Verinin konuşulduğu Bilişim Zirvesi 2019 notlarım

Bekir Arslan
Malumat
Published in
6 min readNov 22, 2019

20–21 Kasım’da İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen Bilişim Zirvesi’ne katıldım. Meğer bu zirve 19 yıldır düzenleniyormuş, ben bilmiyordum. Bu seneki ana temada “veri” vardı. İki günlük programın ilk gününün ilk yarısı genel konuşmalardan oluşurken sonraki oturumlar farklı salonlarda yapıldı. O yüzden konuşmacılara ve konulara bakarak oturumlar seçerek izledim.

İlk günün salon oturumları Bulutta Veri Sistemleri, Dijital Dönüşüm Verinin Otobanı, Nesnelerin İnternetinde Veri başlıklarından oluşuyordu. Ama ben ikinci gün düzenlenecek Büyük Veri ve İleri Analitik başlıklı oturumu bekledim açıkçası. O yüzden ilk günün oturumları odaklandığım alanlarda olmadığı için hadi biraz kulak dolgunluğu olsun diye sadece Verinin Otobanı oturumunu izledim.

İkinci günün programı daha canlıydı bana göre. Biraz önce bahsettiğim Büyük Veri ve İleri Analitik oturumuyla birlikte Kurumsal Dönüşüm ve Veri Yönetimi, Robotik ve Yapay Zeka, Veri Güvenlik Teknolojileri, Mobil Veri Teknolojileri, Sürdürülebilir Veri oturumları vardı. İleri analitik ile veri yönetimi aynı saatlerde olduğu için ben ileri analitik oturumunu seçtim ama veri yönetimi oturumu da ilgimi çekiyordu. Maalesef saatleri çakıştığı için veri yönetimini izleyemedim. İzleyemediğime üzüldüğüm tek oturum buydu. İzlediğim oturumlardan ilgimi çeken şeyleri de not ettim. Kısaca onları paylaşmak isterim.

Serdar Kuzuloğlu, bilginin irfana dönüşmemiş halinin israftan başka bir şey olmadığını söyledi. Bütün kapıların buna çıktığını düşündüğümüzde iyi bir özet cümleydi. Gerçekten öyle. Teknolojinin her şeyi hammadde olarak gördüğünden yola çıkarak insanlığın bugüne kadar biyolojiden fiziğe, tıptan kimyaya uzanamadığı şeyler hakkında şeyler ürettiğinden bahsetti. Ama ilk defa zihnimizden de ötede bir şeyi, yapay zekayı yapmaya çalıştığını anlattı. Öncekilerden korkumuz biraz da biz yönettiğimiz ve bizim kontrolümüzde olduğu için fazla olmadı ama yapay zekadan korkumuzun onu yönetecek kişinin kim olduğunu bilmediğimizden kaynaklandığını söyledi. Bu eşik ilginç bir bakış açısıydı.

Veriyi ne şekilde ve ne kadar hızda işlediğin veriyi ne amaçla toplandığın kadar önemli değil. Asıl amaç yola çıkarken veriyi ne amaçla topladığın, sonucundaki hikmetin ne olduğu. Hikmet ne? Kritik soru bu.

İbn Haldun’dan alıntıladığı şu cümle de güzeldi: Fiiliyata geçmemiş fikir doğru ile yanlış arasında bir yerdedir.

Cisco Türkiye Genel Müdürü Didem Duru’nun sunumu tutuktu, daha çok kağıttan okuduğu için ben de odaklanamadım ama dikkatimi çeken bir şey söyledi, onu kaydettim. Teknolojiyi şirkete dahil etmek bir yere kadar etkiliyor ama şirket içerisindeki dönüşüm daha çok süreçlere ve oradaki kültüre bağlı. İstediğin teknolojiyi getir, istediğin dijitalleşmeyi yapmaya çalış kültür direnci olduğu sürece çok da dönüşümden bahsedemezsin. Önemli olan süreç ve kültür değişimi.

Software AG Türkiye Genel Müdürü Ebru Kılıç Eker, Katar’da yaptıkları bir tarım projesinden bahsetti. Coğrafyası itibarıyla tarıma elverişli olmayan Katar’da sadece su ile bitki üretebildiklerini, toprak kullanmadıklarını söyledi. Sudaki balıkların amonyak atıklarının hemen üstündeki platformlara bağlı bitki için gübre olarak kullanıldığını ve istenilen ortamlarda tarım ürünleri yetiştirebildiklerini anlattı. Bu örneği de verinin değerini olduğu yerde anlamanın önemli olduğunu vurgulamak için verdi. Konuşmasında ilgimi çeken bir başka konu ise kurumsal kabiliyetlerin ve limitlerin belirlenmesinin projelerin ayağının yere basabilmesi için gerekli olduğuydu. Yoksa gereksiz hayallere kapılmak mümkün olabiliyor. Kabiliyet ve limitler belirlendiğinde daha oturaklı işler çıkabiliyor ortaya.

SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan’ın konuşmasının temelinde de veriye doğru soruları sormak vardı. Verinin zenginleşmesi onu anlamlandırmadığın sürece çok da iyi bir şey değil. Hatta dibe çeken bir akım haline de gelebilir bu yığın. Deneyim yönetimi eksikliğinin “X Data” yani deneyim (experience) verisiyle “O Data” yani operasyonel veriyi aynı potada eritip anlamlandırılmış veri üretildiğinde çözülebileceğini söyledi.

Buradan yola çıkarak müzik klavyesi de üreten YAMAHA ile Amerikan elektrik şirketi ComEd’in deneyim yönetimini örneklerini verdi. YAMAHA klavyelerindeki tuşların yatay mı yuvarlak mı olacağı müşterilerin davranışlarına göre belirlenmiş. Müşteri memnuniyeti konusunda yerlerde olan ComEd ise faturalarındaki bilgileri daha anlamlı görselleştirerek bir yılda bu memnuniyeti üst sıralara çıkarmış. Özetle tüm bu değişikliklerin deneyim ekonomisine ayak uydurmakla çözülebileceğini anlattı.

İkinci gün sabahtan öğleye kadar vakit ayrılan Büyük Veri ve İleri Analitik oturumundan yüksek düzeyde umutluydum ama maalesef biraz hayal kırıklığı yaşadım. Yalnız Umut Demirezen, Ayşe Büyükkaya ve Mehmet Haklıdır’ın konuşmaları hariç. Oturumu kurtaran konuşmalar bunlardı. Açık kaynak sistemlerin veriyle ilişkisini anlatmaya çalışan Suse Türkiye Ülke Müdürü Seçil Songür’ün sunumu ve bağlamları üzgünüm ama çok kötüydü. Knowledge Club Genel Müdürü Erdeniz Ünvan’ın konuşması da gereksiz uzun ve anlattığı şeyler sunum başlığından uzaktı. Asgari düzeyde de olsa neyin ne olduğunu bilen seyircilere karşı, hele de böyle bir ortamda büyük veri, nesnelerin interneti nedir diye sormak ve bilenlere powerbank hediye edeceğim demek oldukça komikti.

Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Yapay Zeka Birim Müdürü Umut Demirezen, havacılık sektöründen daha önce yaptıkları örneklerle konuşmasına başladı. Konuşma başlığı olan “veri konuşur” ile konuşması tam da yerli yerinde ve nokta atışı belirlenmiş bir başlıktı. Verilerin bize neler söylediği üzerine yoğunlaştı o yüzden. Durağan (birinci nesil) ve hareketli veri (ikinci nesil) ayrımını net olarak belirttikten sonra üçüncü bir nesil olan hibrit modelinden, yani durağan ve akan verinin aynı anda işlendiği Lambda Mimarisinden bahsetti. Havacılık sektöründe büyük verinin kullanımına dair verdiği örnekler (mesela OpsEye) ufuk açıcıydı. Gerçek zamanlı analiz motoru, pattern oluşturma, veriyi konuşturma ve veriyi görselleştirme bahsettiği diğer başlıklardan birkaçıydı. Ve bunları uçuşlardan örneklerle anlattı. Süreden dolayı konuşması biraz hızlı oldu ama yine de çok faydalandım. Bir de kendisinin de yazarları arasında yer aldığı Büyük Veri ve Açık Veri Analitiği: Yöntemler ve Uygulamalar başlıklı e-kitabın ücretsiz indirilebilecek linkini paylaştı. Konuşması bittikten sonra yanımdaki arkadaşıma havacılık sektörünün bu açıdan heyecan verici olduğunu söyledim. Gerçekten heyecan verici.

Intertech Genel Müdür Yardımcısı Ayşe Büyükkaya’yı daha önce İTÜ Veri Bilimi Zirvesi’nde de dinlemiş ve çok faydalanmıştım. Tertemiz, kime neyi nasıl anlatabileceğini bilen bir konuşma yaptı yine. Oturumdan sonra tanışmayı çok istiyordum ama kendisini dışarıda bulamadım. Oturum başlığına da uygun şekilde analitik süreçlerin kısaca nasıl olması gerektiğinden bahsetti. Veriye dayalı çalışma ortamında veriyi saklama, işleme, kalite artırma ve güvenliğinden daha da önemlisinin analitik iş yapma kültürünün yerleşmesi olduğunu söyledi. Hangi sektörde olursa olsun bu veriye dayalı ekonomi için de ciddi bir iş bilgisiyle iyi bir analitik yapılanması (knowhow) kurulması gerektiğini anlattı. Genel olarak veri analistliği aranan bir meslek olabilir artık ama iş bilgisine sahip bir veri analistini bulmanın daha değerli olduğunu söyledi. Kesinlike katılıyorum. Yapay zeka deyince olayın yer yer çok büyütüldüğünü ama basit analitik modellemelerin de aslında birer yapay zeka olduğunu vurguladı. Burada firmaların analitik veri ile aksiyon almasına dair ilginç bir veri paylaştı. Araştırmayı kimin yaptığını not almamışım ama o araştırmaya göre firmaların yüzde 73’ü analitik veri ile stratejilerini belirlemek istiyormuş. Ve analitik olduğunu düşünen firmaların yüzde 29’u veriyi aksiyona çevirebiliyormuş. Bana çok düşük geldi bu sayı, şaşırdım açıkçası. Gerçi yönetimin desteklemesi, yatırım ve kaynak ile doğrudan alakalı bu oran, o yüzden pek de şaşırmamak gerekiyor. Son olarak ileri analitiğin operasyonel verimlilik ve risk alanları için de sorun çözen bir konumda olduğunu anlattı. Konuşması için özellikle teşekkür ederim. Umarım birgün tanışma fırsatı yakalarım kendisiyle.

Tübitak Bilgem Başuzman Araştırmacı Mehmet Haklıdır da genel olarak analitik uygulamalarından bahsetti. Örnekler öncesinde meseleyi oldukça güzel özetledi. 5–6 yıldır büyük veri çok konuşuldu ama icraata geçip yapılması çok az oldu. Şimdi yapay zekada da aynı tehlikeyi gördüğünü, çok konuşulduğunu ama az yapılmamasını umduğunu söyledi. Diğer birkaç konuşmacının da bahsettiği üzere veri konuşacaksa veriyi konuşabilecek hale getirmenin işin büyük bir kısmını kapsadığından bahsetti. Alt kavramları çok geniş olan (iş zekası, veri analitiği, veri madenciliği, makine öğrenmesi…) büyük verinin ve üretilen araçların kendisini bu zaman zarfında ispatladığını söyledi. Örneklerini Tübitak bünyesindeki B3LAB araştırma laboratuvarında yaptıkları çalışmalardan verdi. Ticaret Bakanlığı ve TÜİK verilerinin işlenmesi örneklerinden birkaçıydı.

Oturumun sonunda biraz da süre probleminden dolayı sıkışık olan bir panel düzenlendi. Başlığı (Veri Biliminde Veri Analitiği Çeşitleri) çok iyiydi ama konuşmacılar süreden dolayı çok konuşamadı. Panelin moderatörü Mehmet Haklıdır’dı. Konuşmacılar ise İzmir Bakırçay Üniversitesi Öğretim Üyesi Deniz Kılınç, Suse Türkiye Ülke Müdürü Seçil Songür ve Hepsiburada Büyük Veri Geliştirme Yöneticisi Mustafa Yağımlı’ydı. Deniz Kılınç yaptıkları akademik çalışmalardan bahsederken Mustafa Yağımlı da Hepsiburada’da kullandıkları analitik yöntemleri anlattı. Seçil Songür için yine üzgünüm. Vakit olsaydı da Mustafa Yağımlı’yı biraz daha detaylı dinleseydik iyi olacaktı ama kısa ve öz bir panel ile bu oturum sona erdi.

İlk gün olduğu gibi bugünün öğleden sonraki oturumlarına da şöyle bir göz attım. Genel olarak faydalandığım bir zirve oldu. Emek verip düzenleyenlere ve konuşmacılara tekrar teşekkür ederim.

--

--

Bekir Arslan
Malumat
Editor for

I’m a data and analytics professional who help product teams to use data science to drive better insights and growth.