Startup İşbirliklerinde Çözüm Odaklı Yaklaşımlar

Ceren Önen
make innovation work
3 min readAug 14, 2018

Yeni nesil girişimler (yazımızda startup olarak da tabir edeceğimiz ticari kuruluşlar) şirketlerin gözdesi olmaya devam ediyor.

Her ne kadar son günlerde başlayan ticaret savaşları, yurt ekonomisinin içinde bulunduğu konjüktür ve buna bağlı maliyetleri düşürmeye ve gelir artırmaya yönelik yapılan hamleler gündemimizde daha çok yer alsa da yeni nesil girişimler ile olan işbirlikleri ve potansiyel kazanımları şirketlerin gündeminde yer almaya devam ediyor.

Yeni nesil girişimiler ile işbirliklerinin şirketler açısından kazanımlarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkün;

  1. Kurum içinde izlenmesi gereken süreç ve kuralları dikkate aldığımızda belirli bir fikrin hayata geçmesi için harcanması gereken emek ve zaman kaynağının minimumda sarf edilmesi
  2. Farklı ekiplerden birçok ekibin bir araya gelmesi ve mutabık kalması gereken insiyatiflerde, odaklanmış bir ekibin tüm sorumluluğu üstlenmesi ve uçtan uca çözüm arayışını büyük bir hızla gerçekleştirmesi
  3. Doğrulanmış bir iş/hizmet fikrinin şirket portföyüne minimum risk ve maliyetle dahil edilmesi
  4. Yeni nesil girişimin olası sahip olduğu fikri mülkiyet, lisans, patent gibi edinilmesi zor ve rekabette farklılaştırıcı varlıklara erişimin kolaylaşması
  5. Şirketin yeni nesil girişimlerle çalışma altyapısının kurulması ile “tak-çalıştır” özelliğine sahip açık ve esnek şirket yapısına kavuşulması

Bu avantajların yanı sıra yeni girişimler ile çalışmanın “kurumsal” olarak tabir ettiğimiz şirketler için bazı olumsuz yanları da yok değil. Herkes için ilk etapta oldukça “yenilikçi”, “farklı” ve “eğlenceli” gelen işbirliği çalışmaları çok çabuk sarpa sarabiliyor ve olumlu havasını birden kaybedebiliyor. Bundan sonrası ise hem girişim hem de şirketlerin bir sonraki insiyatifleri için oldukça zorlu bir aşamanın başlamasına neden oluyor.

Photo by Miguel A. Amutio on Unsplash

Bunun ana nedenlerini ise aşağıdaki örneklerle göstermeye çalışacağız ve her bir örnek için izlenmesinin faydalı olduğunu gördüğümüz yaklaşımları paylaşmaya çalışacağız.

Bu örnekler genellikle startup işbirlikleri kapsamında karşımıza çıkanlar içinde ortak olanları içeriyor. Her şirketin iç yapısı ve kültürüne bağlı olarak başka problemlerin de ortaya çıkması tabii ki muhtemel. Ancak ana problemlerin çözüm yaklaşımını tüm problemlere uygulamak ve çözüm bulmak mümkün.

  • Yeni nesil girişimler ile olan işbirliklerinin geçici bir proje olduğunu düşünmek ve buna bağlı olarak gerekli önemi ve önceliklendirmeyi sağlayamamak en çok karşılaşılan problemlerden bir tanesi. Silikon Vadisi girişimlerinin “medyatik” popülerliği ve buna ilişkin oluşan “lakayit genç girişimci” önyargısı nedeniyle özellikle ülkemizde startuplara profesyonellik öncesi bir gençlik projesi olarak bakılıyor. Bu durum da elde edilecek faydanın girişimci ya da girişimin içinde bulunduğu aşamanın kurbanı olmasına neden oluyor. Bu yaklaşımı önlemenin en iyi yolu ise startup işbirliğini yürüten “entegrasyon” ekibinin doğru bir şekilde bilgilendirilmesinden geçiyor. Mümkünse gönüllü çalışanlardan oluşan entegrasyon ekibinin startuplar, çalışma şekilleri, yaklaşımları, iş yapış yöntemleri ve olası ihtiyaçları ile ilgili önceden eğitilmesi, startup ile aynı ortamda çalışmasının sağlanması ve proje çıktılarının net bir şekilde tanımlanması bu algıların değiştirilmesine ve işlerin sonuçlandırılmasına katkı sağlıyor
  • Kurum içinde startup işbirliklerinde izlenecek yol ve süreçlerin tanımlı olmaması işbirliği fırsatlarının önündeki engellerin başında geliyor. İş yapma kültürümüz genellikle “kervan yolda düzülür, bir başlayalım da problemleri çözeriz” şeklinde olduğu zaman çıkmaz sokaklara girmek kolaylaşıyor. Her ne kadar bazı belirsizlikleri ve problemleri öngörmek mümkün olmasa da genel çerçevesi ile startup işbirlikleri konusunda atılacak adımlar, prensipler, sponsorlar ve ihtilaf durumunda söz sahiplerinin önceden belirlenmesi kurum içinde işbirliğine yönelik problemlerin çözümünü kolaylaştırıyor.
  • Startup işbirliklerinden beklenen çıktıların tarif edilmemesi ve şirket stratejisine katkısının tanımlı olmaması yeni nesil girişimler ile yapılan işbirliklerinin hızla başarısızlığa sürüklenmesine neden oluyor. Kâr amacı güden bir şirketin kendi dip toplamına pozitif katkısı olmayan insiyatifleri uzun süre yaşatması mümkün olmaz. İçinde bulunduğumuz zorlu ekonomik koşulları da dikkate aldığımızda bunu beklemek hayalden öte gitmeyecektir. Bu nedenle şirket stratejisinde startuplar ve işbirliği alanlarına ilişkin beklentilerin net tanımlanması en öncelikli konuların başında gelmelidir.

Yukarıda belirttiğimiz konular ve çözümlerine yönelik yaklaşımlar deneyimlediğimiz çalışmalarda oldukça olumlu sonuçlar verdi. Bu üç ana başlığı ele aldığımızda en önemli problemin startuplara olan “bakış açısı” ve “algı”’nın bir önyargıya dönüşmesi ve buna bağlı olarak da gerçeklerin beklentilerden bambaşka bir noktaya gelmesi olduğunu görüyoruz. Bunu önlemenin en etkin yolu ise startupları “öğrenmeye”ve onlarla “gerçekten” çalışmaya başlamaktan geçiyor.

--

--