Neden Kitapları Film Yaparız?

Şerif Beganovic
Mefhum
Published in
4 min readJun 12, 2020

Kitaplar bize yazarın ve okuyucunun hayal gücünü eşit derecede kullanarak hikayeleri tecrübe etme fırsatı verir, filmler ise bize başkasının hayal gücünde kaybolup hikayeleri tecrübe etme fırsatı verir. O zaman neden kitapları film yapmak konusunda bu kadar ısrarcıyız? Gelin sizle bir tavşan deliğine daha inelim.

Kitaplar görsel ürünler değillerdir, bu yüzden kitaplar hikaye anlatmak için kullanıldığında “aklın tiyatrosu” isimi verilen yer yani hayal gücümüz kullanılır. Bu, kitap yazarını hikayesini düzgün anlatabilmek için okuyucusuyla beraber iş birliği yapmak zorunda bırakır. Yazar betimlemeleriyle bir denge sağlamalıdır; az betimleme okura yeterli bilgi vermediği için bulanık bir imge oluşturur ki net olmayan bir görüntüyü izlemek detayları kaçırmaya ve hikayeyi tam tecrübe edememeye neden olur, bu da okuyucuyu hikayeden uzaklaştırır. Çünkü eğer okur hikayenin dünyasında kaybolamaz ise sürekli kitap okuduğunun, kelimelere baktığının bilincinde olur ki bu da kitabı okumayı sıkıcı hale getirebilir, sıkıcı olan kitap ta okunmaz, kenara atılır. Bir yandan çok fazla betimleme yapmak ta yanlıştır, bu durumda da okur yazarın ona güvenmediği hissine kapılabilir, böylece kitaptaki işbirliği tek taraflı olur ve okur yine hikayenin dışına atılır. Hikayenin dışına atılan okur da kitabı sıkıcı bulur ve yine kitap bir kenara atılma kaderi ile karşı karşıya kalır. Bu sebeple kitaplarda bir denge olması beklenir, yazar dünyayı tanıtıp okurun aklındaki görüntüyü netleştirecek, okur da hayal gücü ile yazarın ona kurduğu dünyadan hikayeyi tecrübe edecek… Kitap, yazar kadar okuru da işin içine kattığı için kaliteli bir hikaye anlatım yöntemidir, bu sebeple kitaplar zamansızdır.

Fakat filme gelince işler değişir…

Filmde seyirci, yönetmenin merhametine kalmıştır. Kuralları yönetmen koyar. yönetmen ne görmemizi istiyorsa aynen onu görürüz, yönetmen neyin ne kadarını göstermek istiyorsa aynen o kadarını görürüz. Bu sebeple filmlerde kitaplardaki iş birliği yoktur, buradaki iş birliği seyircinin yönetmene kontrolü vermesiyle olur. Filmlerin böylesine kontrolü seyirciden alması asla kötü bir şey değildir, çünkü bu kontrolsüzlük bir bakıma seyirciden büyük bir yükü (hikayeyi tecrübe etmek için hayal gücünü kullanma sorumluluğunu) alır. Filmler bir bakıma seyirciye “geriye yaslan ve senin için önüne koyacağım hikayeyi tecrübe et” demektedir. Tabi, burada belirtmek gerekir ki filmler isterse kitaplar kadar hayal gücü isteyebilir, üstü kapalı anlatımlarda bulunabilir, ki bu yine yönetmenin seçimidir, bu durumdaki seyirciye verilen özgürlük ve ondan istenilen iş birliği yönetmenin hikayesini anlatmak için öne sürdüğü bir ilizyondan başka bir şey değildir. Kısacası hayal gücünde okur ile iş birliği yapmak kitapta zorunlu iken, filmde bu yönetmenin isteğine/seçimine bağlıdır.

Book to Film Co. logosu, gönderilen kitapların film olup olmayacağını araştıran bir grup.

Bu iki hikaye yöntemi bu kadar faklı iken birini diğerine uyarlamaya olan açlığımız nereden gelmektedir? Bu sorunun bir cevabı yoktur, üç cevabı vardır.

1-Para: Çoktan tahmin etmiş olduğunuzu umduğum bir sebep. Kitaplar okunur ve sevilir, kitaplar sevilince çok daha fazla insana ulaşır. Böylece bir film adaptasyonu yapıldığında kitabı seven insanlar filme gelecektir ve film hazır bir seyirci ile para kıracaktır. Stüdyoların kitap adaptasyonları yapmak için sebepleri budur.

2-Yeni bir bakış açısından tecrübe etmek: Kitap okunmuştur fakat bir filminin olduğu öğrenilince insanın içini bir merak basar; acaba nasıl anlatılmış, acaba dünya ekrana nasıl getirilmiş gibi sorular insanı içten içe yer. Kısacası kitabın bize ne ifade ettiği ve başkasına ne ifade ettiği arasındaki fark kitabı çoktan okumuş birini filme izlemeye çeker. Böylece stüdyolar para kazanacak ve kitapları film yapmaya devam edeceklerdir.

3-Süre: Şimdi nasıl otururuz bilmiyorum ama doğru konuşalım; kitap okumak çok da kolay bir uğraş değil. Zihni yorması ve bazen sıkıcı olması bir yana (ki bu özellikler filmlerde de görülebilir), kitaplar uzundur. Kitapların uzun olması kötü bir şey değildir, şüphesiz romanlar içlerindeki detay fazlalığıyla övünen ve çok okunan kitap türleridir. Fakat bir hikayenin uzun olması çoğu zaman insanları onu tecrübe etmekten uzaklaştırabilir. Filmler ise en fazla 3 saat olup, bir hikayeye başlamanın ve hatta bitirmenin verdiği zevki hemen verdikleri için zamanı çok olmayan ve bir hikayeyi hemen tecrübe etmek isteyen insanlar için idealdir. Bu sebeple insanlar kitabını okumadığı filme giderler. Bu, onlar için kalitesini ortaya koymuş bir hikayeyi tadımlık tecrübe etmektir, ki böyle bir düşünce yapısı, bugünün yoğun dünyasında oldukça anlaşılabilir bir düşünce yapısıdır.

Kısacası kitaplar ve filmler farklı hikaye anlatım yöntemi olsalar da, birbirlerinden beslenip birbirlerini geliştirebilen yapıya sahiplerdir ki bu sebeple onları bu kadar ilişkilendiririz. Nede olsa kitap olamayacak filmlerde vardır, film olamayacak kitaplarda. Önemli olan şey; istenilen hikayeyi nasıl tecrübe etmek istediğimizdir.

Sevgilerle ve bir sonraki hikayede buluşmak dileğiyle…

Haris Şerif Bahadır/Beganovic

--

--

Şerif Beganovic
Mefhum
Writer for

Hikayeleri inceleyen ve 7/24 film izleyen ayaklı Boşnak böreği…