Çınardan

abuzer emre
Karalama Defteri
Published in
1 min readApr 24, 2014

--

Kurumuş çimenlerin üstünde yatarken sırt üstü,
koca bir çınar ağacıydı gözümü açtığımda gördüğüm.
Mavi bir sonsuzlukta hiç bozulmayan rengi ile gökyüzü,
yaprakların arasından gözüme giren güneşti sövdüğüm.

Belimde kökünün, sırtımda dalının, uyuşturan morluğu,
kollarımda,
bacaklarımda,
yüzümde;
küçük küçük,
ince ince,
ama binlerce,
doğrudur çınarın dallarının soyduğu.

Kaç kuş konuşu zamandır yatıyorum,
bilmiyorum,
bir kelebeğin üç kanat çırpışı süresinde,
en tepeden yere,
koca bir çınar ağacıydı düştüğüm.

Kurumuş çimenlerin üstünde yatarken sırt üstü
o koca çınar ağacıydı gözümü açtığımda gördüğüm.
En tepedeyken belki bir parça elimdeydi gökyüzü
şimdi kıpırdayamıyorum bile
bu yüzdendir kendime sövdüğüm.

Oysa esas kız uyarmıştı “Çok mantıksız bu yaptığın…
Çınarın yenecek bir meyvesi yok, boşunadır tırmandığın”
Dedim ki “Asıl aşkta mantık aramak boşunadır. Boşunadır yaşadığın…
Maalesef ben bu kuruyan çimlerde daha fazla kalamayacağım.
Yukarı çıkıp çınarın yeşilinde, senin sadece gördüğün maviye dokunacağım.”

Koca bir çınar ağacıydı düştüğüm.
Aynı çınar ağacıydı gözümü açtığımda gördüğüm.
Parmak aralarıma bulaşmış biraz gökyüzü
ama kaldırmaya kimse gelmeyecek mi ne?
Kimse kalmadı sövdüğüm
şu kuru çimene sahip köyde.

Çünkü bu kuru çimene sahip köyde,
sanki herkes yabancı,
benimse sadece,
koca bir çınar ağacıydı düştüğüm.

İşte benim böyle tepe taklak kovulduğum aşktı
yine de o aşktı gözümü açtığımda gördüğüm.

--

--