En Sık Yapılan Arayüz Hataları: Seri 1

Burak Dönertaş
Kullanıcı Ajansı
6 min readJun 19, 2015

--

En sık yapılan arayüz hatalarını toplayan bir seri yapmaya karar verdik. İşte birincisi. Bunlara dikkat ederek hataları en aza indirebilirsiniz.

1: Kullanıcılardan Çok Fazla Bilgi İstemek
Kullanıcılar tembeldir. Ne kadar fazla form eklerseniz, kullanıcıların motivasyonu o kadar düşer.

Genellikle mümkün olduğunca pürüzsüz bir kullanıcı deneyimi yaratmaya çalışmalısınız. Birkaç yıl önce Imaginary Landscapes firmasının yaptığı bir araştırma çok fazla form koymanın kullanıcıların kayıtlarını caydırma teorisini test etti. Test 11 alanlı form ile ile sadece 4 alanı olan bir formu karşılaştırdı.

11 alanlık form aşağıdaki bilgileri zorunlu kıldı:

İsim
Şirket
Adres
Şehir
Eyalet
Posta Kodu
Telefon
Faks
E-posta
Tercihi iletişim metodu
Yorumlar

Bu forma aynı zamanda ziyaretçilerin siteyi nereden bulduklarını soran checkboxlar dahil edilmişti.

Bir diğer versiyonda daha az alanlı bir form kullandılar:

İsim
Telefon
E-posta
Yorumlar

Tabii ki, telefon numarasını ve yorumları kaldırarak formu daha da fazla kısaltabilirsiniz . Bulunduğunuz sektöre bağlı olarak telefon numarası potansiyel müşterileri belirlemek (lead generation) için önemli olabilir, ancak insanların çoğunlukla istenmeyen telefonları önlemek için telefon numarası kısmını doldurmak istemediğini farkedeceksiniz.

Çalışmanın neticesi ne oldu? Araştırmacılar kısa formu kullanarak kaydolanların oranı uzun forma göre %140 daha fazla olduğunu gördüler. Buna ek olarak dönüşüm oranları kısa formun kullanılmasıyla neredeyse %120 arttı. Çalışma aynı zamanda kaldırılan alanların dönüşüm kalitesi üzerinde hiçbir etkisinin olmadığını ortaya çıkardı.

Gerekli olan alanların ideal sayısını bulmak için, ilk önce kullanıcılarınız üzerinde araştırma yapmalı ve bu kullanıcılardan tam olarak hangi verileri toplamanız gerektiğini bulmalısınız. Çok uzun formların kesinlikle kullanılmaması gerektiğini vurgulamalıyız ama aynı zamanda kaç tane alan kullanılmasına dair de kesin bir sayı yoktur.

Gerçek şu ki, çoğu zaman bir takım şeyleri elde edebilmemiz için diğer şeylerden vazgeçmemiz gerekir burada da durum böyledir. Uğraşmanız gereken birbiri ile yarışan öncelikler var: satış ekipleri genellikle daha fazla potansiyel müşteri bulma peşindeyken tasarımcılar da en iyi kullanıcı deneyimini sunmak için çaba sarfederler. Arada bir denge kurmanın en iyi yolu da test etmektir.

Örneğin, Expedia kendi formundan sadece bir alan (Şirket Adı bilgisi — kullanıcıların kafasını karıştırdı) çıkarınca şatışlarda 12 milyon dolarlık bir artış elde etti.

#2: Kullanıcı Geribildirimini Almayı Son Dakikaya Bırakmak
Kullanıcı geribildirimi bazen büyük bir sınav için hazırlanmaya benzer.
Mümkün olabildiğince erken ve sık çalışmanızın farkındasınızdır ama bir şekilde çalışmayı sınavdan bir önceki akşama sığdırırsınız ve artık bir fark yaratmak için çok geç kalmışsınızdır.

Kağıtla prototipleme ve hızlı prototipleme size bir tasarımı inşa etmeden çok önce test etme imkanı verir. Bu yüzden kullanıcı geribildirimi almak için elinizde tamamlanmış bir tasarım olması gerektiğini düşünme hatasına düşmeyin.

Test etmek için tasarımın ya da projenin tamamının bitmesini beklemeyin. Kağıt prototipleme ya da hızlı prototip araçlarını kullanarak testler yapabilirsiniz. Bu sayede daha az maliyetle çok daha önceden hataları yakalamanız ya da hangi alanları formlara koyacağınızı belirleme imkanınız olur.

#3: Diğer Tasarımları Körü Körüne Taklit Etmek
Çok yaygın bir UX hatası da diğer tasarımların düşünceli bir şekilde tasarlanıp üzerinde araştırma ve test yapıldığı varsayılarak kopyalanmasıdır.
Başka tasarımları körü körüne kopyalarken kopyaladığınız tasarımdaki hataları ve problemleri de kendi tasarımınıza eklemiş olursunuz.

Tasarım patternlarını kullanmak ve diğer tasarımların en iyi kısımlarını almak mantıklı olsa da ilham aldığınız tasarımların nasıl bir performans göstereceğini bilmek açısından test yapmanızı öneririz. A/B testi yapmak iyi bir yoldur, bunun haricinde en basitinden birkaç kullanıcı bulup tasarımınızı test edebilirsiniz.

#4: Online Okuma İçin PDF Kullanılması
Kullanıcılar internette dolaşırken PDF dosyası ile karşılaşmaktan nefret ederler çünkü PDF formatı alıştıkları düzeni bozar. Baskı ve belgeleri save etmek gibi en basitinden işlemler bile zorlaşır çünkü standart tarayıcı komutları PDF dosyaları üzerinde çalışmaz. PDF boyutları genellikle kağıt boyutlarına göre optimize edilmiştir ve bu boyut da nadiren kullanıcının tarayıcı penceresiyle uyumlu olur. Güle güle sorunsuz scroll etme. Merhaba ufacık fontlar.

Daha da kötüsü PDF dosyaları gezinmesi zor olan bir içerik yığınıdır.

PDF kılavuzların ve diğer büyük dosyaların dağıtımı ve baskı çıkartmak için harikadır. Sadece bu amaçla kullanın ve ekranda taranması veya okunması gereken bilgileri gerçek web sayfası olarak oluşturun.

> PDF dosyalarının online okuma için neden kötü olduğunu açıklayan bir makale.

#5: Ziyaret Edilmiş Bağlantıların Rengini Değiştirmemek
Geçmişte hangi sayfaları ziyaret ettiğinizi bilmeniz şu andaki konumunuzu anlamanıza yardımcı olacaktır. Geçmişte ve şu anda bulunduğunuz konum bir sonraki aşamada nereye gideceğinize karar vermenize yardımcı olur. Bağlantılar bu navigasyon sürecinde en önemli faktördür. Kullanıcılar daha önce bazı bağlantıları ziyaret edip istedikleri sonucu alamadılarsa bu bağlantıları hariç tutabilirler. Aynı şekilde eğer ziyaret ettikleri bağlantıları yararlı buldularsa bu bağlantıları tekrar ziyaret edebilirler.

En önemlisi, hangi bağlantıları daha önce ziyaret ettiklerini bilmeleri, kullanıcıların farkında olmadan aynı bağlantıları tekrar tekrar ziyaret etmelerini engeller. Bunu sağlayabilmek için de web sitelerinde ziyaret edilmiş ve edilmemiş bağlantılar için değişik renkler kullanmak gerekir.

> Bağlantı renklerini değiştirmenin kullanılabilirlik üzerinde etkileri

#6: Yeni Tarayıcı Pencereleri Açmak
Bazen tasarımcılar, bağlantıları yeni bir pencerede açmanın kullanıcıları websitesinden ayrılmalarını önleyeceğini zannederler. Ancak kullanıcıya agresif bir yaklaşım göstermenin yanında bu tür bir strateji uygulamak aslında bir dezavantajdır çünkü kullanıcılar çoğu zaman tarayıcıdaki “Geri” butonunu kullanarak siteye geri dönerler ve yeni pencere açıldığı zaman Geri butonu etkisiz hale gelir. Bunun yanında kullanıcılar çoğu zaman yeni bir pencerenin açıldığını farketmezler özellikle de pencerelerin ekranı tamamen kaplayacak şekilde açıldığı ufak bir monitör kullandıkları zaman. Bu yüzden geldiği yere geri dönmek isteyen bir kullanıcı gri bir hal almış Geri butonunu gördüğü zaman kafası karışır.

Kendilerinden beklenildiği gibi davranış göstermeyen bağlantılar kullanıcıların kendi kullandıkları sistemi anlayamamalarına neden olur. Bir bağlantı mevcut sayfayı yeni içerik ile değiştiren basit bir köprü görevi görmelidir. Kullanıcılar yersiz pop-up pencerelerinden nefret ederler. Eğer kullanıcılar hedef sayfayı yeni bir pencerede açmak isterlerse tarayıcılarının “yeni pencerede aç” komutunu kullanabilirler.

#7: Kullanıcıları Neler Olduğundan Haberdar Etmemek
Ne zaman bir işlem devam ediyorsa (bir formun yollanması, filtrenin üzerine tıklanması, sonuçların aranması gibi) sayfanın ne işlem yaptığını kullanıcıya bildirmek iyi bir uygulamadır. Bir işlem yapılırken yükleme animasyonları ya da işlem durum barlarının kullanılması buna bir örnektir.

#8: Responsive Tasarımın Olmaması
Sitenizin desktop versiyonu PC üzerinde iyi gözükebilir ama eğer sitenizin bir mobil versiyonu yoksa, sitenize akıllı telefon üzerinden erişildiği zaman kullanıcı deneyiminin ne kadar kötü olacağını bir düşünün. Ekranın her tarafında dikey ve yatay scroll barlar olması, içeriği görüntülemek için zorla parmakla ekranı sağa kaydırmak, okunamayacak derecede ufak olan yazılar, üzerine tıklanılamayacak kadar ufak olan bağlantılar ile bu liste uzayıp gider. Özetlemek gerekirse desktop için yapılan tasarımlar mobil cihaz ile görüntülemek için uygun değildir.

#9: Tasarım İlkelerini Göz Ardı Etmek
İlk izlenimler, kullanıcıların bir websitesi ya da uygulamayı kullanıp kullanmayacağına üzerinde çok büyük bir rol oynar. İçeriğin orantısız bir şekilde olması, satırların çok uzun olması, butonların garip yerlere yerleştirilmiş olması ve beyaz alanın kötü bir şekilde yönetilmesi gibi genel tasarım kurallarını göz ardı eden unsurlar kullanılabilirliğe çok olumsuz yönde etkiler ve kullanıcı deneyiminin kalitesini düşürür.

Her ne kadar şeytan ayrıntılarda gizli olsa da, basit ilkelere uymak websitenizde ya da uygulamanızda uyumlu ve mantıklı bir düzen sağlayamanıza yardımcı olacaktır.

Şunu da belirtmek gerekir ki, iyi bir tasarım kendi kendine yeterli değildir ve estetik üzerinde gereğinden fazla durmak estetiği tamamen göz ardı etmek kadar zararlı olabilir. Bir uygulamanın güzel gözükmesinin temel amacı kullanıcıyı cezbedip uygulamayla etkileşime geçmesini sağlamaktır. Sıradan bir tasarıma yönelen ve tasarıma kişisel bir dokunuş katmayan tasarımcılar ve geliştiriciler kullanıcıyı kaybetme riski oluştururlar.

#10: Kullanıcıyı En Önemli Geribildirim Kaynağı Olarak Görmemek
Diğer bir önemli kullanılabilirlik hatası da kullanıcıyı tamamen devredışı bırakıp göz ardı etmektir. Kullanıcının görüşünü almak, kullanılabilirliği geliştirmek için gereklidir. Çok yaygın bir hata bir yazılımın ya da tasarımın nasıl olacağına kendi kişisel görüşünüzden yola çıkarak karar vermektir. Kullanıcılarla iletişim kanallarını açmak ve yarattığınız arayüzün kolay kullanılabilir ve anlaşılabilir olduğunu test etmek size ürünlerinizi geliştirebilmeniz için kritik bilgiler sunacaktır.

Önümüzdeki haftalarda yeni yazılarla devam edeceğiz. Medium’da takipte olmanızı ve bu yazıyı önermenizi isteriz.

--

--