Mutluluk, Ne zaman?

Suleymanarif
Katma Değer Bilgi
Published in
3 min readJul 15, 2023

Ne farklı yaşamlar var, ne farklı öyküler var. İnsanlar bizden ne kadar farklı koşullarda yaşıyorlar. Kimileri tatillerden, yeni arabalardan bahsediyor, kimileri gelen zamlardan, ekonomiden dert yanıyor. Ben şahsen sahil şeridine yakın bir muhitte ikamet ediyorum. Türkiye’nin batısında ,burada, tanıdığım balıkçılıkla meşgul insanlar var. Maddi olarak üst düzey bir yaşam sürmüyorlar ancak hallerinden memnunlar. İstanbul’da gördüğüm insanlar var aynı şekilde. Farklı farklı şehirlerden gelmişler, çeşitli sebeplerle, çeşitli umutlarla. Türkiye’nin kuzeyinde, büyük bir metropolde benzer maddi şartlarda hayatları devam ediyor. Ülkemin her kesiminden insan ekonomi, siyaset, sosyal yaşam ne durumda olursa olun yaşamını sürdürüyor. Peki nasıl?

Şu an bu yazıyı okuyan arkadaşım. Sen? Kim bilir hangi koşullara sahipsin. Hangi işle meşgulsün? Hayatta nelerle karşılaşıyorsun? Dışarı çıkınca kendinden çok daha farklı insanlar görüyorsun. Onlar nelerle uğraşıyorlar? Yol kenarında traktörle karpuz satan amca, meydanda simit satan adam hayatta neleri dert ediyor acaba? Bu sorular bizi şu cevaplara yönlendiriyor. Az önce empati yapmaya çalıştığımız insanlar arasında zor koşullarda çalışan, geçimini yapmaktan zevk aldığı şeylerle değil yapmak zorunda olduğu şeylerle sağlayan birçok kişi var. Okuyamamış, okuyup atanamamış, atansa da istediği yerlere ulaşamamış insanlar. Hepsinin muhakkak hayalleri, yapmak istedikleri var. Hayat sanılmak istenenin aksine herkese VİP bilet kesmiyor ne yazık ki. Lakin hayatı acımasız belleyip hemen arabeske sarılmayın. Hayat, istediğin her şeyi sana vermeden de seni mutlu edebiliyor. Demek istediğim mutluluğun maddiyatla ilgisi doğru orantılı değil. Ters orantılı da değil. Daha karmaşık bir ilişkisi var.

Bugün sokakta yürüyordum. Zihnimde yapmam gereken işleri düşünüyor bir yandan da arabayı park ettiğim yeri hatırlamaya çalışıyorum. Öğlen güneşi ışınlarını 90 derece dik açıyla kafama gönderiyor, contaları yakmama bir adım daha yaklaştırıyordu. Aniden ilerideki evlerin birinden bir çocuk sokağa fırladı. Annesi hemen arkasından bir hamle yapmasına rağmen yakalayamayınca bana bağırdı:

— Oğlum şu çocuğu tut, kaçıyor!

Hemen peşinden gidip kolundan yakaladım. Sahibine teslim ettim. Dışarıda oyun oynamaktan her tarafı toprak olan çocuk muhtemelen banyodan kaçıyordu. Anlık gelişen olay karşısında afalladım. Düşündüğüm her şeyi unuttum ama zaten hatırlamakta istemiyordum. Eve gidinceye kadar bu küçük olayı düşündüm. Elleri kınalı tipik bir Türk annesi, toprakta oynamaktan kirlenmiş çocuk, yaşadıkları tek katlı boyası dökük bina. Bu dünyadan kendilerine büyük bir pay al(a)mamışlar belli ki ama gülüyorlar. Kaçan çocuk gülüyor, kovalayan anne gülüyor. Tüm bunlar akşama kadar kafamı kurcaladı.

Bu dünyada gerçekten bizimkinden zor hayatlar var. Bu yazıyı okuyan arkadaşım Senegal’de yaşayan herhangi birinden çok daha rahat bir yaşam sürüyor olmalı(Senegalli kardeşlerim alınmasınlar). Bu yüzden hayatımızın ekonomik, sosyal, siyasi durumu kötüyse de bunu mutsuzluğa bahane yapmamalıyız. Mutluluk psikolojik bir tepki olduğu için maddi şeylerle kazanılıp kaybedilmiyor. Yapacağınız şey basit. Şu ya da bu makama gelmeyi, bu okulu kazanmayı, şunu satın almayı beklemeyin. Sadece yüzünüze bir gülücük kondurun ve onu hiç söndürmeyin.

Yazı bitti yazarın birkaç düşüncesi var sadece:

Medium üzerinden çok yazı yazmadım ama çok hoş bir deneyim. Birkaç gündür zihinsel olarak doluydum gerçekten ve içimi dökecek arkadaş bulamıyordum(hepsi meşguldü). Ben burada şu an içimi döküyorum, rahatlıyorum. Bir hafta sonra birisi gelip derdimi dinliyor. Ahahaha. Ama yazarların (gerçek yazarların) motivasyonu da bu galiba. Okumayın kardeşim dinlemeyin milletin derdini. Sizin derdiniz size yetmiyor mu.(Şaka)

--

--