Sürdürülebilirlik Nedir?

Osman Koyuncu
KoçDigital
Published in
5 min readJun 23, 2022

Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun (WCED) tanımına göre sürdürülebilirlik “bugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetinden ödün vermeden karşılayan bir gelişmedir”

Sürdürülebilirlik ve yeşil kelimeleri firmalar tarafından kimi zaman samimi niyetlerle, kimi zaman da tüketicilerine daha “çevre dostu” görünmek veya rakipler karşısında avantaj sağlamak için sürekli vurgulanıyor. Daha fazla ürün satmak veya prestijli görünmek maksadıyla toplumda var olan bilgi eksiliğinden faydalanmaya çalışan firmalar tüketiciler nezdinde kafa karışıklığına neden olabiliyor.

Son yıllarda çokça duymaya başladığımız sürdürülebilirlik nedir, gelin birlikte bakalım.

Sürdürülebilirliğin Tanımı

Sürdürülebilirlik (Nachhaltigkeit) terimi Almanya’da ortaya çıktı. 18. yüzyılda, Hans Carl von Carlowitz, Saksonya Kraliyet Mahkemesi adına ormancılık yönetiminden sorumluydu. Ahşabın her zaman mevcut olmasını sağlamak istediğinden, ormanı sürdürülebilir kılmak için ilkeler belirledi. Bunlardan biri, kesilen her ağacın değiştirilmesi gerektiğiydi.

1987 yılında, Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, artan çevre sorunlarının nedenlerini ve bunların ekonomik büyüme ve sosyal konularla olan bağlantılarını ele almak üzere örgütlendi. “Sürdürülebilir kalkınma” terimi, “bugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetinden ödün vermeden karşılamak” olarak tanımlandı.

Bugün hala bu, sürdürülebilirliğin en yaygın olarak kabul edilen tanımıdır. Temel olarak insanların dünyamızdaki yaşam biçimini ve ideal sürdürülebilir topluma ulaşmanın yollarını ifade eder.

Sürdürülebilirliğin üç temel bileşeni

Çoğumuzun düşündüğünün aksine, sürdürülebilirlik sadece çevre ile ilgili değildir. Sürdürülebilir bir toplum yaratmak için eşit derecede önemli üç hususun dikkate alınması gerekmektedir.

Çevresel (Environmental) sürdürülebilirlik = Dünya

İnsanların çevreleriyle olan ilişkisine ve özellikle doğayı olduğu gibi korurken ihtiyaçlarını karşılama becerisine atıfta bulunur.

Neleri içerir?

· Doğal kaynakların bilinçli kullanılması

· Hava ve su kalitesini korunması

· Habitat restorasyonu ve korunması

· Çevresel hasarın engellenmesi

· Biyoçeşitliliğin ve ekosistemlerin korunması

· Ekolojik ayak izinin azaltılması

· İsrafın azaltılması

2. Ekonomik (Economy) Sürdürülebilirlik = Kâr

Teknolojinin ve sanayinin gelişmesi ile birlikte ürüne erişimin kolaylaşması, üreticilere farklı pazarların açılması ve benzeri sonuçlar sonucunda dünyamız, doğaya ve insanlara zarar verecek şekilde kâr etmeye odaklandı. Bu nedenle ekonomik sürdürülebilirlik, bir topluluğun sosyal ve çevresel yönleri üzerinde olumsuz sonuçlar yaratmadan ekonomik büyümeyi destekleyen uygulamalarla ilgilidir.

Neleri içerir?

· Kâr

· Tasarruf

· Büyüme

· Yaşam maliyeti

· Güvenli işler

· Teşvikler

· Arz ve talep arasındaki denge

3. Sosyal (Equity) Sürdürülebilirlik = İnsanlar

Belki de sürdürülebilirliğin en ihmal edilen yönü budur.

Social Life şirketi sosyal sürdürülebilirliği şu şekilde tanımlıyor: “İnsanların yaşadıkları ve çalıştıkları yerlerden neye ihtiyaç duyduklarını anlayarak, refahı teşvik eden sürdürülebilir, başarılı yerler yaratma süreci. Sosyal sürdürülebilirlik, fiziksel alanın tasarımını sosyal dünyanın tasarımıyla birleştirmelidir (sosyal ve kültürel yaşamı destekleyen altyapı, sosyal olanaklar, vatandaş katılımı için sistemler, insanların ve yerleşim yerlerinin gelişmesi için ortak alanlar).”

Neleri içerir?

· Yaşam standardı

· Herkes için temel ihtiyaçlara erişim

· İnsan hakları

· Eğitim

· İş

· Sağlıklı aileler ve topluluklar

· Sosyal ve sağlık eşitliği

· İşçi hakları

· Sosyal adalet

Günümüzde sürdürülebilirlik neden her zamankinden daha önemli?

Nereye bakarsak bakalım, modern yaşam tarzımızın çevre ve insanların yaşamları üzerindeki dramatik sonuçlarını fark edebiliriz. Bu noktada aslında hepimizin günlük hayatta ister istemez uyguladığımız, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde dünyamıza, çevremize zarar vermemize yol açan kavramlara değinmek istiyorum.

Mevcut tüketim alışkanlıklarımızı “irrasyonel” olarak tanımlayabiliriz. “Mutlu olmak için daha çok satın almalıyım” gibi fikirler insanlığın temel değerlerini tarumar etti. Bu çarpık yaklaşım, mutsuzluğu ve depresyonu artırarak muhtemelen ihtiyacımız olmayan ürünlere olan talebin artmasına katkıda bulundu. Bu ihtiyaç fazlası ürünleri yaratmak için çok fazla doğal kaynak kullanıyoruz ve korkunç miktarda atık üretiyoruz. Hem tüketim çılgınlığımız hem de ürettiğimiz atıklar doğal kaynaklarımıza zarar veriyor.

Doğal kaynakların (su, kömür, petrol, gaz, kereste, balık vb.) tükenmesi, kaynaklar gezegenin yenileyebileceğinden daha hızlı tüketildiğinde meydana gelir. Küresel Ayak İzi Ağı’na göre, “Bugün insanlık, kullandığımız kaynakları sağlamak ve atıklarımızı emmek için 1,6 Dünya eşdeğerini kullanıyor. Bu, Dünya’nın bir yılda kullandığımız şeyi yenilemesinin artık bir yıl sekiz ay sürdüğü anlamına geliyor.”

Hava kirliliği, kirleticilerin atmosfere salınması ve salınımından kaynaklanır. Bu partiküller insan sağlığına ve yeryüzüne zararlıdır. Hava kirliliği, fosil yakıtların yakılması, ulaşım, araba egzozları, endüstriyel faaliyetler, evlerimizde zehirli ürünlerin kullanılması, tarımda kullanılan pestisit ve gübrelerin yayılmasından kaynaklanmaktadır.

Su kirliliği, kirli suların çevreye atılmasıyla oluşur. Yeraltı suyu pestisitler, gübreler, çöplükler, septik sistemler tarafından kirlenir. Nehirler, akarsular ve göller bile, esas olarak kanalizasyon, atık su ve çiftlik atıkları nedeniyle insan tüketimi için güvensiz hale geliyor. Nihayetinde, kirlenmiş su, gemilerden kaynaklanan petrol sızıntıları ile birlikte her zaman okyanusta biter.

Toprağın tükenmesi, toprak verimliliğinin ve biyolojik çeşitliliğin kaybını içerir. Bu, bir noktada toprağın artık yiyecek üretemeyeceği anlamına geliyor. Toprağın tükenmesinin önde gelen nedenleri, sürdürülemez tarım uygulamaları, endüstriyel faaliyetler ve üstel kentleşmedir.

Hayvan türlerinin neslinin tükenmesi, kirlilik ve doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesinden kaynaklanmaktadır. Esas olarak ormansızlaşma, kereste üretimi ve arazinin tarım amaçlı dönüştürülmesinden kaynaklanır.

Gıda üretimi, küresel sera gazı emisyonlarının %26'sından, tatlı su ve diğer kaynakların aşırı kullanımından, okyanus ve su akıntılarının kirlenmesinden ve yaban hayatının yok olmasından sorumludur. Üstelik bugün ürettiğimiz gıda, onlarca yıl öncesine göre çok daha az besleyici.

Moda endüstrisi, petrol endüstrisinden sonra dünyanın en büyük ikinci kirleticisidir. Yılda 1,3 trilyon litre su kullanır ve kirliliğe, sera gazı emisyonlarına ve doğal su kaynaklarının arıtılmamış zehirli atık sularla kirlenmesine katkıda bulunuyor.

Sürdürülebilirlik Süreci Değişecek mi?

2015 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi için 17 iddialı hedef belirledi.

Birleşmiş milletlerin bildirisi ve hedefleri değişimin gerekliliği konusunda küresel farkındalığın artmasına yardımcı oldu. Hem bireylerin hem de paydaşların dikkati, yeşil işletmelere ve çevre dostu ürünlere yatırım yapmanın önemine kaydı.

Bununla birlikte, etik (Yeşil) ürünlere ve şirketlere artan ilgi, potansiyel olarak kazançlı bir pazar olan yeni bir pazarın ortaya çıkması anlamına geliyordu. Nitekim, kendilerini sürdürülebilir olarak nitelendiren şirketler bu günlerde patlama yaşıyor. Ama soru şu: “Hepsi gerçek mi?”

Bir sonraki yazımda Sürdürülebilirlik ve Teknoloji konusuna değinmeye çalışacağım.

--

--

Osman Koyuncu
KoçDigital

Expert Business Consultant | Digital Transformation | Industry 4.0 |