Bir Küçük Evet

Alper Şimşek
Masa Lambası
Published in
3 min readAug 18, 2018
Photo by Peter Conlan on Unsplash

Her yer savaş, her yer kavga. Sanki sonu olmayan bir karanlığın içine girdik ve çıkamıyoruz.

Bir ülke bir diğerine ticaret savaşı açıyor. Biz zaten krize girmişiz. İnsanlar sokaklarda birbirleriye tartışmak için yer arıyor, trafiği hele hiç saymıyorum. Dünya huzurlu olma günü ilan edilse trafikte yine kavga çıkar. Oyunlarda, özellikle League of Legends, Battlefield gibi oyunlarda oyuncular birbirleriye tartışıyor devamlı olarak.

Televizyonlarda karşı düşüncedeki insanlar birbirine laf sokma yarışına girmiş, bir türlü çıkamıyorlar. Sevgililer anlamsız anlamsız bir sürü nedenden kavga edip ayırılıyor. Boşanma oranları da her sene artmaya devam ediyor.

Bunlar yetmezmiş gibi, dünyanın her köşesinde de başka bir savaş devam ediyor. Hadi biraz gerçeklikten kopayım, rahatlamak için film izleyeyim diye sinemaya gidiyorsun; ama orada da savaş var. Hollywood sağ olsun son iki-üç yıldır, bütçesinin çok büyük bir kısmını savaş ve aksiyon filmlerine ayırmış durumda.

Kısacası, kafamızı nereye çevirsek bir kavga, bir tartışma var. Ne ara bu noktaya geldik çok merak ediyorum. Belki de hep böyleydik ama internet ile birlikte daha da görünür oldu bu durumlar. Hatta internet bu durumu daha da kötüleştiriyor. Ne tartışmalar, ne kavgalar dönüyor sosyal medya sitelerinde. Gerçekten hayretler içerisinde okuyor insan, insanların birbirlerine yazdıklarını.

Kavgada söylenmez diye bir tabirimiz vardı, o da artık eskide kaldı. Neler neler söylüyor insanlar birbirlerine. İşin daha da kötü yanı, sürekli telefon üzerinden haberleştiğimiz için karşılıklı konuşmayı da unutmaya başladık.

Daha en çarpıcı kısmından bahsetmedim bile ki, bu anlattıklarım bile düşünürken insanı rahatsız ediyor. En azından beni ediyor.

İnternette denk gelmişsinizdir diye tahmin ediyorum, başlığında “Hayır Demenin Önemi…” geçen yazılara. Bizlerin neden hayır dememiz gerektiğini, hayır demenin hayatımızdaki etkilerini vs. anlatan yazılar oluyor bunlar genelde. Açıkçası o yazıları hiç sevmiyorum. Yani zaten birbirimizle sürekli kavga ediyoruz, egolar birbiriyle çatışıyor. Biz de hayır diyerek bu çatışmaları biraz daha niye alevlendirelim ki? Tabii ki bu kadar abartılı olmuyor ama… Belki de oluyordur.

Kendi hayatımın son iki yılına baktığımda ise, ne zaman bir şeye evet dediysem iyi ya da kötü mutlaka bir şey oldu. Hadi gidelim, hadi yapalım, hadi düşünelim… Her evetin değil ama büyük bir çoğunluğunun ardından bir şey yaşanıyor. Ve bunlar hayatımıza, bize o kadar çok şey katıyor ki. Halbuki hayır desek ve hiçbir şey yapmasak; o sıkıcı, kavgalı, tartışmalı monoton geçen hayatımızı aynı şekilde yaşamaya devam ediyor olacağız. Ama size şunu o kadar net söyleyebilirim ki, dediğim hiçbir evetten pişman olmadım. Ayrıca geçmişe dönüp keşke demek de istemiyorum.

Yeni maceralar, yeni fırsatlar orada bir yerde bizi bekliyor belki de. Hayır diyerek onların önünü, daha açılmadan kapatmanın ne anlamı var ki? Denemeden, görmeden her şeye hayır dersek hayatın heyecanını bile yok ederiz. Hele en çok ihtiyacımız olan günlerde. Tabii ki her şeye evet denmez; ama evet demek hayır demekten daha heyecanlı bir şey bence. Bir evetin ardından ne geleceğini bilemeyebiliriz bazen. Bunun en güzel örneği ise Youtube’da ki Yes Theory kanalı.

İzlediğim video’larından birinde plaja gidip insanlara, paraşütle atlamak ister misin diye sordular ve evet diyen üç kişiyi paraşütle atlamaya götürdüler. O kadar güzel bir şey ki ve o insanları yaptıkları tek şey evet demekti.

İşin özünde anlatmak istediğim; çevremizde bu kadar kavga varken bir evetle hayatımıza değişiklik katabiliriz. Hayır diyerek nereye kadar gidebiliriz ki zaten. Sıkılırız bir noktadan sonra.

Dip not: O hayır yazılarında bahsedilen bir noktaya katılıyorum. Hayır diyebilmeyi kesinlikle öğrenmemiz gerekiyor; çünkü hayır demekten çekindiğimiz noktalar fazlasıyla olabiliyor. Yine de sevmiyorum hayır demeyi.

--

--

Alper Şimşek
Masa Lambası

Product Guy looking for new adventures and experiences in life.