Tek-Mekan Filmleri Neden İşe Yarıyor?

Şerif Beganovic
Mefhum
Published in
4 min readMay 11, 2020
10 Cloverfield Lane (2016)

Tek-Mekan filmleri, adı üzerinde film boyunca tek bir mekanda geçen, zaruri olmadıkça o mekandan ayrılmadan hikayesini anlatan film türüdür. Fakat bu filmlerin oldukları kadar başarılı olmaları ilgi çekici bir gerçektir, çünkü bu filmler sinemanın en önemli ilkelerinden birini ihlal etmektedir. Buyurun sizinle bir tavşan deliğine daha inelim.

Şahsımın oldukça beğendiği film türlerinden biri olan tek-mekan (yazımın devamı boyunca kolay olsun diye TM diyelim.) yöntemi filmlerde genel olarak seyircideki kapana kısılma hissini uyandırıp mekan kavramına olan güveni seyircilerin elinden almak için kullanılan bir yöntemdir. Fakat, not edilmesi gerekir ki bu hikaye anlatım yöntemi, spesifik olarak sinemada, ciddi bir ilkeyi ihlal etmektedir; “Anlatma, göster” ilkesi.

The Cube (1997)

“Anlatma, göster” ilkesi bir hikaye anlatıcısının bir hikaye oluştururken dikkat etmesi gereken bir ilke olup her hikayeye ciddi bir kalite katar. Bu ilkeye göre her şeyi seyirciye altından bir kaşıkla yedirilmesi yanlıştır, “sen bir astronotsun” veya “o bir araba hırsızıydı” gibi cümleler çok kullanılırsa seyircinin zekasına hakaret eder bir hal alır. Bu nedenle “Neil, kaskının camındaki yansımasını uzunca izledi, üstündeki ağır beyaz uzay giysisi ona çok yakışmamıştı” ya da “arabanın içine girdiğinde adrenalin aniden durduğunu hisetti, belki de her şey arabaya girebilmekle alakalıydı, belki de bağımlı olduğu şey sadece kapalı bir şeyi açmaktan ibaretti” gibi dolaylı fakat etkili ifadeler kullanılır ki seyircinin hayal gücüne yer bırakılsın, seyirci ve anlatıcı arasında bir güven oluşsun.

TM filmlerinde ise bu konuda bir sıkıntı oluşmaktadır çünkü anlatım yönteminin doğasında göstermek değil konuşmak esastır. Bu filmlerde genel anlamda gösterilecek bir şey yoktur, sadece birkaç duvar ve birkaç insan.

12 Angry Men (1957)

Şu ana kadar siz okuyucuya anlattıklarım gerek “Anlatma, göster” ilkesi olsun gerek ise TM filmlerinin genel yapısı olsun akla bir soru getiriyor; madem TM filmleri bu kadar önemli bir ilkeyi ihlal ediyor, neden bu kadar kaliteliler? Bu sorunun cevabı ilk göründüğünden biraz farklı olup, şahsımın oldukça hoşuna giden bir cevaptır. Çünkü dikkat edilmesi gereken şey şudur; TM filmlerinin anlattıkları hikayeler bu ilkeyi ihlal etmemekte, sadece düşündüğümüzden farklı bir şekilde kullanmaktadır. İzin verin kendimi açıklayayım;

TM filmleri diyaloğa bağlı olan türlerdir, çünkü karakterleri rutin hayatlarında değil, sıkıştıkları bu mekanda görürüz. Bu sebeple karakterleri hayatlarında görememenin oluşturduğu eksikleri hikaye anlatıcısı dialoglarla doldurmak zorundadır. “12 yıl piyade olarak görev yaptım”,”Her sabah fırına gitmek için 4 kilometre yürürdüm” gibi ifadeler kullanılır. Böylece karakterler basitçe tanıtılır. Sizin de fark etmenizi umduğum gibi bu kullanılan ifadeler yukarıda örnek verdiğimiz “seyircinin zekasına hakaret eden” ifadelere benzemektedir fakat zannedilenin aksine bu ifadeler asıl hikayeyi göstermek için yapılan bir fedakarlıktır. Çünkü TM filmleri karakterlerin bu mekandan önceki hikayesini anlatmaz, karakterlerin bu mekandaki hikayelerini anlatır.

7 Años (2016)

Yani karakterlerin geçmişte yaşadıkları şeyler, şu ana kadar oluşmuş kişilikleri sadece olay boyunca verecekleri tepkileri belirlemek içindir. Bu sebeple karakterlerin geçmişlerini göstermek sadece atmosferi bozmakla kalmayıp, seyirciye altın kaşıkla bilgi yedirme halini alır. Dediğimi daha açık bir şekilde tekrar etmek gerekirse; TM filmlerinde her şeyi göstermek, normal filmlerde her şeyi anlatmanın oluşturacağı etkiyi oluşturacaktır. İlginç bir şekilde TM filmleri “Anlatma, göster” ilkesini tersyüz etmektedir.

Lakin yanlış anlaşılmasın, “Anlatma, göster” ilkesi bu tarz filmlerde geçerlilğini yine devam ettirmektedir fakat bu “gösterme” daha çok küçük detaylarda ve karakterlerin söylediklerini söyleyiş şekillerinde gizlidir.

Den Skyldige (2018)

Karakterlerin mimiklerinde, tepki verdikleri olaylarda, ağlayış şekillerinde gösterilmesi gereken hikayeler vardır. Asker geçmişi olan karakterler ağlarken çekinebilir (çünkü malum erkekler ağlamaz), hayatı boyunca ebeveynleriyle çatışmış bir karakter odadaki yaşlılardan biriyle iyi geçinemeyebilir, manüpilatif olan bir karakter ortalığı karıştırmaktan zevk duyuyor olabilir hatta karakterlerin orada bulunmasının sebebi olan karakter kendisini saklayıp olayları istediği şekile getirmeye çalışabilir. Kısacası TM filmleri bu ilkeden vazgeçmez, bu ilkeyi hem tersyüz eder hem de tasarruflu kullanır.

Bu da seyirciyi olayın bilinmezliği ya da çatşmanın çekilmezliğini yansıtıp neredeyse kurşun geçirmez bir atmosferin oluşmasına sebep olur. Zaten TM filmleri oldukları kadar çekici kılan şey de budur; Atmosferleri. Bir mekanda kısılmanın verdiği klostrofobik huzursuzluk, tam anlamıyla tanımadığımız insanlarla bir odada tıkılı kalmanın verdiği güvensizlik ve oradan çıkılması için çözülmesi gereken gizemin verdiği merak.

Tam olarak bu sebeple TM filmleri bu sebeple işe yarar. Çünkü bu filmler sadece karakterleri değil, seyircileri de bir mekana sıkıştırır, fakat seyircinin bu mekandan çıkması için yapması gereken tek şey izlemektir…

Sevgilerle ve bir sonraki hikayede buluşmak dileğiyle…

Haris Şerif Bahadır/Beganovic

--

--

Şerif Beganovic
Mefhum
Writer for

Hikayeleri inceleyen ve 7/24 film izleyen ayaklı Boşnak böreği…