Startup’ı Severken Öldürmek

Ceren Önen
make innovation work
3 min readFeb 24, 2019

Türkiye, içinde bulunduğu ekonomik koşullar gereği, dış borçlanma ile büyümeye çalışan bir ülke. Ülkemizdeki ekonomik iklimin ılıman olduğu dönemlerde dış fonların ülkemize girdiği ve buna bağlı olarak da güneşli günlerin tadını çıkardığımız dönemler olduğu gibi, bu paranın ülkeden çıkıp farklı coğrafyalara seyahati sırasında da zorlu koşullardan geçiyor, puslu ve bulutlu günler yaşıyoruz.

Büyük bir bankamızın üst düzey yöneticisi, bir etkinlikte bu konuya değinmiş, Türkiye’nin sağlıklı büyümesi ve büyümeye bağlı olarak da kalıcı zenginliği yaşayabilmesi için borçlandığı para ile daha çok para getirecek katma değerli hizmetler üretmesi gerektiğini ve bunun yolunun da inovasyondan geçtiğini belirtmişti.

Bu çerçeveden baktığımızda, ülkemizin kurum ve kuruluşlarının yeniliklere daha çok yatırım yapması için çeşitli devlet teşviklerinin de bu alanda bir araç olarak konumlandığını görüyoruz. Ne kadar etkin ve verimli olduğu konusunda herkesin kendine göre bir yorumu olsa da bu teşviklerin havada kapışıldığı da aşikar, demek ki bir yaraya çözüm oluyorlar. Beklentimiz bu gibi desteklerin artması, diğer taraftan da destek alanların başarılı sonuçlara ulaşması.

Diğer taraftan şirketler hem rekabet güçlerini korumak hem de pazarda daha iyi bir yer almak için kendi öz kaynaklarını da yenilikleri araştırmak ve hayata geçirmek için harcıyorlar. Birçok şirket inovasyonla ilgili organizasyon içinde görevlendirilmiş birimler kurarken bir taraftan da yenilikleri dışarıdan içeriye almak için hem diğer şirketler hem de yeni nesil girişimler ile açık kanallar geliştirmeye başlıyorlar.

Yeni nesil girişimlerle çalışmak ülkemizde olduğu kadar yurt dışında da sıcak bir konu. Kurumlar; startuplar’ın yeni teknoloji ve iş modellerine olan odakları, farklı kültür ve iş yapış metodları ile kendilerine her alanda katma değer sağlayacağına inanıyorlar ve bunun olumlu sonuçlarını da görüyorlar. Ancak bazen acemilik bazen de ilgisizlik diyelim, ne yazık ki startuplar’ın ölümüne yol açabilecek yaklaşımları da gözlemleyebiliyoruz.

Photo by Trym Nilsen on Unsplash

İş hayatı tabii ki bir gül bahçesi değil. Hiç kimse bir iş ilişkisinde iki tarafın da zarar görmeyeceğini garanti edemez. Ama biliyoruz ki sevdiğimiz bir şeye de nasıl yaklaşacağımızı bilmediğimiz için zarar vermek istemeyiz. Bu nedenle aşağıda bir startup ilişkisine kurumlar tarafından nasıl yaklaşılırsa olası kazaları önleyebiliriz, bunu özetlemek istedik:

  1. Arayı çok uzatmayın: Startuplar ile işbirliği ve flört bu aralar en popüler konulardan bir tanesi. Ne yazık ki imaj için dahi startup görüşmeleri yapan, uzun ve sonu gelmeyen “iş geliştirme” süreçleri ile her iki tarafın da çok değerli vaktini alan yaklaşımlar startup için en tehlikeli durumların başında geliyor. Birim zaman maliyeti marjinal olarak daha az “kaslı” olan startup için çok çok yüksek. 3–6 aylık süreçler bir kurum için ne kadar olağansa, haftalık hedefleri olan bir startup için de o kadar uzun. Şirketinizde bu sürelerde sonuçlar üretiliyorsa bir startup değil de daha sabırlı olabilecek başka bir kurum ile aynı işi geliştirmeyi düşünebilirsiniz.
  2. Evlenmeye çalışmadan önce beraber bir tatile gidin: Startup işbirliklerinde uzun vadeli ilişkilere başlamadan önce her iki tarafın birbirini daha iyi tanıyabileceği göreceli kısa süreli bir dönemde beraber çalışma fırsatı yaratmak her iki tarafın da faydasına olabiliyor. Pilot çalışma olarak özetleyebileceğimiz bu dönem içinde her iki kurum değer üretmeye yönelik çalışmalar yürütürken kültür ve çıkan sonuçlar açısından daha doğru değerlendirmeler yapılabiliyor.
  3. Ailede herkes sizin kadar işbirliğine motive olmayabilir: Hem siz hem de startup çok istese de kurum içinde herkes aynı duyguları paylaşmayabilir. Startup’ın kurum içinde dokunacağı ilk noktalarda önceden hazırlık yapmak kritik önem taşır (insan kaynakları, hukuk, satınalma, bilgi sistemleri gibi.). Startup ile iç birimlerin etkileşiminde mutlaka birlikte yer alın, siz odadan çıktığınızda işler istediğiniz gibi ilerlemeyebilir.
  4. Karşılıklı açık iletişim içinde olun: İki tarafın da birbirinden beklentisini ve geleceğe ilişkin planlarını açık açık konuşması kritik önem taşıyor. Her bir kanaldan verilen mesajlar farklılaşmaya başladığında işbirliğinin en kritik unsuru olan güven büyük bir yıkıntı altında kalıyor. Bir startup için en önemli unsur olan kurucuların işe ilişkin motivasyonları düştüğünde işin devamlılığı ve başarısı büyük bir risk altına girer.
  5. Yol Yakınken Dönün: Kurumlarda başarısızlık pek de sevilen bir kelime değil. Oysa bazen işbirliğinin gerçekleşmemesi her iki taraf için de faydalı olabilir. işbirliğine ilişkin kısa vadeli göstergeleri yakından takip edip, olası riskleri erkenden tespit etmeye çalışın. “Başarı” için performans sonuçlarını görmezden gelmeyin.

Tabii ki ideal bir dünyada hep başarılı sonuçlar almayı, hedeflerimizi gerçekleştirmeyi isteriz. Her şey yolunda giderken bile beklenmeyen durumlar ile karşılaşabilir, planlarımız istediğimiz gibi gitmeyebilir. Önemli olan bu değişikliklerde birlikte hareket etmek ve ortak çıkarlar için iş planı ve yol haritasında gerekli değişikliklere beraber karar vererek önlemleri alabilmektir.

--

--