“Satranç tahtası insan zihninin jimnastik salonudur.” demiş Pascal.
32 taşla 2 kişi arasındaki zihin mücadelesinin sergilendiği bu strateji oyunu, neredeyse günümüzden 4000 yıl kadar önce Mısır’da bulunan piramit kabartmalarında da rastlanıyor… Hazır satranç yakın zamanda “Queens Gambit” dizisiyle gündeme gelmişken ben de bu alandaki tecrübelerimi paylaşmak isterim.
Satranç ile ilk tanışmam aslında ilkokul yıllarımda oldu. Ancak bu yaşlarda herhangi bir turnuva deneyimi henüz yaşamamıştım. 19 yaşımda (2012) katıldığım ilk turnuvam pek de sürpriz olmayan bir şekilde çok kötü geçmişti.
Turnuvanın ardından her satranç sever gibi satrancın ilk “Harika Çocuklarından” olan J.R. Capablanca’nın Satrancın Esasları kitabını okumaya başladım. O günden sonra ise satranç ilgim sürekli olarak artmaya başladı. Hatta bu kitabın üniversite hayatımın uzun sürmesine neden olduğu da söylenebilir. 😊
Bu dönemde İstanbul ve diğer illerde pek çok turnuvaya katıldım. Kendimi satrançta geliştirmeyi çok istiyordum fakat bunun çok fazla emek ve vakit gerektirdiğinin de farkındaydım. Okul hayatımın aksaması ise kafamda soru işaretlerine neden oluyordu. 2014 yılında Yunanistan’da Avrupa Amatörler Satranç turnuvasına katıldım. Herhangi bir beklentiyle katılmadığım bu turnuvayı kazanmam ise kafamda oluşan sorular konusunda beni oldukça rahatlattı. Bu andan itibaren ise satrançla profesyonel olarak ilgilenebileceğime karar verdim.
Takip eden 2017 yılında Boğaziçi Üniversitesi takımı adına oynadığım süper ligde resmi olarak FM (Fide Master) ünvanını aldım. Bu ay da Türkiye’de güncel ELO (satranç ratingi) listesinde 55. sıradayım. Geriye dönüp baktığımda iyi ki yapmışım dediğim şeylerden biri satranca başlamak oldu.
Satrancın amatör olarak ilgilenmek için çok keyifli bir oyun olduğunu düşünüyorum . Kendini bu alanda geliştirmek isteyenlere ise ilk önerim fundamentalları öğrendikten sonra çok sayıda maç yapıp onları bilgisayar yardımıyla analiz etmeleridir. Bilgisayarların neden bir hamleyi ötekinden daha iyi bulduğunu anlamaya çalışıp, yaptıkları hataları öğrenmeye çalışmaları iyi bir başlangıç olabilir. Pek çok kaynağın artık rahatlıkla ulaşılabilir olması da satrançta belli bir seviyeye gelebilmeyi gerçekten çok kolaylaştırdı.
Satrançla ilgilenmenin iki kişinin karşılıklı oturup maç yapması dışında pek çok yolu da var. Ben özellikle etüt denilen, satranç kompozitörleri tarafından dizilen problemleri çözmekten çok keyif alıyorum. Kompetitif olarak oynamak istemeyen ama yine de satrançla ilgilenmek isteyenlere, satrancın sanatla çok yakınlaştığı bu etütleri kesinlikle öneririm. İlgilenenler için sevdiğim bir problemi de aşağıda paylaşıyorum (Hamle beyazda).😊
Umarım satranç ile tanışmanıza bu yazımın da bir katkısı olur. Linktera’da da bir satranç kulübümüz var ve online platform üzerinden birkaç küçük çaplı etkinlik düzenledik. Önümüzdeki günlerde ise fiziksel olarak da turnuvalar düzenlemeyi planlıyoruz.
Sevgilerle, Ari Kiremitciyan