Hikâye anlatımının alışılmışın dışına çıkması bir hata mıdır?

Kaan Karahanci
Kodluyoruz
Published in
4 min readNov 22, 2022

Bu metinde, hikâye anlatımında bazı tabuları yıkan ve bunu bilerek yapan bir video oyununun, The Last of Us Part 2'nin, hikâyesini ele alacağım. Eğer oyunu oynamadıysanız ve muhtemelen de oynamayacaksanız dert etmeyin, hikâyeyi bilmenize gerek yok! Fakat oyunu oynamadıysanız ama oynamak istiyorsanız, bu yazıda oyunun hikâye kurgusu ve hikâyenin kendisiyle ilgili bir incelemede bulunacağımı bilmenizi isterim. Yani “Spoiler Alert!”

Ellie(Sonuncu Bölüm ||)

Hikâyeyi kısaca özetleyecek olursam…

Öncelikle oyunu oynamamış veya hikâyeyi bilmeyenler için The Last of Us Part 2, bulaştığında insanları saldırgan birer yaratığa dönüştüren ölümcül bir salgının ortasında hayatta kalma mücadelesi veren Abby ve Ellie isimli iki karakterin hikâyelerini ayrı ayrı ele alıyor.

Aynı zamanda Ellie, “The Last of Us” isimli bir önceki oyundan da tanıdığımız bir karakterdir. Ellie’yi tümüyle özel kılan şey ise bu ölümcül virüse karşı bağışıklığı olmasıdır. “Ateş Böcekleri” isimli bir topluluğun da tedaviyi bulmak için Ellie’yi ülkenin(ABD) diğer ucuna götürmeleri gerekiyor. Tam bu noktada ilk oyunda yönettiğimiz Joel isimli karaktere iyi bir motivasyon sağlanarak Ellie’yi götürmesi teklif ediliyor. Joel aynı zamanda Ellie yaşlarındaki kızını salgın ilk başladığında askerlerin öldürmesiyle kaybetmiş bir baba. İlk oyunun son anlarında Joel nihayet Ellie’yi Ateş Böceklerine ulaştırıyor fakat tedavi için Ellie’nin ölmesi gerektiğini duyunca tüm acımasızlığıyla, önüne geleni öldürerek, ameliyat masasından Ellie’yi kurtarıyor. Ellie kurtuluyor fakat çok fazla can da onun kurtuluşuyla birlikte yitiyor. Bunlardan biri de ameliyatın cerrahı olan Abby’nin babası…

Abby(The Last of Us Part ||)

Olay akışını ve karakterleri kafamızda canlandırdık. Şimdi hazırsanız The Last of Us Part 2'nin tepki çeken hikâyesini inceleyelim.

Abby yıllardır izini sürdüğü babasının katili Joel’u ararken bir zombi sürüsüne yakalanıyor ve bilin bakalım onu ölmekten son anda kim kurtarıyor? Tabi ki Joel! Sonrasında Abby, daha oyun başlayalı neredeyse bir saat olmamışken Joel’u, onun babasına yaptığından çok daha acımasız ve vahşice, işkence ederek, öldürüyor. Joel’u kurtarmaya gelen Ellie ise yakalanıyor ve tüm bunları çaresizce seyretmek zorunda kalıyor. Oyunu oynayan bizler de hikâyenin etkisiyle nefret doluyor ve Abby’i öldürüp Joel’un intikamını almak istiyoruz. Hikâyenin ilk yarısında Ellie’nin bakış açısından oynuyor ve Abby’i ararken onun çok yakın arkadaşlarını acımadan öldürüyoruz (Öldürdüklerimizden biri 6 aylık hamile bir kadın). Oyunun diğer yarısını ise yine Ellie ile oynamaya başladığımız ve Joel’un henüz öldüğü noktadan başlayarak bu defa da Abby’nin bakış açısından deneyimliyoruz. Abby ve Ellie’nin geçmişlerine ve bugünlerine dair çoğu şeyi öğreniyor ve her ne kadar başta Abby’den nefret ediyor olsak da onun bakış açısından olayları yorumladığımızda kafamız karmakarışık oluyor. Ellie’ye baktığımızda onun haklı olduğunu, Abby’e baktığımızdaysa onun haklı olduğunu düşünüyoruz. Bir süre sonra fark ediyoruz ki bu hikâyede tıpkı gerçek yaşamda olduğu gibi tam olarak bir “kötü” ya da “iyi” bulunmuyor.

Bu tepkiler neden?

İşte! Bu kadar farklı, bir kahraman ve bir kötü barındırmayan, “gerçek” bir hikâyenin parçası olmak bizleri karmakarışık bir duygu durumuna sokuyor. İşin aslı, bizler hikâyeleri deneyimlerken bu denli bir gerçekliği ve “griliği” sanırım kaldıramıyoruz. Bir oyun geliştirici ve hikâye tasarımcısı olarak beni oldukça etkileyen bu hikâyeyi deneyimlemek, bazı insanlar için aşırı rahatsız edici bulundu. Oyunun değerlendirmelerinin birçoğu kötü yorumlardan oluşuyor. Peki bu neden oluyor? Neden alışkanlıklarımızın dışında bir “oyun” dahi gördüğümüzde buna tahammül edemiyoruz?

Beğenilmeme sebebini yorumlayacak olursam, genel anlamda bir oyundan bu derece farklı duygular içeren beklentilerimiz olmaması ve özel olarak The Last of Us Part 2'nin de insanların beklentilerinin dışında bir deneyim oluşturmuş olmasından kaynaklanıyor olabilir. Hâl böyleyken, oyunu eleştirenlerin sanırım oyunların bu derecede etkileyici ve farklı tecrübeler sunmalarına alışmaları gerekecek.

Çünkü:

Peki oyunun yarattığı tüm bu negatif ve karmaşık duygular, yalnızca alışılmışın dışında olmasından mı kaynaklanıyor? Tabi ki hayır. Biz tüketiciler yıllardır süregelen bir algı sebebiyle oyunları ve hikâyeleri bir kalıp içerisine soktuk. Bu kalıp “Oyun dediğin eğlendirmeli” ile başlayıp buna benzer birçok söz ile tanımlanabilir. Nitekim bizim oyunlara giydirdiğimiz bu gömleği yırtan ürünler gördüğümüzde de günlük yaşamdan göreceğimiz örneklerde olduğu gibi büyük tepkiler verdik. Yine “gelenekçi” davrandık. Yine gelişime açık ve farkındalık sahibi olamadık. Oysa oyun hikâyeleri ve diğer tüm hikâyeler bize sadece mutluluğu, sevgiyi, acıyı ve/veya kahramanlık duygusunu hissettirmekle sınırlanmamalıdır. Aynı zamanda öfkeyi, hataları ve kusurluluğu da gösterebilmelidir. Çünkü hayat, doğrunun ve yanlışın apaçık ortada olduğu, iyinin ve kötünün bariz belli olduğu bir dünyadan çok uzaktadır. İnsan ve yaşam sürekli karmakarışık ve iç içedir. Çoğu zaman objektif sandığımız fikir ve duygular sübjektiftir. Bu farkındalığı hikâyelere yansıtmak ise yanlıştan öte, gerçekçi bir tavırdır ve bunun yalnızca diğerleri gibi bir hikâye anlatım tarzı ve türü olduğunu unutmadan eleştiri yapmak gerekir. Yani hikâyeyi sırf bu tarzı benimsedi diye yargılamak yerine, direkt hikâyeyi ve hissettirdiklerini konuşmak daha verimli olacaktır. Bu denli büyük bir risk alarak, böyle bir oyunu ve hikâyeyi bizlere sunduğu için tüm geliştirici ekibi de tebrik etmek gerekir diye düşünüyorum.

Fark ettiyseniz, yukarıda genel olarak oyunun senaryo kalitesi, kurgusu, hikâyesi, teknik aşamaları, grafikleri, animasyonları ve bunun gibi birçok detayına girmedim. Bu metin ile yalnızca bir farkındalık yaratmaya çalıştım. Elimden geldiğince insanların bazı görece farklı hikâyeleri neden sevmediklerini bir örnek üzerinden anlamaya çalışıp, bu konuda kendi fikirlerimi paylaştım. The Last of Us Part 2'yi ya da herhangi bir hikâye yahut oyunu beğenmeyebilirsiniz. Nitekim benim de her ne kadar genel olarak oyunu beğenmiş olsam da oyunun kendisi ve hikâyesiyle ilgili beğenmediğim çok yeri oldu. Fakat bunların hiçbiri oyunun bana farklı bir deneyim sunmasından kaynaklı değildi. Umarım bu yazı sizlere bu farkındalığı kazandırma konusunda bir ışık yakmıştır.

Vakit ayırdığınız için teşekkürler, oyunla kalın!🎮

--

--