Korona virüs salgını dünyada yüzbinlerce kişiyi etkileyen bir trajedi. Bu trajedi nedeniyle şirketler ve devletler toplum sağlığı için radikal kararlar almak zorunda kaldı. Milyonlarca insan işlerini evden yaparak alışılmadık bir düzene geçti. Bu süreçte şirketler, çalışanlar, öğrenciler ve toplumun geri kalan büyük bir kısmı deyim yerindeyse teknoloji ile imtihan verdi. Bu süreçte üretimin minimuma inmesi, tüketim alışkanlarının ise hızla ve beklenmedik bir şekilde değişmesi ekonomi üzerinde de tahribatlara neden oldu ve salgının önüne engel koyamazsak bu ekonomik düşüşün giderek artacağını söyleyebiliriz.
Ortaya çıkan panik krizi daha da körükleyeceği benziyor ama yine de bazıları için işler o kadar da kötü gitmiyor, burada salgın nedeniyle e-ticaret şirketlerinin nasıl çalıştığından, satışlardaki ani yükselmeden, Kiğılı’nın bile web sitesinde makarna sattığından size bahsetmeyeceğiz. Çünkü onların işi bu, adı üstünde e-ticaret. E-ticaret dijitalin göbeğine kurulan bir iş modelidir.
Kriz günlerinin ve kötü günlerin iyi bir tarafı yok fakat akıllı birisi için bu zamanlarda alınacak çok önemli dersler var. Covid19 salgını bize işleri dijitale taşıma anlamında bedeli ağır bir ders veriyor. Covid19'dan eğer dijital dönüşüm konusunda 1 saatlik özel ders almaya kalksaydınız buna ne sizin ne de şirketinizin bütçesi yeterdi bu yüzden bu kötü günleri olabildiğince iyi analiz etmeli, notlarımızı almalı ve ödevlerimize sıkı çalışmalıyız. İşlerimizi hızla dijitale taşımanın yollarını araştırmalıyız.
Herkes mi Dijitalleşmeli?
Salgının, iş modelini dijitale geçen yıllarda taşımayı başarmış şirketler ve kişiler için ekonomik olarak daha az sarsıntılı geçtiğini görüyoruz. Bu noktada dijital bir akıl setine ve vizyona sahip olmanın gerekliliği tartışılmaz bir gerçeklik olarak ortaya çıkıyor. Her işletmenin tamamen dijitalleşebileceğini ya da kısmen dijitalleşebileceğini söyleyemeyiz. Örneğin bakkaları ya da marketleri düşünün, bu şirketleri kısmen bile dijitalleştirmek pek mümkün görünmüyor. Corona krizi dijitalleşmenin önemini herkese gösterirken bizler de bazı şeylerin hala geleneksel yoldan yürüyebileceğini unutmamalıyız.
Dijital Dönüşüm Neydi?
Yıllardır dijital dönüşüm yazılım, bilgisayarlar ve veritabanları olarak görülüyordu, bu sığ anlayış şirketlerin dijital dönüşüm adına içlerine yüzlerce yazılımcı istihdam etmesine, yüzlerce bilgisayar almasına ve ne işe yaradığı hakkında fikir sahibi olmadıkları yüzlerce tool satın almalarına neden oldu. Şirketler için dijitalleşme artık bir kavram olmaktan çok daha fazlası. Dijitalleşme şirketler için iş ahlaklarını, kurum içi iletişimlerini, çalışma yöntemlerini, üretim yöntemlerini, satış kanallarını, personellerini tümüyle dönüştürmesi gereken devrimsel bir zorunluluktur.
Tekelleşme, Satış ve Karlılık Garantisi Değil
Tekelleşmiş ya da tekelleşmemiş şirketlerin (tekelleşse bile bu yerinin sağlam olduğunu göstermez) sattıkları şey ürün değil deneyimdir. İnterneti pek çok servis sağlayıcıdan satın alabiliriz ama bizim belirli bir servis sağlayıcıya abone olmamızın altında yatan şey yaşadığımız hizmet deneyimidir. Deneyim sadece aldığımız ürünün kalitesi değildir; satış sonrası hizmetler, sorunların çözülmesi, müşteriler için feedback mekanızmaları, call center ve back office deneyimleri… Yani bütün bunların hepsi dijitalle doğrudan ilişkilidir. Müşteriler günümüzde şirketlerin düşündüklerinden daha fazla çevrim içi feedback yaratırlar ve deneyiminizi sevmeyen bir müşteri sadece yakın çevresine değil bütün internete sizin hakkınızda negatif yorumda bulunabilir. Anlıyoruz bazen bu feedbackler çok da haklı değil ve bazen acımasız olabiliyor fakat yine de şirketler bu senaryoları bile alışılmışın dışında çözmeli ve teknolojiyi şirketlerinin kalbine koymalıdır.
Dijitali kalbine koymayan işletmeler ne yazık ki Dijital Seçilime maruz kalıp ölecekler, bu şirketler 10–20 yıl sonra tıpkı dinazorlar gibi ya da kaybolan diğer nesiller gibi hatırlanacaklar.
Bu ve benzeri daha fazla içerik için https://insight.wonder.com.tr
Wake up Neo…
