management Consultant, Editor, Translator, Classical Archeologist, Social Antropologist and Sociologist #Sürdürülebilirlik @invalueco