Meryem Düzgünkaya

Kadına Bak
Kadına Bak
Published in
7 min readMay 25, 2020
Meryem Düzgünkaya 1963 yılında Kavacık Köyü’nde doğdu. Küçük yaşta geçirdiği çocuk felci sebebi ile yürüme engeli oluştu. Her ne kadar öğretmeni yaptığı resimleri onun yaptığına inanmasa da en sevdiği ders ve vazgeçemediği tutkusu resimdi. Öğretmen olmayı çok istemesine rağmen, kız çocuğu okusa ne olacak düşüncesiyle okumasına izin verilmedi. Ama sanata olan sevgisi hiç bitmedi. 10 yıl önce köyüne yerleşen ressamdan öğrendikleriyle kendini yetiştirip sergiler açtı, köyün şalvarlı ressamı oldu. Kavuşamadığı öğretmenlik hayalini ise köyün çocuklarına gönüllü resim dersi vererek gerçekleştiriyor.

Aile hayatınız nasıldı?

Kuralları olan disiplinli bir ailede büyüdüm. Rahmetli babam medeni, ileri görüşlü, mükemmel bir insandı. Hata yaptığımda beni güzel bir lisan ile uyarırdı, güzel bir şey yaptığımda ise bundan övgüyle bahsederdi. Annem ise bizi hep koruyup kollar, hep saygılı olmamızı söylerdi. Ben çocuk felci olduğumda annem bana çok güzel bakmış, doktorun dediklerini harfiyen uygulamış onun hakkını ödeyemem. Annem de babam da bana hiçbir zaman bir engelliymişim gibi davranmadılar, hep kendimi normal hissettirdiler, kardeşlerimden hiç ayırmadılar. Biz yedi kardeştik. İki erkek kardeşim ve dört kız kardeşim vardı. Beni ablam büyütmüş, bir de ikiz kardeşim var. Annem bağa çalışmaya gittiğinde kardeşlerim ile evde beraber kaldığımız için birbirimizle ilişkimiz yakındı. Annem kız kardeşlerim ile benim sokağa yalnız çıkmamıza hiç izin vermezdi. Ama bugün kendi ayaklarımın üzerinde tek başıma durabiliyorsam bu ailem sayesinde diyebilirim.

Eğitim hayatınızı anlatır mısınız?

İlkokul mezunuyum. Derslerinde oldukça başarılı bir öğrenciydim, en çok Türkçe ve resim dersini severdim. Çok istememe rağmen ailem izin vermediği için okula devam edemedim.

Ailenizin sizi okutmama sebebi neydi?

O dönemde kız çocuğu okusa ne olacak denirdi. Ben okumayı o kadar çok istemiştim ki fakat annem ikna olmadı. Annem: “ Bir çocuğu doyuramamışlar da okutmaya mı göndermişler, el alem ne der, gün içine nasıl çıkarız? “diyerek beni hep reddetti. Babam okumamı istiyordu hatta bu yüzden annem ile çok kavga ettiler ama annem razı olmadı. Savunmasız sadece ağladım.

Büyürken kız çocuğu olduğunuz için yaşadığınız farklılıklar, zorluklar nelerdi?

Kız çocuğu olduğumuz için çok fazla özgürlüğümüz yoktu. Annem bizi yalnız hiçbir yere göndermezdi belki de bu yüzden kendimize ait olan cesaretimizi, özgüvenimizi, kişiliğimizi hiç bulamadık. Sesimi duyuramamanın acısını hala yaşıyorum. Annem ve babam bizi sevdikleri, korumak istedikleri, onlar da büyüklerinden böyle öğrendikleri için bize de aynı şekilde davranıyor olabilirlerdi ama çocuğa da söz hakkı tanınmalı diye düşünüyorum.

İlkokuldan sonra katıldığınız el işi kursundan bahseder misiniz?

14 yaşımda köyde açılan dikiş nakış kursuna katıldım, çok başarılı oldum. Elim bu işlere o kadar yatkındı ki her şeyi çok çabuk kavradım. Köyümüzde üç defa sergi açtık ve sergide benim el işlerim hep en önde olurdu. Daha sonra 17 yaşıma geldiğimde köyün terzisi oldum, herkes dikiş işlerini bana getirirdi, bu 35 sene devam etti ve geçimimi bu sayede sağladım.

Resme olan ilginizi ne zaman fark ettiniz?

İlkokul 2. sınıftaydım. Çok güzel resimler çizerdim fakat öğretmenim sen kopya çekiyorsun diyerek bana inanmaz ve çizdiğim resimlere hiç bakmazdı. Çocuk olduğum için kendimi kanıtlayamazdım, çok üzülürdüm.

Resim yapmak size nasıl hissettiriyor?

Resim yapmak beni çok mutlu ediyor, psikolojimi düzeltiyor.

Resim hayatınızda neleri değiştirdi?

Resim hayatımda çok şey değiştirdi. Dünyanın en güzel çiçeklerini çizmek için hayaller kurdum. Sergiler açmanın hayaliyle yaşadım. Yüreğimde yaşayan ama anlatamadığım güzellikleri fırçamla, boyalarım ile tuvalime çizmeyi hayal ettim. Ressam olmak hep en büyük hayalimdi. Resim bana sunulmuş bir rehber oldu. Resim sayesinde dış dünyaya açıldım, çok güzel etkinliklere katıldım, çok güzel insanlar ile tanıştım. Diğer şehirlerde de sergilerim oldu bu sayede eserlerim ile kendimi tanıttım. Yerel kanallara, ulusal kanallara, gazetelere, dergilere haber oldum, defalarca belgeselim çekildi. Türkiye ikincisi ve üçüncüsü olan belgesellerim var. 2017’de yılın sanatçısı seçildim, ödül aldım. 2019 yılında ise yılın yeteneği seçildim. Ödüllerim ve plaketlerim var.

Resim yapmayı nasıl, kimden öğrendiniz?

Resim hayatımda hep vardı ama yaklaşık on sene önce köyümüze bir ressam yerleşti. Ondan boyaların nasıl kullanacağını ve bazı teknikler öğrendim. Üç aylık bir süre sonunda kendi tablolarıma imza atmaya başladım.

Resimleriniz için sergi açmaya nasıl başladınız?

Derneklere, belediyelere başvurarak onlardan destek aldım. Beni destekleyip yardımcı olmak isteyen kadınlar da oldu, bu sayede sergilerimi açtım.

Aldığınız davetlerden, katıldığınız konferanslardan bahseder misiniz?

Bir dağ köyünde doğup büyümüş bir kadın olarak şehir dışından, üniversitelerden davet alıp konferanslara katılmak benim için çok gurur verici bir şeydi. Öğrenciler ile buluşmak, onlara örnek olmak çok muhteşem bir duyguydu. Gittiğim bir konferansta öğrenciler yanıma yaklaşıp sizi dinlemeden önce bizim amacımız para kazanmak için işimizi yapmaktı ama siz işinize olan sevginiz ile bizim için de yeni bir pencere açtınız, hayata daha farklı bir boyuttan bakmamızı sağladınız dediklerinde gözlerim doldu ve orada işte bu benim dedim. Benimki kendi hayatımdan öğrendiklerim ile o gençlere bir dokunuş yapabilmekti.

Konuşma yaptığınız ilk konferansta neler hissettiniz?

Mikrofon elimde o kadar heyecanlıyım ki… Öğrencilerin karşısında şalvarlı, başında yazması olan bir köylü kadını. Allah’ım dedim salondaki bütün gözler soluksuz benim üzerimde. Kendimi toparladım, biraz titrek bir ses ile konuşmamı toparladım. Hocalar, öğrenciler hepsi beni alkışlayıp tebrik etti. Hatta öğrencilerden biri sosyal hizmetler bölümünü okuduğunu fakat ailesinin engelli insanlar arasında psikolojisinin bozulacağını söyleyerek onu desteklemediğini fakat beni tanıyınca aksine ona örnek olduğumu, psikolojisinin düzeldiğini söyledi.

Çocuklar için verdiğiniz resim kursundan bahseder misiniz?

10 yıldır haftada bir gün olmak üzere gönüllü olarak köyün çocuklarına kendi evimde resim kursu veriyorum. Resim sanatını çocuklara aktarmak benim için çok güzel bir duygu. Evim atölyem, köyümün çocukları ise öğrencilerim oldu. Okuyabilseydim öğretmen olmayı çok istiyordum belki de yaşayamadığım öğretmenliği bu sayede tattım. Yorulduğum, zorlandığım zamanlar da oldu ama hiçbir zaman pes etmeyi düşünmedim. Öğrencilerimin yaptığı resimleri köyümüzdeki üzüm festivalinde de sergiledik.

Resim sevginiz konusunda çevrenizdeki insanların size tepkisi nasıl oldu?

İlk resim yapmaya başladığımda insanlar gereksiz ve boş bir iş ile uğraştığımı düşündüler. Resim malzemelerim evimde çok yer kaplıyordu bunu gören komşularım biz olsak pencereden atardık bunları dediler. Söylenenlere kulak asmadan devam ettim. Daha önce bana bu olumsuz şeyleri söyleyenler şu an beni tebrik edip gururları olduğumu söylüyorlar.

Aileniz, arkadaşlarınız sizi destekledi mi?

Tabii ki ailem ve arkadaşlarımdan destek aldım ama en çok desteği rahmetli eşimden aldım. Beni hiçbir zaman engellemedi, sanat tutkumu hep saygı ile karşıladı. Böyle davranmayıp bana baskı yapmış olsaydı belki bugün bu durumda olamazdım.

Köyde ilk kadın muhtar adayı olmuşsunuz. Buna karar verme ve adaylık sürecinizde neler yaşadınız?

Muhtar adayı olmaya karar verdiğimde benim için en zor olanı bunu açıklamaktı, inanın ellerimden boncuk boncuk ter döküldü. Çok fazla olumsuz tepki alacağımı biliyordum. Destekleyenler de oldu tabi ama çok eleştirildim, çok zor bir süreç yaşadım. Kadınsın ve bir engellisin sen yapamazsın dediler. Söylenenlere kulak asmadan bu yarışa büyük bir gururla girdim.

Köydeki insanlar muhtar adayı olmanızı nasıl karşıladı? Aldığınız tepkiler nasıldı?

Önce bir kadınsın ve bir engellisin, muhtar olabilmen için kadın olman ayrı engelli olman ayrı bir sorun dediler. Muhtar olsan bile jandarma ile nasıl konuşacaksın, kahvenin önünden geçip muhtarlık binasına nasıl gideceksin diyenler oldu. Ama beni destekleyen kadınlar da oldu hatta benden cesaret alarak bir kadın daha aday oldu, başka bir kadın aza oldu. Böylece Kavacık’ta bir ilk yaşandı ve ben de buna öncülük etmenin mutluluğunu yaşadım. Önemli olan muhtarlığı kazanmak değildi benim için bu yarışta bir kadın olarak var olmaktı. O kadar çok tecrübe kazanmış oldum ki muhtar olamasam da bunu hiçbir zaman bir kayıp olarak görmedim.

Köydeki diğer kadınlara örnek olduğunuz konular oldu mu? Hangi konularda oldunuz?

Köyümdeki diğer kadınlara en başta cesaretim ile, yaptığım işler ile, azmim ve çabam ile, imzamı attığım başarılar ile örnek olduğumu düşünüyorum. Başarılarım ile beni hep takdir ve tebrik ettiler, ben de bir nebze de olsa onlara faydalı olabildiysem, örnek teşkil edebildiysem bu benim için mutlulukların en büyüğüdür.

Kendi hayatında fark yaratmış bir kadın olarak diğer kadınlara tavsiyeleriniz neler?

Öncelikle zamanlarını çok iyi değerlendirip kitap okumalarını, en az bir sanat dalı ile ilgilenmelerini öneriyorum. Evin dışına çıkıp insanlarla irtibat halinde olmalılar. Birbirlerinin sorunlarına yardımcı olmalılar çünkü hayat paylaştıkça güzel, sadece kendimiz için yaşamamalıyız.

Hayatta kendinize edindiğiniz ilkeler neler?

Dakik olmak, yapacağım işleri ertelememek, yaptığım işin en iyisini yapmaya çalışmak en değer verdiğim şeyler. Sadece kendim için yaşamıyorum, diğer insanların da hayatlarına dokunmayı kendime bir görev olarak görüyorum. En önemli ilkem ise dünyaya açılan penceremde karşıma çıkan olumsuzluklara pozitif yönden bakmak. Hayat tabii ki her zaman toz pembe değil ama ben onu hep kendi fırçamla boyamaya çalıştım.

Şu ana kadar yaşadıklarınızdan çıkardığınız dersler neler?

Dünyanın zorluklar üzerine kurulu olduğunu, yaşayabilmek için bu engelleri aşmam gerektiğini ve zaten bu zorlukların benim sınavım olduğunu öğrendim. Hayatım o kadar zorlu ve dolu dolu geçti ki bu sayede çok fazla tecrübe edindim, düşmeden kalkamayacağımı öğrendim. Zafer istiyorsam kendi bileğime güvenmem gerektiğini anladım. Arkamda güzel izler bırakarak mutlu olabileceğimi gördüm. Yaratılmış her şeye güzel bakmayı öğrendim. En önemlisi de insan olmayı öğrendim ve bu da bana yetti.

Gerçekleştirmek istediğiniz en büyük hayaliniz ne?

En büyük hayalim Ressam Kafe’yi hayata geçirmek. Evimin bahçesinde insanların kahvaltı edebileceği bir kafe açmak istiyorum. Buradan elde ettiğim gelir sayesinde de çocukların eğitimi için burs vermek istiyorum. Ben çok istememe rağmen okuyamadım en azından diğer çocukların eğitimine katkıda bulunmak istiyorum. Bir de köydeki kadınların kafemde çalışarak kendi gelirlerini elde etmesine yardımcı olmak istiyorum. İnanıyorum ki bunların hepsi gerçek olacak. Allah sağlık verdiği sürece insanların hayatlarına dokunmaya devam edebilmeyi çok istiyorum, hayattan en büyük beklentim bu.

--

--

Kadına Bak
Kadına Bak

Kadın takılan her sıfattan önce, toplumun bağımsız bir bireyidir. Her kadının kadın olmak dışında kendine ait bir hikayesi var. Kadına bak, neler yapıyor!