Eleştirel Düşünmenin İki Yönü

Esad M Bahadır
Mefhum
Published in
4 min readNov 8, 2018
“brown fountain pen on notebook” by David Travis on Unsplash

Bu yazımda eleştirel düşünme eğitimlerinde gözüme çarpan bir ayrımdan bahsetmek istiyorum. Bu ayrıma gerek konunun içeriği gerekse yapısı nedeniyle değinmem gerektiğini hissetmekteyim.

İlk olarak neden böyle bir ayrıma ihtiyacımız olduğundan bahsetmek istiyorum. Kritik ve Analitik Düşünme (KAD), temel olarak her anımızın farkında olarak yaşamamızı sağlayacak bir olgu olduğu kadar, her gün verdiğimiz binlerce kararda bu düşünme sistemini kamilen kullanmamız mümkün değildir. En azından öyle görünmektedir. Çünkü kalkıp bir bardak çay alma kararınızda problem çözme aşamalarını kullanması çok zor olacağı gibi böyle bir düşünsel aşamadan her seferinden geçmek ya birçok hareketi sonlandıracaktır ya da bu düşünme sistemini hayatta verilecek büyük kararlara doğru sınırlandıracaktır. Doğal olarak böyle bir ayrım göze çarpar. Bu ayrım hayatın her anının farkında olmaya yönelik olan KAD ve kompleks problem çözme yetisi olan KAD kavramlarının mevcudiyetidir.

Tabi yukarıdaki kesinlikte bir ayrım olmasa dahi, insanın aklında şöyle bir soru doğurur: KAD, hayatın her anında uygulanan bir düşünme sistemi midir, yoksa verilecek büyük kararların öncesinde yapılan ayrıntılı bir düşünme metodu mudur? Ben bu soruyu bu yazımda cevaplandırmaya niyetlendim.

KAD bu olguların her ikisini de aralarında ince bir bağ oluşturarak kapsamaktadır. Bu bağ öyle bir bağdır ki; hayatınız da tek bir kere kullanmanız gerekecek karmakarışık bir düşünme sistemiyle, hayatınızın özünde olan temel bir düşünme sistemini bir araya getirir. Durumu şu şekilde açıklayabiliriz:

KAD sisteminin bütün hayata yayılan tarafı, aslına bakarsanız bir otokontrol mekanizmasıdır. Bu mekanizma günlük hayatımızda aldığımız her kararı, dışarıdan bir bakış olmadan gözetleme imkanını bize sunmaktadır. İşte tam burada size ayna benzetmesini sunacağım. Normal şartlar altında insanlar kendi düşüncelerini kendi başlarına denetleyemezler. Bu, görüntümüzü bir unsur olmadan denetleyemememiz gibidir. Gerekli vasıtalar (ayna, kamera vs. bu konuya ileride değineceğim) olmadığı zaman insan; saçının şekli, kaşlarının topluluğu, sakallarının dağınıklığı gibi unsurları göremediği için bu unsurların düzenini denetlemede başka bir bireyin yardımına ihtiyaç duymaktadır. Düşünceler de böyledir, dışarıda bir vasıta olmadığı sürece bir insanın düşüncesinin doğruluğu kendi içinde kaldığı sürece mutlak hal alır. Ancak başka birisinin düşüncesi veya bir vasıta ile sınanabilmektedir. Doğal olarak kendisini sınamayan insan her zaman haklı olmanın o eziyet verici rahatlığına, özgürlüğünü feda eder.

Peki, bir insan, başka bir insanın düşüncesine ihtiyaç duymadan kendi düşüncesini sınayabilir mi?

İşte KAD sisteminin bir yönü size bunu sağlamaktadır. Nasılını sorarsanız açıklamama izin veriniz; Kritik Analitik Düşünmenin getirdiği karmaşık düşünme metodunun (problem çözme aşamaları, standartlar ve bileşenler vs.) getirilerinden biri de, insan için temel bir yaşam düşüncesi oluşturmaya yöneliktir. Bu düşünme sistemini öğrenen insan öncelikle: Ben nasıl bir insanım, benim değerlerim nelerdir, benim önceliklerim nelerdir? Gibi soruları cevaplandırıp kendi düşüncelerini çok kısa sürede sınayabileceği bir ayna oluşturmalıdır. Yüzünüzün her an nasıl göründüğünü size gösteren bir ayna gibi düşünün. Bu temel hayat anlayışı da bireyin hayatının her anında kendisine baktığı bir düşünce aynası görevini görür.

Bu sayede vermeniz gereken en hızlı kararlarda bile Kritik ve Analitik düşünebiliyor olacaksınızdır. Ve yine bu şekilde KAD sisteminin iki unsuru birbiriyle buluşup konuyla ilgili bu tanımlardan birini seçme durumundan sizi kurtarır.

Tabi bu konuda şu soru ortaya çıkabilir, otokontrol sağladığımız düşünsel aynamızda KAD sistemini uygulamamız gerekir mi?

Yine ayna benzetmesini kullanarak bu soruyu cevaplandırmak isterim. Sürekli kendi görüntünüzü bir aynada sınıyor iseniz bu aynanın düz ve net olması önemlidir. Sonuçta bulanık bir aynada yüzünüzü kontrol etmesi zor olduğu kadar, dışbükey bir ayna size görüntünüzü tam bir doğrulukla vermez. Düşünceler de böyledir. Eğer düşünsel aynanız “Bu benim kısa vadede menfaatlerime uyuyor mu?” sorusu ise, düşüncelerinizin size sağladığı doğruluk payı sadece sizin işinize yarayacağı gibi büyük ihtimalle size uzun vadede devasa zararlar ile dönüş sağlayacaktır.

Peki, KAD sistemini sadece büyük kararlarımda kullanıp diğer kısmını göz ardı edebilir miyim? Diye sorarsanız ne olur?

Bu durumda da zihinsel körelmenin meydana geleceğini düşünmekteyim. Çünkü hayatınızda vereceğiniz büyük kararların gerekliliği çok nadir ortaya çıkabilir. Yani yıllarca büyük kararlar vermeden yaşayan birisi, büyük kararlar vermesi gerektiği zaman sürekli olarak KAD sistemini uygulamıyor olmanın verdiği özel bir körlük yaşıyor olacaktır. Bu körlük, genelde farklı olasılıklara olan körlüktür. Bu körlük farklı ihtimallerin ortaya çıkmasını engellediği gibi bu ihtimallerin ortaya çıkması durumunda da düşünen bireyin bu ihtimalleri kabullenmesi tabiri caiz ise eziyet vericidir.

Peki, KAD sisteminin süreklilik gerektiren kısmını kullanıp, diğer kısmını göz ardı edebilir miyim?

Bu sorunun cevabı aslında yukarıdaki ifadelerimin içeriğinde mevcut olsa dahi size açıkça ifade etmeyi yararlı gördüm. Bu durum tam olarak mümkün değildir. Çünkü düşünsel ayna dediğimiz unsur hayatımızın her anında kendimizi sınayacağından bunun oluşturulması için kendinizi tanımanız gerektiği kadar kendinizi eleştirmeniz de gerekecektir, ki bu durum da KAD sisteminin karmaşık kısmının en temel halde uygulanmasıdır.

Esad M Bahadır

--

--