“İlaç taşınımı için nanotıp” yüksek lisans adayı, Selin Akpınar ile Röportaj

Hikmet Demir
kesisenyollardernegi
14 min readAug 8, 2019

Geleceğin bilim kadınlarından Selin Akpınar ile oldukça samimi ve bilgilendirici bir röportaj gerçekleştirdik. Selin, 2019 yılında ODTÜ Kimya bölümünden mezun oldu ve Eylül ayında Erasmus Mundus programı kapsamında Fransa’da Yüksek Lisans programına başlayacak. Kendisinin sosyal ve akademik anlamda dolu dolu bir hayatı var. Lisans programında temel bilim okuyan veya üniversite için temel bilimlerden bir bölüm seçmeyi düşünen arkadaşlarımızın özellikle okumasını tavsiye ederiz. Lafı fazla uzatmadan sizleri Selim ile baş başa bırakıyoruz.

Selin dopdolu hayat serüvenini dinlemeye başlamadan önce kendini 5–6 cümleyle tanıtmanı istiyoruz.

Merhabalar, Ben Selin, geçtiğimiz Haziran ayında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü’nden mezun oldum. ODTÜ’de geçirdiğim süreyi olabildiğince dolu dolu geçirmeye çalıştığımı söyleyebilirim. IEEE ODTÜ’de başlayan topluluklarda yer alma serüvenimle beraber Girişimcilik Vakfı gibi birçok farklı organizasyonun parçası oldum. Bunlarla birlikte, gönüllü projelerde yer almayı ve gezmeyi seven biri olarak dünyanın birçok yerinde bölümümle alakalı olan/olmayan birçok projede yer almaya çalıştım. Araştırmaya ve yeni kültürleri keşfetmeye olan tutkum da -şanslıyım ki- eylül ayı sonunda başlayacağım yüksek lisans projesi kapsamında birleşti. Eğitimime Erasmus+ çerçevesinde olan Erasmus Mundus Joint Master Degree “Nanomedicine for Drug Delivery” (NANOMED EMJMD) — Erasmus Mundus Ortak Yüksek Lisans Derecesi İlaç Taşınımı için Nanotıp- programında burs ile devam edeceğim. Bu yüksek lisans programı boyunca Yunanistan, Fransa ve İtalya’da eğitim alacağım.

Master kabulün için hepimiz çok sevindik ama bunu konuşmadan önce sendeki bilim, kimya sevgisinin ortaya çıkışını merak ediyoruz, bilimsel camiayla ilk temasın nasıl oldu? BİLSEM’e gittiğini duyduk burası nedir, ne yapar? Sana neler kattı?

Kendimi bildim bileli bilim insanı olmak isteyen biri olarak eğitim sürecimi ve bu hayalime ulaşmayı bir şans olarak gördüğümü belirtmek istiyorum öncelikle. Çünkü hem ailem hem de çevrem, kararlarımı ve neler yapmak istediğimi en başından itibaren destekledi ve gerekli ortamı benim için yaratmaya çalıştı. Bunun özellikle önemli olduğuna inanıyorum çünkü aslında hepimiz çocukluğumuzda bir bilim insanı doğasıyla hareket ediyoruz ve çevremizi anlıyoruz. Merakın doğru bir şekilde yönlendirilmesi ise buradaki anahtar nokta.

Popüler bilim dergileri ve kitaplarıyla başlayan yolculuğum Adana Bilim ve Sanat Merkezi’ne (BİLSEM) katılmamla bir adım öteye taşındı çünkü burada bilimsel projeler yapmaya başladım. Bilim Sanat Merkezlerini, birçok şehirde olan MEB’e bağlı ve üstün yetenekli öğrenciler için kurulan devlet kurumları olarak tarif edebilirim. Birkaç aşamalı seçim sürecinden sonra öğrenciler yetenekleri doğrultusunda BİLSEM’e başlayıp okullarına paralel bir şekilde burada da eğitimlerine devam ederken, bilimsel ve sanatsal konulara da özgün bakış açıları ve projeler geliştiriyorlar. İlk bilimsel projeme on iki yaşında BİLSEM’de başladıktan sonra bu süreç lise hayatımda da devam etti. BİLSEM’e uzun yıllar devam eden bir öğrenci olarak bilimsel olayları ve dersleri okuldan farklı ele alışımız ve tartışmaya açık ortamımız üniversitede ne okumak istediğimi dahi etkiledi. Daha sonra lisede yaptığım bilimsel proje sayesinde kimya alanında kariyerime devam etmek istediğimi fark ettim. Bu anlamda BİLSEM’li olmak tüm hayatımı etkileyen bir süreç oldu benim için.

Lise hayatının da oldukça dolu dolu geçtiğini tahmin edebiliyoruz, o zamanki çalışmalarından bizlere bahsedebilir misin?

Adana Özel Gündoğdu Fen Lisesi’nde eğitimime başladığımda ana hedefim fen bilimlerinin yanında İngilizce bilgimi de olabildiğine geliştirmek ve güncel literatüre olabildiğince hâkim olmaktı. Bir liseden ne beklediğimi çok net bilerek okullarla görüştüğümü hatırlıyorum bu anlamda. Şanslıyım ki okulumun eğitimi bu yönde beni çok güzel destekledi ve liseyi bitirdiğimde belirli bir seviyede yabancı dilde kendimi geliştirmiştim. Yine lisede Comenius projesi kapsamında İspanya-Murcia’ya gitme fırsatı yakaladım ve bu gezi sayesinde de seyahat serüvenim başlamış oldu ve halen devam ediyor.

Lisedeyken aynı zamanda BİLSEM’e gitmeye devam ediyordum ve ortaokulda başlamış olduğum Mobil Mikroskop projemle daha sonra uluslararası bir yarışmada ikincilik aldık. Bu ödülle birlikte farklı bir alanda yeni bir projeye başlama arayışına girdim. Lise öğrencisi olduğum için üniversitelerdeki imkanlara ulaşımım zor olsa da yardımlarını esirgemeyen İTÜ Tekstil Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Özipek sayesinde yaz tatilinde İstanbul’a gittim ve böylelikle Anti-bakteriyel ve UV Absorban Kumaş projeme başlamış oldum. Daha sonra bu projeyle kimya dalında TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Arası Araştırma Projeleri Yarışması’nda Bölge 1.’si ve Türkiye finalisti oldum. Kimya temel bilimlerin merkezinde yer alıyor ve eğer kimya seçersem birçok farklı alanda çalışabileceğimi düşündüm ve lisans eğitimime kimya alanında devam etmeye karar verdim. Şanslıyım ki bu projeyle başlayan kimya yolculuğum daha sonra ODTÜ Kimya Bölümü’nde devam etti.

Kimyayla çok içli dışlı olduk, erken yaşta bilimsel çalışmalara katıldın, Üniversite tercihinde bunların etkisi nasıl oldu? Ailen, arkadaşların kimya tercihini desteklediler mi? Bugün olsa yine kimya okur muydun? Üniversite olarak ODTÜ tercihinin sebebi neydi?

Her zaman bilim insanı olmak istediğimden bahsetmiştim. Bir dönem Moleküler Biyoloji ve Genetik ya da Biyoloji okumayı düşündüm. Bunun yanında kimya temel bilimler arasında bir köprü konumunda ve eğer kimya seçersem birçok farklı alanda çalışabileceğimi düşündüm ve ailem de bu kararımı her adımda destekledi. Çünkü her ne kadar bilimsel projeler içerisinde yer almaya başlamış olsam da lise, ileride akademik olarak neler yapmak istediğini bilebilmek için çok erken bir dönem olabiliyor. Açıkçası lisans hayatımda dahi birçok kez çalışmak istediğim alan hakkında düşüncelerim değişti ve aldığım her ders beni bu konuda etkiledi. Henüz lisede bu anlamda karar vermek oldukça zordu ancak temel bilim okumak istediğimden, ailemin beni bu konuda destekleyeceğinden emindim. Ben de lisedeki projeyle başlayan kimya yolculuğuma daha sonra ODTÜ Kimya Bölümü’nde devam etmeye karar verdim.

Kimya diğer temel bilimler arasında tam merkezde durduğundan yüksek lisans başvurularımda da oldukça kolaylık yaşadım. Çünkü aldığım kimya lisans eğitimiyle birçok farklı alandan programa başvurabiliyordum. Yalnızca akademik olanakları değil, sanayide çalışma imkanları açısından da kimyager olmak insana oldukça geniş bir spektrumda seçenekler sunabiliyor. Aynı zamanda temel bilim eğitimi almak, ileride hangi işi yaparsanız yapın sizin için gerekli olan birçok yeteneği size kazandıran, sorgulamayı en iyi şekilde öğreten bir eğitimi baz alıyor. Sonuç olarak bugün olsa yine kimya okurdum diyebilirim rahatlıkla ☺ ODTÜ tercihim ise açıkçası biraz daha romantik bir karardı çünkü ODTÜ’nün kapısından girdiğim ilk andan itibaren kendimi çok iyi hissettim ve ben burada olmalıyım dedim. İçerisinde olduğum altı yıl boyunca da bu aidiyet duygusu devam etti ve yine tercih zamanında olsam yine ODTÜ’yü seçerdim. Öğrenciye sunduğu sınırsız olanak ve uluslararası standarttaki eğitimiyle ileride hangi kurumda olursam olayım her zaman evim olarak ODTÜ’yü göreceğimi söyleyebilirim.

Üniversite ilk yılların nasıl geçti? Yine boş durmayıp çeşitli kulüplerde ve vakıflarda aktif olduğunu duyduk. Bunları bizimle paylaşabilir misin? Buralarda aktif olmak sana neler kattı?

Henüz lisedeyken nasıl bir üniversite öğrencisi olmak istediğimi kurgulamıştım ve olabildiğince topluluklarda aktif olmak istiyordum. ODTÜ bu anlamda öğrenciye sınırsız imkân sağlayan bir okul ve ben de öğrenci olmanın avantajlarını olabildiğince kullanmaya çalıştım. Hazırlık sınıfında IEEE ODTÜ Öğrenci Kolu’nda aktif olarak yer almaya başladım ve arkadaşlarım genellikle beni bir toplantıdan ya da etkinlikten diğerine koşarken hatırlıyorlardı. IEEE ODTÜ etkinliklerinde girişimcilik, sosyal girişimcilik, üniversite-sanayi iş birliği, kariyer planlaması gibi konularla tanıştım. Hazırlık sınıfının sonunda da AIESEC projesiyle Romanya’ya giderek Iasi şehrinde dezavantajlı çocuklara İngilizce dersleri verdim. Daha sonra Türkiye’ye döndüm ve hazırlık sınıfı boyunca olan aktif üyeliğim sonucunda IEEE ODTÜ İdari Kurul Üyeliği ve Kariyer ve Staj Proje Grubu Koordinatörlüğü’ne seçildim. Bu süreç boyunca ekip arkadaşlarımla birlikte Türkiye’nin en büyük öğrenci bazlı kariyer etkinliklerinden biri olan Kampüs Gelişim Günleri’nin düzenlenmesinden sorumluydum. Burada geçirdiğim zaman, bir projenin sorumluluğunu almak ve bir ekip ile etkili bir şekilde çalışabilmek gibi tüm hayatım boyunca gerekli olabilecek yetenekleri erken yaşta kazanmama yardım etti. Etkinlik organize etmek oldukça stresli bir süreç olduğundan bu stresi kontrol etmeyi öğrenmeye çalışmak da önemli bir kazanç oldu.

Yine birinci sınıftayken Türkiye Girişimcilik Vakfı’nın Fellow Programı’na seçildim ve bu program kapsamında belirli aralıklarda düzenlenen vakıf etkinliklerine katılmaya ve girişimcilik kültürünü daha yakından tanımaya başladım. Yine vakıf sayesinde İsrail’deki girişimcilik ekosistemini gözlemleme ve daha sonra Rusya’da bir girişimcilik konferansına katılma şansı yakaladım. Girişimcilik Vakfı’nda geçirdiğim üç yıl Türkiye girişimcilik ekosistemini ve girişimcilik kültürünü tanımam için büyük bir şans oldu. İlerleyen yaşamımda da bilim ile girişimciliği birleştirerek çalışmalarımı daha geniş kitlelerin yararına sunmak istiyorum.

Lisede yurtdışı tecrübelerinden bahsetmiştin. AIESEC ile de güzel tecrübeler edinmişsin. Bize biraz yurtdışı tecrübelerinin sana neler kattığından bahsedebilir misin? Bu imkanları nasıl elde ettin? Programları kısaca anlatabilir misin?

Lisede İspanya’ya gitme fırsatı yakaladıktan sonra yeni kültürleri keşfetme istediğim daha da arttı ve üniversiteye başladığımda olabildiğince yurtdışı fırsatından yararlanmak istiyordum. Öğrenciler için birçok fırsat ve imkân var ve internette saatlerce öğrencilere sunulan bu fırsatları-programları araştırdığımı söylersem abartmış olmam galiba. Yine lisedeyken AIESEC ile Adana’ya staj yapmaya gelen Çinli bir öğrenciye host-family olmuştuk ve o dönem AIESEC ile tanışmıştım. Hazırlık sınıfı sonunda yurtdışında sosyal içerikli bir projede yer almak istiyordum ve Romanya’daki “Experience Around the World” projesiyle hem bu amacıma ulaştım hem de dünyanın her yerinden arkadaşlarım oldu. Altı hafta süren projede on farklı ülkeden on stajyerdik ve yalnızca bulunduğum ülkenin değil birçok farklı ülkenin de kültürüyle tanışma fırsatı yakaladım, bunları yaparken oradaki dezavantajlı gruplardan gelen çocuklarla bir arada çalışarak onların gelişimine katkı sağlamaya çalıştım.

Daha sonra 2016 yılı yazında ABD Dış İşleri Bakanlığı’nın bir projesi olan Study of the U.S. Institutes (SUSI) programına seçildim ve Illinois başta olmak üzere çeşitli eyaletlerde bulunma şansı yakaladım. Proje kapsamında Southern Illinois University Carbondale’de (Güney Illinois Üniversitesi-Carbondale) kamu politikası eğitimi aldım ve bölümümden çok farklı bir alanda kendimi geliştirme fırsatı yakalamak benim için paha biçilemez bir şans oldu. Bahsettiğim gibi Girişimcilik Vakfı sayesinde Google Tel Aviv kampüsünü ziyaret etme ve Moskova’da bir konferansa katılma şansı yakaladım. Tüm bu deneyimler yeni insanlar ve kültürler tanımama yardımcı oldu. Hala görüştüğüm arkadaşlarımı kazanmamın yanı sıra bu şehirlerdeki yerel insanlar gibi yaşama adapte olmaya çalıştım ve adaptasyon yeteneğimi test ettim. En önemlisi her yolculuğum kendimi tanımam için yeni bir süreç oldu benim için.

Dünyayı gezmeyi çok sevip bir de Amerika maceran olduğunu duyduk. Nasıl oldu bu iş? Nedir bu SUSI programı? Nasıl karar verdin katılmaya? Amerika’daki hayatın nasıldı?

Study of the U.S. Institutes for Student Leaders ya da SUSI Öğrenci Liderleri programı, üniversite öğrencileri için çeşitli alanlarda sunulan beş haftalık bir akademik program. Ben de 2016 yılında SUSI Local, State and Federal Public Policymaking programına katılmak için Türkiye’den seçilen beş öğrenciden biri olma şansı yakaladım. Programa katılmadan bir yıl önce programı görmüştüm fakat son başvuru tarihini kaçırmıştım ama programı beğenen ve sosyal konularda çalışmaya seven biri olarak program ile ilgili bilgileri takvimime not aldım ve bir yıl sonra başvurdum. ABD Ankara Büyükelçiliği’yle geçen başarılı mülakatım sonucu Amerika’ya gitmeye hak kazandım. Programda farklı ülkelerden yirmi öğrenciydik ve yalnızca iki kişi sosyal bilimler okumuyorduk. Bu bir dezavantaj gibi görünse de iyi bir bilim insanı olma yolunda farklı alanlarla iç içe olmayı önemli buluyorum. Amerika’da olduğum süre boyunca Southern Illinois University Carbondale’de derslere ve tartışmalara katıldım, bununla birlikte Washington DC, Chicago gibi büyük şehirleri de gezme şansı yakaladım ve farklı alanlarda çalışan politikayla ve sosyal konularla ilgili görevlilerle tanışma fırsatı yakaladım. Program planlanırken her detay düşünüldüğünden çok kapsamlı ve eğlenceli bir beş hafta geçirdim Amerika’da diyebilirim.

Seni bu kadar aktif olmaya iten şey nedir? Çok girişkensin, sürekli bir arayış içerisindesin, seni ne motive ediyor? İnsanlara girişken olmayı önerir misin?

Açıkçası kendimi bildim bileli böyle olduğumu söyleyebilirim. Her deneyim insana yeni özellikler kazandırıyor ve kendini keşfetmesine yardım ediyor. Durum böyle olunca bir süre sonra aktif olarak projelerde yer almak ve yeni yerler, kültürler keşfetmek bir arayıştan çok güzel bir bağımlılık haline geliyor. Bahsettiğim gibi lisedeyken nasıl bir üniversite öğrencisi olmak istediğime yönelik düşüncelerim vardı ve hazırlık sınıfından itibaren elimden geldiğince bu düşüncelerimi hayata geçirmeye çalıştım. Özellikle öğrencilere girişken olmayı şiddetle öneririm çünkü öğrenciler için sınırsız kaynak, staj imkânı, projeler ve öğrenci toplulukları var. Bu çalışmalarda yer almak özgeçmiş üzerinde güzel dursa da kâğıt üstündeki değerinden çok insana katkıları her zaman yanımızda taşıdığımız özellikler oluyor. Bir de bir projeye katılmak insanın hayatını değiştirdiği gibi, başka projelerin de kapısını aralıyor ve birden kendinizi o projeden bu projeye koşuştururken bulabiliyorsunuz. ☺

Sosyal anlamda çok renkli ve aktif bir hayatın var. Biraz da akademik tarafa dönmek istiyoruz. Eğitiminin başından beri bilimsel çalışmalarla içli dışlı olduğunu biliyoruz. Üniversitedeki bilimsel çalışmalara başlangıcın nasıl oldu? Kimle çalışmaya başladın? Süreç nasıl işledi?

ODTÜ Kimya Bölümü’ndeki eğitimimiz teorik ve pratiği birleştiren bir yapıya sahip. O yüzden lisans eğitimim süresince de laboratuvar derslerinin çoğunluğu sayesinde pratik eğitimime de başlamış oldum doğal olarak. Ardından bana rahatsızlığım süresince de destek olan rahmetli Prof. Dr. Semra Tuncel’in araştırma laboratuvarında lisans öğrencisi olarak yer almaya başladım. Çevre kimyası üzerine yoğunlaşan bu grupta araştırma gruplarının işleyişini ve lisans-üstü öğrencilerin çalışmalarını gözlemlemeye başlamamla güzel bir dönem geçirdim. Ardından organik kimyaya olan ilgim ve çalışma konularının çeşitliliğiyle birlikte Doç. Dr. Görkem Günbaş’ın araştırma grubunda lisans öğrencisi olarak yer almaya başladım. Yine aynı grupta 499-Lisans Araştırma dersim için “A Red Emissive Fluorescein Analogue towards Cancer Treatment” adlı lisans araştırma projemi tamamladım. Lisans Araştırma-499 proje dönemi boyunca bir araştırmanın üniversite düzeyinde nasıl yönetildiğine vakıf olmaya çalıştım, proje için gerekli ve alanımla ilgili yeteneklerimi geliştirmek üzerine yoğunlaştım ve organik sentez basamaklarını gerçekleştirerek projede ilerledim. Bunlarla birlikte değerli hocam ve lisansüstü öğrenimine devam eden arkadaşlarımın mentorlüklerine başvurabildim. Bu anlamda bölümümüzün lisans araştırma öğrencilerini desteklemesi ve henüz lisans öğrencisiyken araştırma gruplarında aktif yer alabilmek benim için büyük bir şans oldu.

Yurtdışında master yapmak istediğine ne zaman karar verdin? Bu kararından sonra neler yaptın? Kesişen Yollar’la tanışman nasıl oldu? Dernek sana neler kattı?

Yurtdışında yüksek lisans-doktora yapmak uzun yıllardır hayalimdi ve gerek seçtiğim meslek gerek de üniversite tercihim bu hayalime destek olabilecek seçimler oldu. ODTÜ’nün eğitim dilinin İngilizce olması, alanında dünya çapında tanınan hocalarla çalışmak ve güncel literatürü takip edebilmeme olanak sağlaması, yurtdışında da eğitim hayatıma devam edebileceğim konusunda beni cesaretlendirdi diyebilirim.

Lisans hayatımın son yılına geçerken de yıllardır kurduğum bu hayali gerçeğe dönüştürme konusunda adım atmaya karar verdim ve yurtdışındaki üniversiteleri araştırmaya başladım. Bu dönemden önce geçirdiğim bir rahatsızlık ve onunla ilgili okuduklarım sebebiyle biyolojik bilimlere olan ilgim artmıştı ve aslında bu dönemde okuduklarımın nasıl ilgimi çektiğini fark ettim. Konuların ilgimi çekmesiyle birlikle gerek bölümümde gerek de başka bölümlerde sunulan biyoloji ağırlıklı lisans ve yüksek lisans dersleri almaya başlamıştım. Parçası olduğum araştırma grubunda da yapılan güncel çalışmalar sentetik organik kimyanın foto-dinamik terapi gibi yeni nesil çalışmalara olan uygulamalarını keşfetmeme olanak sağladı. Yaşadığım rahatsızlık, farklı bölümlerden aldığım ilgi çekici biyoloji odaklı dersler ve ilaç sanayinde yenilikçi çalışmalar yapma isteğim birleştiğinde, birçok farklı alanı birleştiren ve disiplinler arası çalışmayı hedef alan bir yüksek lisans yapmak istediğime karar verdim.

Konumu netleştirdikten sonra bir sonraki aşama olan hangi bölge/ülkede yüksek lisans eğitimi yapmak istediğime odaklanmaya başladım ve Avrupa’da birçok ülkedeki üniversiteleri, ilgili bölümleri, kriterlerini ve başvuru koşullarını tek tek listeledim. Bu süreçte şanslıyım ki Erasmus Mundus Ortak Yüksek Lisans Programlarını keşfettim. Erasmus+ çerçevesinde fonlanan bu programlar farklı alanlarda yüksek lisans imkânı sunarken bir de birçok farklı ülkede eğitim alma ve yaşama şansı sunuyordu program süresince. Daha da önemlisi hem ilgi duyduğum alanda çok beğendiğim bir yüksek lisans programı vardı hem de eğer bursiyer olarak seçilirsem yaşam ve ulaşım masraflarım karşılanacaktı. Programı keşfettikten sonra IELTS’e hazırlanmaya başladım ve yaz sonunda sınava girmeye karar verdim. IELTS dönemini sorunsuz bir şekilde atlattıktan sonra sırada başvuru dosyam için hazırlamam gereken özgeçmişim ve motivasyon mektubum vardı. Bu sırada çok çok yüksek bir not ortalamam olmadığından tüm özelliklerimi çok iyi bir şekilde yansıtmam ve istenilen motivasyon mektubunu ve özgeçmişimi çok iyi bir şekilde sunmam gerekiyordu.

Kesişen Yollar ve Danışmanlık Programı da tam bu sırada bir arkadaşımın önerisiyle karşıma çıktı ve tüm bu süreci inanılmaz iyi bir şekilde etkiledi. Danışmanlık Programı’na kabul edilmemin ardından birçok danışman ile görüşerek hayallerimi, başvuru sürecimi paylaştım. Geri dönüşlere göre özgeçmişimi ve motivasyon mektubumu hazırlayıp tekrar tekrar düzeltmelere gittim ve onlarla paylaştım. Yüksek lisans başvurularını hazırlamak yorucu ve belirsizliklerle dolu bir süreç olduğundan Kesişen Yollar ile tanışmam benim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu diyebilirim rahatlıkla. Görüştüğüm tüm danışmanların içtenliği ve sıcak tavrı sayesinde bu yorucu süreci çok daha kolay bir şekilde atlattığımı söyleyebilirim. Eylül ayında da bu görüşmeler sonucunda Danışmanlık Programı bursunu almaya hak kazandım ve bu bursla Fransızca öğrenmeye başladım.

Daha sonra okuldaki hocalarımın da desteği ve referans mektupları sayesinde geçtiğimiz mart ayı sonunda Erasmus Mundus Joint Master Degree “Nanomedicine for Drug Delivery” (NANOMED EMJMD) — Erasmus Mundus Ortak Yüksek Lisans Derecesi İlaç Taşınımı için Nanotıp- programından kabul aldım ve eğitimime yaşam ve ulaşım masraflarımı karşılayan bir burs ile devam edeceğimi öğrendim. Ortak Diploma Programı olduğundan ilk dönem Yunanistan’ın Patras şehrindeki Patras Üniversitesi’nde eğitimime başlayıp sırasıyla Fransa-Paris, Paris Descartes Üniversitesi, İtalya-Pavia, Pavia Üniversitesi ve Fransa-Angers Angers Üniversitelerinde devam edeceğim. Ardından da yüksek lisans tez çalışmalarım için çalışmaya başlayacağım. Kesişen Yollar ailesine tekrar tekrar bu süreçteki tüm destekleri için ne kadar teşekkür etsem az ☺

Programa kabulünle hepimiz çok sevindik, Biraz Erasmus-Mundus programından bahsedebilir misin? Hangi dallar için bu yüksek lisans programları var? Kimler faydalanabiliyor? Başvuru süreçleri nasıl oluyor? Sen programdan haber aldıktan sonra neler yaptın?

Çok teşekkür ederim tekrar desteğiniz için ☺ Erasmus Mundus Ortak Yüksek Lisans Dereceleri (Erasmus Mundus Joint Master Degrees (EMJMD)) birçok uluslararası eğitim kurumu tarafından oluşturulan konsorsiyumlar tarafından hazırlanıp yürütülmektedir ayrıca bu programlar Erasmus+ çerçevesinde yer almaktalar. Program süresince, programın yapısına ve önerilen/seçilen eğitim sürecine göre çeşitli öğrenim hareketlerini (mobility) takip ediyorsunuz. Bu şekilde yüksek lisans eğitiminiz süresince birçok farklı üniversitede öğrenim görme ve araştırma yapma hakkına sahip oluyorsunuz. Ayrıca, dünyanın değişik ülkelerinden gelen öğrencilerle birlikte, çok kültürlü ve uluslararası bir ortamda okuma şansını elde ediyorsunuz. Birçok farklı alanda Erasmus Mundus programı olduğu için internet adresinden güncel programları takip edip ilgi duyulan alan ya da alanlara yönelik programların kriterlerini ve müfredatlarını incelemek yararlı olabilir lisans eğitimini bitiren ya da yakın zamanda bitirecek öğrenciler için. Buradaki önemli noktalardan birisi en fazla üç adet Erasmus Mundus programına başvurulabiliyor olması ve başvuranların buna dikkat etmesi bekleniyor. Programdan programa değişse de genellikle disiplinler arası çalışmaya önem veren ve birçok farklı alandan başvuru kabul eden programlar yer alıyor. Örneğin kabul aldığım Erasmus Mundus Joint Master Degree “Nanomedicine for Drug Delivery” (NANOMED EMJMD) — Erasmus Mundus Ortak Yüksek Lisans Derecesi İlaç Taşınımı için Nanotıp- programı eczacılık, kimya, biyoloji, biyoteknoloji ve kimya mühendisliği gibi geniş bir spektrumdan gelen öğrencilerin başvurularını kabul ediyor. Eğitim süreci de bu disiplinleri kapsayan ve nanotıp gibi disiplinler arası bir konuda çalışmaya olanak sağlayan şekilde ilerliyor.

Başvuru süreçleri ise her program için değişiklik gösterebiliyor, örneğin ben kabul aldığım program için ocak ayında başvuru işlemlerimi tamamlamıştım. Sürece erken başlamak önemli çünkü motivasyon mektubu yazmak, başvuru belgelerini hazırlamak ve hocalarınızla görüşüp gerekli referans mektuplarını sağlamak uzun bir süreç olabiliyor. Ben çoğu evrakımı yaz döneminde henüz başvurular açılmadan hazırladığım için benim için kolay bir süreç oldu diyebilirim. Özellikle de kriterlerden biri olan İngilizce yeterlilik belgesi için IELTS/TOEFL gibi bir sınavdan beklenen notu almam gerekiyordu. IELTS’e kısaca hazırlanıp okul açılmadan da IELTS belgemi tamamladım. Bu süreçte, objektif bir bakış açısı yakalamak adına geçmişte programa katılan Türk öğrencilerle görüşme fırsatı yakaladım ve programdaki memnuniyetlerini ve program hakkındaki detayları öğrenme şansım oldu. Bu anlamda geçmiş deneyimleri duymayı ve program mezun ve öğrencileriyle görüşmeyi çok yararlı buluyorum. Aynı dönemde Kesişen Yollar Danışmanlık Programı’nda aldığım danışmanlık sayesinde de hazırladığım motivasyon mektubu ve özgeçmişimi birçok insanla paylaşıp geri dönüş alabilmiştim. Başvuru süreci bittikten sonra mart ayında programdan mülakat daveti aldım. Konsorsiyumdaki birçok farklı ülkeden profesörlerle yapılan mülakattan sonra mart ayı sonunda programa kabul edildiğimi öğrendim. Finanse edilen her program için Erasmus Mundus kapsamında verilen ve Türkiye’nin “Program Ülkesi” olarak yer aldığı “Program ve Partner Ülke Bursları” mevcut. Aylık verilen bursun yanında ulaşım masrafınız için de yıllık destek veriliyor ve yüksek lisans yaparken geçiminizi zorlanmadan sürdürebiliyorsunuz. Ben de programa kabul aldığım gün katılacağım eğitim sürecinin yanında “Program Ülke Bursu” da kazandığımı öğrendim ve bu şekilde eğitimime devam edeceğim.

Daha önce de bahsettiğim gibi Yunanistan’ın Patras şehrindeki Patras Üniversitesi’nde eğitimime başlayıp daha sonra Fransa-Paris, Paris Descartes Üniversitesi’nde devam edeceğim. İtalya-Pavia, Pavia Üniversitesi’nde staj programımı tamamlayıp, Fransa-Angers Angers Üniversitesi’nde çalışmalarıma devam edeceğim. Ardından da tez çalışmalarıma odaklanacağım. Ayrıntılı bir şekilde ifade etmem gerekirse program süresince ilk dönem temel eczacılık bilgisi ile ilgili dersler alırken daha sonra nanotıp alanına daha odaklanan bir eğitime geçeceğim. Ardından ilk yılın sonunda her kabul alan öğrencinin yapması beklenen ve hareketlilik içerisinde yer alan stajımı tamamlayacağım. Burada alanımla ilgili öğrendiğim bilgilerin uygulamaları hakkında fikir sahibi olup araştırma altyapısı kazandıktan sonra yine nanotıp üzerine ileri düzey konuların işlendiği ikinci yıl eğitimime devam edeceğim. Son dönemde tez çalışmalarımı yapacağım. Ayrıca bahsetmek isterim ki bu tip bitirme çalışmaları için üniversitelerle ya da özel sektörle iş birliği içerisinde olunabiliyor.

Bir diğer nokta da Erasmus Mundus Association (EMA) gibi öğrencilere destek olabilecek derneklerle iletişime geçme ve organizasyon içerisinde aktif yer alabilme şansı. Kısacası, Erasmus Mundus programları verilen eğitimin yanında dünyanın her yerinden birçok kişiyle tanışma, çalışma ve iletişim ağı yaratma şansı da sağlanabiliyor.

Pek çok organizasyonun ve etkinliğin içinde yer almışsın. Master kabulün de uzun bir süreç, bu kadar işin yolunda gitmesini sağlayan ne oldu sence? İletişim, konfor alanının dışına çıkmak ve “stalkerlık”larından bahsedebilir misin?

Açıkçası bu kadar farklı alanda iş yolunda gittiği için kendimi oldukça şanslı hissediyorum ve umarım ilerisi için de aynı şekilde ilerler işler. ☺ Genel olarak baktığımda hayal etmek ve bu hayal için yılmadan çalışmanın yardımı olduğunu söyleyebilirim kulağa çok klişe gelse de. Lise, üniversite gibi yeni yollara başlarken bu dönemleri nasıl geçirmek istediğime dair hayallerim vardı ve bu dört-beş yıllık planların oldukça yararını gördüm. Plan yapmakla birlikte planlar içerisinde değişiklik yapabilmek, kendini tanımaya açık olmak da önemli. Çünkü kendimiz hakkında düşüncelerimiz olsa da kendimizi “doğru” tanımak bence anahtar nokta. Konfor alanının dışına çıkmak da bu kendini tanıma süreçleri için çok güzel zemin hazırlıyor diyebilirim. On dokuz yaşında tek başına yurtdışına gitmeye karar verdiğim ben ile oradan döndüğüm ben aynı değildim ve aynı şekilde üniversitede de değiştim. Kendim hakkımda öğrendiğim şeyler de kararlarımı daha gerçekçi almama yardım etti ve neyin benim için daha iyi olacağına dair düşüncelerimi netleştirdi. Bir diğer konu da araştırma ya da “stalkerlık” ☺ durumum. Herhangi bir şey duyar duymaz araştıran biri olarak nerede ne program var, neye katılabilirim durmadan araştırırım. Her başvurum kabul olmasa da çokça program araştırdığım için katılabildiğim projelerin sayısı görece fazla oldu. Ayrıca bir kez girişken olmaya çalışıp bir adım attığınızda ve bir proje ya da topluluğun içerisinde yer alınca da katılabileceğiniz diğer fırsatlar karşınıza çıkmaya başlıyor ve kabul şansınız artıyor. O yüzden olabildiğince fırsat araştırmanın ve LinkedIn üzerinden bu fırsatlara ulaşmış kişilerle iletişime geçmenin şansı arttırdığına inanıyorum.

Selinin master programı: http://master-nanomed.eu/

--

--

Hikmet Demir
kesisenyollardernegi

Solutions Engineer at Facebook, Based in Dublin, Spreading Knowledge & Enabling People