Ouagadougou deyince ne anlıyorsun

Hüseyin Küçükali
Kolay Sağlık
Published in
5 min readNov 1, 2014

Dr. Mehmet Güllüoğlu, geçtiğimiz senenin sonunda Kızılay Genel Müdürlüğü’ne atandı. 1982 Konya doğumlu. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Güllüoğlu: özel bir sağlık merkezinde acil hekimi, Yeryüzü Doktorları’nda proje koordinatörü, İstanbul Sağlık Müdürlüğü’nde Sağlık Araştırmaları Şube Müdürü olarak çalıştı. Görevlerini haritalardaki çizgilerle sınırlamadı ve gönüllü olarak Filistin, Mısır, Ürdün, Lübnan, Suriye, Katar, Kenya ve Somali’de faaliyetler yürüttü.

Bilhassa uluslararası insani yardım kuruluşları konusunda çalışmaları bulunuyor. Kızılay Genel Müdürlüğü’ne atanalı henüz çok olmamasına rağmen farkını ortaya koyuyor. 31 yaşında 3000 kişilik bir kurumun başına geçen Dr. Güllüoğlu, gençlerin önünde güzel bir örnek olarak duruyor.

Kızılay’dan başlayalım. Halkın nezdinde Kızılay bir devlet kurumu olarak görülüyor. Kızılay bir sivil toplum kuruluşu mudur? Devlet ne kadar işin içinde?

Kızılay 1868 yılında kurulmuş, Cumhuriyet’in ilanından sonra bakanlar kurulu kararıyla tekrar kurulmuş. Başta cemiyet olarak sonra da dernekler kanunuyla beraber dernek olarak faaliyete geçmiş bir sivil toplum kuruluşu. Ancak Kızılay’ı özel kılan kamu kurumlarına, kamu faaliyetlerine yardımcı bir kuruluş olması. Bu bizzat tüzüğünde de yer alıyor. Ve cumhurbaşkanının himayesinde bir kuruluş olarak geçmesi. Bunun belki kanunlar nezdinde çok bir karşılığı yok ama böyle de çok fazla kurum yok açıkçası.

Devlete de uzak olmayan ama temelde bir sivil kuruluşu. Dediğiniz gibi Kızılay bir devlet kurumu gibi algılanıyor ama yönetimin teşekkülü, insan kaynağının çalışma usulü, bağış toplanması, bu bağışın harcanmasına bakıldığında aslında bir dernektir.

Yakın zamana kadar devlet bazı alanlarda tekel hakları vererek Kızılay’ı finansal olarak destekliyordu. Mesela röntgen filmini, bazı kimyasalları, ameliyatlarda kullanılan göz lensini yakın zamana kadar Türkiye’ye sadece Kızılay getirebiliyordu ve satıyordu. Tabi sonradan bunlar serbest piyasaya açılınca bu anlamda devletin de katkısı azalmış oldu. Şimdi Kızılay da diğer kurumlar gibi projelere yönelik destek alabiliyor ancak.

Bazı konularda kamu görevi yapıyor. Mesela kan konusu gibi. Devlet, kanunda bizzat Kızılay’ın ismini de zikrederek ilgili konuda Kızılay’la çalışmak istediğini, Kızılay’a görev düştüğünü beyan ediyor. O yüzden yapısal olarak bir dernektir, yaptığı görevler itibariyle de bazı kamu görevlerini de ifa eden bir konumda.

Kızılay şu anda Türkiye’nin ve dünyanın gözünde olması gereken yerde mi?

Bu sadece Kızılay için değil, Türkiye’deki sivil toplum ya da devlet kurumları hatta birey olarak kendimiz için de sormamız gereken bir soru. Bu soruya evet demek kemale erdiğini iddia etmek olur. Türkiye’deki ve dünyadaki ihtiyaç sahibi sayısının azalmasından, bu insanların yaşam kalitesinin arttırılmasına, sağlık projelerinden sosyal alanlardaki diğer projelere kadar daha çok yolumuz var.

Tabi bazı alanlarda gerçekten iyi noktaya geldiğimizi söyleyebilirim. Mesela kan konusunda 2004’ten bu yana Kızılay çok iyi bir ilerleme gösterdi. Şu an Türkiye’nin kan ihtiyacının %85’ini Kızılay karşılıyor. Bundan 10 yıl önce, yıllık 300 bin ünite kan toplayabilirken bu yıllarda “bir milyon 900 bin gibi sayılardan bahsedebiliyoruz.

Ama mesela afet konusunda yapabilecek daha çok iş var, çünkü gelişen değişen bir alan. Sosyal hizmetler alanında yapılabilecek işler var. Devletin yeni edindiği roller var, boş olan alanlar var. Daha fazla çalışma yapmak lazım. Tabi çalışmalar da sadece ihtiyaç sahibine ulaşmak değil. Akademik çalışmalardan, teknolojiye uyuma kadar, iletişim alanından lojistik alana kadar. Nasıl daha hızlı daha iyi gidilir. Bunlar daha iyi bir noktaya geldiğinde maliyeti azaltacak çalışmalara, ortaklıklara işbirliklerine, dünyadaki daha iyi örnekleri araştırmaya kadar gelişim ve araştırma süreci devam etmelidir. Umarım edecektir de.

Ana hatlarıyla gelecek planı nedir?

Dünyada daha fazla ülkeye ulaşmak, Türkiye’de daha kalıcı ve nitelikli projeler gerçekleştirmek. Teknolojiye daha fazla ayak uydurmuş ve daha iyi yetişmiş bir Kızılay hedefimizdir, inşallah.

Her STK’nın kendi kitlesi var ve genelde oralardan bağış alıyorlar. Türkiye’de herkesin Kızılay’ı benimsediğini söyleyebilir miyiz?

Kızılay o anlamda bütün ülkenin kurumu olmaya en yakın kurum. Tabi böyle olduk demek belki bazıları tarafından kabul görmeyebilir ama hem bağışçı kitlemize, hem bizi sevenlere, kan merkezimizden içeri girenlere baktığımızda gerçekten yelpazemiz çok geniş. Her ilinde şubemiz var. Bu anlamda Türkiye’nin mozaiğini yansıtıyoruz diyebiliriz.

Farklı bir doktorsunuz, sizi böyle bir yol çizmeye sevk eden ne oldu?

Hekim, hikmeti arayan manasına da gelir. O anlamda ben bu yardım sektörünü hekimlikle çok bağdaştırıyorum. Zaten bir çok doktor da insanlara yardım etmek için doktor olduğunu ifade eder. O yüzden yardım sektöründe bulunmak tıbbiyenin, bu mesleğin asıl gayesinden uzak değil. Bu alana yönelişim okul yıllarımda biraz şekillenmişti ama tabi takdir-i ilahi. Bu alanda Türkiye’deki gelişimlerin, farklı kurumların bu alanda büyümesinin etkisi de oldu.

Yardım sektöründe çalışmak bir taraftan büyük sorumluluk ama bir taraftan da gerçekten büyük mutluluk veriyor. İnşallah girenler samimiyetle yaparsa çok güzel bir alan. Ben çalıştığım sektörü seviyorum. Özellikle doktor olarak edindiğim sağlık bilgisiyle birlikte bu sektörde çalışmaktan haz duyuyorum. İnşallah hakkıyla yerine getirebiliyoruzdur.

Sizce bir liderde olması gereken hasletler nelerdir? Kardeşlerinize neler tavsiye edersiniz?

Daha çok ve derinlemesine okumak, uzmanlaşmak. Bakıyorsunuz Amazondaki kurbağalar hakkında uzmanlaşıp, öne çıkan bir kişi, kendi sektöründe bilgi aktaran önemli paylaşımlar yapılabiliyor hatta bambaşka sektörlere ilham verilebiliyor. O yüzden ne iş yaparsak yapalım o alanda uzmanlaşmak, derinlemesine okumak önemli, hele bu dönemde daha da önemli. Çünkü maddi anlamda yükselen bir toplum var ama onu derinlemesine geliştirmek lazım.

Manevi anlamda da her zaman risk altındayız, yani hiç bir zaman kendimizi kamil diyemeyeğimiz, “evet olduk” diyemeyeceğimiz bir hayat, dünya hayatı. O yüzden manevi yönünü, insani yönünü, vicdani yönünü kontrol eden, dünyevi anlamda ise derinleşen, okuyan, uzmanlaşan -öncelikle şahsımdan başlayarak- bir gençlik ihtiyacı var. Neticesinde de böyle bir toplumdan da ona göre liderler çıkacak.

Lider olmak isteyenlerin insanı iyi tanıması, iyi anlamaya çalışması lazım. Liderlik takdir-i ilahi ama onun da öncesinde belli alandaki birikimlerle, bir netice olarak ortaya çıkabiliyor. Daha önceki sivil toplum kuruluşu tecrübelerime dayanarak da söylüyorum: yeni liderlik sadece insanları yönetmek değil, dünyaya karşı vizyonunuzun olmasını gerektiriyor. Bir defa yabancı dilin şart olduğu bir zaman dilimindeyiz. Dünya hakkında algıları daha fazla açmak lazım. Afrika neresi, Orta Asya neresi, Avrupa neresi? Bunun sadece harita üzerinde göstermek değil. Detaylarını bilmek, kaç dil var, kaç ülke var…

Ben çevremdeki kardeşlere bazen soruyorum “Gine Bissau neresi?”, “Ouagadougou diyince ne anlıyorsun?” diye. Aslında bu çok da uzak olduğumuz bir şey değil. Ecdadımızın bazılarını dolaştığı, bazılarını fethettiği coğrafyalar bunlar. Biz şimdi biraz uzak düşmüşüz sadece, bu aradaki uzaklığı da tekrar yakınlaştırmak için çalışmak lazım.

Diğer taraftan, liderlik çok da talep edilmesi gereken bir şey midir, varmak istediğimiz bir nokta mıdır? Bu da önemli bir şey. Çünkü liderlik demek sorumluluk demek. Tabi nasıl ki birileri doktor, birileri öğretmen… olmak zorundaysa birilerinin de öne çıkıp karar mekanizmasında bulunması lazım. Bu zor bir denklem. Bu iş birikimle alakalı, çalışmakla alakalı, bu iş sorumluluk işi, omuzların kaldırması işi, vebal işi liderlik. Hele ki yardım sektöründe. Çünkü insanlar size zekatlarını sadakalarını emanet ediyor çok sorumluluk gerektiren bir şey. Ben bunun yükünü hissediyorum, Allah’tan yardım diliyorum bu mesuliyetleri hakkıyla yerine getirebilmek için.

Allah çalışmalarınıza bereket versin, bu güzel röportaj için teşekkür ederiz.

GENÇ Dergisi | Ekim 2014 sayısında yayınlanmıştır.

--

--

Hüseyin Küçükali
Kolay Sağlık

Public Health Researcher @CPH_QUB @spacequb — I use systems thinking, AI, and behavioral science to innovate prevention of diseases and health inequities.