Bir Kap Mama, Bir Kap Su

Linktera
Linktera
Published in
3 min readOct 4, 2021

1931 yılında Floransa’da yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalan hayvan türlerine dikkat çekmek için “Dünya Hayvanları Koruma Günü” ilan edildi. Günümüzde ise özellikle sosyal medyada her gün hayvanlara karşı yapılan şiddete şahit oluyoruz. Benim de oldukça önemsediğim bugünde, kendi deneyimlerimi anlatmaya çalışacağım.

Sokak hayvanı dendiğinde aklınıza ne geliyor? Sokakta çamurun, pisliğin içinde yaşayan ve çöplerden yemek yiyerek yaşamına devam eden, çoğumuzun gördüğünde yolunu değiştirdiği canlılar değil mi? Gelin aslında onların hangi şartlarda yaşamaya çalıştığına ve onlarla ilgili yanlış düşüncelere değinelim.

Öncelikle bu farkındalığa nasıl sahip olduğumla başlamak isterim. 2018 yılının Kasım ayında yağmurlu bir günde, ıslanmış ve soğuktan titreyen bir yavru kediyle başladı her şey. Aslında öncesinde de bir sokak hayvanını sahiplenme düşüncem vardı ancak o yavruyu gördüğümde hissettiklerim bu düşünceyi hızlandırdı. Uzun süren bir yakalama macerası sonrası başlayan klinik yolculuğu, tedavi süreci ve sonunda evde ilk adım :)

Başlarda tecrübesizliğin verdiği korku ile çoğu noktada kliniği ve bir kediyle aynı evi paylaşan arkadaşlarımı oldukça rahatsız etmiş olabilirim. Ancak zaman içerisinde onun bana verdiği enerji ile durum tamamen değişti. Hatta öyle bir duruma geldim ki artık tüm masum sokak hayvanları için farkındalığım gelişmişti. Zaman içerisinde sokaktaki canlar için de mama almaya,onları da besleyip gerektiği durumlarda tedavilerini yaptırmaya başladım. Tedavilerini yaptırdığım bu canlardan da evimi açtıklarım oldu ve 2 görme engelli 4 kedim ile yaşamaya devam ediyorum :)

Hepimizin çocukluğumuzdan itibaren sokak hayvanları ile ilgili yanlış bilgilendirildiğimiz durumlar olmuştur. Bizler “Pire bulaşır,hastalık kaparsın” diye korkutulurken, o masum canlar aslında sadece yiyecek bir lokma peşinde geçiriyor kısa ömürlerini. İşte bu farkındalığı yakaladıktan sonra o canların hayatlarını kolaylaştırmak, ömürlerini daha mutlu geçirebilmelerini sağlamak için de uğraşmaya başladım. Çok zor değil aslında, sadece biraz mama ve bir kap su ile sizlere sonsuz sevgilerini veriyorlar :)

Şunu belirtmeliyim ki sokaktaki masum bir canın biz insanoğluna bir zararı yok. Aksine bizler, şehirleşme ve modernleşme ile o canları alışık oldukları düzenden farklı bir düzene soktuğumuz için çoğu henüz yavruyken son nefesini vermekte. “Onlar çöplerden yemek bulur” düşüncesi ile göz ardı ettiğimiz canların birçoğu çöpten yemek ararken “duyarsızlığımız” nedeniyle çöpe attığımız cam,iğne gibi maddeler sebebiyle yaralanmakta ve hatta ölmekte. Ve yine aynı şekilde bilinçsiz bir şekilde çöpe atılan yemek artıkları da onlara zarar vermekte (özellikle kılçıklı balık ya da kemikli tavuklar).

Bir diğer dikkat etmemiz gereken durum ise kullandığımız arabalar. Özellikle soğuk havalarda, ısınmak için araçların motor bölümüne girip can veriyorlar. Ya da sokak aralarında yüksek hızla giden insanlar nedeniyle bir çoğu eziliyor. Bu sebeple arabaya binmeden önce kaputa vurmalı ve bir ses gelip gelmediğini kontrol etmeliyiz. Biz gideceğimiz yere farklı bir ulaşım aracı ile de gidebiliriz ancak o masum can ısınmak için girdiği yerden korktuğu için hızlıca çıkamayabilir.

Özetleyecek olursam onlar bizlere karşılıksız sevgi verebilen canlılar. Bir sokak hayvanı gördüğünüzde sadece kafasını okşayıp onu sevindirebilirsiniz. Kapınızın önüne bir kap mama, bir kap su koyup belki de bir canın hayatını kurtarabilirsiniz. Arabanıza binmeden önce kaputa vurup, sokak aralarında daha dikkatli olabilirsiniz. Çöpe atacağınız maddeleri eğer yaralayıcı ise bir sokak hayvanına zarar vermeyecek şekilde kutulayabilirsiniz. Ve en önemlisi de tüm bunları yakınlarınızla paylaşabilirsiniz.

Karşılıksız sevgiyi öğrendiğimiz dostlarımızın günü kutlu olsun. Yalnızca Türkiye’de değil, bütün Dünya’da büyük bir sorun olan hayvanlara karşı şiddetin biteceği, farkındalığın artacağı günlerin bir an önce gelmesi dileğiyle…

Sevgilerle, Burhan Türksoy

--

--