Biyolojik Cinsiyet: Bilgilendirici ve Sıkıcı Bir Yazı

Muhlis Eroğlu
konformist
Published in
4 min readNov 5, 2020

--

Yakın zamanda yapılan trans dışlayıcı feminizm tartışmaları, cinsiyetin tamamen sosyal bir inşa olduğu iddiası ve toplumsal cinsiyet-biyolojik cinsiyetin ayrımının bir mit olduğu iddiası gibi çatışmaları sosyal medyada, özellikle Twitter’da, sıkça görmekteyiz. Aslında sosyal düzendeki cinsiyet rollerinin biyolojik ve nörolojik temellerinden tamamen yalıtılmış bir biçimde incelenemeyeceğini düşünsem de bugün sadece biyolojik cinsiyete dair temel kavramların ve birkaç ilginç fenomenin açıklandığı bir yazı yazacağım. Ayrıca yazı içerisinde kullanılan cinsiyet kelimesi ile biyolojik cinsiyet kast edilmektedir. Temel kavramların özetlenmesi en doğru başlangıç gibi gözükmektedir.

Anoldent, Flickr.

Cinsiyet belirlenmesinin temelinde diğer hücrelerden farklı bir bölünme süreciyle oluşan gametlerdeki, yumurta ve sperm, cinsiyet kromozomları rol oynamaktadır. Her bir gamet hücresinde 23 çift kromozom bulunmaktadır ve bunlardan 22’si organizmanın fiziksel gelişimini belirlerken, bir çift ise cinsiyet gelişimini belirlemektedir. Anneden gelen yumurtada sadece X kromozomu bulunurken babadan gelen spermde ise X veya Y kromozomu bulunmaktadır. Sperm ve yumurtanın eşleşmesi ile oluşan zigotta Y kromozomunun bulunması erkek cinsiyet organlarının gelişim sürecini belirlemektedir. Cinsiyet organları üç genel kategoride altında toplanmaktadır: Birincisi yumurtalık olarak da adlandırılan ‘gonad’lardır, ikincisi ileride kadın ve erkek cinsiyet organlarına dönüşecek olan farklılaşmamış iç cinsiyet organlarıdır, üçüncü kategori ise gözle de görülebilen dış genitallerdir. Rahimdeki gelişim sürecinin ilk altı haftasında kadına ve erkeğe özel farklılaşmayan gonadlar, hormon salgıları ve gamet üretiminden sorumludur. Y kromozomu üzerinde bulunan Sry geni gonadların testise-erkek üreme organı- dönüştürmektedir. Gonadların farklılaşması ile hormanlar salgılanmaya başlar ve bu hormonlar organizmanın hem beyin gelişimini hem de ilerleyen dönemde cinsiyete özel üreme davranışlarını etkilemektedir. İç cinsel organları ise yumurta kanallarına, rahime, vajinaya ve saçaklara, bunlar yumurtanın kanala girmesini sağlayarak dış gebeliği önlerler, dönüşecek olan Müllerian sistem ve ileride sperm kanallarına, epididimlere ve seminal veziküllere dönüşecek olan Wolffian sistemden oluşmaktadır. Bu sistemlerden hangisinin gelişeceğini salgılanan hormonlar belirlemektedir. Aslında herhangi bir müdahale olmadığı sürece asıl gelişecek olan sistem Müllerian sistemidir yani kadın iç cinsiyet organlarıdır. Müllerian baskılayıcı hormonun salgılanması bu sistemin gelişimi engellerken, testosteron salgısı Wolffian sistemin gelişmesini başlatır ancak bu salgıların varlığı kendine başına yeterli değildir. Çünkü bu hormonların özelleşmiş hücreler, yani reseptörler, tarafından algılanması gerekmektedir. Örneğin, testosteron ve dihidrotestosteron gibi androjenlere duyarsız reseptörlerin bulunması organizmada, Y kromozomuna sahip olsa dahi, erkek iç cinsel organların gelişmemesine neden olmaktadır. Diğere örnek ise genetik erkeklerde görülen bir sendromdur. Müllerian sistemi baskılayan hormonların salgılanmaması veya bu hormonların reseptörlerindeki duyarsızlık sonucu hem kadın hem de erkek iç cinsel organlarının gelişmektedir; ancak kadın cinsel organlarının varlığı erkek sisteminin çalışmasını engellemektedir. Dışarıdan gözle görülemeyen organların gelişimi aslında gözle görülebilen dış cinsel organların oluşumunu da etkilemektedir.

Erkeklerde testis torbası ve penis, kadınlarda ise vajina ağzı, klitoris, iç ve dış yanaklar gözle görülebilen genitallerdir. İç cinsel organlar gibi dış genitaller de herhangi bir hormona maruz kalmadığı sürece kadın cinsiyet organları olarak gelişmektedir. Bu üç kategori birincil cinsiyet özellikleri olarak da adlandırılmaktadır. Ayrıca insanlara dair toplumsal cinsiyet atamalarını da etkileyen ve dış görünüşlerinden anlaşılabilen ikincil cinsiyet özellikleri bulunmaktır. Geniş kalçalar, göğüsler, sakal veya kalın ses gibi ergenlik dönemine kadar görülmeyen bu cinsiyet özellikleri gonadların, yumurtalık veya testis, uyarılamsı ile salgılanan hormonların etkileri ile belirlenmektedir. Ergenlik ve cinsel olgunlaşma süreci bir dizi salgı ve uyarılma döngüsü ile başlayıp ilerlemektedir. Öncelikle hipotalamustan salgılanan gonadotropin salıverici hormon(GnRH) ön hipofiz bezini uyarması sonucu gonadlardan hormon salgısını başlatacak olan follikül uyarıcı hormon(FSH) ve lüteinleştirici hormon(LH)’un salgılanmasını başlatmaktadır. Bu iki hormon hem testis hem de yumurtalıklar üzerinde etki göstermektedir. Yumurtalıklardan östradiol adı verilen östrojenlerin salgılanmasını sağlarken; testislerden testosteron salıgsını başlatmaktadır. Ayrıca bu iki hormon belirli düzeylerde her iki cinsiyette de üretilip salgılanmaktadır. Bunun sonucu olarak, genital kıllanma gibi her iki cinsiyette de görülen benzerlikler ortaya çıkmaktadır. İkincil cinsel özelliklerin hayat boyu bu hormonların etkisinde olmaları insanların vücutlarını istedikleri cinsiyete benzetebilmelerini sağlamaktadır ve günümüzde birçok trans birey bedenlerini deneyimledikleri cinsiyete dönüştürebilmektedir.

Güney Afrikalı trans atlet Caster Semenya. Hormon düzeyleri diğer kadın sporculardan farklı olması ve aldığı hormon tedavisi nedeniyle atletizm camiasında polemiklere sebep olmuştu.

Cinsiyet belirlenmesi, cinsel yönelim ve üreme davranışı gibi birçok konuda insan da dâhil olmak üzere hayvanlar üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Bilimsel yöntem ile yapılan çalışmalar ve elde edilen bulguların dışında kalan farklılıklar olacağını da unutmamak gerekir. Ancak üretilen bilgiler sayesinde günümüzde cinsiyet kimliği ve bedenleri arasında bocalama yaşayan insanlara yardımcı olunduğu aşikârdır, ancak tüm bu bulguları göz ardı edip cinsiyetin sadece sosyal düzende kurgulanabileceğini de düşünenler bulunmaktadır. Bunun ne kadar mümkün olduğuna dair kesin bir şey söyleyemesem de ileride cinsiyet kurgusu üzerine bir yazı yazacağım. Bahsi geçen konularla alakalı ileri okuma için aşağıya yapılan çalışmaları bırakıyorum.

--

--