Kuşakların Harmonisi

Özden Gökçe Yavuz
Mobillium
Published in
8 min readJul 7, 2021

X,Y ve Z kuşaklarına genel bir bakış.

Merhabalar,

Mobillium olarak bizler her anlamda beraber büyüyor ve gelişiyoruz. Bu gelişimin arkasında yatan dinamikler, kuramlar ve pratikleri paylaşabilmeyi; olaylar arasındaki neden sonuç ilişkilerini daha etkin şekilde yansıtabilmeyi çok istiyoruz.

İlk olarak denk geldikleri zaman dilimi ve eşsiz yaşanmışlıklarıyla birbirine rakip gibi gösterilmekte olan; fakat birbiri içerisinde, birbirlerinden aldıkları zihni ve manevi miras ile var olmayı sürdürebilen üç kuşağı: X,Y ve Z‘yi ele alıyor olacağız.

Keyifli okumalar dileriz.

Günümüzde İK departmanlarını belki de en çok düşündüren konulardan birisi de aynı çağın farklı satır aralarında dünyaya gelerek; aynı zaman diliminde, aynı atmosferi paylaşmak durumunda olan çalışanların ortak bir hedef doğrultusunda iş birliğine davet edilmesidir. İnsan ve Kültür ile ilgili kurumsal çalışmaların sıklıkla kuşaklar dikkate alınarak tasarlanması da çalışma ortamında bu iş birliğini ve iş birliğinin sürdürülebilirliğini sağlamayı hedeflemektedir.

Hatta öyle ki mentörlük ve tersine mentörlük kavramları son yıllarda oldukça sık kullanılmaya başlanmıştır. Çeşitli organizasyonlarda iş hayatına yeni atılmış ya da atılacak olan bireyler ile iş hayatındaki deneyimi on yılları aşan bireylerin fikir alışverişinde bulunacağı ortak çalışmaların yapılması da kuşak çatışması sorununu ortadan kaldırmaya yönelik stratejik bir hamle olarak yorumlanabilir. Şu anda teknoloji sektöründe her ne kadar çoğunlukla Y ve Z kuşakları daha yoğun istihdam edilmeye başlanmış olsa da ardıl ve öncül kuşakların sektörde her zaman var olacağı ve dengelerin önümüzdeki on yıllar içerisinde değişim göstereceği de oldukça açıktır. Tüm bu nedenlerle farklı kuşakların ortaya çıkmasında rol oynayan önemli olayları öğrenmemiz ortak bir hedef üstünde uyumlu bir şekilde fikir üretip çalışmamız için son derece kritik bir rol oynuyor. Bu doğrultuda empati (duygudaşlık) medeni ve adil bir çalışma atmosferi için en çok ihtiyaç duyduğumuz erdemlerden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Kuşaklar arasındaki ilişkilerin ve ayrımların ilk defa bilimsel olarak ortaya koyulması Auguste Comte’un 1830–1840 yılları arasındaki çalışmalarına dayanıyor. Bu ilişkilerin fenomene dönüşmesi 1928 yılında Alman bir sosyolog olan Manheim’ın “Kuşaklar Kuramı”’nı kitabında ileri sürmesiyle netlik kazanıyor. Karşılıklı etkileşimden kaynaklı bu yapı tarihsel süreklilik içerisinde deneyimlenen ortak coğrafi konum ve değişen zaman özelinde yaşanılanları kapsıyor. Her kuşak ardındakilerin yansımalarını barındırıyor fakat değişen şartların yol açtığı biricik olaylar her kuşağı kendine özgü kılıyor. Bu nedenle aynı coğrafyalarda farklı zaman dilimlerinde, farklı zihniyetlerin hakimiyetlerine tanıklık ediyoruz. Bize miras kalan değerlerin üzerine yenilerini koyarak eklektik bir düzende kuşaklararası deneyim aktarımları gerçekleştiriyoruz ve bütün bunları zamanın bireylere içsel olarak tanımladığı otomatik sahiplenme duygusu ile gerçekleştiriyoruz.

Öte yandan, kuşakları sadece doğdukları zaman dilimleri baz alınarak sınıflandırmak doğru olmaz. Kuşakları oluşturan topluluğun düşünceleri, hissettikleri ve deneyimlerinin tanımlanması da onları ayırt edebilmek için kullanılmaktadır. Kuşakların birbirinden ayrılması önemli toplumsal olayların sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. X kuşağından Y kuşağına geçiş döneminin oluşması teknolojinin ivmelenmesi ile, Y kuşağından Z kuşağına geçiş döneminin oluşması ise Z kuşağının doğrudan teknolojiye doğmaları ile oluşmuştur. Yani nesiller, ortaya çıktıkları bağlamda şekillenerek kendilerine özgü duygu, düşünce ve davranış biçimlerini yaratmışlardır.

X kuşağı; Darbeler, Vietnam Savaşı, Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından, soğuk savaşın bitmesi ve globalleşme gibi bir tarihi sürece tanık olmuş, kadınlara iş dünyasında daha çok yer açılmış; bir yandan da dünya ekonomisinin hızlı büyüme eğrisinin yavaşlamasına maruz kalmış ve ekonomik güçlükler yaşamıştır. Türkiye özelinde; sağ-sol çatışmaları, üniversite hareketleri, sık sık değişen koalisyon hükümetleri, Almanya’ya işçi göçleri, Arabesk müziğin popüler olmaya başlaması, köyden kente göçün hız kazanması gibi süreçler X kuşağını etkileyen yerel boyuttaki sosyo-kültürel dalgalanmalardır.

Y kuşağı; Globalleşmenin, aşırı bireyciliğin, sürekli imge bombardımanı yapan medyanın etkisi altında büyüyen bir kuşaktır. Ayrıca birçok teknolojik değişimi kısa sürede yaşamış ve hepsine adapte olmaya çalışmıştır. Bu nedenle yaşam tarzlarının sıklıkla değiştiği bir dünyada yeniliklere en açık olan nesildir. Türkiye özelinde; 1980 Darbesi, Globalleşen Türkiye, beyaz yakalı dünyasının sınırlarının belirginleşmeye başlaması, özel TV kanalları, renkli yayına geçiş gibi dalgalanmalardan etkilenmişlerdir.

Z kuşağı olarak adlandırılan günümüzün en çok konuşulan nesli; internete, sosyal ağlara ve mobil sistemlere hayatlarının çok erken dönemlerinde maruz kalmışlardır. Bu bağlam birçok bilgi kaynağının toplanması, çapraz referanslandırılması, sanal ve çevrimdışı deneyimlerin birleştirilmesi ile hiper bilişsel bir nesil olarak Z kuşağını karşımıza çıkarmaktadır. Türkiye özelinde; internet ve internete dayalı sanal platformların yaygınlaşması, siteleşmenin artması ile mahalle yapısının kaybolması, eğitimde teknolojik araçların kullanımı, hızlı ama sığ sanal iletişim, sosyal medya destekli kadın, LGBT+ ve hayvan hakları hareketlerinin hızlanması bu kuşağı çevreleyen zaman dilimindeki olaylardır.

Tüm bu üç kuşak özelinde saydığımız unsurlar bugünün çalışma atmosferini, iş yapış şekillerini ve farklı yaş gruplarından çalışma arkadaşlarının birbirleriyle olan ilişkilerini belirliyor. Dolayısıyla farklı demografik gruplar arasındaki empati eksikliği; kuruluşun sürdürülebilirliğine ve başarısına gölge düşüren önemli bir detaydır.

Kuşaklar ile ilgili akışımıza üç kuşağın iş hayatında çoğunlukla benimsedikleri genel-geçer temel tutum ve davranışları ile devam ediyoruz. Bahsi geçen tutum ve davranışların psikososyal ve tarihsel altyapılarının incelenmesi; iş birliğine ve birlikte öğrenmeye, karşılıklı öğretmelere dayalı, mütevazi bir fikri üretim ortamının yeşillenmesi ile farklı pozisyon, seviye ve unvanlardaki bireylerin iletişimlerinin yoğunlaşmasını destekler. Böylece verimli bir atmosferde ortak bir hedef için koşmak daha çekici bir hale gelir.

X Kuşağı (1965–1979)

X kuşağı, iş hayatına girdikleri dönemde iş olanakları nispeten kısıtlı olan, iyi eğitime ve yabancı dil bilgisine sahip kişilerin daha az olduğu bir dönemden geliyor. Bu dönem işveren odaklı ve çalışanın kendinden ziyade şirket menfaatlerini ön plana koyduğu bir dönem olarak görülüyor. Dolayısıyla; genel itibari ile karakterini baskılayan, isteklerini ve gerçek düşüncelerini rahatlıkla dile getiremeyen, iletişime kapalı, var olan düzeni devam ettirmekten yana, üç kuşağın arasında değişime en kapalı bireylerden oluşuyor.

X kuşağının karakteristik çalışma stilleri:

· Belirli çalışma saatleri olması ve çalışma saatlerine itaat etme,

· Görevini istenilen şekilde ve zamanında yerine getirme,

· Çok çalışma ve sebat etme,

· Mevcut şartlarla yetinme,

· Kurallara bağlılık ve düşkünlük,

· Uzun yıllar aynı şirkette çalışarak kendine sağlam bir yer edinme.

Y Kuşağı (1980–1994)

Y kuşağı, birçok teknoloji gelişimine yakından tanıklık etmiş, geçiş dönemi kuşağı olarak da adlandırılan kuşaktır. X kuşağına nazaran iyi eğitim ve yabancı dil bilgisinin yanı sıra entelektüel yönden kendini geliştirmiş, çevreye ve sosyal olaylara daha duyarlı bir yapıdadır. Üç kuşak arasında iletişime en açık, kararlarının arkasında duran, değişen şartlara en rahat adapte olan, yöneticilik seviyeleri için ideal bireylerden oluşmaktadır.

Y kuşağının karakteristik çalışma stilleri:

· Yönetilmekten çok liderlik edilmesi,

· En çok büyük ölçekli global şirketlerde çalışma,

· Etkin ve zamanında geri bildirim alma,

· Her iki kişiden birinin lider olmak istemesi,

· Bir işyerinde uzun süre çalışmaktan hoşlanmama,

· İş saatinden ziyade, işe odaklanma,

· İş — yaşam dengesine önem verme.

Bunlara ek olarak;

Y Kuşağına göre gerçek lider; stratejik düşünen, ilham veren, vizyoner ve iletişim becerileri kuvvetli olan kişidir. Brian Solis’in yaptığı “Future of Business” araştırmasına göre ise Y kuşağı, 2025 yılına kadar işgücünün %75'ini oluşturacak; aktif olarak kurum kültürünü ve beklentilerini şekillendirecek. Dahası, bu kişilerin sadece %11'i başarıyı çok paraya sahip olmakla tanımlamaktadır.

Z kuşağı (1995–2012)

Z kuşağını diğer kuşaklardan ayıran en önemli özelliği dijital yüksek teknolojinin yaygın olarak kullanıldığı bir zaman diliminde dünyaya gelmeleridir. Bilgisayarı ve dijital teknolojiyi çok yoğun kullanan Z kuşağı, metinleri konuşmaya ve bilgisayarı okumaya tercih etmektedirler. Bu kuşağın bireyleri dışarıda çok zaman harcamazlar, çevrimiçi iletişim kurarlar, bilgisayarsız veya cep telefonsuz bir hayatı hayal bile edemezler. Üstelik onlar, bütün kalıpların dışında kalmayı yeğleyerek dünya vatandaşı olmayı hedefliyorlar. Emekli olarak ve konut alarak güvence sağlamakla ilgilenmiyorlar. Birkaç yıl çok çalışırlarsa sonraki bir iki yılı dünyayı gezmek için ayırmayı hedefliyorlar. Anı yaşıyorlar ve tasarruf yapmıyorlar. Algıları çok açık ve çok hızlı öğreniyorlar. Bu nedenle teknolojiye ve iletişime sınırsız para harcayabiliyorlar. Özgürlüklerinin sınırlarını da büyük oranda teknolojinin altyapısı belirliyor. Genel itibari ile bu kuşağın hızlı düşünen, hızlı karar alan ve uygulayan, bireysel kazanıma ve başarıya daha çok önem veren, sabırsız, kavrayışı hızlı bireylerden oluştuğunu söyleyebiliriz.

Z kuşağının karakteristik çalışma stilleri:

· İş-yaşam dengesine önem verme; işyerinde ve çalışma zamanında esnekliği önemseme,

· Kendilerini rahat ifade edebilme,

· Farklılığın kutlandığı ve benimsendiği renkli bir iş hayatı ve daha az hiyerarşi talep etme,

· Hem dikey hem yatay kariyer ilerlemesi olanağı isteme,

· Verilen işlerde monotonluktan uzak, yenilikçi ve teknolojinin entegre edildiği görevler isteme,

· Başarısının, çalıştığı saatten çok yaptığı ve ortaya çıkardığı iş ile değerlendirilmesi,

· Maddi tatmin kadar manevi tatmin de sağlayan fırsatlar ve getiriler bekleme,

· Takım ruhundan daha çok bireysel çalışmayı tercih ettikleri için bireysel çalışma alanı isteme,

· Teknolojik araçların (Bilgisayar, internet vb.) kendilerine tahsis edilmesini isteme,

Bunlara ek olarak;

Gen Z için para kazanmanın yanında, iş tatmini de önemlidir. Bilginin ve zamanın hızına anında adapte olabilme özelliği taşırlar ve çalışırken eğlenmenin, sürekli öğrenmenin peşindedirler. Özellikle teknolojinin büyük etkisiyle yeteneklerini hızla geliştirebilme imkânına ve örgütlerin geleceklerini belirleyecek çoğunluğa sahip olmalarından dolayı, işletmelerin ihtiyaç duyduğu en önemli insan kaynağı grubu haline gelmişlerdir. Öte yandan, aidiyet duygularının az olması ve çabuk vazgeçme huylarının olması işletmelerin standart sistemlerinde bu kişileri bünyelerinde tutmalarının zor olduğunu göstermektedir. Z kuşağı, takım çalışması yerine daha çok bireysel hareket etmeyi seven; kendilerini dürüstçe ve rahat ifade edebilecekleri alanlar oluşturabilen kuşak olarak kabul edilmektedir.

X,Y,Z kuşaklarının birbirlerinden farklılaştığı noktada teknoloji en etkili dinamik olarak devreye giriyor. Teknolojinin iletişim ve eğitim gibi bireyin kendisiyle ve çevresiyle etkileşimini belirleyen alanlarda söz sahibi olması, iş yaşamında da farklı yaş gruplarındaki bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerinde takındıkları tavırları ve büründükleri personaları da büyük oranda etkilemektedir. Bu farklılıkları ve altında yatan nedenleri bildiğimiz takdirde; kurumumuzdaki farklı nesillerden bireyler arasındaki anlaşmazlıkların temeline inerek sorunları daha geniş bir perspektiften çözümleme imkanına kavuşmuş olacağız. Bu şekilde, kurum içindeki tüm grupların huzur ve mutluluk içinde çalışabilmesinin yolu açılmış olacaktır.

‘’Kendi gibi olmayanı anlamak’’ bizim için her zaman zordur. Alışılagelen sistem ve durum dışında kalan ve sadece bizlere ‘’farklı’’ gelen kişileri her zaman yadırgarız. Aslında durum bu kadar zor değil; karşımızdaki kişiyi kendimize ait yargılarla değil karşımızdakine ait yaşantıyla anlamak insan ilişkilerini iyileştiren, dolayısıyla kuşaklar arası çatışmaların da önüne geçecek bir empati yöntemidir.

Empatiyle kalın 😊

Kaynaklar

Adıgüzel, O., H. Z. Batur ve N. Ekşili, (2014). “Kuşakların Değişen Yüzü ve Y Kuşağı ile Ortaya Çıkan Yeni Çalışma Tarzı: Mobil Yakalılar”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 1, Sayı 19, s. 173.

Arslan, A., Staub, S. (2015). “Kuşak Teorisi ve İçgirişimcilik Üzerine Bir Araştırma” KAÜ İİBF Dergisi, Cilt 6, Sayı 11, s. 1–24.

Berkup, S. B. (2014). Working With Generations X And Y In Generation Z Period:Management Of Different Generations In Business Life, Mediterranean Journalof Social Sciences, 2014, 5 (19).

Canatan, A., Oğlak S., (2016). Kuşaklar, Kuşaklararası İlişkiler, Kuşak Politikası: Çok Dilli Bir Rehber.

Keleş, H. N., (2013), Girişimcilik Eğiliminin Kuşak Farkına Göre İncelenmesi, Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Cilt 13, Sayı 26.

Şenturan Ş., Köse, A., Dertli, E. M., Başak, S., Şentürk N., (2016). X ve Y Kuşağı Yöneticilerinin İş Değerleri Algısı ve Farklılıkları Üzerine İnceleme, Business and Economics Research Journal, Cilt 7, Sayı 3, s. 171–182.

Yüksekbilgili, Z. (2016). Tüketici Karar Verme Tarzlarının Kuşaklara Göre Değerlendirilmesi, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 15 Sayı 59, s. 1392–1402.

Resimler & Gifler:

https://www.rehberlikservisi.net/hangi-kusaksin/

https://fidanaykocluk.com/kusaklar-ve-ozellikleri/

--

--

Özden Gökçe Yavuz
Mobillium

Psychologist, People&Culture Specialist, Communication Addict, Hardworker