İstasyon Bekçileri

Samet Ekin
Kitap Ayracı
Published in
2 min readJul 13, 2018

Savaş tarihleri ezberletilerek büyütülen nesilleri var bu ülkenin… Kardeşiyle, dostuyla ticaret yapmanın sakıncalı olduğunu söyleyen insanları var. Cuma namazının iki rekatını kılıp kendini sahabe sanan kulları var bu toprakların. Çöpten yemek toplayanı, dilenen çocukları, açları, yoksulları var ve bunları görünce acıyan, belki kahrolan ama bırakın yardımı, nasılsın diye bile sormayan “vicdanlıları” var bu coğrafyanın. Ölüm haberlerini hızlıca okuyan spikerleri, kalemleri kan kokan köşe yazarları, manşetleri körleşmiş gazeteleri var bu memleketin. Yaşamlarımıza dair tek bir şeyi dahi barındırmayan dizileri ve onları aşkla izleyen seyircileri var bu ülkenin. Dörde bölünen ekranlarda kan kokan yorumlarıyla para kazanan aydınları, vatandaşını fizandan selamlayan Reis-i Cumhur’u, halkıyla dalga geçen vekilleri, ortalık yerde patlayan bombalarda paramparça olan canları ve bunları görüp sevinen ‘güzel insanları’ var bu vatanın. Bitmeyen savaşları, kokuşmuş sloganları, kemiğe dayanan bıçakları, çocuklarının kemiklerini dahi yıllarca bekleyen anneleri var bu toprakların…

Haydarpaşa’dan artık kalkmayan trenleri, heyecanını yitiren festivalleri, alkış sesi gelmeyen tiyatroları, basılmayan kitapları, toplatılan dergileri var. 90 dakika küfür eden taraftarı, karısını hem sevip hem dövebilme hakkı olduğunu düşünen “adam”ları, seyahat hakkını özgürce kullanan canlı bombaları, makul şüpheli masumları var… Dindarlar oy çalmasınlar diye sandıkta bekleyen “Allahsız”ları, seçim sonuçlarına sürekli şaşıran seçmenleri, formülü “din+bayrak+vatan = iktidar” olan kimyası, hızlı yeşeren nefret tohumları var. Bunu farkında ola ola sıra arkadaşının, iş arkadaşının hatta babasının, annesinin ve kardeşinin kalbini hiç umursamadan kırıp parçalayan, ötekileştiren insanları var. Oğlu madende mahsur kalınca “Benim oğlum yüzme bilmezdi” diyen güzel anneleri, “Vurmayın öldüm” diyen Korkmaz’ları, sahile vuran mültecileri, görüp umursamayan yogacıları var.

Amma velakin kalemini kırsan boyun eğmeyecek gençleri, inadına büyük insanlık deyip mavzerden fırlayan yüreklileri, alınterinin zaferi için sabreden işçileri, bir avuç da olsalar sıkılınca yumruk olup patlayan onurlu ve umutlu insanları var bu toprakların.

Böyle anlarda başımızı aşağıya indirmeden, kızmadan, kırmadan, kaçmadan devam etmek gerek. Biz kendimizden vazgeçsek de, çocuklar için son bir aşkla ve daha yüksek bir sesle “Siz varsanız bu topraklarda bakın BİZ de varız,” diyelim. Ankara Katliamı’nda patlamadan hemen sonra bir ses yükselmişti ya ölü bedenler arasında: “Canlı var mı?” diye. Hadi onlar için cevap verelim: YAŞIYORUZ ve bu treni o istasyona getireceğiz…

--

--

Samet Ekin
Kitap Ayracı

İstanbul'da müştemilat, Anadolu'da dilaltı hapı. Çok düşünür, az dökülür. Editör/Etkinlik Tasarlayıcısı/İletişimci