Zaman ve İnsan

Omertopuz
konformist
Published in
5 min readOct 18, 2020

--

Yaşamın hızı, zamanın insanlar tarafından deneyimlenen akışı ya da hareketidir. Yaşamın hızı bir tempo meselesidir ve insanların tuttukları tempoya göre şekillenmektedir. Tempo kavramı müzik kuramından ödünç alınmış olup, sözlük anlamı olarak bir parçanın icra edilme hızını ifade etmektedir. Psikolojik bağlama uyarlandığında ise icra edilen parça insanın yaşamı ve icracı da insanın kendisidir. Nasıl ki icracının ayarladığı tempoya bağlı olarak Minute Waltz eserinin icra edilme hızı değişebilirse, keyifli bir sohbetin temposu da deneyim süresini etkileyecektir. İnsan, zamanı içerisinde icra edilen bir eserin notalarını (gündelik yaşamdaki işlerin sırası) aynı sırayla çalıyor olsa da, tutturduğu tempo, hızını belirleyecektir.

Gündelik yaşamlarımızda hayatı yaşama hızımızı etkileyen tempo kavramı çeşitli unsurlardan etkileniyor görünmektedir.

Ülkelerin ve toplumların, ekonomik refah düzeyleri, sanayileşme dereceleri, nüfus yoğunlukları, içinde yaşadıkları iklim ve kültürel değerleri, tempoyu ve dolayısıyla yaşam hızını etkilemektedir.

Bu yazı bağlamında; bu unsurların birbirleri ile olan karşılıklı etkileşimini birlikte ele alacak ve yavaş-hızlı toplumların genel özelliklerini bu unsurlar etrafında resmetmeye çalışacağım.

Tokyo Japonya

Ekonomik refah düzeyi, yaşamın hızını belirleyen en önemli etkenlerden birisi olarak görülmektedir. Ekonomik refah düzeyinin yüksek olduğu toplumlarda temponun hızlı olmaya yatkın olduğu belirtilmektedir. Ekonomik refahı doğuran ekonomik sistemlerin işleyiş şekli, özellikle günümüz toplumlarında dijital bankacılık sistemlerinin hassas yapısı, küreselleşen dünyada geniş piyasaların tek bir pazar olarak yerini alması gibi sebeplerle temponun hızı artmakta ve insanlar yaşamlarını çok daha dakik ve hızlı yaşamak durumunda kalmaktadır. Ekonomik refahı doğuran ve tempoyu etkileyen unsurlardan biri olan ülkelerin sanayileşme dereceleri de yaşamın hızını doğrudan etkiliyor görünmektedir. Sanayileşmemiş ya da daha az sanayileşmiş toplumlara kıyasla sanayileşmiş toplumlarda, özellikle Sanayi Devrimi’nden bu yana, tempo çok daha hızlı seyretmektedir. Zamandan tasarruf sağlayacak teknolojik gelişmelere karşın, sanayileşmiş toplumlardaki insanların yaşamı çok daha hızlı yaşaması ve kendilerine ayırabilecekleri boş zamanlarının daha az olması çelişik bir durum yaratmaktadır. Bu çelişik durum, zamansal tasarruf sağlayan teknolojik gelişmelere yatırım yapan müteşebbislerin ekonomik sistemlere bakışları (kapitalist dünya görüşü) ve sanayileşmiş toplumlarda yaşayan insanların yaşamlarındaki başarı normlarını belirleyen kültürel etmenler (bireyci-kolektivist) ile açıklanabilir. Sanayileşme ve ekonomik refahın yüksek seviyelerde olduğu yerleşim yerlerinde nüfus daha yoğun seyretmektedir. Nüfus yoğunluğu ekonomik refah düzeyi ile birlikte tempo hızının en güçlü belirleyicilerinde biridir. Nüfusun daha yoğun olduğu büyük şehirlerde yaşayan insanların, küçük şehirlerde yaşayanlara göre yaşamlarının daha hızlı olduğu belirtilmiştir. Sanayileşme, ekonomik refah düzeyi ve nüfus yoğunluğu unsurlarının birbirlerinden ayrı belirtilmiş olmasına rağmen karşılıklı etkileşen ilişkilerinden dolayı birlikte ele alınması uygun görülmüştür.

Nepal’in bir köyünde tarlada eğlenerek çalışan çocuklar

Tempo hızını etkileyen unsurlardan biri de iklimdir. Birbirinden farklı coğrafi bölgelerde konumlanmış ülkelerdeki yaşam hızları da farklılık arz etmektedir. Sıcaklığın genellikle yüksek olduğu tropikal iklimlerdeki ülkeler, yaşam hızının genellikle yavaş olduğu yerlerdir. Buna karşın hava sıcaklığı azaldıkça yaşam hızı artmaktadır.

Tempo hızını etkileyen bir diğer unsur, bu yazıda değinilecek olan son unsur, kültürel değerlerdir. Tempo hızının bu bağlamda değerlendirilmesi hususunda karşımıza çıkan en önemli belirleyici, kültürlerin bireycilik ya da kolektivist eğilimleridir. Bu eğilimler en temelde, kültürel yönelimin bireye ve çekirdek aileye yahut daha geniş topluluklara uzanıp uzanmaması bağlamında bir sürekliliğin iki ucunu oluşturmaktadır. Bireyci kültürlerde, kişi kendi başarısını ve amaçlarını grubun amaçlarının önünde tutup bu yönde davranış repertuarı geliştirmekte ve toplumsal normlar kişiyi bu doğrultuda davranması hususunda teşvik etmektedir. Kolektivist kültürlerde ise grubun amaçları doğrultusunda davranılması ve grubun amaçlarının öncelikli görülmesi esastır. Bu bağlamda bireyci kültürlerde kişiler, “vakit nakittir” anlayışı ile bireysel amaçlarını gerçekleştirmek üzere her saniyeyi değerlendirme eğilimi göstermekte ve yaşamlarını bu doğrultuda kurgulamaktadırlar. Bireyci eğilimleri ile tanınan ABD, İngiltere gibi sanayileşmiş ve ekonomik refah düzeyi yüksek olan ülkelerde bireyler, daha çok başarı yönelimli davranmaktadır. Bu durum da bireyci kültürlerde yaşamın daha hızlı olmasına neden olmaktadır. Buna karşın, grubun amaçlarının ve sosyal ilişkilerin daha önemli görüldüğü kolektivist kültürlerde zamana karşı daha esnek bir yaklaşımdan söz etmek mümkündür. Kolektivist kültürlerde çalışma hayatı, bireysel başarıdan ziyade grubun başarısına daha fazla vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda, bir kişi için, iş arkadaşının bir problemi karşısında ona yardım etmek ve destek olmak, kişinin yerine getirmesi gereken sorumluluktan daha önemli görülebilir. Yani kolektivist bir kültürde yaşayan bu kişi için elindeki iş bekleyebilir, tempo bu doğrultuda yavaşlatılabilir.

Yukarıda ifade edildiği üzere; farklı kültürler, coğrafi özellikler ve ekonomik yaşam standartları zamanın algılanış biçimi üzerinde etkili olmaktadır. Ancak aynı kültür içerisinde yaşayan insanlar arasında olduğu kadar, aynı ülke, şehir ya da köyde yaşayan insanlar arasında da yaşam hızları ve zamanın algılanışı farklılaşmaktadır. Bu farklılık bizi, psikolojik bir kavram olan A Tipi Kişilik özelliklerine götürmektedir. Hızlı yürüme, hızlı yeme, aynı anda iki işi yapma eğilimi ve dakik olmanın önemli görülmesi gibi özelliklerle tanımlanan A Tipi Kişilik özellikleri, bireylerin hızlı-yavaş tempolarının belirleyicisi olarak görülmektedir. Kişilerin kişilik özelliklerine yapılan bu vurgu, bireylerin her zaman ve her ortamda tempolarının hızlı olacağı şeklinde yorumlanmamalıdır. Kişilerin kendileri için önemli gördükleri konularda ve durumlarda gösterdikleri zamansal aciliyet, tempo hızlarının bağlamsal olarak değişmesine neden olabilmektedir.

Zamanın tüm kültürler ve bireyler için aynı şeyi ifade etmediği aşikardır. Bazı insanların sürekli bir acele içerisinde, bir yere yetişmeye çalışırcasına hareket etmelerinin yanında bazı insanlar için zaman yeterince israf edilebilir niteliktedir.

Zamanın israf edilebilir bir niteliğinin olması birçokları için olumsuz bir insan niteliğine işaret ederken, bu durumun evrensel bir geçerliliğinin olup olmadığı üzerinde durup düşünmek gerekmektedir. Dünya ekonomilerinde saliselerin büyük önem arz etmesi ile sanayileşmemiş bir toplumda bürokrasinin çok ağır işlemesi arasında olgusal düzlemde hiçbir fark bulunmamaktadır.

Bireylerin, içine doğdukları kültürün tempo hızı ve taşıdıkları zamansal aciliyet özelliklerine göre sosyal ilişkilerinin, başarı istençlerinin, yaşadıkları mekansal özelliklerin vb. birbirlerinden farklılık gösterdiği bilinmektedir. Belli bir yaşam hızının ve bu hızın etkisiyle şekillenen yaşam stillerinin doğru ya da yanlışları yoktur. Yalnızca bağlamsal durumlara göre artıları ya da eksilerinden söz edilebilir. Dolayısıyla her bir kültürün bir diğer kültürün tempo hızından, aynı kültür içindeki bir bireyin diğer bireyden devşireceği kazançlara benzer şekilde, devşirebileceği avantalar bulunmaktadır. Bu kazanımları elde edebilmek için bir diğer kültürün ya da bir diğer kişinin zamansal kalıplarını öğrenmek gerekecektir. Bu kalıpların kültür bağlamından koparılarak elde edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bir kültürün tempo hızını anlamlandırabilmek için kültürel ögelerine daha yakından bakmak zorunluluğu bulunmaktadır.

Son söz olarak, yaşadığımız zamanı algışayış şeklimizin, bireysel ve toplumsal birçok unsur tarafından şekillendiğini vurgulamak gerekliliğine inanıyorum. Bireysel yaşantımızda, zamanın tam olarak kavranabilmesi ve bu karmaşık sistemin daha iyi anlaşılabilmesi için zamanın sessiz diline daha yakından kulak verilmesi gerektiğini belirtmek istiyorum.

Okuma Önerileri ve Son Not

2013 yılında Maya Kitap tarafında Zamanın Coğrafyası başlığıyla Türkçe’ye çevrilen, ünlü sosyal psikolog Robert Levine’nin A Geography of Time isimli kitabı, bu yazının yazılmasına ilham olmuştur. Yazıda, bahse konu olan kitaptan alınan bilgilere yer verilmiştir. Yazıda kabaca değinilen unsurlar hakkında, kültürler arası örneklerle desteklenen araştırma sonuçlarına yer verilmektedir. Konu hakkında daha geniş çaplı okuma yapmak isteyenler için müthiş bir başlangıç olacaktır.

--

--