Film Sektörü Oyunlaşmaya Doğru!

Ecem Şafak
Kendi Maceranı Kendin Seç
7 min readAug 1, 2021

--

Gelişen teknolojinin bizlerle iç içe bir hale gelmesiyle, bilginin artık katlanılmayacak bir dereceye ulaşması, beynimize giren veri akışının kontrolünü yapmada zorluk ve hatta bağımlılık yaratıcı etkilerin ana merkezi EKRANLAR…

Televizyonun icadına ve evrimine baktığımızda tasarımsal ve donanımsal olarak gelişimi oldukça şaşırtıcı. 1920'li yıllarda ilk televizyonun icadı tasarımsal olarak kocaman bir kutuya üzerinde minik bir ekran ile bizleri karşılıyordu. Minik ekranda bulunan yüzler bile tam anlamıyla gözükmüyor ve mimikler okunmuyordu.

İlerleyen zamanlarla beraber televizyonun evrimi hem görüntü hem de fiziksel açıdan daha tatmin edici bir hal almaya başladı. Ekranlar yavaşça büyümeye başlamış, şekil değiştirmiş ve aynı zamanda yüksek bir ses kalitesi de kullanıcılar için önemli bir hale geldi. Renkli televizyonun çıkışı 1950'li yıllara dayanırken renkler de televizyon için önemli bir konum haline gelmeye başladı. Renkli televizyon satışları tavan yapmış ve ihtiyaca göre televizyonlar gelişmeye başladı. Bu ihtiyaçlarla beraber de uzaktan kumandalı televizyonlar çıkmaya başladı. 1970–80 yıllarında ekranların boyutu büyümeye ve LCD televizyon üretimleri yavaşça başlamıştı. Televizyonlar CD/VCR/DVD okumaya geçmiş ve görüntü, ses kalitesi de gelişmeye başlamıştır.

Tüplü televizyonların rekabet edeceği LCD Plazmalar ortaya çıkmaya başladı ve hemen hemen herkesin evinde HD görüntü kalitesiyle beklenen ihtiyaçları karşılıyordu. Ancak LED televizyonlar ortaya çıkana kadar bu LCD rüzgarı da sona doğru yaklaştı. Televizyonlar önünde saatlerce kalabildiğimiz aletlere ve eğlenceye çoktan dönüşmüştü. Teknoloji ile daha da akıllı hale gelen televizyonlar 4K gibi çekici bir görüntü kalitesiyle piyasalara sunuldu. İhtiyaçlar bu sefer daha da tasarımsal olarak değişmeye odaklandı. El ile hareket eden televizyonlar, daha hızlı işlem gören uzaktan kumandalar, 3D deneyimi sunan televizyonlar bir de ince ve kıvrımlı televizyonlar ortaya çıktı.

Yakın gelecekte daha ince televizyonlar öne çıkacağı aşikar hatta katlanabilir bir televizyon inovasyonu da duyumları mevcut. İhtiyaçlara göre şekillenmeye hala daha devam ettiğini bu evrimle beraber rahatlıkla görebiliriz.

Ekranların büyüdüğü ve insanların birlikte film izleyip eğlenebileceği bir sosyal etkileşim ortamları olan Sinema Salonları da bu değişime dahil oldu. Bu değişimlerle beraber Açık Hava Sinemaları, IMAX Sinemaları da görüntünün yansıtıldığı projeksiyon cihazları da gelişmeye ve fazlasını dilemeye devam edene kadar.

Uyduların gelişmesi ile kanallar çoğalmaya televizyonlarda programlar artmaya başladı. 1968 yılında TRT’nin ilk televizyon yayını gerçekleşedursun, Türkiye bu konuda geride kalmasıyla beraber diğer ülkelerdeki devlet kanalları da 1–3 kanal sayısını geçmemekteydi.

31 Ocak 1968 yılına ait TRT Deneme Yayın Anonsu:

Günümüze oranla bakıldığı RTÜK 2018 televizyon izleme oranları araştırması verilerine bakacak olursak:

“Hafta içi televizyon izleme süreniz ne kadardır?”

sorusuna verilen cevaplar %27,3’ünün hafta içi 2–3 saat televizyon izlediği, %16,4’ü 3–4 saat televizyon izlemekte olduğu tespit edilmiştir. Hafta sonu verileri de hafta içi verilerine kıyasla daha fazla ancak yakın oranlara sahiptirler.

Araştırma kapsamında Haberler, Yerli Diziler ve Spor Haberleri takip edilmektedir. Geleneksel medyaya olan güven, internet ve sosyal medya göre daha yüksektir. Ancak günümüzde bir genç olarak bakış sağladığımda geleneksel medyaya oranla sosyal medyada insanların bağımsız yayın organları veya sosyal medya platformlarında genç nüfusun aktif rol oynadığını, yanlış ve yalan haberciliğin de internet platformlarında özellikle 30 yaş ve üzerini tetikleyici bir hedef kitlesi altına aldıklarını düşünmekteyim.

Türkiye'de 2018 verileri kapsamında günlük ortalama olarak 3 saat 34 dakika televizyon izlenmektedir.

Geçmiş yıllara bakıldığında televizyona olan ilgi azalmaya başlamıştır. 2021 yılında dijitalleşme ve sosyal medya platformları, video paylaşım platformları, dijital dizi ve film platformları da dahilinde bu oranın düştüğünü rahatlıkla varsayımını yapabiliriz.

RTÜK raporlarına göre hafta sonu daha çok televizyon seyredilmektedir. Türkiye için geçerli olan bu veriler dışında yurt dışındaki bazı ülkelerde de bu verilerin teknolojinin gelişmesi ve medyada dijitalleşmenin etkileri yansımıştır.

En fazla televizyon izleyen ülkeler 2018 verilerine göre sırasıyla:

  • ABD
  • Brezilya
  • Japonya

En az televizyon izleyen ülkeler 2018 verilerine göre sırasıyla

  • İsviçre
  • Çin

Verilerine ulaşılmıştır. Türkiye’nin günlük ortalama televizyon izleme oranı, Almanya, Hindistan, Fransa günlük ortalama televizyon izleme oranlarıyla yakın bir sıralamadadır.

Makale incelemesinden ortaya çıkardığım keskin sonuçlardan birisi de eğitim düzeyinin arttıkça televizyon izleme oranlarının düşüşü olmasıdır. 45 yaş üzeri televizyonu en çok izleyen yaş grubudur. Bu veriden dijitalleşen dünyada gençlerin gelecek yıllarda televizyondan faydalanması oldukça düşük bir ihtimaldir.

Çok derin verilere ve güzel bir araştırma çıktısına sahip olan RTÜK Araştırma Raporuna da bu cümleye eklediğim linkten ulaşabilirsiniz.

Sinema sektörüne bakacak olursak yerli yapımları sinema salonlarına taşıma konusunda Rekabet Kurumu verilerine bakarsak ortalama-iyi bir noktada yer almaktadır.

Tüik 2020'de paylaşılan araştırma raporuna göre 2019 yılında sinema ve tiyatro istatistiklerine bakılarak sinema salonlarında %1,1'lik bir azalış görülmekte, sinema seyirci sayısı da yıldan yıla azalmaktadır. Ancak farklı bir bakış olacaktır ki Türkiye de tiyatro gösterimleri ve tiyatroya olan ilgi yavaşça artmaktadır. Yapılan gösteri sayısı artmakta ve yaş grubu olarak da çocukların öne çıkması tiyatro da çocuk oyunlarının sergilenmesinde de artış olduğu verilere bakıldığında görülmektedir.

TÜİK’in yayınladığı raporu görmek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.

Beklenmedik bir şekilde hayatımıza yerleşen pandemi nedeniyle sinema ve tiyatro sektörü oldukça etkilenmiştir. İnsanlar dijital film ve dizi platformları ile zamanlarını daha çok geçirmeye başlamıştır. TÜİK verilerinden yararlanarak Pandemi etkisini inceleyen haber kuruluşu Haber Türk yayınladığı çıktıya göre:

Pandemi nedeniyle sanat sektörü büyük bir etki gördü ancak dijital film ve dizi platformlarına bakacak olursak:

  • Netflix, 207,7 milyon aboneye sahip, her hafta orijinal bir film yayınlıyor. Ülkemizde 3,5 milyon kullanıcısı olduğu bilinmekte.
  • Amazon Prime Video, 200 milyon aboneye sahip. 15 Eylül 2020 de Türkiye’ye hizmet vermeye başladı. Netflix’in iddialı rakiplerinden.
  • Tencent Video, 120 milyon olarak bilinmekte. Hong Kong, Endonezya, Singapur, Tayland gibi belirli ülkelerde hizmet vermekte.
  • Disney +, 103,7 abone sayısına sahip olduğu biliniyor. Bünyesinde Pixar, Marvel, Star Wars, National Geographic gibi markalara yer vermekte. 2021 yılın ikinci yarısında Türkiye’ye hizmet vereceği beklenmekte.
  • Apple TV+, 40 milyon abone sayısı olduğu biliniyor. Beklenenin üzerine çıkamayan Apple TV+ abone sayısı da Apple ürünleri alan kullanıcıların yanında 1 yıllık Apple TV+ üyeliği verilmekte, abone sayısının çoğunluğunu oluşturan kullanıcılardır.
  • Hulu, 38,8 aboneye sahiptir. Sadece Japonya ve ABD de hizmet vermektedir.
  • Youtube Premium, 30 milyon aboneye sahiptir. Ülkemizde de hizmet vermektedir.

Bu bilinen platformlar dışında 6 adet 30 milyona yaklaşan Youku, HBO Max, Peacock, İflix; 17,9 milyon abonesiyle CBS All Access bulunmakta, Discovery+, 5,2 milyon aboneye sahiptir ve ayrıca %35 BluTV’nin hissedarıdır.

Ülkemizde kullanılan yerli dijital platformları abone sayıları ise:

  • MUBİ, 10 milyondan fazla Dünya Çapında aboneye sahiptir. Bağımsız sinema filmleri yayımlamak üzere bir vizyona sahiptir.
  • BluTV, 4 milyondan fazla abone sayısına sahiptir.
  • Turkcell TV+, 3,6 milyon aboneye sahip olduğu bilinmektedir.
  • Tivibu, 1,6 milyon aboneye sahiptir. Türk Telekom tarafından sunulan bir dijital platformdur.
  • PuhuTV, abonelik sistemi olmayan ücretsiz film ve dizi içerikleri sunmaktadır.
  • Exxen, abone sayısının 1 milyon olduğu bilinmektedir.

Dijital film ve dizi platformları gelecek yıllarda sayısının artışı öngörülmektedir ve içerik üretimi ve tüketimi bakımından geleneksel medya sektörünün önüne geçtiğini rahatlıkla dile getirebiliriz.

Karantina zamanında bizleri yalnız bırakmayan bu platformlar içerik tüketimi konusunda geniş bir kütüphane sunmaktadır.

Peki, Dijital Film ve Dizi Sektörü Nereye Evriliyor?

Dijital platformlarda interaktif içerikler de artmaya başladı örneğin çok ilgi gören Black Mirror: Bandersnatch, Animals On The Loose : A You Vs. Wild, Minecraft: Story Mode, The Boss Baby: Get That Baby! içerikleri kişinin kendi seçimlerine bırakıyor ve sadece yaptığınız tek şey kumandanız ile yapacağınız tek bir dokunuşla filmin kaderini sizler belirliyorsunuz. Bu konuda çok uç noktalarda ve kendini geliştiren Netflix oldukça ileri bir vizyon ile hareket etmekte olduğunu düşünürken çok yakın bir zamanda aldığım bir haber ile biraz farklı bir bakış açısına sahip olduğumuzu fark ettim.

Nasıl bir bakış açısı mı?

Hem film izleyip hem neden oyun oynamayalım değil mi? İşte tam bu noktada platformda ayrı bir kategoriye yer verecek olan Netflix, video oyun dünyasına girerek kendi oyunlarını üretmeye başladı bile. Etkileşimi büyük, harici bir para istenmeyecek, mobil cihazlarda daha çok yaygın olmak üzere mobil oyunlar piyasaya süreceğini belirtti.

Bu video oyunlarının henüz bir ön gösterimi yapılmadı ancak günümüzde popüler olan hikayeli oyunlar kategorisinde farklı bir bakış sunacağını beklediğimi kişisel bir fikir olarak belirtmek isterim. Oyun platformu denilince ilk akla gelen Steam platformunun 120 milyondan fazla üyesi olduğu bilinmekte. Oyun sektörüne girmek oldukça mantıklı bir davranış olduğunu anlayabiliriz.

Her şey bir yana bırakırsak gelecek bir dijital dönüşümün çeyreğindeyiz. Bu sektörlerde eğitim gören öğrencilerde mevcut ancak Sinema ve Televizyon bölümünde okuyan çok yakın bir arkadaşımla dijital dünya ve sinema üzerine tartışırken kendisi çok çarpıcı bir cümle kullandı.

“Gelişen bu dijital dünyada ülkemizde dijitalleşme kapsamında öğrenim gördüğümüz üniversiteler de dahilinde yetersiz bir eğitim ile karşı karşıyayız.”

Gerçekten bu dijitalleşmeye hazır mıyız? Gelecek nesiller dijitalleşmeye karşı gelen geleneksel medyanın baskıları altında ne kadar kalabilecek? Ülkemizde de dijitalleşmeye yönelik keskin adımlar ne zaman atılacak? Tüm düşünürlerin aklında olan sorulardan bazıları.

Gelişen bir dijital sektör ve içerik tüketiminden bahsediyoruz ancak “gerçekten doğru içeriklere mi maruz kalıyoruz?” ayrıca sorulması gereken sorulardan bir tanesidir.

Umarım yakın bir zamanda da bu sorulara birlikte cevaplar buluruz.

Teşekkürler

Ecem Şafak

--

--

Ecem Şafak
Kendi Maceranı Kendin Seç

Artık yazılarımı seslendirdiğim bir podcast yapıyorum "Kendimle Çatışmalar" Spotify ve Youtube'da!