Pençe Harekatı

Terörle mücadelede kararlılık

Bayram öncesi başlayıp bayram süresince devam eden ve halen de sürmekte olan Pençe Harekatı’nın olumlu sonuçları basına yansıyor.

İran’a yönelik ambargonun fiili bir müdahaleye evrilmek üzere olduğu, arada yumuşama mesajlarına ve örtülü diplomasiye rağmen açıkça görülüyor. İran yine Irak üzerinden bir askeri harekata tabi tutulacak. ABD kendi kara ordusu ile hiçbir harekata girmez. Kendi yerine vekaleten yerel güçleri kullanır. Bu sefer savaşın vekaleti büyük ölçüde PKK ve YPG’nin de içinde bulunduğu ve muhtemelen Barzani ve Talabani gruplarının da iştirak ettiği Kürt yapılanmalarına verilecek gibi.

Türkiye’nin de bunu görüp PKK’nın bölgede yeniden bir etkinlik kazanmaması ve Türkiye ile bağının tamamıyla kopması için Pençe Harekatı’nı gerçekleştirdiği de değerlendirmeler arasında.

Şurası kesin ki, Türkiye Irak’ın kuzeyinde kesinlikle PKK’nın yeniden etkinlik kazanmasına izin vermeyecektir. Bu konuda kararlılığını ortaya koymaktadır. Ürettiği iha ve sihalar, mühimmatlar ile teröristlerin yıllardan beri sahada sağlamış oldukları her türlü müessiriyeti ortadan kaldırmaktadır. Girilmez denilen yerlere girebilmekte, ulaşılmaz olduğu düşünülen noktalara doğrudan imha edici operasyonlar gerçekleştirebilmektedir.

Keşke İran, yıllardan beri bazen açıktan çoğu zaman örtülü olarak bu örgüte destek vermese ve Türkiye ile birlikte PKK ile mücadele etse idi…

Fars siyaseti ne yazık ki böyledir. Açıktan düşman gibi dursa da örtülü olarak başka çıkarları da kollar. PKK ile de aynısını yapmıştır. ABD ve İsrail ile siyasetinin görünen kısmı savaşın yakın olduğuna işaret etmekle birlikte alttan alta farklı temaslar gerçekleştiriyor olma ihtimallerini de gözden uzak tutmamak lazım.

İran’ın meydan okumaları ise boş iş. Yıllardır ambargoların altında inleyen halkının rejime desteği neredeyse sıfır, sadece yoğun baskı ortamı dolayısıyla yüksek ses çıkarmaları mümkün olmuyor.

S 400 füzeleri ve F-35 uçakları arasında kurulmak istenen denge ise ayrı bir konu. Kendilerini Avrasyacı olarak adlandıran NATO karşıtı çevrelere de, ABD’nin ve İsrail’in anti — Erdoğancı fanatiklerine de bu vesile ile gün doğdu.

Türkiye’nin etkin ve güçlü bir hava savunma sistemine ihtiyacı var, bunu bir şekilde temin etmesi gerekiyor ama diplomasinin işlemesi karşılıklı hak ve menfaatlerimizin ortaya konması ve iyi anlatılması kaydı ile…

ABD’nin Trump yönetimi ile uyguladığı tüm dünyaya yönelik şantaj siyaseti dünyanın dengesini dehşetli bir iklime götürürken bundan kimsenin yararının olmayacağı da bellidir.

Hakurk’tan sonra Sincar’ın da en kısa sürede temizleneceği ve PKK’nın en azından Irak üzerinden Türkiye’ye yönelik terörist hareketler yapamayacağı bir ortamı göreceğiz.

Suriye konusunda ABD verdiği sözlerin hiçbirisini tutmuş değil, sadece oyalıyor. Türkiye bunun farkında. Oyalamakla kalmıyor hala silah ve mühimmat takviyesi ile PKK-YPG-PYD-YPJ terörist yapılanmasını tahkim ediyor.

Türkiye-ABD dostluğunu ve işbirliğini önemseyen ve savunan biri olarak ne yazık ki gidişi hiç de iyi görmüyorum. ABD’nin Ortadoğu’da kalıcı olabilmesi ve menfaatlerini koruyabilmesi ancak güçlü bir Türkiye ile mümkündür ve ilişkilerin normalleşmesi şarttır.

Türkiye dışındaki birtakım suni yapılanmalarla, terörist örgütlerle veya köksüz devletlerle girilen ilişkilerin ABD ve İsaril’e hiçbir yararı olmayacaktır.

Esed rejimi ise Suriye’de yıllardır yaşananları kendisi için bir ders olarak görmüyor ve savaşı devam ettirecek tavırlarını sürdürüyor.

Barış bu topraklara daha uzun yıllar gelmeyecek gibi. Savaş ise ne yazık ki daha da yayılacak…

Türkiye’nin bu ateşten uzak kalabilmesi için Pençe şarttı ve şükür ki başladığı andan beri başarılı olarak devam ediyor…

Prof. Dr. Zakir Avşar

1967 yılında Yozgat’ta doğdu. İletişim ve kamu yönetimi alanlarında lisans ve yüksek lisans öğrenimleri gören Avşar, iletişim alanında doktor, doçent ve profesör oldu. Memuriyete Başbakanlıkta başladı ve değişik birimlerde görev yaptı. Bir süre TBMM de Başkanlık Müşaviri olarak çalışan Avşar, sırasıyla Başbakanlık Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı, Başbakanlık Müşavirliği, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü ve Reklam Kurulu Başkanlığı görevlerinde de bulundu. 2000–2005 yılları arasında RTÜK Üyesi ve RTÜK Başkanvekili olarak çalıştı. 46. Dönem Milli Güvenlik Akademisi müdavimi olan Avşar; 2005–2010 yılları arasında Başbakanlık Müşaviri olarak görev yaptı. Akademik ve mesleki çalışma alanlarıyla ilgili yurt içi ve yurtdışında yayınlanan makaleleri, kitapları ve belgeselleri bulunan Prof. Dr. Avşar, 2010 yılından beri Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’nde görev yapmaktadır. Zakir Avşar 2015 yılında bir dönem Michigan State Üniversitesi’nde (ABD) araştırmacı misafir öğretim üyesi olarak bulunmuştur. 2012- 2016 yılları arasında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin dekanı ve Radyo Televizyon ve Sinema bölüm başkanı olarak çalışan Avşar, görevini öğretim üyesi olarak sürdürmektedir. Sağlık Bakanlığı Sağlık İletişimi Komisyonu Üyesi ve Gençlik Spor Bakanlığı Sporun Geliştirilmesi ve Değerlendirilmesi Kurulu üyesidir.

--

--