Hiç Aklımıza Gelir Miydi?

Aslı Zal
İzole
Published in
3 min readMar 25, 2020

Bir gün arkadaşlarımızla, ailemizle son kez buluştuk ve bunun son olduğunun farkında değildik.

Çok değil, üç dört ay önce bitti 2019 ve yepyeni umutlarla girdik 2020'ye. Güzel ve mutlu bir yıl olacaktı bizler için, buna inandık. Ama başlar başlamaz felaketleri de beraberinde getirdi. Avustralya'da büyüyen yangınlar, Türkiye’de ardı ardına yaşanan depremler… Tam daha fazla ne olabilir ki derken Çin’de başlayan ve kısa sürede tüm dünyaya yayılan virüs salgını.

Çin‘in Wuhan kentindeki hayvan pazarında ortaya çıkan Covid-19, başlangıç belirtileri zatürre ve grip gibi olan, Coronavirüs grubuna ait bir hastalık. Önce hayvandan hayvana geçerek yayılan bu virüs, geçirdiği mutasyon sonucunda insanlara da bulaşıp ölümcül sonuçları olan bir salgına dönüşmüş durumda.

South China Morning Post

Güncel vaka sayılarına bakıldığında, Çin’den sonra en çok etkilenen ülkelerin İtalya ve Amerika olduğunu görüyoruz. Virüs, neredeyse dünyadaki bütün ülkelere yayılmış durumda.

Çin’deki bu haberi duyunca, çok uzaktaki bu ülkede yaşanan olayların sanki hiç başımıza gelmeyeceğini düşündük. Bundan bir ay öncesine kadar o denli rahattık ki. Gazetelerde, televizyonlarda ve hatta sosyal medyada, orada gerçekleşen olayları bir film izlercesine takip ediyorduk.

Gazete Manşetleri

11 Mart 2020 tarihinde Türkiye’de de ilk vaka tespit edilince durumun ciddiyetini anladık. O zamana kadar biz yarasa eti yemiyoruz bize bir şey olmaz diyen mi ararsınız, yoksa beş vakit abdest alıyoruz temiziz ve Allah bizi korur Müslümana bir şey olmaz diyen mi?

Durumun ciddileşmesi ve basında yavaş yavaş yer almasıyla birlikte bizler için de tedbir alma süreci başladı. Gelecekten endişe eden insanlar stokçuluk yapmaya başladı, gıda ve temizlik ürünleri alımında patlama yaşandı. Kolonya altın değerine ulaştı ve hem fiyatı arttı hem de bulunabilirliği zorlaştı.

Bireysel önlemlerin yetersiz kalması ile birlikte karantina sürecimiz başladı. Artık kişisel hijyene daha çok önem veriyor, öpüşerek sarılarak selamlaşmıyor hatta gerekli olmadıkça kalabalık yerlere gitmiyoruz.

21 Mart 2020 tarihinde 65 yaş ve üzeri, ayrıca kronik rahatsızlığı olan herkesin sokağa çıkmasının sınırlandırılması ve evde kalın uyarıyla birlikte sokağa gerekli olmadıkça adım atmıyoruz. Genci yaşlısı kısacası zorunlu ihtiyacı olmayan kimsenin sokağa çıkmaması ve kendini olabildiğince izole etmesi gerekiyor.

Bu süreçte okullar önce bir hafta tatil edildi. Sonra ise online eğitime geçildi. Peki ya bu sene YKS’ ye giren öğrenciler ne yapacaktı? Onlar için zaten stresli olan sınav süreci, virüs yüzünden değişen eğitim hayatlarıyla onları bir hayli zorluyor.

Sırf lise öğrencileri değil üniversiteler de eğitimlerine online devam etme kararı aldılar. Yükseköğretim Kurulu bu sürecin dönem sonuna kadar devam edeceğini belirtti. Artık öğrenciler gerek derslere gerekse sınavlara online girmek zorunda.

Öğrenciler evde izole olmaya çalışıp hayatlarına devam ederken ebeveynleri çalışmak ve kalabalık ortamlara girmek zorunda kalıyor. Peki ebeveynlerin her gün işe gidip gelirken dışarıdan alabileceği virüsleri evdeki hane halkına bulaştırma riski ne olacak? Halkın tam izolasyonu nasıl sağlanacak? Aileler çalışmak zorunda olan kişiler yüzünden hem kendileri hem de onlar için endişeli.

Bir de bu süreçte çalışmak zorunda olanlar var. Devlet sokağa çıkma yasağı getirmediği sürece insanlar mecburi olarak işlerine gitmeye devam etmek zorundalar. Kira, faturalar, mutfak giderleri derken halk kendi sağlını düşünmek yerine çalışmak zorunda kalıyor.

Kimisi ise çalışmaya devam etmek istediği halde çalışamıyor. Çünkü bazı işverenler sürecin belirsiz olmasını bahane ederek çalışanlarını işten çıkarıyor. Bu süreçte çoğu iş yerinin kapalı olması sebebiyle işten çıkarılan halk yeni iş bulamayacağının farkında. Hem devam eden giderler hem de yeni iş bulamama durumu onları karamsarlığa sürüklüyor.

“Bu süreç ne zaman biter?” şimdilik belirsiz. Ama istediğimizi istediğimiz an yapabilmenin, dilediğimiz gibi dolaşmanın, arkadaşlarımızla kahve içmenin bile ne büyük özgürlük ve mutluluk olduğunu anlamış olduk. Şu an herkes #evdekal uyarılarına uymaya çalışıyor ama bunun hem maddi hem de psikolojik zorlukları var. Alınan önemler yeterli olabiliyor mu? İnsanlar bu süreci nasıl geçiriyor? Önümüzdeki günlerde yaşayacaklarımız büyük bir muamma.

--

--