Modern bilgisayarların gelişiminde gerekli olan bir adım daha vardı. Savaş zamanında yapılan makinelerin hepsi en azından başlangıçta denklemler çözmek yada şifre kırmak gibi belirli bir amaca göre yapılmıştı, ama gerçek bir bilgisayar Ada lovelace’ın ve Turing’inde hayal ettiği gibi her türlü mantıksal işlemi kusursuz ve hızlı bir şekilde yapılabilmeliydi
Bunun için yapacakları işlemlerin donanımla değil,yazımlımla belirlendiği makineler yapmak gerekiyordu. Turing bu kavramı bir kez daha açıkca ifade etmişti. ‘Farklı işlemleri yapmak için sonsuz sayıda makineler yapmak gerekmiyor’ diye yazdı 1948 de. Farklı işler için farklı makineler yapmaktan doğan müdendislik sorunun yerini, bu işleri yapacak evrensel makineyi programlamaktan doğan ofis çalışması olacak.
Teoride Eniac gibi makineler programlanabilirdi ama pratikte yeni bir program yükleyebilmek için bilgisayarın farklı ünitelerini bağlayan kabloları her seferinde söküp takmak gerekiyordu. Savaş zamanı makineleri elektronik hızda program değiştirmiyordu. Bu da modern bilgisayarın yaratılışında bir sonraki büyük admının atılmasını gerektiriyordu. Makinenin elektronik belleğinde programların nasıl kaydedileceğini bulmak.
Charles Babbage’dan itibaren bilgisayar ve öncülerini yaratanlar temelde donanıma odaklanmıştı. ama sürece ikinci dünya savaşı sırasında dahil olan kadınlar aynı Ada lovelace gibi programlamanın önenimini fark ettiler. Donanımlara hangi işleri yapacaklarının talimatlarını kodlayacak yollar geliştirdiler. bu yazılımlarda makinenin yaptığı işi dönüştürebilen sihirli formüller bulunuyordu.
Programlamanın en renkli öncüsü girişken,cesur çekici ama aynı zamanda eğtimli bir donanma subayı olan, Harvard’da Howard Aiken’la, ardından Presper Eckert ve John Mauchly’yle çalışan Grace Hopper’dı , o zamanlar grace hopper’ın annesi matematik doktorası yapıyordu, hopper hayatı boyunca bilimsel problemleri, mermi yolları,sıvı akışları,patlamar ve tekrarlayan hava olayları gibi konunları matematiksel denklemlere ve sıradan, anlaşılır bir ingilzceye çevirmekte başarılı olmuştu bu becerisi iyi bir programcı olmasını sağladı. 1940'a gelindiğinde hopper sıkılmış artık tek düze bir hayat yaşıyor ve matematik öğretmek artık onun için tatmin vermiyordu. Meşhur matematikçi Richard Courantla birlikte Newyork üniversitesinde kısmı diferansiyel denklemleri çözmeye odaklanmak üzere çalışmasına ara verdi. Amerikanın ikinci dünya savaşına girişi ona hayatını değiştirecek bir fırsat sundu Amerikan donanmasına katıldı teğmen rütbesiyle mezun oldu. kriptografi ve kod gruplarından birine tayin edileceğini düşünüyordu ama olmadı onun yerine Howard Aikenin 1937 tasarladığı hantal elektomekanik röleleri ve motorize dönen şaftıyla dev dijital bilgisayarı mark 1 için çalışmak üzere havard’da görevlendirildi.
Hopper 1944'te goreve geldiğinde Aiken ona charles Babbage’in anılarının kopyasını verdi ve onu Mark 1'i görmeye götürdü ‘bu bir hesaplama makinesi ’ dedi. Hopper bir süre sessizce baktık’dan sonra çok fazla gürültü çıkaran çok büyük bir makineydi, diye hatırlayacaktı sonra makineyi doğru düzgün çalıştırmak için iyice anlaması gerektiği fark edince geceler boyunca makinenin taslaklarını inceledi. taslakların hepsinde programsal terim geçiyordu fakat bu hopper için daha kolay’dı çünkü hopper daha önce deniz bilimi,mayın tarama,detonör,hedefe yaklaştığında infilak eden tapalar ve biyomedikal maddelerle ilgili tonla şey öğrenmişti. bunu kendisinden sorumlu aikene anlattı aiken bu iletişim becerisini ve programcılarla iyi anlaştığı görünce ona dünyanın ilk bilgisayar programlama rehberini yazma görevini verdi. ilk önce yazmak istemedi ama aiken ona artık ona donanmada olduğunu bunu yazacagını söyledi, sonra hopper bunu yazarken babbage hakkında bir sürü atıfda bulundu. kitabı zamanında bitiremediler ve IBM yöneticileri kendi tarihlerini yazdılar ve övgüleri aldılar ama IBM’in yazdığıyla ve hopper’ın yazdığı kitap arasındaki fark kimin daha çok övgü alması gerektiği tartışmasından çok daha derinde yatıyordu. Bilim ve teknoloji tarihi üzerine yapılmış bazı çalışmalar Hopper’in yaptığı gibi büyük sıçramalar yapan yaratıcı mücitlerin rolü üstünde durur, diğer çalışmalar ise Bell Labs yada IBM’in Endicott tesisindeki gibi işbirliğiyle çalışsan ekiplerin rolü üstünde durur.
programlama bölümünü tek bir seferde bitiremeyeceğim o yüzden bu kısmı biraz parçalara ayırmak daha faydalı diye düşünüyorum. eğer aksini düşünüyorsan yada farklı bir görüşün varsa lütfen bildir.
Faydalı olması dileğiyle.