Dünyada ve Türkiye’de İşin Geleceği

Nilay Gedikli
Mobillium
Published in
4 min readSep 6, 2023

Dijital çağ, iş dünyasını hızla dönüştürüyor ve bu dönüşüm, insan kaynakları alanında da kendini gösteriyor. İşin geleceği artık sadece teknoloji ve otomasyonla şekillenmiyor; aynı zamanda çalışanların beklentileri, ihtiyaçları ve refahı da bu geleceği belirleyen faktörler arasında yer alıyor. Bu yazıda, insan kaynaklarının tarihçesinden günümüzdeki en yeni trendlere, çalışan ve işveren ilişkilerinden, pandemi sonrası değişen iş dünyasına kadar birçok konuyu ele alacağız. Hem Türkiye’de hem de dünya genelinde işin geleceğini nasıl şekillendirebileceğimize dair bir bakış açısı sunmayı hedefliyoruz.

İnsan Kaynaklarının Dönüşüm Yolculuğu

İnsan kaynakları, sanayi devriminden bu yana büyük bir evrim geçirdi. Artık sadece özlük işleriyle değil, çalışanların mutluluğu ve gelişimiyle de ilgileniyor. Şirketler, bu değişim ve gelişimi, çalışanlarla birlikte bir kazanç hikayesine dönüştürmeye odaklanıyor. İş dünyası, işveren odaklı olmaktan çıkıp, çalışan odaklı bir yapıya evriliyor. Bu değişim, şirketlerin yetenek yarışını kazanmaları için stratejiler oluşturmalarını zorunlu kılıyor.

Pandemi Sonrası Çalışan Bağlılığı

Pandemi ve global ekonomik sorunlar, çalışan bağlılığını daha da kritik hale getirdi. Çalışanlar, artık sadece maaş ve unvan değil, şirketin vizyonu ve kültürüne de bakıyor. İşverenler, bu değişen beklentilere uyum sağlamak ve çalışan bağlılığını artırmak için yeni stratejiler geliştiriyor.

Esnek Çalışma Modeli ve İletişim

Çalışanlar, işlerini bir yaşam tarzı olarak görüyor ve esnek çalışma modelleri talep ediyor. Bu nedenle, şirketlerin çalışanlarıyla sürekli ve iki yönlü bir iletişim stratejisi geliştirmesi gerekiyor. Peki bu iki yönlü iletişim için neler yapılması gerekir? Öncelikle çalışanları dinlemek ve geri bildirim döngüsünü organizasyonun standardı haline getirmek, gelecekteki iletişimi bu verilere dayandırarak şekillendirmek büyük önem taşıyor. Bu sayede, sorun alanlarının direkt bildirimler aracılığı ile tespit edilmesiyle daha hızlı ve etkili müdahale etmenizi sağlanır.

İşveren Markası ve Çalışan Deneyimi

Çalışanlar artık şirketleriyle birlikte büyümek ve gelişmek istiyor. İyi bir işveren markası oluşturmak, yetenekleri çekmek ve elde tutmak için kritik. Şirket kültürünü, değerleri ve fırsatları doğru bir şekilde pazarlamak ve çalışanlarla derin bir bağ kurmak açısından da önemli. Dünyada hem mevcut çalışanını elde tutmak hem de yeni yetenekleri bünyesine katmak için pek çok organizasyon, işveren markası çalışmalarına her geçen gün daha fazla yatırım yapıyor. Bu da organizasyonları iyi işveren olarak adlandırılmasına katkı sağlıyor; fakat bunu yapamayan organizasyonlar elindeki yetenekleri kaybediyor. Herkese eşit hakların tanındığı ve eşit şekilde davranıldığını hisseden çalışanlar, organizasyonla ömür boyu ortaklık anlayışını geliştiriyor. Son yıllarda yaşanan değişiklikler, organizasyonlar üzerinde kalıcı izlere, kültür ve politikaların değişimine, çeşitliliğin artmasına neden oldu. Bu değişim ise bireye özgü bir dünya düzeni, önceliklerin yeniden belirlenmesi ve karşılanması için ihtiyaçların tanımlanması, öğrenme ve uyum becerilerinin gelişmesi gerekliliğini de beraberinde getirdi. Değişime uyum sağlayabilen “canlı, esnek, öğrenen ve gelişen organizasyonlar” hem bünyesindeki yetenekleri elinde tutmayı hem de yeni yetenek çekmeyi büyük ölçüde başardı, başarmaya da devam ediyor.

Sağlıklı ve Destekleyici Bir Çalışma Ortamı

Çalışanların fiziksel, psikolojik ve finansal olarak iyi hissetmeleri, şirket başarısını doğrudan etkiliyor. Bu nedenle, şirketlerin çalışanlarına her yönden destek sağlaması ve bunu bir kültür haline getirmesi gerekiyor. Çalışanın işverenle kurduğu duygusal, fiziksel, sosyal ve finansal bağ ne kadar sağlıklıysa çalışanlar da şirketi o kadar benimsiyor. Organizasyonlarda ödüllendiren, sürdürülebilir olanaklar sağlayan, iş davranışını teşvik ve takdir eden, kişiye özel destek sağlayan bir bakış açısı aktif tutulmalı. İyi hisseden çalışanların sayısı arttıkça, organizasyonların başarıları da artar.

Sonuç: İnsana Değer Vermek ve Dönüşmek

Dünyada işin geleceği, artık sadece uzun vadeli bir plan olmaktan çıktı. Pandemi, hızlı değişimleri zorunlu kıldı. İşverenler ve insan kaynakları profesyonelleri, bu dönüşümün merkezine insanı koymak ve kaynakları doğru planlamak için çaba sarf ediyor. Geleceğin dünyasında en önemli kaynak; insana değer vermek ve sürekli dönüşmek.

İş dünyası, tarihinin en hızlı değişim ve dönüşüm sürecini yaşıyor. Bu değişim, sadece iş yapış şekillerimizi değil, aynı zamanda işveren ve çalışan ilişkilerini de derinden etkiliyor. İnsan kaynakları, bu yeni dönemde sadece bir yönetim fonksiyonu olmaktan çıkıp, organizasyonların kalbi haline gelmeye başlıyor. İşin geleceği, insan odaklı bir yaklaşım ve sürdürülebilir stratejiler gerektirdiğinden, organizasyonlar ve insan kaynakları profesyonelleri, çalışanların beklenti ve ihtiyaçlarını anlamak, onlara uygun bir çalışma ortamı yaratmak ve onları gelişen dünyaya hazırlamak için proaktif bir rol üstlenmelidir. Bu, sadece şirketlerin değil, tüm iş dünyasının sürdürülebilir bir gelecek inşa etmesinin anahtarıdır.

--

--