Dans Sahnesinde Atatürk imgesi

Yasemin Gürsoy
Kadrajda Sahne
Published in
8 min readJan 20, 2022

Özet:

Türk Halk oyunları sahnelemesinde, seyircinin kolektif hafızasında yer alan; askere uğurlama, Türk bayrağı, şehitler, savaş sahneleri, gibi unsurlar sıklıkla Berna Kurt’un deyimiyle ‘milli hatırlatıcı’ olarak danslı anlatımların içerisinde yer alır. Günümüzde, Atatürk olgusunu sıklıkla kullanan sosyal demokrat belediyelerin, kutlama ve anma törenlerinde mutlak suretle, bir Atatürk karakterinin yer aldığını görmekteyiz. Dans eden Atatürk karakteri de bu temsil ve konserlerin milli hatırlatıcısı olarak eklenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Atatürk, Dans, Türk Halk Oyunları.

Abstract:

In the staging of Turkish folk dances, in the collective memory of the audience; Elements such as sending farewell to the military, the Turkish flag, martyrs, war scenes are often included in dance expressions as Berna Kurt’s words, “national reminders”. Today, we see that an Atatürk character takes place in the celebration and commemoration ceremonies of the social democratic municipalities that frequently use the Atatürk phenomenon. The dancing Atatürk character was also added as a national reminder of these performances and concerts.

Keywords: Atatürk, Dance, Turkish Folk Dance.

Video Makale

Ege Üni D.T.M.K Emekli Öğretim Görevlisi Abdürrahim Karademir
Sarı Zeybek Temsili Afişi
Selim Sırrı Tarcan ve Mualla Anıl
Bir Avm’de gerçekleşen Balo Sahnesi

Video Makale Metni

Birinci dünya savaşı Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasına ve ulus devlet yapısının hakim devlet yapısı haline gelmesine sebep olmuştur. Çanakkale cephesinin kumandanı, ittihat ve terakki subayı Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşının(1919-1923) lideri olarak ön plana çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun ömrü tükendiği için yeni bir Türk Devleti kurma hedefi ile kurulan Türkiye Cumhuriyetinin ilk cumhurbaşkanı olmuştur. Türkiye Cumhuriyetini çağa ayak uyduran, yenilikçi ve modern bir ulus devlet olarak tanımlanmış ve kurulum sürecinde “Türkiye Cumhuriyetinin temeli Kültürdür” ifadesini kullanmıştır.

Ulus inşaa döneminde yöresel dansların milli oyunlar adı altında ele alınmasına giden bir sürecin başladığını söylemek mümkündür. Milli repertuvar oluşturma amacıyla Anadolu genelinde birçok derleme gezileri düzenlenmiştir. İktidarın ideolojik olarak, kültür politikaları ile örtüşen derlenmiş bu danslar, daha sonra Türk Halk Oyunları adı ile telaffuz edilecek, milli birlik ve beraberliğimizin simgelerinden biri haline dönüşecektir.

Türk Halk Oyunları alanında ilk yazılı kaynak olarak kabul edilen Rıza Tevfik’in 1900 yılında yayınladığı Memalik-i Osmaniye’de Raks ve muhtelif tarzları adlı makalede; “adım adım adım zeybek dansının tarifini yapmış, batılı salon danslarından vals ile karşılaştırarak, daha erkeksi bir tavra sahip olması sebebiyle henüz salonlara girecek ‘incelik’te olmadığını ifade etmiştir……..Zeybek dansını salonlara girecek kadar inceltecek olan isim ise, Rıza Tevfik’ın yakın arkadaşı Selim Sırrı’dır

Selim Sırrı Tarcan, Jön Türk Hareketi ile yurtdışına giderek beden terbiyesi tahsili almış, folklor araştırmalarına katılmış, birikimlerini Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber çeşitli kurumlarda paylaşmıştır. 1909 yılında İsveç'teki eğitimi sırasında halkın milli duygularını çok kuvvetli bulmuş bunun sebebi olarak halk kültürü ve halk danslarına çok önem verdiklerini tespit etmiştir. Paris’te katıldığı bir kongrede her millet kendi danslarından örnekler sunmuş, Tarcan da Aydın Zeybeklerinden oluşan bir oyun icra etmiştir. Tekrar oynanması istendiğinde ilk icradan farklı bir şekilde oynaması dikkat çekmiş, izleyenler her iki oyunda da neden farklı figürler yaptığını sormuş, iki oyunun da aynı olmadığını söylemişler, 'kuralları yoksa bu dans nasıl öğretilir?' diye sormuşlardır. Bunun üzerine oyunu belli bir düzene sokmak amacıyla bir metod geliştirerek Zeybek oyunlarından karma bir oyun hazırlamıştır. Tarcan Zeybeği adını verdiği bu oyunun müziği olarak, Atatürk ile özdeşleşen “Sarı Zeybek” adlı türküyü seçmiştir.1925 yılında İzmir Kız Öğretmen okulunda Atatürk’ün huzurunda öğrencisi Mualla Anıl ile karşılıklı zeybek oynadıktan sonra Atatürk, bu oyunu smokin ile icra etmesini talep etmiştir.

Sonrasında şu sözleri söylemiştir.

“Hanımefendiler, Beyler;

Artık Avrupalılara, bizim de mükemmel bir raksımız var, diyebiliriz. Bu oyunu salonlarımızda, müsâmerelerimizde oynayabiliriz. Zeybek dansı bu şekli ile her salonda kadınla beraber oynanabilir ve oynanmalıdır.’

Son 15 yılı gözlemlediğimizde milli kimliği hatırlatması sebebiyle, halk dansları topluluklarının temsillerinde karşımıza Atatürk makyajı ile zeybek dansı icra eden bir karakter çıkmaktadır. Milli bayramlarda resmî kurumların kutlama ve anma programlarında yer alan bu dans gösterisi, mekan veya topluluk fark etmeksizin sıklıkla yer almaktadır. Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı, Türk Halk Oyunları bölümü Ekin Topluluğunun sergilediği “Sarı Zeybek” (2006) temsili öncü ve başarılı uygulamalar arasında ilk sırada yer almaktadır. Okulların Cumhuriyet bayramı kutlama programlarında takım elbise giydirilmiş öğrenciler, Belediyelerin koro konserlerinde amatörce yapılmış makyaj ve icrasal olarak zeybek tavrı bakımından yetersiz, son derece başarısız örnekler olarak göze çarpmaktadır.

Dans eden Atatürk imgesi ile ilk defa 2006 yılında Ege Üniversitesi, Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı, Türk Halk Oyunları Bölümünde henüz hazırlık öğrencisi iken Ekin topluluğu “Sarı Zeybek” temsilini izlediğimde karşılaştım. İlerleyen yıllarda topluluğun gerçekleştirdiği gösterilerde yer alan ve sıkça bahsi geçen Balo sahnesinde dansçı olarak, mezun olduktan sonra ise aynı toplulukta makyaj asistanı olarak görev aldım. On beş yılı aşkın süredir halk oyunları topluluklarının, ülkemizin resmi olarak milli bayramlarında çeşitli devlet kurumları tarafından gerçekleştirilen etkinliklerde, halk oyunları temsilerinde makyaj ile Atatürk’e benzetilen bir dansçının sahne alması ve Türk Halk Oyunları repertuarının kahramanlık, yiğitlik gibi unsurlar ile özdeşleşen dansı olarak nitelendirilen Zeybek dansını icra etmesine bizzat tanık olmuşumdur.

2006 yılında ilk kez sahnelenen iki perdeden oluşan Sarı Zeybek temsili; “Koy_u Kırmızı” adlı ilk perdede Çanakkale savaşından (1915) başlayarak, “Atatürk ile yeniden doğuş” adı verilen ikinci perdede Cumhuriyetin ilanı (1923 ) sonrasındaki ilk yıllarını konu alan bir danslı anlatımdır. Bu temsilin birkaç sahnesinde Atatürk yer alır ki koreograf tarafından en etkileyici sahneler olarak belirlenmiştir; kimi zaman ışıklı perde arkasında gölge olarak, kimi zamanda sahne kenarında dansçıların arkasından poz verir. Atatürk rolü; sarışın, mavi gözlü, yaşı ve yüz hatları sebebiyle Atatürk’e benzetilen dönemin zeybek hocası Öğr. Gör. Abdurrahim Karademir’dir. Sahnelediğinde izleyici kadar Halk oyunları camiası tarafından da büyük ilgiyle karşılanan bu temsil ilerleyen yıllarda, özellikle “Balo sahnesi”yle tüm dernekler tarafından taklit edilecektir. Günümüzde Türk Halk Oyunları toplulukları tarafından sıklıkla sahnelenen temsillerde çeşitli varyasyonlarını gördüğümüz, klasikleşmiş Balo Sahnesine bir göz atalım;

Mekan; Cumhuriyet balolarının yapıldığı salondur. Karanlık sahne, lokal ışığın davet masalarını yavaş yavaş aydınlatması ile başlar. Tüm dansçılar 1920’lere ait gibi giyinmiştir. Davetli rolündeki dansçılardan bazıları, temsil ettiği ülkenin askeri üniformalarıyla ya da yakalarındaki bayrak rozetleri ile diplomatik birer karakter olarak yer alırlar. Atatürk'ün sevdiği şarkılar eşliğinde ellerinde kadehlerle etrafa gülücükler saçarlar. Atatürk rolündeki dansçı, yanında üniformalı iki yaveri ile herkesi selamlayarak sahneye girer ve tam sahne merkezine konumlanmış masaya oturur. Sahne genişliğine göre 3 ya da 4 çift Atatürk’ün bulunduğu masaya yönelerek başları ile selam verip izin isteyerek Vals yapmaya başlarlar. İtalyan temsilci rolündeki dansçı bir adet aryayı Playback performansı olarak sergiler. İlerleyen bölümde Mualla Hanım ve Selim Sırrı Tarcan’ı canlandıran iki dansçı Tarcan Zeybeğini icra etmeye başlarlar. Performansın bir bölümünde Atatürk’ün bulunduğu masaya yönelerek Atatürk rolündeki dansçıyı zeybek oynaması için sahne önüne davet ederler. Atatürk masasından kalkar ve tek başına Zeybek icra ederek en önde lokal ışıkla final verir. İzleyiciler tüm temsil boyunca zeybeklerin içinden çıkan anlık bir poz ya da perde arkasında seyrettiği Atatürk imgesine dokunacak kadar yakında görmenin verdiği haz ile ayakta alkışlar. Temsil bitiminde ise; adeta konser sonrası pop starın kulisinden çıkmasını bekleyen hayranlar gibi, Atatürk karakterini görmek ve hatıra fotoğrafı çektirmek için sahne arkasına yönelirler. Artık karşımızda popüler kültüre hizmet eden hem sosyal medyada, hem sanatsal pazarda ticari döngünün bir parçası olmuş dans eden Atatürk imgesi vardır.

Halk oyunları temsillerinde Atatürk’ün dans etmediği, fakat siluet şeklinde belirdiği ve sıklıkla kullanılan bir sahne daha vardır. 2006 yılında Ege Üniversitesi, Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı, Türk Halk Oyunları Bölümü Ekin Topluluğu tarafından, Atatürk’ün mili mücadele sembolü olan Afyon Kocatepe pozunu Sarı Zeybek temsilinin ilk bölümü olan “Koy_u Kırmızı”da kullanılmıştır. Karanlık sahnenin sol arka köşesinde, sadece iki askerin tuttuğu perde aydınlatılmıştır. Perdenin arkasında kalan aydınlık alanda Atatürk rolündeki dansçı sigara içerek volta atmaktadır. İçeri giren bir askerin getirdiği telgrafı okuyan Atatürk, telgrafı okur, ardından ünlü Afyon Kocatepe pozunu verir. Bir süre sonra sahne tekrar karanlığa gömülür.

Türk Halk oyunları sahnelemesinde, seyircinin kolektif hafızasında yer alan; askere uğurlama, Türk bayrağı, şehitler, savaş sahneleri, gibi unsurlar sıklıkla Berna Kurt’un deyimiyle ‘milli hatırlatıcı’ olarak danslı anlatımların içerisinde yer alır. Günümüzde, Atatürk olgusunu sıklıkla kullanan sosyal demokrat belediyelerin, kutlama ve anma törenlerinde mutlak suretle, bir Atatürk karakterinin yer aldığını görmekteyiz. Dans eden Atatürk karakteri de bu temsil ve konserlerin milli hatırlatıcısı olarak eklenmiştir.

2018 yılında Giresun Üniversitesi Devlet Konservaruvarı Aşık Veyseli anma programı kapsamında Aşık Veysel’in hayatından kesitleri kendi türküleri eşliğinde sahnelemiş, bir türküde Atatürk’ün Aşık Veysel ile tanışmayı kılpayı kaçırmasını mili hatırlatıcı olarak işlemiştim. Bu temsildeki Atatürk rolü ile ilgili önemli detay, yüz olarak ona hiç benzemeyen, çekik fakat mavi gözlü öğrencimi makyaj ve Atatürk’ün sıklıkla kullandığı kalpak[8] desteği ile benzetmeye çalışmamdır. Kendisi dans etmemiş, sahne kenarında kitap okuyup radyo dinleyen Atatürk imgesi olarak yer almıştır. Temsil sonu selamlama için sahneye çıktığında seyirciler tarafından uzun süre alkışlanmıştır.

Burada altını çizmemiz gereken en önemli detay; Giresun izleyicisinin uzun zamandır kültür sanat etkinliklerinden uzak kalmasıdır. Belirtmekte fayda vardır ki; Giresun şehrinde yeterli kültür sanat etkinliklerin yapılamamasının başlıca sebeplerinden biri, gerek şehir merkezinde gerekse üniversite bünyesinde bulunan salonların yeterli genişlik ve derinlikte sahneye sahip olmayışıdır. Sahne ebatlarının küçük olması şehrin, kalabalık oyunculu tiyatrolar, büyük dekorların yer aldığı temsiller ve sayıca fazla dansçının yer aldığı topluluklar tarafından tercih edilmemesine yol açmaktadır. Dans etkinliklerin çoğunluğunda ise yine az sayıda dansçının yer aldığı veya kendi yöresi olan Horon ve benzer oyunlar haricinde başka temsil görmemesidir. Temsil sonrası konuşma fırsatı bulduğum bazı seyirciler, Giresun’da daha önce benzer bir danslı anlatımın yapılmaması sebebiyle temsili başarılı bulduklarını belirtmişlerdir. Dansçının Atatürk’e benzememesi ile ilgili herhangi bir geri bildirimde bulunulmamıştır. Sahnede ilk defa Atatürk görmenin onları heyecanlandırdığını, o olmasa bile onu hissettiklerini ifade etmişlerdir.

Bu bağlamda şu soruyu yöneltmek mümkündür; bedenin simgeselde birebir Atatürk’e benzemesi gerekli midir?

Eğer önemli olan dans sahnesinde ‘milli hatırlatıcı’ olarak Atatürk’ün bir şekilde yer alması ise; Sprey boyayla saçı sarıya boyanan veya mavi gözlü olmasa bile frak giyen her dansçı Atatürk’ü canlandırabilir. Artık rol için dansçının yaşı veya yüzdeki kemik yapısının benzemesi başat bir unsur değildir. Okulların 29 Ekim kutlama ya da 10 Kasım anma programlarında herhangi öğrencinin sadece takım elbise giydirilerek Atatürk olarak dans ettiğini görülmektedir[9]. Bu bağlamda dans sahnesindeki Atatürk karakterinden beklenen en önemli olan unsurun, iyi düzeyde dans etmesi hatta iyi bir zeybek icracısı olması gerektiği söylenebilir. Hem simgesel olarak Atatürk’e benzemeyen hem de performans anlamında yetersiz kalan temsil karşısına ise bir imgenin başına gelebilecek en kötü şey çıkmaktadır; ‘Anlamını yitirmesi’.

Artık her Atatürk temalı temsillerde, birkaç 1920 giyimli dansçılar ile minik balo sahnesi canlandırılmaktadır[10]. Farklılık ya da yenilik arayan her koreograf için fazla reaksiyon alması sebebiyle Atatürk karakteri, temsillerin vazgeçilmezi haline gelmiştir. Başarısız olarak ele alınan performansları incelediğimizde; çoğu zaman abartılı, genellikle tavırsal olarak zayıf[11] veya vasat dansçılar tarafından icra edildiği göze çarpmaktadır. Ayrıca bazı koreografların konu ile ilgili detaylı tarihi araştırmasının olmadığı düşünülmektedir. Bu bağlamda Atatürk ile özdeşleşen Sarı Zeybek türküsü, dönemin zeybek oyunu olan Tarcan Zeybeği yerine farklı oyun ve müzikler ile icralara rastlanmıştır. En çarpıcı örnek ise yeni sayılabilecek (yaklaşık 20 yıl önce) derlenmiş olan ‘Kazak Zeybeği’ olarak bilinen ‘Kostak Ali Zeybeği’ ile icra edilen temsillerdir.[12] En popüler Zeybek sololarından biri olan Kostak Ali zeybeğinde siluet olarak dans edilmiş örneklerine de rastlamak mümkündür[13].

Bu noktada önemli olan Atatürk imgesinin tüm milli bayramlarda sürekli karşımıza çıkartılarak içinin boşaltılmasıdır. Bu boşaltma sadece dans sahnesinde Atatürk imgesini kullanması ile değil, tüm milli günlerde özellikle 10 Kasımda Atatürk’e benzetilen oyuncuların reklam filmleri özellikle sosyal medyada karşımıza çıkartılarak viralleştirilmesi ile mümkündür. İcrasal anlamda başarılı fakat viralleşme hızı sebebiyle çabuk tüketilen, bir bankanın 29 Ekim Cumhuriyet bayramı için hazırlamış olduğu reklam çalışması örnek olarak gösterilebilir[14]. Bu noktada bir tık daha fazla kazanmak için ölü bir bedeni her defasında simgesel olarak canlandırmak, anlamını daha da hızlı bir şekilde yitirdiği düşünülmektedir.

Dans sahnesinde, kolektif hafızanın milli hatırlatıcısı olarak kullanılan Atatürk karakteri, günümüzde talep gören bir ‘ürün’ haline gelmiştir. Sanatsal pazardaki değeri, toplumun kültürel koşulları hesaba katıldığında gün geçtikçe artmaktadır. İlerleyen yıllarda hem tüketim endüstri için hem de sosyal medya için dans eden Atatürk karakteri değerli bir meta olmaya devam edecektir.

--

--