Umudun coğrafyasında bir mektup, çok umut

Burcu Yeniceli (Eskişehir)

Köy Okulları Değişim Ağı
kodegisim
3 min readJan 10, 2018

--

“Hiç adı duyulmamış bir ülkenin, hiç adı duyulmamış köyünün hiç adı duyulmamış öğretmeninin dünyayı değiştirmek gibi bir çabası yoksa vay o ülkenin kara tahtalarına…”

Öğretmenliğe başladığım ilk yıllarda internette karşıma çıkan bu yazı ile eğitime olan bakış açım değişti. Kendimi geleceğe ve çocukların gülümsemesine borçlu hissettim.

Sosyo-ekonomik düzeyi yüksek öğrencilerin çok olduğu bir dershanede fen bilimleri öğretmenliği yapıyordum. “Kaç soru çözersem birinci olurum?” sorularının arasına sıkışan çocuklarla “bir öğrenciye şu kadar soru çözdürüyorum bu kadar para kazanıyorum” diyen öğretmenlerin arasında kendimi yapayalnız hissediyordum. Vazgeçmeye başlamıştım ve neden öğretmen olmak istediğimi hatırlamaya ihtiyacım vardı. Hatırlamak için neden öğretmen olduğumu düşündüm. Dünyayı değiştirmek… çocukların dünyasını. Yeniden yoluma döndüm.

Dünya, herkes için eşitlik sağlamıyordu, çünkü bu kutsal görevi biz vicdan ve sevgi kökeninden gelen insanlara vermişti. Paylaşarak bu eşitliği biz sağlamalıydık. Paramızı, eşyalarımızı ama en çok sevgimizi…. Bu eşitsizlik denkleminin en sihirli çarpanıydı paylaşmak… Bu yoldan devam edilmeliydi.

Paylaşmak hem paylaşan kişide hem de paylaşılan kişide çok yüksek değerlerin oluşmasına sebep oluyor. Bu düşünceden hareketle öğrencilerimle 7 bölge, 7 okul diyerek koli koli mutluluk, koli koli kitap, kalem, defter gönderdik.

İnternette rastgele bir yazı görmüştüm ve eğitime olan bakış açım değişmişti, ama bir gün yaşama bakış açımı değiştirecek bir mektup aldım. Saraççeşme’den geliyordu. Bir sınır köyü Saraççeşme…

Daha önce okuduğum kitaplardaki hiçbir cümle, aldığım hiçbir mektup beni böyle heyecanlandırmadı. Geleceği birlikte paylaştığımız sıcacık yürekli çocuklardan bir davet mektubuydu. Gelirsem daha çok mutlu olacaklarını yazmışlardı. İşte o anda yaşam yeniden nefes almaya başladı.

Bir sene sonra, hayatımda ilk kez Ankara’nın doğusunda bir yere gittim. Gittiğimde gördüklerimden sonra klavye başında yaptığım kahramanlıklarımdan utandım. Bunca zaman, hiç kendi olmamış, yalnızca bilgisayar başında oturup kendine kelimeler edinmekle yetinmiş insanlarla konuşageldiğimi fark ettim. Gerçek tam olarak oradaydı… Her duygu katkısız ve organikti.

Saraççeşme’ye Mart ayında gitmiştim. Malum Mart ayı, yılmaz ama yıldırırdı; üşütmez de dondururdu. Her yer çamur, toprak, tezek içindeydi. İçimde bir yerlerde değişik bir hüzün varken köy şenlik havasındaydı. Tüm çocuklar okuldaydı.ne zaman bizimle konuşabileceklerini merak eden o tatlı bakışlarıyla utanarak da olsa bize bakıyorlardı.

Tüm bu duygusal karmaşanın içinden bir kız çocuğunun usul usul yanıma sokulması ile çıktım. Terliğinin içinde kalın pembe çoraplar, çorapların içinde minicik ayaklar. Vücudumun atan kanı yön değiştirdi sandım! Değişen hayatımın yönüydü.

Mutluluk, birlikte paylaşılan bir değerdi. Dünyanın sana vermediği eşitliği senin başkaları ile birlikte sağlayabilmek için gösterdiğin çabaydı. Sınırlarını senin çizmen gereken hayallerinin, başkaları tarafından çizildiğini hiç bilmiyordu pembe çoraplı kız çocuğu…

Birlikte paylaştığımız bu dünyayı belki de onların haklarından alarak yaşıyorduk. Yapılması gereken adalet beklemek değil adaletli olmaktı.

Büyük evlerin içindeki yalnızlıklarımız, lüks arabalarımız, takmaya kıyamadığımız mücevherlerimiz, tek bizim sandığımız o pamuktan dünyanın hepsi… Mutluluk o yarısı pembe yarısı çamurlu çoraplı kızın gülümsemesidir.

Büyük ev, lüks araba, pahalı mücevher, pamuk dünya, başarılı çocuk… Kelimelerin önündeki sıfatların kelimelerden daha anlamlı olduğunu düşündüğümüz bu dünyanın en güzel fotoğrafıdır gülen çocuklar…

Gelecek birlikte gelecektir.

Nereden geldiği, ebeveynlerinin adlarının ne olduğu, en sevdiği rengin ne olduğu… hiçbir şey farketmeksizin her çocuğun ortak hakları vardır. Ve bizlerin bu haklara inanarak bir şeyler yapmasıdır geleceği çizmek!

İşte ben de, dünyanın bu eşitsizliğine karşı ne yapabilirim de pamuk kalpli tüm çocuklar kendi hayallerinin sınırlarını, kendileri belirlesin, önceden çizilmiş olmasın, diye düşünürken KODA ile tanıştım. KODA daha emeklerken inandım gelecekte koşacaklarına ve gönüllü oldum. Çünkü bir çocuğun renkli bir kaleme değil, yazmaya ihtiyacı var. Onu ilk fırsatta terk etmeyecek öğretmenine ihtiyacı var. Bir bot ya da monttan daha çok hayallerini gerçekleştirecek bir eğitime ihtiyacı var.

Yolun açık olsun KODA…

Onlara bir gelecek götürdüğün için teşekkür ederim.

--

--

Köy Okulları Değişim Ağı
kodegisim

Köylerde değişim yaratmak için köylerde görev yapan öğretmenlerle eğitim gönüllülerinin ortak girişimi…